"Normalleşme" mesajı mı ültimatom mu?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Dmitri Azarov / Bakü

Rusya Federasyonu Devlet Başkanının Bakü'ye gidişi kesinleşir kesinleşmez bu süreçleri izleyenlerin kafasında öncelikle şu soru uyanmıştı: dış geziler konusunda aşırı titiz ve seçici davranan Vladimir Putin'i Azerbaycan'ın başkentine ve hem de günü birlik olmayan bir gezi gerçekleştirmeye hangi önemli gerekçe veya gerekçeler sevketmişti?

Öyle ya başında durduğu ülkenin başka bir ülkeye saldırısının üzerinden iki buçuk sene geçerken kendine tehlike atmayacağından yüzde yüz emin olduğu bölgelere (Orta Asya ülkeleri, Çin, Kore Halk  Demokratik Cumhuriyeti, günü birlik Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi) gitmeyi uygun bulan Rusya Devlet Başkanını Azerbaycan'a götürecek hangi düzeydeki önemli konular olabilirdi ki, zaman sarfetmeyi uygun bulsun?

Evet, Azerbaycan Devlet Başkanının rezidansındaki karşılama töreninde gözler önüne serilen samimiyetten tutun da attığı her adımda Aliyev'i yanında gören Rusya Devlet Başkanının, kendisini evinde gibi hisetmesinden daha doğal hiçbir şey olamazdı.

Rusya Devlet Başkanının yalnız gelmesine rağmen Azerbaycan Devlet Başkanının First Lady ile birlikte kendisini karşılaması ve üçünün birlikte sohbet etmesi samimiyetin en somut örneklerinden biriydi.

Daha Mehmet Emin Resulzade ve arkadaşlarının 28 Mayıs 1918'de Bağımsız Azerbaycan Devletini ilan etmelerinden önce Çarlık Rusya'sının bir bölgesiyken Bakü'nün petrol mahallesi olarak ün salmış Kara Şehir'in yerinde şimdi salınan Ak Şehir'deki inşaat işlerinin durumunu birlikte görmelerinin de anlamı derin olmalı kuşkusuz.

Kutsal Bartoleomos Mabedi'ni birlikte ziyaret sırasında Patrik Hazretlerinin iki lidere sunduğu bilgiden Çarlık Rusya'sı döneminde Bakü'nün kale duvarlarıyla çevrelenmiş kısmında şehit olmuş Bartoleomus'un sadece Bakü'yü değil Azerbaycan'ın tüm ahalisini ruhuyla himaye ettiğine dair Hristiyanlar arasında bir inancın mevcut olduğu anlaşıldı.

Muhtemelen Vladimir Putin'in Batı baskılarından yaşadığı bıkkınlıklar hesaba katılmış olacak ki, ziyafet menülerinde en ufak ayrıntılar dikkate alınmıştı (menü içeriğini yazmaya gerek yok). Evet, eski SSCB istihbaratı KGB generalinin oğluyla KGB'nin Albayı olmuş bir istihbaratçı arasındaki bu samimiyeti sorgulamak elbette iki ülkenin vatandaşlarına düşmeyeceği gibi başında durdukları rejimlerin niteliği iki ülke lideri arasında nelerin konuşulduğuna ilişkin soru sorma cesaretinde bulunacak tek bir gazetecinin o mahallelere yaklaşması bile hayaldir.

Onun için “Rusya Devlet Başkanı bu kadar alengerli bir dönemde Bakü'de otuz saatini geçirmeye neden ihtiyaç hisetti?” sorusunun cevabını öncelikle Rusya'nın TASS'ında aramamız gerekti.

