Varoluşsal sancılar ve felsefenin şifalı gücü

Prof. Dr. Mustafa Çevik Independent Türkçe için yazdı

Görsel: Unsplash

Varoluşsal sancılar, insanın içsel dünyasında yankı bulan derin rahatsızlıklardır.

Bu sancılar, genellikle iç çatışmalar, geçmiş travmalar ve bazen de dar bir dünya görüşünden kaynaklanır.

Psikanaliz, bu acıları tekrar eden geçmiş deneyimlerle açıklamaya çalışır.

Oysa dar bir bakış açısı veya dünya görüşü yaşadığımız dünyayı anlamamıza ve varoluşumuza bir anlam bulmamıza engel olabilir.

Bu noktada felsefe, yalnızca düşünsel bir araç olmanın ötesine geçerek, bireyin kendisiyle uyum içinde yaşamasını sağlayacak yollar sunar.


Felsefe ve "fikir terapisi"

Zihin, fikirlerle beslenir. İnsan beyni, fikirlerle şekillendirilmiş bir dünyada var olur.

Bu fikirler, hayatı anlamak ve yaşama tutunmak için gereklidir.

Ancak günümüz dünyasında, dinin terk edilmesi, felsefenin akademik alanlara çekilmesi ve psikanalizin, psikolojinin ve psikiyatrinin sınırlı etkisi, bireyin ruhunu huzura kavuşturmakta yetersiz kalmaktadır.

Bu boşlukta, ilaç endüstrisi bireyin içsel huzursuzluğunu yatıştırmaya çalışsa da, varoluşsal acılara kökten bir çözüm sunamaz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Varoluşsal boşluk ve anlam arayışı

Dünyanın düzensizliği ve hızla değişen değerler, bireyi radikal bir iktidarsızlık hissiyle karşı karşıya bırakır.

Geleneksel anlamda dini ve felsefi meditatif pratikler, bireyin varoluşsal sancılarına karşı bir yönlendirme sunmakta yetersiz kalmıştır.

Freud'un bilinçdışını şok etme ve egonun kontrolü ele alması gerektiği tezi bile, günümüzün kaotik dünyasında bir hayalden öteye gidememektedir.

Bu durumda, birey, anlamın eksikliğinden kaynaklanan derin bir acıyla baş başa kalır.

Psikoterapilerin bu noktada yetersiz kaldığı yer ise, bireyin kendi dünya görüşünü incelemesi ve anlam arayışına yönelmesidir.


Felsefenin rolü ve tarihsel kökleri

Felsefe, Antik Yunan'da doğan felsefe okulları, bu tür varoluşsal acılara psikoterapiden daha etkili bir çözüm sunabilir.

Antik Yunan'da felsefe, akademiye ve sınıflara hapsedilen bir bilgi edinme aracı olarak değil, aynı zamanda bir yaşam pratiği olarak görülüyordu.

Felsefenin amacı, bireyin dünya görüşünü genişletmek, ona yaşamının anlamını bulma ve erdemli bir yaşam edinme konusunda yardımcı olmaktı.

Bugün ise, felsefenin bu köklerine geri dönmek, varoluşsal sancılarla başa çıkmak için güçlü bir araç olabilir.


Felsefi danışmanlığın yükselişi

1981'de Alman filozof Gerd Achenbach tarafından kurulan ilk felsefi danışmanlık stüdyosu, felsefenin bu şifalı gücünü yeniden canlandırdı.

Felsefi danışmanlık, bireylerin anlam arayışına rehberlik ederek, onları içsel dünyalarını keşfetmeye teşvik eder.

Bu yaklaşım, dünya çapında yayılarak, insanlara yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda varoluşsal acılarıyla da başa çıkma yolları sunmaktadır.

Felsefe, bireyin kendini yeniden tanımlamasına, dünya görüşünü genişletmesine ve varoluşsal sancılarını hafifletmesine yardımcı olur. 

Felsefe, insanın varoluşsal acılarıyla yüzleşmesinde ve bu acıları anlamlandırmasında vazgeçilmez bir araçtır.

Psikoterapilerin yetersiz kaldığı noktada, felsefe bireye yeni bir perspektif sunar.

Genişletilmiş bir dünya görüşü, bireyin yaşamına anlam katabilir ve onu içsel çatışmalarından özgürleştirebilir.

Felsefi danışmanlık ise, bireyi bu anlam arayışında destekleyen bir yol arkadaşıdır.

Bu nedenle, varoluşsal sancılarla başa çıkmak isteyen her birey için felsefe, şifalı bir kaynak olarak değerlendirilebilir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU