Elon Musk'ın Southport'u bırakın ziyaret etmeyi, duymuş olması bile pek olası değil. Ne de olsa yönetmesi gereken 5 ya da 6 şirketi var ve geçen hafta Venezuela, Kamala Harris, ergenlik engelleyici ilaçlar ve geleneksel medyanın size neden yalan söylediği hakkında konuşmakla meşguldü.
Dolayısıyla İngiltere'nin kuzeybatısındaki bir sahil kasabasında yaşanan bazı çirkin ayaklanmaların, pekala dünyanın en zengin adamı olabilecek bu tuhaf dehanın dikkatini çekmemiş olması muhtemel.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Aynı şekilde, Musk'a Kaliforniya'da geçmişte ve günümüzde sahip olduğu 7 evden 8 bin km ötedeki bu ayaklanmalardan bir şekilde sorumlu olduğunu söyleseniz, alay etmesi de aynı şekilde muhtemel.
Ama bu işler böyledir. Musk, 44 milyar dolar harcayarak o zamanki adıyla Twitter'ı satın almaya karar verdiğinde, platformun 350 milyon küsür kullanıcısının konuşmalarının nihai sorumluluğunu üstlenmiş oldu. Ve Twitter (şimdiki adıyla X), 29 Temmuz pazartesi günü Southport'ta çok sayıda çocuğun korkunç bir şekilde bıçaklanmasının ardından kötü bir virüsün yayıldığı yer oldu. Bu virüs ertesi gün (ve o günden beri) ayaklanmalara yol açtı. Ve Musk da buna olanak sağladı.
O iki günde yaşanan olaylara geçmeden önce Musk hakkında bilmeniz gereken iki şey var. Bunlardan ilki, kendisinin bir ifade özgürlüğü mutlakiyetçisine olabildiğince yakın olduğu. Yasadışı konuşmalara ilişkin sınırı çizebilir (sadece çeşitli kolluk kuvvetleri ve düzenleyici makamlar onu zorlayacağı için) ancak bunun dışında X'te her şey serbest. Nefret dolu, kışkırtıcı, ırkçı ve/veya düpedüz gerçek dışı olabilir ve bu onun umurunda bile olmaz.
Musk'ın Twitter'ı satın alırken yaptığı ilk şeylerden biri, her ne kadar bunda etkili olamasalar da Twitter'ı düzgün ve dürüst söylemlerin olduğu bir yer haline getirmeye çalışan ekipleri işten çıkarmak ya da küçültmekti. Alex Jones gibi yalan söylediği kanıtlananlar ve komplo yayıcıları platforma memnuniyetle geri alındı.
İkincisi, Musk'ın kahramanı Donald Trump'la ortak yanı, alaycı bir şekilde geleneksel medya diye adlandırdığı şeye karşı mutlak bir küçümseme. Daha bu hafta yaklaşık 200 milyon takipçisine, Trump'ın bir başka dostu olan David Sacks'ın "Seçmenler arasındaki en büyük bölünme, bilgilerini bağımsız medyadan alanlarla MSM (ana akım medya) tarafından beyinleri yıkananlar arasındadır" sözlerini yeniden paylaştı. Bu paylaşımı 4 milyon kişi görüntüledi.
Musk, her ne olursa olsun, aptal bir adam değil, bu nedenle Twitter'ı bir hakikat motoru ve MSM'yi de bir yalanlar yığını olarak ilan ettiğinde belki de onu çok fazla ciddiye almamak gerek. Ancak bence bu hafta kendi platformunda (ve başka yerlerde) olanlara omuz silkecek kadar düşüncesiz ve kibirli bir adam olması da mümkün.
Olan şuydu: Orada yaşayan 17 yaşındaki bir erkek çocuğun toplu bıçaklamalarla ilgili gözaltına alınmasından birkaç saat sonra, sosyal medyada onun adını "Ali al-Shakati" (Birleşik Krallık'a göç etmiş bir Müslüman) diye veren, MI6 izleme listesinde bulunduğunu ve Liverpool akıl sağlığı hizmetleri tarafından tanınan bir sığınmacı olduğunu iddia eden gerçek dışı anlatılar dolaşmaya başladı.
Bunların hiçbiri doğru değildi ancak dijital otoritercilik uzmanı Dr. Marc Owen Jones'un araştırması, bu tür spekülasyonların sosyal medyada nasıl hızla 27 milyon görüntülenmeye ulaştığının izini sürdü.
X'te yaklaşık 10 milyon takipçisi olan, kendini kadın düşmanı ilan eden ve tecavüzcü olduğu iddia edilen Andrew Tate, saldırgan olduğu varsayılan kişinin sahte bir resmini paylaşarak "doğrudan bottan indiğini" öne sürdü. Oysa o zamana kadar polis bize saldırganın 17 yıl önce Cardiff'te doğduğunu söylemişti. Ancak Tate'e göre bu, "Matrix" dediği şey tarafından desteklenen bir yalandı.
Bu gerçek dışı bilginin en önde gelen yayıcılarından biri, kendisine Channel3 Now adını veren şüpheli bir oluşumdu. Bu ekibin arkasında kimin olduğu tam bilinmiyor. Araştırmacı gazeteciler kısa süre sonra bu oluşumun Rus otomobil rallisi videolarının yayınlandığı bir yer olarak hayata başladığını ortaya çıkardı. Şu anda Pakistan ya da ABD'deki bir adresten yönetiliyor olabilir. Musk'ın sevgili "bağımsız medyası"nın neşesi de bu işte, uydurmacıların yarısının kim olduğu hakkında en ufak bir fikrimiz yok.
Diğer yarısı (efsaneleri papağan gibi tekrarlarken ya da gerçeği sorgularken sadece ima eden ya da mecazi anlamda göz kırpan daha zeki olanlar) daha tanıdık.
Musk'ın platformunda 800 bin takipçisi olan ve kendisine gazeteci diyen ırkçı haydut eski dostumuz Tommy Robinson var. Southport'taki bıçaklama olaylarını Müslüman şiddeti bağlamında sorunsuz bir şekilde tartıştı. Sokaklara dökülmeye fazlasıyla istekli başka ırkçı haydutlardan oluşan bir takipçi kitlesine sahip. Sanırım Tommy'nin ne yaptığını bildiğini kabul edebiliriz.
Twitter'da yarım milyon takipçisi olan eski GB News sunucusu Laurence Fox ise şunları söyledi:
Bu kadar çılgınlık yeter. İslam'ı Büyük Britanya'dan kalıcı olarak uzaklaştırmalıyız.
The Daily Telegraph'ın sahibi olmak isteyen adam tarafından finanse edilen eski kanalında bir sunucu, emekli bir polisin, "muhtemelen Somali ya da Doğu Afrika kökenli bir kişi olabilir... Müslüman kökenli bir kişi olduğunu düşünüyorlar ve bu yüzden bunun yönetilmesi gerekiyor" diye saldırgan hakkında uzun uzun atıp tutmasına imkan tanıdı.
Reform lideri Nigel Farage ise daha yumuşak bir şekilde, (Avam Kamarası'nda değil de bir videoda) bize gerçeğin söylenmediğini öne sürdü ve olayın neden terörle bağlantılı olarak ele alınmadığını sorguladı. Nigel'ın her zamanki dolaylı anlatımı.
Jones, dezenformasyon yayan kilit hesapların 24 saat içinde bir haritasını çıkarıp yayımlamayı başardı. Musk'ın umurunda olsaydı, ekibi de aynı şeyi yapabilirdi. Umursamadığını düşünmeye hakkımız var.
Salı gecesi yüzlerce isyancının Southport'ta bir camiye saldırarak onlarca polis memurunu yaraladığını bildiğini ya da umursadığını sanmıyorum. Eğer ifade özgürlüğü mutlakiyetçisiyseniz, platformunuzda izin verdiğiniz şeylerin sonuçları başkalarının sorunudur.
Elbette Musk kasımda Trump'ın seçilmesini istiyor. Dünyanın en zengini, dünyanın en güçlüsüyle işbirliği içinde ve her ikisi de yalanların gerçekleri yuttuğunu görmekten çok mutlu. Çünkü bir kez kime inanacağınızı bilmezseniz, her şeye inanırsınız.
II. Dünya Savaşı'ndan 6 yıl sonra Hannah Arendt tarafından incelenen dünyaya uyurgezer bir şekilde geri dönme tehlikesiyle karşı karşıyayız:
Totaliter yönetimin ideal öznesi ikna olmuş Nazi ya da ikna olmuş komünist değil, gerçekle kurgu (yani deneyimin gerçekliği) ve doğruyla yanlış (yani düşünce standartları) arasındaki ayrımın artık var olmadığı insanlardır.
Öte yandan Birleşik Krallık'ta, temel misyonu BBC'yi zayıflatmak ve altını oymak olan bir hükümetten yeni yeni kurtuluyoruz. BBC tüm hatalarına rağmen doğru bilginin en güvenilir (ve evrensel olarak ulaşılabilir) sağlayıcısı olmaya devam ediyor.
Geçen hafta Southport'ta meydana gelen bıçaklama olayları travmatik ve dehşet vericiydi. Bu olayların neden meydana geldiğine dair gerçek ve kapsamlı bir tablo ortaya koyabilmemiz aylar sürebilir. En azından artık şüphelinin gerçek adını biliyoruz: Axel Rudakubana. Ancak sonrasında yaşananlar da kendi içinde dehşet vericiydi. Ve Musk buna olanak sağladı. Bildiğinden ya da umursadığından değil.
Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal
© The Independent