Haberlerden anlaşılan İlham Aliyev ile dar kapsamlı görüşmede “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesini” konuştuklarını açıklayan Vladimir Putin normalleşmeye yardımcı olmaya hazır olduklarını ifade etmişti:

“Apaçık ve herkese aydın olduğu üzere Rusya herşeyden önce Ukrayna istikametinde krizlerle karşılaşıyor ancak, tarihen Rusya'nın Güney Kafkasya'daki süreçlerin içinde bulunması son birkaç yılda bizim  bu işlere katılma gereksinimimizi ortaya koyuyor. Elbette ki tarafların talep ettiği ölçüde. Azerbaycan gezisinden sonra Başbakan Paşinyan ile irtibata geçerek görüşmelerimizin sonucunu kendisine anlatacağım.”

Rusya Devlet Başkanının Bakü'de geçirdiği o değerli saatler kendisinin de belirttiği üzere “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecine katkıda bulunmayı görüşme” amacı gütmüşse o zaman daha önce defalarca ifade edildiği gibi Kremlin bu sürecin kendi kontrolü dışına çıkmasına asla izin vermek istemiyor ve bunun gerçekleşmemesi için Azerbaycan'ı kendisinin en önemli garantörü olarak görüyor. Yani, en basit dille ifade etmek gerekirse, şunu söylüyor Vladimir Putin: Burada tarihten gelen bir bulunmuşluğumuz ve çıkarlarımız  sözkonusu, o çıkarları Avrupa'dan/ABD'den gelerek hiçkimsenin çiğnemesine izin vermeyiz ve benim istediğim şekilde gerçekleşmeyen hiçbir “normalleşmeyi” de asla kabul etmeyiz. Önümde ve arkamda ise Azerbaycan var.

Rusya Devlet Başkanı Bakü'den yüzde yüz emin döndükten sonra Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'a sadece “Aliyev'le görüşmelerine ilişkin bilgi vereceğini” ve sadece “bilgi vermekle yetineceğini”  düşünenler yanılmıyor mu? Bakü'de bu kadar hararetli karşılanmasından  ve Azerbaycanlı meslektaşıyla görüşmelerinin tamamen olumlu geçmesinden sonra (başka tür olmasına  zaten  imkan yoktu, zerre kuşku olsaydı, Rusya Devlet Başkanı asla Bakü'ye gitmezdi) Rusya Devlet Başkanının, Ermenistan Başbakanıyla diplomasi jargonunda konuşacağını sananlar saflık sergilemiş olmayacaklar mı?

Evet, Ukrayna'yla başlattığı savaşın kendi topraklarına sıçramasını asla umursamaz bir görüntü sergileyen Rusya Devlet Başkanının geceyi de geçirdiği Bakü gezisi sırasında “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için yardıma hazır olduklarını” ifade etmesi farklı bakımlardan değerlendirilmesi gereken bir durumu ortaya çıkarıyor:

Kremlin, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinde “Bensiz asla olamaz” diyor.

Devlet Başkanı Putin'in, Bakü'deki görüşmelerle ilgili Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ı bilgilendireceğine dair sözlerinin aslında “Paşinyan'a ü ltimatom vereceğim” şeklinde okunması gerekir.

Onun için Rusya Devlet Başkanının Bakü gezisinden 27 Eylül - 9 Kasım 2020 tarihleri arasında savaşmış ancak, savaşın Azerbaycan'ın zaferiyle sonuçlanmasına rağmen şimdiye kadar Barış Anlaşması'nın imzalanmadığı iki ülkenin ilişkilerinde sadece barışa doğru ilerleme değil tersine bir sonucun çıkma ihtimali de belirmiştir.

Galiba Batı, Nikol Paşinyan'ın arkasında daha sıkı durdukça Vladimir Putin'in onu da cezalandırma isteği arttı.

Oysa savaştan sonraki yaklaşık iki sene boyunca Vladimir Putin savaşmış tarafları ya Kremlin'e veya Soçi'ye davet ederek talimatlar veriyordu.

Şimdi ise Bakü'ye giderek “Azerbaycan-Ermenistan normalleşmesine yardımda bulunmaya hazır olduklarını” görüşüyor.

Sizce de savaşan iki tarafından birinin bakımından acaip bir tutum değişikliği  yok mudur?

Duymadım, bunun olası yaptırımını mı sordunuz?

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU