Politik kampanyalar, toplumun çeşitli kesimlerine ulaşmak ve seçmenleri etkilemek için birçok strateji kullanır. Bu stratejiler arasında en yaygın ve topluluklar arasında ortak bir payda oluşturma konusunda en verimli olan etmenlerden olan müzik, kitleler arasında veya politik söz konusu ideoloji ve destekçiler arasında duygusal bağ kurma ve mesaj iletmede önemli bir rol oynar. Bu bağlamda, Müziğin politik kampanyaların gücünü artıran ve mesajlarını geniş kitlelere ulaştıran etkili bir araç olduğunu söylemek son derece doğru olur. Geçmişten günümüze incelediğimizde, müziğin politik kampanyalarda oldukça sık ve efektif şekilde kullanıldığını ve bu durumun seçmen davranışları üzerindeki etkilerinin oldukça net ve olumlu sonuçlar ortaya çıkardığını görüyoruz. Ayrıca, küresel anlamda da müziğin politik kampanyalarda nasıl bir araç haline geldiği de her geçen gün pekişerek gözler önüne serilmektedir.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi, müziğin politik kampanyalardaki kullanımı yeni bir olgu değildir. Tarih boyunca müzik, politik mesajları iletmek ve toplumsal değişimi teşvik etmek için farklı zamanlarda ve farklı şekillerde kullanılmıştır. Örneğin, 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında işçi hareketleri, işçi marşları ve şarkılar aracılığıyla mesajlarını yaymışlardır. Birlik, beraberlik ve ortak payda kavramlarını coşkulu bir şekilde işleyen bu şarkılar, işçilerin dayanışmasını ve mücadelelerini sembolize ederek politik hedeflere ulaşmada önemli bir araç haline gelmiştir. Politik hareketler yayılmak için ciddi boyutta kitlesel bir etkileşim ve iletişim ihtiyacı doğurduğundan; bu tip şarkılar söz konusu iletişimi oldukça efektif bir şekilde yönlendirebilmiş ve duygularla harmanlayarak “ortak bilinç” algısını en üst düzeye hedeflediği gibi çıkarmıştır. Örneklendirmek gerekirse; "The Internationale" işçi hareketlerinin evrensel simgeleri haline gelmiş parçalardan biridir ve dünyanın dört bir yanındaki işçi hareketleri ve sosyalist partiler tarafından benimsenip çeşitli dillerde tekrar yorumlanmıştır. The Internationale gibi, "Solidarity Forever" da tarih sayfalarına oldukça önemli bir etki bırakmış; Amerikan işçi hareketinde önemli bir rol oynamıştır. Bu iki örnekte de seçmenler ve destekçiler üzerinde müziğin duygusal etkilerinin toplumsal hareket güçlerini pekiştirip birlik ve beraberliği en üst noktaya çıkardığını net bir şekilde görebiliyoruz.
Tarihsel perspektifte biraz daha ilerlediğimizde, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Franklin D. Roosevelt'in "New Deal" kampanyasında müziğin yine önemli bir rol oynadığını görüyoruz. 1932'de Roosevelt'in seçim kampanyasında kullanılan "Happy Days Are Here Again" şarkısı, umut ve değişim mesajını etkili bir şekilde kitlelere iletmiştir. Bu şarkı, seçmenler arasında olumlu bir hava yaratarak Roosevelt'in kampanyasının güçlenmesinde oldukça etkili bir propaganda aracı olarak öne çıkmıştır. Roosevelt, bu şarkıyı kullanarak ekonomik buhran döneminde umutsuzluğa kapılan halka umut ve güven vermiştir; unutulmamalıdır ki bu tür -özellikle- ekonomik buhranlarda “değişim” ve “yenilik” olgularına yapılan vurgu zaten mevcut sistemde en dip noktayı deneyimleyen kitleler üzerinde her zaman olumlu bir etki yapar ve tarih boyunca da birçok farklı noktada bu tür kitlesel deneyimlerle sık sık karşılaşırız. Franklin D. Roosevelt de “New Deal” politikalarını radyo gibi kuvvetli bir iletişim aracını kullanarak yayarken, Happy Days Are Here Again şarkısı da bir yeniden doğuşun sembolü olarak tarih sayfalarında yerini kalıcı bir şekilde almıştır.
Günümüzde deneyimlediğimiz modern politik kampanyalarda müzik kullanımı, zamanla ve gerek sosyolojik gerek teknolojik bağlamda değişen dünya dinamikleriyle birlikte daha sofistike ve stratejik bir hale geldi. Kampanya yöneticileri, müziğin duygusal ve psikolojik etkilerini göz önünde bulundurarak seçmenlere ulaşmak için müziği bilinçli bir şekilde kullanmaya başladılar. Söz konusu bilinçli kullanım çok daha büyük bir perspektifte düşünülmeye başlanılmıştır ki bu durumun en büyük nedeni müziğin değişen dünya dinamikleri içerisinde kolay ulaşım ve dijitalleşme ile birlikte çok daha organik bir yapıda insan hayatında bulunmaya başlamasıdır. Bu bağlamda modern kampanyalar, seçmenlerin duygusal bağ kurmasını sağlayan ve kampanya mesajlarını pekiştiren müzikler seçmektedir. Daha geniş kapsamlı olan bu stratejik yaklaşım, kampanyaların daha etkili ve başarılı olmasını sağlar.
Barack Obama'nın 2008 ve 2012 seçim kampanyaları, müziğin modern dönemdeki politik kampanyalarda ortaya çıkan gücüne güzel bir örnek olarak karşımıza çıkar. Obama'nın kampanyasında kullanılan "Yes We Can" sloganı, Will.i.am tarafından aynı isimle şarkıya dönüştürülmüş ve oldukça geniş kitlere ulaşmıştır. Bu şarkı, Obama'nın umut ve değişim mesajını geniş kitlelere ulaştırırken aynı zamanda da seçmenler arasında büyük bir coşku yaratmıştır. Ayrıca, Bruce Springsteen, Stevie Wonder ve Beyoncé gibi ünlü sanatçılar, Obama'nın kampanyasına destek vererek müziğin kampanya üzerindeki etkisini artırmıştır. Bu sanatçılar, kampanya etkinliklerinde sahne alarak ve sosyal medyada destek mesajları paylaşarak Obama'nın kampanyasına büyük katkı sağlamışlardır. Göz ardı edemeyeceğimiz bir diğer konu da müzisyenlerin kendi kitleleri üzerindeki gücü ve bu gücü nasıl bir politik hareket içinde bütünlük algısını da kullanarak açığa çıkarmalarıdır; bunun kuvvetli bir örneği de Barack Obama’nın seçim kampanyaları sırasında gözler önünde yer almıştır. Ayrıca, Amerika Birleşik Devletleri’nin gerek yumuşak güç kullanımı gerek ise yakın geçmişteki neo-muhafazakâr yaklaşımları bu seçimleri sadece bölgesel değil küresel olarak da dünyanın gözünün önünde birinci gündem olarak seyretmesini de sağlamıştır.
Ülkemiz Türkiye'de de politik kampanyalarda müziğin önemi büyüktür. Seçim dönemlerinde partiler ve adaylar, seçmenlere ulaşmak ve mesajlarını iletmek için çoğu etnik motifler ve melodiler içeren çeşitli müzikler kullanır. Bu müzikler, genellikle partilerin ideolojilerini ve kampanya sloganlarını dünyadaki örnekleri gibi yansıtır ve propaganda amacı taşımıştır. Türkiye'de politik kampanyalarda kullanılan müzikler, toplumsal ve politik mesajları iletmek için etkili bir araç olmuştur ve seneler geçse de hafızalarımızdan silinmeyerek kalıcı olanları da oldukça fazladır.
1980'lerden itibaren Türkiye'de politik kampanyalarda kullanılan müzikler, toplumsal ve politik mesajları iletmek için etkili bir araç olarak kullanılmak istenmiş ve başarıya ulaşılmıştır. Örneğin, Turgut Özal'ın Anavatan Partisi (ANAP) kampanyasında kullanılan "Kırmızı Balık" şarkısı, seçmenler arasında büyük ilgi görmüştür. Bu şarkı, ANAP'ın yenilikçi ve dinamik bir parti olduğu imajını pekiştirmiştir. Aynı şekilde, 1990'larda Mesut Yılmaz'ın ANAP kampanyasında kullanılan "ANAPlı Mesut Yılmaz" şarkısı da seçmenler arasında büyük bir coşku yaratmış ve özellikle müziğin doğrudan bilinçaltına olan etkisi ile söz konusu siyasi figürler hakkında olumlu bir görü oluşturma hedefi güder. Özellikle apolitik ve kararsız seçmenin tercihlerinde bu “güdülenmenin” oldukça önemli bir ikincil faktör olduğunu söylememiz mümkündür.
Son yıllarda ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kampanyalarında kullanılan müzikler, etkinliği ve akılda kalıcı etkisiyle dikkat çekmektedir. Erdoğan'ın kampanyalarında kullanılan "Dombra" şarkısı, güçlü ve karizmatik lider bir imaj yaratmak için kullanılmıştır. Kullanılan motifler ve “Türklük” kimlik algısına doğrudan yapılan eşleştirme özellikle Türk siyasetinde çok önemli olan “güç” imgesinin çok kuvvetli bir destekleyicisi ve hatta tamamlayıcısı olmuştur. Bu şarkı, Erdoğan'ın kampanyasına “kahramanlık” ve “önderlik” algısını veren bir duygu katmış ve seçmenler arasında geniş bir yankı uyandırmıştır. Ayrıca, AK Parti'nin seçim kampanyalarında kullanılan "Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda" şarkısı da partinin birlik ve beraberlik mesajını pekiştirmiştir. Burada özellikle Türk siyasetinde karşılaştığımız önemli bir noktaya dikkat çekilebilir; her parti o seçimlere ve siyasi konjonktürün o söz konusu zamanda kendisine biçtiği role uygun bir şekilde slogan üretir ve bu sloganlar müzikal ögelerle birleştirilip bilinçaltını da etkileyebilecek bir noktaya ulaşır. Dombra Şarkısının seçim gündemi Adalet ve Kalkınma Partisi adına 2014 ve 2019 yerel seçimlerine güçlü lider imajını perçinlemek iken 2024 yerel seçimlerinde gündemi geçmişe ve birlikteliğe vurgu yapmak olan Beraber Yürüdük Biz Bu Yollarda parçası bu partinin gündem eşlikçisi olmuştur. Aynı şekilde, Cumhuriyet Halk Partisi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kampanyası için "Her Şey Çok Güzel Olacak" sloganını şarkı haline getirmiş ve değişim olgusuna çok kuvvetli bir vurgu yapmıştır ve hatta şarkı ve slogan, seçim sürecinin ötesine geçerek toplumsal bir mottoya dönüşerek Türkiye'de birçok kişi tarafından farklı alanlarda da kullanılmaya başlandı ve olumlu değişim arzusunu temsil etti.
Müziğin politik kampanyalardaki en önemli rolü, seçmenlerin duygusal tepkilerini ve davranışlarını etkileme gücüdür. Hem ülkemizde hem de küresel anlamda gördüğümüz gibi müzik, seçmenler arasında duygusal bağlar kurarak kampanya mesajlarının daha etkili bir şekilde iletilmesini sağlar. Ayrıca müzik, kendi oluşumundaki uyum ve ritimsel olgularla çok daha farklı ve motor duyularımıza hitap ederek bilinçaltımızda da kampanya sloganlarını ve mesajlarını pekiştirir, bu da seçmenlerin zihninde kalıcılık yaratır.
Psikolojik araştırmalar, müziğin duygusal tepkileri de tetiklediğini ve bu tepkilerin bireylerin karar verme süreçlerini oldukça önemli bir biçimde etkilediğini göstermektedir. Politik kampanyalarda kullanılan bu müzikler, seçmenlerin adaylara ve partilere karşı olumlu duygular beslemesine yardımcı olur. Bu duygusal bağ, seçmenlerin oy verme davranışlarını etkileyebilir ve kampanya başarısını artırabilir. Seçim dönemlerinde özellikle en ufak bir parametrenin dahi çok büyük önem taşıdığı durumlarda etkili bir seçim kampanyasına eşlik eden etkili bir seçim müziği bu politik hareketin bir “güç” gösterisi haline de kolayca dönüşecektir. Örneğin, bir kampanyada kullanılan coşkulu ve umut dolu bir şarkı, seçmenler arasında pozitif duyguları tetikler ve adayın vizyonunu destekler. Diğer yandan, melankolik veya dramatik bir şarkı, seçmenler arasında empati ve anlayış duygularını tetikleyebilir. Bu tür duygusal tepkiler, seçmenlerin kampanyaya olan bağlılığını artırır ve oy verme eğilimlerini şüphesiz değiştirebilir.
Seçmenlerin oy davranışına propagandanın ve dolaylı olarak müziğin etkisi bu kadar büyük iken, Politik kampanyalarda müzik seçiminin de bu duruma özdeş bir şekilde önemli olduğunu söyleyebiliriz. Doğru psikolojik algıyı yaratabilecek müzik seçimi kampanyanın başarısı için kritik öneme sahiptir. Kampanya yöneticileri, müziğin hedef kitle üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak stratejik seçimler yapmak zorundadır. Bu seçimler, kampanyanın genel temasına, adayın imajına ve seçmenlerin duygusal tepkilerine göre belirlenir. Örneğin, genç seçmenleri hedefleyen bir kampanya, enerjik ve dinamik müzikler seçebilir. Bu tür müzikler, genç seçmenler arasında coşku ve heyecan yaratır. Diğer yandan, daha yaşlı seçmenleri hedefleyen bir kampanya, nostaljik ve duygusal müzikler tercih edebilir. Bu müzikler, yaşlı seçmenler arasında geçmişe dair olumlu duygular uyandırarak kampanyaya olan bağlılığı artırır. Tabi ki oldukça genel yargılar olan bu önergeleri ait olunan coğrafyanın mevcut siyasi konjonktürü ve kültürel motiflerle de bir arada düşünmek gerekiyor. Müzik kültürden hiçbir şekilde ayrılamadığı gibi parametreler de kültürden kültüre ve durumsal ayrışmaya göre değişkenlik gösterebilir.
Barack Obama’nın seçim kampanyasında verdiğimiz örneği düşünürsek, politik kampanyalarda ünlü sanatçıların desteğinin çok önemli bir rol oynadığını söylememiz hiç yanlış olmaz. Ünlü sanatçılar, toplum için bir kanaat önderi imajına sahip olabilir ve geniş bir hayran kitlesine sahip oldukları için kampanya mesajlarının daha geniş kitlelere ulaşmasına ön ayak olabilirler. Ayrıca, yine bu bağlamda, sanatçıların kampanyaya verdiği destek, adayın imajını güçlendirir ve seçmenler arasında güven yaratır. Yine Amerika Birleşik Devletleri’nden bir örnek verecek olursak, 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Hillary Clinton'ın kampanyasına destek veren ünlü sanatçılar arasında Beyoncé, Katy Perry ve Lady Gaga gibi isimler bulunmaktaydı. Bu sanatçılar, kampanya etkinliklerinde performans sergileyerek ve sosyal medyada destek mesajları paylaşarak Clinton'ın kampanyasına önemli katkılarda bulundular. Bu destek, genç seçmenler arasında büyük bir etki yarattı ve Clinton'ın kampanya mesajlarının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Özellikle yaşadığımız modern dönemlerde apolitik seçmen sayısının oldukça fazla olduğunu düşünürsek; ünlü sanatçıların ve icracıların seçmen profili üzerinde ne büyük bir etkiye sahip olabileceklerini de anlayabiliriz.
Politik kampanyalarda müziğin etkisini bize en iyi anlatan unsurlardan biri de şüphesiz medyadır. Medyanın politik kampanyalardaki rolü, müziğin etkisini artıran ve yayılmasını pozitif korelasyon oluşturarak doğrudan etkileyen bir roldür: televizyon, radyo, internet ve sosyal medya gibi çeşitli medya kanalları, müziklerin geniş kitlelere ulaşmasını sağlayarak erişilebilirliği en üst düzeyde kalıcı tutar. Kampanya reklamları ve videoları, müzik eşliğinde sunularak seçmenlerin dikkatini çeker ve mesajların daha etkili bir şekilde iletilmesini sağlar. Böylelikle istemsiz bir algıda seçicilik ile politik mesajları destekleyen müzik parçaları zihinlerimize biraz daha yerleşmiş olur. Öte yandan Sosyal medya da müziğin politik kampanyalarda kullanılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal medya platformları, kampanya müziklerinin viral hale gelmesine ve geniş kitlelere ulaşmasına olanak tanır. Düşünün ki güncel olarak hayatlarımızda sosyal medya alışkanlıklarımız ne kadar ciddi zamanımızı alıyor ve hayatımızın her geçen gün biraz daha önemli bir parçası haline geliyor. Dijitalleşme ile sosyal iletişim aracı olarak ilk akla gelen yol olan sosyal medya; doğru kullanıldığında en keskin ve en etkili propaganda aracı oluyor. Böylelikle, özellikle genç seçmenlerin sosyal medya üzerindeki aktif rolü; kampanya mesajlarının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlıyor.
İnsan psikolojisi ve müzik arasında çok büyük ve doğrudan bir ilişki vardır. Notalar, tonlar, melodiler; hepsi halet-i ruhiyemizi olumlu ve veya olumsuz etkileyebilir ve bu etkilerin azımsanamayacak gücü de müziği politik kampanyaların baş aktörlerinden biri yapmıştır. Politika aklın ve duyguların ortak kararıdır çoğu zaman; ya da seçmen davranışımızı her zaman analitik sonuçlar değil; duygularımız da belirler. Müziğin politik kampanyalardaki psikolojik etkileri de bu duyguları yönlendirebilecek güce sahiptir ve seçmenlerin duygusal tepkilerini ile karar verme süreçlerini etkileyebilir. Basit anlamda; müzik seçmenler arasında duygusal bağlar kurarak kampanya mesajlarının daha etkili bir şekilde iletilmesini sağlar. Bununla beraber kampanya sloganlarını ve mesajlarını pekiştirir, bu da seçmenlerin zihninde kalıcılık yaratır. Daha derine indiğimizde ise dışavurumcu duygularımızın anlık reaksiyonlara dayalı olduğunu ve bu anlık reaksiyonların zihinsel etkileşimlere ne derece bağlı olduğu sonucuna ulaşırız. İşte seçmen davranışı bazen veya bazı kişiler için bu anlık reaksiyonların bir dışa vurumudur da. Bu dışavurumun yönlendirilmesinde ise tam bu noktada müzik ve psikolojik etkileri devreye giriyor: psikolojik araştırmalar, müziğin duygusal tepkileri tetiklediğini ve bu tepkilerin bireylerin karar verme süreçlerini etkilediğini son derece net bir şekilde göstermektedir. Politik kampanyalarda kullanılan müzikler, seçmenlerin adaylara ve partilere karşı olumlu duygular beslemesine yardımcı olur. Eş zamanlı olarak diğer kutuptaki rakip partiye de antipati duyurabilir; bunun ideolojik sebepleri olabileceği gibi daha farklı sosyolojik sebepleri de olabilir; fakat kökeninden bağımsız olarak böyle bir durumsallık ile karşı karşıya kalmak oldukça olasıdır.
Sanatın gücünün siyaset ve politik kampanyalar üzerindeki en büyük güçlerinden biri müziktir. Tarih boyunca politik mesajları iletmek ve toplumsal değişimi teşvik etmek için kullanılan müzik, modern kampanyalarda da önemli bir rol oynamaktadır ve gelecekte de dünyanın sosyolojik yapısı hangi yöne doğru evrilirse evrilsin bu rol kendi organik yapısı içinde farklı şekillerde olsa da devam edecektir. Özellikle gelişen teknolojilerle birlikte müziğin siyasi propaganda rolü yeni boyutlar da kazanacaktır. Bu nedenle, kampanya yöneticileri ve politik stratejistler, müziğin gücünü anlamalı ve bu gücü en etkili şekilde kullanmanın yollarını aramalıdır. Müzik, sadece bir eğlence aracı değil, aynı zamanda güçlü bir politik iletişim aracı olarak gelecekte de politik kampanyaların vazgeçilmez bir parçası olmaya devam edecektir. Aristotales’in dediği gibi, “insan doğası gereği politik bir varlıktır” ve insan var oldukça müziğin insan zihnine ve davranış biçimlerine etkisi de her zaman var olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish