AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Esad rejiminin katliamları Nusayrilere mal edilemez

"Terörist teröristtir. Onun mezhebine bakılmaz. O sadece birtakım etiketleri burada istismar ediyordur"

Fotoğraf: AA

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye'deki olaylara ilişkin, "Lazkiye'de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye'nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu değerlendiriyoruz." dedi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çelik, AK Parti Adana İl Başkanlığı'nda düzenlediği basın toplantısında, Suriye'de Tartus ve Lazkiye merkezli gerçekleşen olayları yakından takip ettiklerini söyledi.

Baas rejiminin katliamlarının uluslararası topluma daha çok duyurulmasında en kararlı, yüksek sesin Türkiye'den, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan geldiğini belirten Çelik, "Esad rejiminin yıkılmasından sonra Suriye'nin güvenlik ve istikrarı konusunda en hassas ülkenin Türkiye olduğunu, Cumhurbaşkanı'mızın mesajlarının bu çerçevede uluslararası toplumla paylaşıldığını hepimiz biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Çelik, Suriye'deki son gelişmelere ilişkin şu değerlendirmede bulundu:

"Lazkiye'de son olarak ortaya çıkan ve Suriye güvenlik güçlerine dönük saldırının, Suriye'nin birliğine, dirliğine dönük bir terörist saldırı olduğunu değerlendiriyoruz. Başından beri Suriye'nin milli birliğini, toprak bütünlüğünü savunuyoruz. Burada bizim en önemli şiarımız, 'Suriye tüm Suriyelilerindir' şiarıdır. O çerçevede herhangi bir odağın, devletin, vekil güçleri vasıtasıyla Suriye'yi herhangi bir uydu devlet haline getirmeye çalışmasını ya da istikrarsızlaştırmak yönündeki faaliyetlerini topyekun reddediyoruz."

Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve milli birliğini sonuna kadar savunduklarını dile getiren Çelik, "61 yıldır süren kanlı Baas rejiminin sona ermesinden sonra tabii ki sorunların bir günde, birkaç ayda çözülmesi mümkün değil ama hukuka bağlılık temelinde ve tüm Suriye halkını kucaklayacak temelde bir tablonun ortaya çıkması son derece önemlidir." dedi.

Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Burada kritik noktalardan bir tanesi, başından beri Cumhurbaşkanı'mızın vurguladığı üzere kapsayıcı bir yönetimin ortaya çıkmasıdır. Kapsayıcı yönetimden kastımız da Suriye halkının tamamının temsil edildiği bir yönetimdir. Suriye halkı özgür, normal ve medeni bir hayat istiyor. Burada uluslararası toplumun, Suriye yönetiminin ve halkının yanında olması gerekir. Suriye'de 'uydu devlet' isteyenlerin ya da Suriye'de birtakım vekil güçler vasıtasıyla orayı istikrarsızlaştırmak isteyenlerin esasında çökmüş bir devlet yapısının ortaya çıkmasını arzu ettiğini biliyoruz. Bunun için de maalesef birtakım mezhep ve etnik provokasyonların birtakım odaklar tarafından birtakım vekil güçler vasıtasıyla kullanılmaya çalışıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla bizim burada 'Suriye Suriyelilerindir' derken Arap, Kürt, Türkmen, Alevi, Sünni, Dürzi, Şii, Nusayri, bütün hepsini kapsayacak şekilde, azınlıkların da asla dışlanmadığı, onların da haklarının korunduğu bir temelde tüm grupların güven içerisinde olduğu bir yapının ortaya çıkması gerektiğini söylüyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye konusu her gündeme geldiğinde bu konudaki hassasiyetlerini paylaştığını anlatan Çelik, Erdoğan'ın bu ülkedeki tüm grupların haklarının korunması, hangi dine ait olursa olsun dini mekanların korunması ve azınlıklara dönük herhangi bir haksızlık yapılmaması gerektiğini, kadın hakları konusunda hassasiyetlerini vurguladığını belirtti.

"Bir mezhepçi kışkırtma olarak yansıtılmaya çalışıldığını görüyoruz"

Çelik, son olaylar temelinde birtakım provokasyonlar ortaya çıktığını ve maalesef sivil kayıplar yaşandığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Bunun ülkemizin içerisine dönük olarak da bir mezhepçi kışkırtma olarak yansıtılmaya çalışıldığını görüyoruz. Biz Lazkiye ve Tartus merkezli olayları ilk duyduğumuzda arkadaşlarımızla toplantı halindeydik ve yaklaşık 30 saniye içerisinde bu Suriye yönetimine, hükümetine karşı terörist saldırıyı gerçekleştiren grubun adını duyduğumuzda ve başındaki kişiyi öğrendiğimizde bunun arkasındaki odağın ne olabileceğini, nasıl bir ilişki ağı içerisinde bu terörist eylemi gerçekleştirebileceğini hemen tespit ettik. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti kurumları sahadaki her gelişmeye hakimdir, kimin kim olduğunu yakından bilmektedir. Lazkiye ve Tartus merkezli olarak ortaya çıkan bu saldırı dalgası esasında, Esad rejiminin kalıntısı, artığı olan ve Esad rejimini diriltmek üzere birileri tarafından kullanılan birtakım güçlerdir."

Açıklamalarda ve sosyal medyada kullanılan dilin son derece özenli olması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Örneğin bu terörist saldırıyı gerçekleştirenlerle ilgili olarak bir dil kullanılırken 'Bu bir Nusayri isyanıdır' gibisinden bir dilin kullanılması son derece yanlıştır. Biz, burada Arap, Türk, Kürt, Alevi, Sünni, Şii, Nusayri, Dürzi bütün grupların yan yana anılmaması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin yakın bölgesindeki tüm bu gruplara bir kardeşlik siyasetiyle yaklaştığımızı her zaman ifade ediyoruz." diye konuştu.

"Terörist, teröristtir"

"Esad rejiminin katliamları hiçbir şekilde Nusayrilere mal edilemez, sivil insanlar suçlanamaz." diyen Çelik, şöyle konuştu:

"DEAŞ'ın katliamları aynı şekilde Sünnilere ve Araplara mal edilemez, sivil insanlar suçlanamaz. YPG terör örgütünün katliamları Kürtlere mal edilemez, hiçbir şekilde sivil insanlar bu terör eylemlerine karışmamış insanlar bu çerçevede bir suçlamayla karşı karşıya kalamaz. Örneğin 'Nusayri terörist', 'Sünni terörist', 'Alevi terörist', 'Dürzi terörist' ifadesi yanlıştır. 'Türkmen, Arap, Kürt terörist' ifadesi yanlıştır. Terörist, teröristtir. Bunun mezhebi, meşrebi, herhangi bir şekilde dini etiketi olmaz."

Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bütün yurt dışı temaslarında liderlerle yaptığı görüşmelerde "İslami terör" ya da "İslamcı terör" ifadelerinin yanlış ve kullanılmaması gerektiğini vurguladığını anımsatarak, şu değerlendirmede bulundu:

"Cumhurbaşkanı'mız Batılı liderlere özellikle şunu söylemektedir; 'Yeni Zelanda'da saldırı gerçekleştiğinde bir Hristiyan kökenli birisi bu saldırıyı yaptığında (Hristiyan terörü) demiyoruz. Ya da Norveç'in bir adasında öğrencileri katleden aşırı sağcı söz konusu olduğunda bu kişiye (Hristiyan terörist) demiyoruz ama sizler tutuyorsunuz sürekli olarak (İslami terör) ya da (İslamcı terörist) ifadesini kullanıyorsunuz. İslam bir barış dinidir. Herhangi bir şekilde İslam'la terör kelimesinin yan yana gelmemesi gerekir'. Aynı şekilde bu olayları değerlendirenlerin de gerek ülkemizdeki muhalefet partilerinden ve birtakım yorumculardan gerekse uluslararası toplumdan 'Sünni terörist, Alevi terörist, Şii terörist, Nusayri terörist, Dürzi terörist' gibi ifadeleri kesinlikle kullanmaması gerekir."

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Terörist teröristtir. Onun mezhebine bakılmaz. O sadece birtakım etiketleri burada istismar ediyordur. Dolayısıyla mazlumun, mazluma sahip çıkmak için onun mezhebine, meşrebine, etnik kökenine, dinine bakmayız. Zalime karşı çıkmak için de onun mezhebine, meşrebine, etnik kökenine herhangi bir şekilde bakmayız. Mazlum mazlumdur. Kim olursa olsun sahip çıkılmalıdır. Zalim de zalimdir. Kim olursa olsun ona da karşı çıkılmalıdır. Dolayısıyla bu şekildeki etiketlemelerin hem Suriye'de yapılmasının hem de tercüme yoluyla ülkemizdeki birtakım gelişmelere uyarlanmasının, bölgede çirkin tezgahlar ve projeler peşinde koşanların emellerine hizmet eden bir dil olduğunu ifade etmek isteriz."

Ömer Çelik, gerek ülkedeki vatandaşların gerekse bölgedeki insanların mezhep aidiyetlerinin son derece saygıdeğer olduğunu vurgulayarak, "Mezheplerin hepsi düşünce ekolleridir, düşünce okullarıdır. İnsanlık tarihinin düşünce birikiminin büyük bir parçasını oluştururlar ve bunların hepsi saygıdeğerdir. Dolayısıyla vatandaşlarımızın kendisini 'Şu mezheptenim, A mezhebindenim, B mezhebindenim' diye adlandırması gayet doğaldır ama siyasal mezhepçilik bir zehirdir. Siyasal mezhepçilik, her türlü medeni hayatı yok etmek, berhava etmek üzere insanlar arasında dini duvarlar, etnik duvarlar, aynı siyasal etnikçilik gibi, aynı etnik siyaset gibi..."

"Hiçbir sivilin hedef alınmasını meşru görmeyiz, kabul etmeyiz"

Eleştirilerin bazılarında, sivil kayıplarla ilgili olarak bir insani hassasiyetin vurgulandığını, sivil kayıplarla ilgili insani hassasiyet vurgulanmasını her zaman saygıyla karşıladıklarını vurgulayan Çelik, şöyle konuştu:

"Ama sivil kayıplarla ilgili hassasiyet vurgulanırken, tutup da kayıpların mezhebine gönderme yaparak, burada ortaya çıkan tabloyu mezhepçilik üzerinden okuyarak, bu gerçekleşen terör eylemlerini Suriye'nin birliğine ve istikrarına dönük bu kışkırtıcı tutumları örtbas etmeye çalışarak ortaya koyulan yaklaşımların yanlış olduğunu ifade etmek isterim. Sünni olsun, Alevi olsun, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun, hiçbir sivilin hedef alınmasını meşru görmeyiz, kabul etmeyiz. Sünni de Alevi de bizim canımız. Bizim burada ve bütün etnik gruplara dönük bölge siyasetimizin esasını kardeşlik siyaseti oluşturur."

Bölgeyi bir mezhep etiketi temelinde, birtakım etnik etiketler temelinde görmediklerine dikkati çeken Çelik, öteden beri birtakım emperyalist projelerin ve çirkin tezgahların, aralarına etnik duvarlar örmeye çalıştığını, siyasal mezhepçilik duvarı örmeye ve bütün diyalog kanallarını yok etmeye çalıştığını net bir şekilde gördüklerini dile getirdi.

"Sivillere zarar verenlerin mutlaka gereken şekilde cezalandırılacağına inanıyoruz"

Suriye yönetiminin terörle mücadele ederken, güvenlik güçlerini siviller konusunda daha hassas davranmaya, sivillerin hiçbir şekilde zarara uğratılmaması konusunda uyarmaya dönük yaklaşımlarının son derece kıymetli olduğunu belirten Çelik, şu ifadeleri kullandı:

"Aynı şekilde Suriye yönetiminin terörle mücadele ederken ya da Esad rejiminin artığı olan ve Esad rejimini yeniden diriltmeye çalışan, bölgedeki birtakım odaklarla işbirliği içerisinde Suriye'yi parçalamaya çalışan birtakım gruplarla mücadele ederken, sivillerin hayatlarının korunması konusunda geliştirdiği yeni denetimlerin son derece kıymetli olduğunu ifade etmek isteriz. Asimetrik birtakım grupların ya da güvenlik güçleri içinde kontrolden çıkıp birtakım abartılı yaklaşımlar, aşırı eylemler sergileyerek sivillere zarar verenlerin mutlaka gereken şekilde cezalandırılacağına inanıyoruz. Şimdiye kadar olaylar başladığından beri, bugün sabah da Suriye yönetimi ve Suriye yönetiminin Cumhurbaşkanı, bu konuda yaptıklarının terörle mücadele olduğunu, terörle mücadele dışında sivillere dönük olarak ortaya koyulan hedef almaların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini net bir şekilde ifade etmiştir. Şimdi fakat muhalefetten Sayın Cumhurbaşkanı'mıza, hükümetimize, partimize ve ittifakımıza dönük, hani Twitter'daki eski dönemdeki 140 karakter düzeyinde yapılan bazı suçlamaların, gerçekten Suriye'de olup biteni anlamak konusunda ne kadar uzak olduklarını ve burada artık bilgisizlik ve insafsızlık arasında giden bir eleştiri furyası geliştirdiklerini görüyoruz."

"Bütün siviller konusundaki hassasiyetimiz en üst düzeydedir"

Çelik, insani hassasiyet ifade eden, mezhebi ve etnik kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusunda hassasiyete çağıran bütün yaklaşımları saygıdeğer bulduklarının vurgusunu yaparak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Orada Alevilere dönük birtakım eylemlerin, sistematik bir şekilde bizim hükümetimiz tarafından görmezden gelindiği gibisinden bir yaklaşım, siyasi cehaletten öte siyasi vicdansızlık ve siyasi provokatörlüktür. Burada Sünni, Alevi, Şii, Dürzi, Nusayri olsun, etnik kimliği, mezhep kimliği ne olursa olsun bütün siviller konusundaki hassasiyetimiz en üst düzeydedir. Buradaki her grubun canlarının korunması ve haklarının korunması konusunda dünyadaki en hassas ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir, dünyadaki en hassas lider Sayın Cumhurbaşkanı'mızdır. Şimdiye kadar bu tavrı koymuştur Sayın Cumhurbaşkanı'mız. Türkiye bu tutumu göstermiştir, dolayısıyla Suriye yönetiminin bu çerçevede yaptığı açıklamalar da son derece saygıdeğerdir."

"Birileri çıkmışlar, belli grupların korunmasına dönük olarak uluslararası müdahale istiyorlar." diyen Çelik, şunları dile getirdi:

"Hatta bazıları daha ileri giderek, maalesef ülkemizde de bir kişi tarafından böyle bir provokasyon gerçekleştirildi, Netanyahu'dan, İsrail'den sığınma talebinde bulunacaklarını ya da İsrail'den yardım talebinden bulunacaklarını söylüyorlar. Bir kere bunların hepsi net bir provokasyondur, başka birtakım siyasi emellerin aleti ve aracı olmaktan öte bir anlam taşımaz. Birtakım bu çağrıların arkasında hesaplar olduğunu görüyoruz, bunları yakın bir şekilde takip ediyoruz. Bütün bu çağrılar hem buraya uluslararası müdahale çağrısı esasında bu terör eylemini gerçekleştirenlerin arzu ettiği hedefe hizmet etmektedir. Bu terör eylemini gerçekleştirenler, Suriye'nin birliği, dirliği, Suriye Suriyelilerindir ilkesi çerçevesinde oluşmasın, burada birtakım müdahaleler olsun diye bunu yapmaya çalışıyorlar. Bu Esad rejiminden kalmış grupların yapmaya çalıştığı şey esasında İsrail'in buraya müdahalesini sağlamaya çalışmak ya da uluslararası bir müdahaleye kapı açmaktır. O sebeple açık ve net bir şekilde söylüyoruz; kim hangi grubun korunması için olursa olsun Suriye'de İsrail'in müdahalesini istiyorsa, uluslararası müdahale istiyorsa bu büyük bir provokasyon peşindedir ve başka projelerin taşeronu durumundadır."

Ömer Çelik, "Birisi Kürtlerin korunması için İsrail'i yardıma çağırıyorsa o kişi Kürt düşmanıdır. Birisi Alevilerin korunması için İsrail'i yardıma çağıracağını ifade ediyorsa o kişi Alevi düşmanıdır. Bu aynı zamanda Sünni, Şii, Nusayri düşmanlığıdır. Türk'e, Kürt'e, Arap'a hepsine dönük bir düşmanlıktır. Burada Suriye yönetimiyle Türkiye arasındaki diyalog bütün bu ilkeler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Teröristin kimliği değil, önemli olan onun gerçekleştirmeye çalıştığı terör eylemidir. Bu teröristin kimliği A mezhebi olabilir ya da B etnik grubu olabilir ama bu oradaki bütün etnik gruplara, mezhep gruplarına düşmanlık eden bir provokasyon peşindedir. Dolayısıyla bu hassasiyetle yaklaşmak gerekir." dedi.

"Adlarımız farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir"

Çelik, Türkiye'nin içindeki kışkırtmalara da hiçbir şekilde müsaade etmeyeceklerini vurgulayarak, bunlara karşı hukuk ve siyasetin imkanları içerisinde tavizsiz davranacaklarını belirtti.

Hiç kimsenin Kürt ve Türk'ün, Sünni ile Alevi'nin kardeşliğinin arasına nifak sokma gibisinden bir girişimde bulunamayacağını ve buna hiçbir şekilde izin vermeyeceklerinin altını çizen Çelik, şunları kaydetti:

"Daha önce de ifade ettim; vatandaşlarımız kendilerini etnik, mezhebi olarak farklı şekillerde adlandırabilirler, Türk, Kürt, Arap, Sünni, Alevi... Adlarımız farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Hepimizin bir tane eksik olmadan, hepimizin varlığı sayesinde tanımlanmaktadır Türkiye Cumhuriyeti. Adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir ve hepimiz tek bir milletin unsurlarıyız, üyeleriyiz. O çerçevede son günlerde özellikle sosyal medya başta olmak üzere ve daha sonra da bazı muhalefet partilerinin özensiz dilleriyle, oradaki eylemleri, birtakım gelişmeleri okurken ortaya çıkan mezhepçi ve etnik etiketlemelerin son derece yanlış olduğunu, bölgemize dönük hiçbir şekilde iyi niyet taşımayan birtakım projelere hizmet etmek olduğunu ifade ediyoruz. Biz, Suriye Suriyelilerindir şiarını yüksek bir prensip olarak korumaya devam ediyoruz. Bu sebeple de herhangi bir Alevi hayatını kaybederse bizim canımızdır diye bakıyoruz. Herhangi bir Sünni'nin hayatına kastedilirse o can bizim canımızdır. Şii, Dürzi, Nusayri hepsine böyle bakıyoruz. Bölgeye dönük siyasetimizin esası, bölgenin dirliğini, birliğini düşünen kardeşlik siyasetidir. O sebeple teröristten bahsedilirken mezhebi ve etnik etiket kullanılmamalıdır, zalimden bahsedilirken de bu kullanılmamalıdır. Herhangi bir mezhebi ya da etnik topluluk topyekün suçlanmamalıdır, hadise kendi sınırları içerisinde tutulmalıdır. Bu açıdan bakıldığında İsrail'den yardım isteyenlerin, uluslararası müdahale peşinde koşanların aslında bu terör eylemleri vasıtasıyla, bu terör eylemlerini destekleyerek Suriye'yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin projelerine hizmet ettikleri çok açıktır. Sünni'nin, Alevi'nin, Şii'nin, Nusayri'nin, Dürzi'nin, Arap'ın, Türkmen'in, Kürt'ün kardeşi Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu çerçevede Suriye Suriyelilerindir şiarıyla oradaki yönetimle de bu ilkeler çerçevesinde görüşülmektedir."


AA

DAHA FAZLA HABER OKU