Bir siyasi mahkûmun 27 yıldır bitmeyen yaşam mücadelesi

Celalettin Can, Independent Türkçe için yazdı

Bu makalemin konusu Cengiz Sinan Çelik...

Cengiz Sinan bir Dersimli. 1974’te Dersim'in Hozat ilçesinde dünyaya geliyor. 1997’de henüz 23 yaşındayken Ağrı’da yaralı olarak gözaltına alınan Cengiz tedavi edilmeden, 54 gün gözaltında ağır işkence görüyor. Akabinde tutuklanıyor.  

Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılanarak aynı yıl içinde, yani 1997 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılıyor. 27 yıllık mahpusluk süresi içerisinde Erzurum, Giresun, Kırıkkale, Sincan, Tekirdağ, Muğla, Metris cezaevlerinde kalıyor.  Son 8 yıl içinde de Silivri 5 Nolu kapalı cezaevinde kalıyor.

Israr! Yaşamda ısrar!

Cengiz Sinan tutuklandığında kafasında ve omuriliği başta olmak üzere, bedeninin değişik yerlerinde şarapnel parçaları var olduğu görülüyor. Ne var ki herhangi bir tıbbi müdahale yapılmıyor. İlgili doktorlar gerekçe olarak da felç riski taşıdığından müdahale edilemeyeceği gösteriyorlar.

Cengiz Sinan bunun sonuçlarını 27 yıl süresince şarapnel parçalarının oluşturmuş olduğu baskı ve sık sık ve uzun süreli epilepsi nöbetleri geçirerek dramatik bir biçimde yaşıyor.

Cengiz Sinan 2010 yılında Muğla Cezaevinde kalırken de kendisine mesane kanseri teşhisi konuluyor. Mesane kanseri yanı sıra başka hastalıkları olduğu da teşhis ediliyor.

Teşhis tedaviyi gerektirir. Cengiz Sinan ileri düzeyde epilepsi, mesane kanseri, mide ülseri hastası olduğu halde tedavisi düzenli yapılmıyor. Hatta kendisinin bulunduğu durum ve ailesinin anlatımıyla "baştan savma davranılmış" denilebilir.

İnsan Hakları Derneği’nin Cengiz Sinan’ı ağır hasta listesine alması ve bu haliyle cezaevinde yaşamını sürdüremeyeceğini kamuoyuna açıklaması bunun kanıtı olmuş oluyor.   

Bu kadar da değil; birçok sivil toplum örgütü İnsan Hakları Derneği ile çağrı yapmasına rağmen Cengiz Sinan tahliye edilmediği gibi tam teşekküllü bir hastanede tedavi de edilmiyor.

Sağlık sorunlarının ağırlığını apaçık ortaya koyan hastane raporlarının yanı sıra Adli Tıp Kurumu’nun 2010 yılında "Epilepsi hastalığına bağlı olarak Cezaevinde tek başına kalamaz ve kontrol altında tutulması gerekiyor" biçiminde apaçık yazıp verdiği rapor da gözetilmiyor.

Aradan geçen dört yıl içinde tedavi görmemesinin, durumunun daha bir ağırlaşmasını getireceği mantıksal olarak kabul edilmesi gerçeğine karşın, 2014'te tedavi amaçlı götürüldüğü Metris Cezaevi'nde kabul edilebilir bir muayene dahi yapılmadan epilepsi hastalığının olmadığı yönünde rapor dahi verilebiliyor.

Kötücüllükler ve haksızlıklar yetmemiş olacak ki...

En son olarak tedavi amacıyla götürüldüğü Metris Cezaevinde mesane kanseri ameliyatından bir gün sonra hastaneden cezaevine geri götürüldüğünde, aynı cezaevinde kalan bir adli tutuklunun saldırısına uğruyor, şişleniyor...

 Bu saldırıda 22 yerinden yaralanıyor, sol ayağına da platin takılıyor...

Cengiz Sinan bir siyasi hükümlü, ne işi var adli hükümlü ortamında... Hasta bir hükümlü, korunması gerekiyor.

Ama...

22 yerinden şişleniyor, ayağına platin takılıyor, ölmemesi tamamen rastlantı,  ağır yaralı bir durum var. Bu denli güvenlik boşluğu nasıl kabul edilebilir, cezaevi yönetimi, güvenliği, artık her neyse... Adeta kesilen biçilen bir insan gerçekliği ile karşı karşıya... Bir insan bu duruma nasıl düşürülebilir, hala içeride nasıl tutulabilir?

Ayağındaki kemik kaynamadığı için, çürüme yapıp kangren olma ihtimali olduğunu doktoru tarafından ailesine iletiliyor.

Ayaklarında ve parmaklarında morarma, kaslarında erime ve kilo kaybı yaşıyor.

 Sağ ayağına fazla yüklenmesi zorunda kalması nedeniyle sıvı kaybı riski var.

Saldırıda kuyruk sokumundaki kemik kırılıyor ve kemik 2 cm dışarı çıkıyor.

Sürekli sağlık kontrolü altında olması ve tedavi edilmesi gerekiyor.

Yalnız... Silivri’de

Saldırı olayının yaşandığı Kasım 2016 tarihinde Metris Kapalı Cezaevinden apar topar, neden gösterilmeden ve kanser tedavisi de yarım bırakılarak Silivri Cezaevine sevk ediliyor.

Cengiz Sinan 2016 yılından bu zamana kadar Silivri Cezaevinin hijyenik (sıhhi) olmayan koşulları altında hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Akabinde korona süreci gerekçe gösterilerek Cengiz Sinan hastaneye götürülmüyor, dolayısıyla tedavi edilmiyor.  Korona süreci bitiyor ama Cengiz Sinan'ın insanlık dışı ıstırabı bitmiyor: Korona sonrasındaki süreçte de korona bitmemişçesine gerekçe gösterilerek, tedavi için hastaneye götürülmüyor, tedavisi yapılmıyor.

Ailesi, kız kardeşi son bir yıldır tedavi edilip edilmediğini, kanserin vücudunun nerelerine dağıldığını bilmiyorlar. Epilepsi ve diğer rahatsızlıkları ile ilgili olarak, en sık ve yoğun yaşanan epilepsi nöbetlerinin dışında ne kendisinin ne de ailesinin bir bilgisi yok.

Bildikleri, epilepsi nöbetleri sonrasında, çoğu zaman dişlerinin ve burnunun kırıldığı ile sınırlı...

Birde, epilepsi nöbetlerinden dolayı dişleri kırılan Cengiz Sinan’a, diş bakımı için Mayıs 2024 tarihinde tedavi için gönderildiği kampus doktoru Afşın Düğencioğlu tarafından ”yine mi sen, ne seni tedavi ederim, ne de sevkini veririm” diyerek koğuşuna geri göndermesi var...  

Ailesi ve kız kardeşi Nesrin Çelik’in Haziran 2024 tarihinde ise öğrenebildikleri ise şunlar: Koğuş araması için Cengiz Sinan’ın koğuşuna giren infaz memurları kendisine “kuş tüneği stoku yaptığını” söyleyip resmini çekince cengiz Sinan onlara,  “Bakın benim uzun zamandır hücremin duvarında, üst hücreden lağım suyu yukarıdan sızıp hem mantar oluşturmuş ve ağır bir koku yayıyor. Bu duvarın da resmini çekin. Yukarıdan pislik akıyor” diyor ama umursamaz bir tutumla çekip gidiyorlar.

Birkaç gün sonrasında Cengiz Sinan’a bir resmi kâğıt geliyor ve üzerinde “Aramaya engel oldu. Hücre cezası ”(Kağıtta, Hücre cezası bir günlük formel ceza Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu, olarak yazıyor)  Ama kendisinin kâğıtta yazılanların okuyup öğrenecek hali yok...

 Kendisine yönelik bu suçlamayı ve cezayı ancak İnfaz hekimliğinde duruşmaya gittiğinde “aramaya engel olduğunu ve pisliksiniz” suçlamasıyla karşı karşıya kaldığında öğrenebiliyor.  

Sözün özü:

Vicdan buz tutunca, insani olmanın sınırı kayboluyor...

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU