Şu bizim Şuşa meselemiz...

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Tahran'dan Tiflis'e kadar uzanan bir coğrafyada kendi imparatorluğunu kurmaya muvaffak olmuş Kacar sülalesinin önderi Ağa Muhammed Şah için Karabağ'ın Şuşa şehrini ele geçirmek zor olmuştu. Çarlık Rusyası İmparatorluğu'nun da Güney Kafkasya'yı kendi kontrolü altına almak amacıyla yürütmeye başladığı savaşlar iki büyük devletin karşı karşıya gelme tehlikesini doğurmuşken Karabağ Hanlığı ve özellikle Hanlığın yönetim merkezi Şuşa şehri stratejik öneme sahip bir yer olarak taraflar için cazipti.

Tiflis'e ikinci yürüyüşünde başarı sağlayamayan Ağa Muhammed Şah 17 Haziran 1797'de Şuşa'da katledilince bu durum Rusların sadece Güney Kafkasya'yı ele geçirme sürecini hızlandırmakla kalmayıp aynı zamanda Romanovlar ile Kacarlar arasındaki bölgedeki nüfuz mücadelesini de ateşledi. Karabağ Hanlığı'nın daha sonra Çarlık Rusyası'nın yanında yer alarak Kacarlara karşı savaşmasının sonucu Azerbaycan Türklerinin yaşadığı çok geniş arazinin 10 Şubat 1828'de imzalanmış Türkmençay Anlaşması'yla iki yere parçalanması oldu: Aras Nehri'nin Kuzey kısmı Çarlık Rusyası'nın egemenliği altına girerken Güney kısmı günümüze kadar Tahran'dan yönetilen rejimlerin kontrolü altında kalmaya devam ediyor. İki istisnanın birincisi Haziran-Eylül 1920'ye ait iken) Şeyh Muhammed Hiyabani'nin Azadistan Devleti) ikincisi ise Aralık 1945'den Aralık 1946'ya kadar mevcut olmuş Milli Azerbaycan Türk Devletidir. 18. yüzyılın sonlarında Karabağ Hanlığı'nın kaderi Kacar İmparatorluğu ile Çarlık Rusyası İmparatorluğu arasına sıkışmışken Şuşa'nın gözü Osmanlı İmparatorluğu'nda olmuştur. Şuşa doğumlu yazar ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Osmanlı'daki ilk ve son büyükelçisi olmuş Yusuf Vezir Çemenzeminli'nin 'İki ateş arasında. Kan içinde' isimli romanında Hanlık Sarayı'ndaki konuşmalarda “Tek çare Osmanlı'ya ilhaktır” şeklindeki temenniler de geçiyor. Çemenzeminli'nin romanı benim çevirimde 'İki alev arasında. Şuşa'nın romanı' adı altında yayınlanmıştır (Kopernik Yayınları, Kasım 2021). ”Tek çare Osmanlı'ya ilhaktır” sözü de dahil olmak üzere Türkiye yanlısı pozisyonundan dolayı romanın yazarı Yusuf Vezir Çemenzeminli 1940 yılında Özbekistan'da gözaltına alınarak mahkeme kararıyla cezalandırılmış ve Rusya Federasyonu'nun Nijni Novgorod kentindeki cezaevinde hayatını kaybetmiştir. Nehir kıyısındaki mezarı su taşkını sonucunda kaybolmuştur.

Erzurum'dan Karabağ'a götürülen Türk-islam düşüncesi

Rusya İmparatorluğu nüfuzu altına giren Kafkasya bölgelerinde eğitimin, sanatın ve kültürün en çok geliştiği bölge Karabağ olurken Şuşa kentinin ünü Çarlık Rusya'sının tüm bölgelerine yayılmıştı. Çağdaş eğitim veren okullardan yetişen gençlerin daha sonra yüksek öğrenim amacıyla sadece İmparatorluğun başkenti Sankt-Petersburg'un değil başta Fransa olmak üzere Avrupa'nın çeşitli kentlerinin yolunu tutmaları gelecekte kurulacak bağımsız milli devletin felsefi-ideolojik temelinin oluşturulmasında çok büyük role sahip olmuştu. Gerek Osmanlı İmparatorluğu gerekse İstiklal mücadelesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu dönemlerde gazeteci-yazar, siyasetçi, bilim insanı ve devlet adamı olarak mühim görevler üstlenmiş Ahmet Ağaoğlu'nun, Türkiye'nin ilk kadın avukatı kızı Süreyya Ağaoğlu'nun, siyasetçi kızı Tezer Taşkıran'ın Şuşa doğumlu olmaları sizce de simgesel değil midir?Daha Şuşa'da ortaokuldayken ermeni çocuklardan gördüğü milliyetçi içerikli baskılar Ahmet Ağaoğlu'nun bilincinde de milliyetçilik duygularını tetiklemiştir. Rusya İmparatorluğu'nun bölgedeki yöneticilerinin kışkırtmasıyla ermenilerle müslümanlar arasında Karabağ'da ve Gence'de başlamış kavgalarda Rusların ermenileri desteklediğini gören Ahmet Ağaoğlu 1905 yılında Bakü'den Gence'ye giderek Difai isimli örgüt kurmuş ve Osmanlı'dan gelen yardımlar sayesinde Karabağ ve Gence bölgelerinin müslüman ahalisini ermenilerin yapmayı planladığı soykırımından koruyabilmiştir. 28 Mayıs 1918'de Tiflis'te Azerbaycan Cumhuriyetinin ilan edilmesinden birkaç gün önce Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa kumandanlığında oluşturulmuş Kafkas İslam Ordusu Gence'ye vardığında Nuri Paşa'nın siyasi müşaviri görevini üstlenmiş şahsiyet de Ahmet Ağaoğlu'ydu. Kafkas İslam Ordusu'nun 15 Eylül 1918'de Bakü'yü kurtarmasıyla hükümet Gence'den kurtarılmış başkente taşınırken 30 Ekimde imzalanmış Mondros Mütakeresi'nin  hemen ertesi günü İngilizler Kafkas İslam Ordusu'nun Azerbaycan'ı terketmesini istemişler. Azerbaycan vatandaşlığını da kabul eden Ahmet Ağaoğlu 7 Aralıkta yapılmış genel seçimlerde milletvekili seçilmiştir. Bir süre daha Azerbaycan'da kalan Nuri Paşa ingilizlerin takibinden kurtularak Karabağ üzerinden Erzurum'a varmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun desteğiyle kurulmaya başlayan genç Azerbaycan Devleti'nin milli ordusu Karabağ'daki ermeni ayrılıkçı kalkışmalarını bastırarak 1919 yılında Hankendi'nde askeri tören yapmaya muvaffak olmuştur. Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti'nin 27 Nisan 1920'de Rusya tarafından işgal edilmesinden sonra Karabağ bölgesindeki Ermeni ayrılıkçı hareketler bizzat Moskova tarafından desteklenmekle kalmamış, 28 Kasım 1920'de Türklerin ezici çoğunlukta bulunduğu Zengezur bölgesi Azerbaycan'ın komünist iktidarının eliyle Ermenistan'a verilmiştir. 7 Temmuz 1923'de gerçekleştirilen referendumla Azerbaycan sınırları içindeki Yukarı Karabağ bölgesine bizzat Moskova tarafından özerk yönetim hakkı verilirken aynı gün Zengezur bölgesinde Türklere özerklik hakkı verecek referendum ise yapılmamıştır. Yani Rusya, ardından ise SSCB  hem Zengezur'u Azerbaycan'dan koparmış hem de Azerbaycan sınırları içindeki yaklaşık 50 bin ermeni vatandaşına kendi kendini yönetme hakkını tanımıştır. Zaman içinde Bakü'nün kontrolünden çıkan bölge meclisi (Samet Ağaoğlu'nun 'Sovyet Rusya İmparatorluğu' kitabının 31. sayfasına bakmanızı tavsiye ederim) 19 Şubat 1988'de Ermenistan'a birleşme kararı almıştır. Azerbaycan'ın milli şuurdan yoksun komünist yönetimi müdahale etmekte geç kalınca(Komünist Parti'nin üstdüzey yöneticilerinden Hasan Hasanov, bölgeye yürüyen genç kitlenin önünü askeri araçlarla kestirmiştir) Moskova, bölgenin yönetimini kendine bağlamıştır. Ağustos 1991'de SSCB'nin dağılma süreci başlayınca Azerbaycan Cumhuriyeti'nin yanısıra bu Cumhuriyetin sınırları içindeki Yukarı Karabağ bölgesi de “bağımsızlık” ilan etmiştir. Bakü yönetiminin bölgeye müdahalesi yetersiz kalmış ve ayrılıkçı terörist  güçler Moskova'dan aldıkları destekle 26 Şubat 1992'de Azerbaycan Türklerinin yaşadığı Hocalı kasabasında soykırım gerçekleştirmişler.

 Türkiye'nin desteğiyle ulusal ordu kuruluşu...

Azerbaycan'ın kalbi konumundaki Şuşa'nın 8 Mayıs 1992'de işgal altına düşmesinden 10 gün sonra sınırdaki Laçın'ın Ermeni ayrılıkçı-terörist güçlerince işgal edilmesi Yukarı Karabağ'ın Ermenistan'la doğrudan ilişki kurmasını sağlamıştır. Azerbaycan'da 7 Haziran 1992'de yapılmış demokratik seçimde oyların %59'nu alarak Cumhurbaşkanı seçilen Ebülfez Elçibey'in ilk işi milli ordunun temelinin atılması amacıyla Türkiye'den askeri danışmanlar getirmesi olmuştur. Dışişleri Bakanı Tevfik Kasımov'un BM, AGİT ve diğer uluslararası kuruluşlar nezdinde yürüttüğü çalışmalar Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün teminat altına alınmasını hedeflerken Ebülfez Elçibey'in baş askeri danışmanı emekli Tümgeneral Yaşar Demirbulak'ın milli ordu kurma çalışmaları aşağı-yukarı aynı günlerde, yani 1993 yılının iljbaharında  başarıyla sonuçlanmıştır:rahmetli Kasımov kendi eliyle yazdığı karar tasarısını Pakistan'ın geçici başkanlığını yaptığı BM Güvenlik Konseyi'ne şahsen ulaştırırken 30 Nisan 1993 yılında Güvenlik Konseyi'nin aldığı 822 sayılı karar Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünü teyit etmiştir. General Yaşar Demirbulak'ın milli ordu kuruluşu yönündeki çalışmalarının ilk somut sonucu 25 Mayıs 1993'te SSCB'den kalma sonuncu Rus askerinin Azerbaycan topraklarını terketmesi olmuştur. Ayrılıkçı teröristlerin yönetimindeki bölgeye operasyon hazırlıkları yapılırken Cumhurbaşkanı Eblüfez Elçibey'e karşı içerdeki ve dışardaki güçlerin birleşerek yaptıkları darbenin sonucunda yönetim el değiştirmiştir. Milli ordu ve gönüllü birliklerin ön cepheden çekilmesi sonucunda 23 Temmuz-31 Ekim 1993 tarihleri arasında, yani Haydar Aliyev'in Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı vekili olduğu sıralarda Azerbaycan'ın Yukarı Karabağ dışındaki beş ili(toplam yedi ili) daha Ermeni işgali altına girmiştir. Azerbaycan'ın müdahaleleri yetersiz olmuştur. Sonuçta 12 Mayıs 1994'te Kırgızıstan'ın başkenti Bişkek'te imzalanmış anlaşmayla sorunun çözümü  26 Mart 1992'de kurulmuş AGİT Minsk Grubu'na  verilmiştir. Minsk Grubu'nun “İpe un serme ritüelleri” 27 Eylül 2020'ye kadar sürmüştür. Azerbaycan ordusunun Türkiye'de eğitim görmüş generali Polat Haşimov'un 12 Temmuz 2020'de Ermenistan sınırında şehit edilmesi üzerine Bakü ile çok sıkı istişarelere başlayan Ankara bölgeye yakın yerlerde yapılan tatbikatları desteklemiştir. Ortak şekilde hazırlanmış operasyon planına ilave olarak Türkiye bölgeye İHA'lar göndermekle yetinmeyip birkaç F16 uçağını operasyonların yapıldığı bölgenin yakınlığındaki Gence kentinin havaalanında bekletmiştir. Kırk üç günlük askeri operasyon 9 Kasımda  Azerbaycan ordusunun zaferiyle sona erdiğinde aynı gece iki bin askerden ibaret Rusya askeri kontenjanı sınırı geçerek 'Barış Gücü' adı altında Azerbaycan topraklarına yerleşmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bölgeye iki bin kişilik askeri birlik göndermeyi öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresini  17 Kasımda onaylamıştır. Ancak Türk askeri birliklerinin Azerbaycan'a gitmesine Bakü'den izin çıkmayınca bölgeye otuz altı kişilik Gözlemci Heyeti sevkedilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 Aralık 2020'de Bakü'deki Zafer Töreni'nde yaptığı  konuşma sadece Azerbaycan'ı ev Türkiye'yi değil İran İslam Cumhuriyetindeki Azerbaycan Türklerini de aşırı heyecanlandırmıştır. Özellikle işgalden kurtarılmış Şuşa kentinde herhangi bir biçimde bulunmayı çok isteyen Türkiye orada ilkokul açmayı MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Bakü'ye yazdığı mektupla dile getirmiş ancak yine olumlu cevap alınamamıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Şuşa'da...

Türk tarihinin en anlamlı gezilerinden biri olarak nitelendirilebilecek bu seyahatla  ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan daha Nisan 2021'de yaptığı açıklamada “Ramazan bayramından sonra Şuşa'ya gideceğiz inşallah” diye bir açıklama yapınca Rusya bu gezinin gerçekleşmemesi için çok gayret sarfetmiştir. 15 Haziranda gerçekleşen gezi sırasında imzalanan Şuşa Deklarasyonu iki ülke arasındaki ilişkilerin pekiştirilmesine geniş olanaklar tanıyordu. Şuşa Deklarasyonu'nun ortaya çıkardığı işbirliği fırsatlarının uygulanması aşamasına geçilemezken 21 Şubat 2022'de Moskova'da Rusya Federasyonu ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları arasında dünyada mevcut olan işbirliklerinin tüm çeşitlerini kapsayan bir Müttefiklik Anlaşması imzalanmıştır. 'Barış Gücü' adı altında Azerbaycan topraklarında bulunan Rusya askeri birliklerinin ülkeyi ne zaman terkedeceği hep tartışılırken Azerbaycan'ın 19 Eylül 2023'te Yukarı Karabağ'da  ayrılıkçıların kontrolü altındaki topraklara düzenlediği günü birlik operasyon Ermeni menşeli nüfusun bölgeyi tamamen terkederek Ermenistan'a geçmesine neden olmuştur. Toprakların tamamen Bakü'nün kontrolüne geçmesini Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev iktidara gelişinin 20. yılı olan 15 Ekimde Hankendi'ndeki valilik binasının üzerine bayrak çekerek kutlamıştır. Rusya medyası törene özel yer ayırırken Moskova sokaklarındaki bilboardlarda Aliyev'in göndere bayrak çekmesine ilişkin video görüntüleri sabaha kadar gösterilmiştir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 18-19 Ağustos tarihlerinde Bakü'yü ziyaret etmesinden önce Şubat 2006'dan bu yana Azerbaycan'ın Moskova Büyükelçisi görevinde bulunan, şimdi ise Şuşa kentinin milletvekili olmaya hazırlanan yetmiş dokuz yaşlı eski şarkıcı Polat Bülbüloğlu, TASS Ajansı'na yaptığı açıklamada “Rusya'nın Karabağ'da Başkonsolosluk açabileceğini” ifade etmişri. Bülbüloğlu bunu “Rusya'nın iki farklı kentinde Azerbaycan'ın konsolosluklarının olmasıyla” ilintilendirmiştir. Burada hemen ortaya çıkan iki soruyu okurlarla paylaşarak yazıyı noktalayım:

Rusya'nın Sankt-Petersburg ve Yekaterinburg kentlerinde ve o kentlere yakın bölgelerde sayıları on binleri bulan Azerbaycan vatandaşı yaşadığı için konsoloslukların açılması elzemdir. Azerbaycan'ın Karabağ bölgesinde Rusya Federasyonu'nun kaç vatandaşı var ki, onlara hizmet için konsolosluk açılıyor?

Karabağ'da Rusya konsolosluğunun açılmasına ilişkin görüşmeler sürüyor ve bu sene sonuna kadar konsolosluk misyonunun çalışmalara başlaması planlanmaktadır. Şuşa Deklarasyonu'nun imzalanmasından sonra geçen süreçte Şuşa'da Türkiye'nin de konsolosluk açması gündeme gelmişti. O iş ne yerde kaldı acaba?

      

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU