Azerbaycan’daki global medya forumunda neler konuşulmadı?

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: X

22-23 Temmuz tarihlerinde Azerbaycan’ın Şuşa kentinde yapılan Küresel Medya Forumu bir dizi soruyu da beraberinde getirdi.

Önce şu soruyu soralım: “Evinden veya cebinden 2-3 bin Euro çıkmasını” gerekçe göstererek (o da gerçekten çıkmışsa, tutanak yazmaktan kolay ne var) bağımsız gazetecileri hapse atan bir ülkenin Global Medya Forumu düzenlemesi komik midir, trajik midir, trajikomik midir? Bunun kararını okur versin. Çarlık Rusya’sında 1908 yılında başta Müslüman halklar olmak üzere milli azınlıklara, basına, siyasi kurumlara karşı baskı ayyuka çıktığında Vladimir İliç Lenin, Rusya’nın durumunu “Halklar hapishanesi” sözüyle betimlemişti. Azerbaycan’ın bugünkü durumunu ise “Gazeteci-yazarların, bilim insanlarının, diplomatların, siyasi aktivistlerin, din adamlarının ve aklınıza gelen-gelmeyen tüm kesimlerin hapishanesi” sözleri en isabetli şekilde betimliyor. Onun için 50 ülkeden 150 gazetecinin katıldığı ve 22-23 Temmuz tarihlerinde Şuşa kentinde düzenlenen Küresel Medya Forumu’nu konuşmanın anlamsız olduğu açık.

Otuz seneden bu yana katledilmiş, tutuklanmış, ülkeden kaçmak zorunda kalmış dört kuşak gazeteci-yazar ordusuna son aylarda beşinci kuşağın gazeteci-yazarları, STK başkanları, siyasi aktivistler eklendi. Böyle bir ortamda Küresel Medya Forumu düzenlemek şaka dışında bir şey olamayacağı için breh-breh-breh deyip bu parantezi kapatmanın en mantıklı iş olduğuna inanıyoruz.

Şu hale bakar mısınız, medya toplantısında 66 yaşında duayen bir gazeteci-yazar hayatını kaybediyor ancak, o ölüm olayı basında haber olmuyor. Evet, EU Reporter medya kurumu kendi deneyimli elemanı Nick Powell’in Şuşa toplantısındaki ölüm haberini 26 Temmuzda yayınlarken muhabirin bugüne kadar Avrupa Birliği dışında Ukrayna, Azerbaycan, Kazakistan ve Bangladeş üzerine de yazılar kaleme aldığını belirtmiştir. EU Reporter kendi elemanının hayatını kaybetmesinin nedenini “doğal ölüm” olarak ifade etmiştir. Hangi şekilde olursa olsun adının Küresel Medya Forumu olduğu bir toplantı sırasında gazeteci olup olmaması önemli değil, herhangi bir insanın hayatını kaybetmesi nasıl haber olamaz? 50 ülkenin 150 gazetecisinin tamamının Nick’i tanımaması gayet doğaldır, peki onu tanıyan bir tane bile gazeteci de mi yok muydu meslektaşının durumuyla ilgilensin? EU Reporter elemanının Azerbaycan, Rusya, Kazakistan gibi ülkelerin yöneticileriyle iyi ilişkiler içinde olduğu sır değilmiş ve böyle bir gazetecinin başka yerde değil elli ülkeden yüz elli kişinin katıldığı Küresel Medya Forumu sırasında hayatını kaybetmesi o Forum gibi o medyanın değil profesyonelliğinin, varlığının üzerinden kocaman bir soru işareti yarattı.

 

Nick Powell


“Vatana hoş gelmişsiniz Ramis Yunus...”

Küresel Medya Forumu’nun anahtar kelimeleri işte bunlardı. Çünkü Devlet Başkanı İlham Aliyev, ABD’den gelerek etkinliğe katılan Azerbaycanlı siyasi sığınmacı Ramis Yunus’u işte bu sözlerle selamlamıştı. İlahi Ramis Yunus yaklaşık yirmi sene önce ABD’ye iltica ettikten sonra özellikle 2014 yılından başlamak kaydıyla Azerbaycan iktidarına ağır eleştiriler yönlendirmekle kalmayıp kendini “ABD’nin ilgili kurumlarına Azerbaycan’la ilgili günlük bilgiler veren bir enformasyon kaynağı” olarak lanse etmişti. Yani ABD’ye çalışan bir ajan. ABD’nin istihbarat kurumları mı bu kadar ayağa düştü, yoksa Ramis Yunus mu işkembe-i kübradan salladı hep? Bunun üzerinde kafa yorulması gerekirken Yunus sadece İlham Aliyev’in iktidarını değil babası Haydar Aliyev’in adıyla ilişkilendirdiği ideolojiyi de hedef alarak “Bu, bir ideolojiler savaşı. Biz Mehmet Emin Resulzade’nin Müsavat ideolojisinin askerleriyiz. Azerbaycan’ın en büyük sorunu siyasi tutuklular konusudur. Şu anda çok kıymetli insan Tevfik Yakuplu hapistedir. Biz desteğimizi Tevfik Yakuplu’ya vereceğiz. Ben Azerbaycan’daki durumla ilgili her gün ABD’nin ilgili kurumlarına raporlarımı sunuyorum. Azerbaycan’a Mehmet Emin Resulzade’nin Müsavat ideolojisini hâkim kılmadan demokrasi mücadelemiz sonuç vermeyecek. İktidara satılmış muhaliflere bizim aramızda yer olmayacak” şeklinde sözler sarfederken iki sene önce bir anda saf değiştirerek Azerbaycan iktidarını desteklemeye başladı. Bakü’ye gidemeyen İlahi Ramis Yunus on yedi sene sonra babasının mezarı önünden resimler paylaştı, Azerbaycan’ın Vaşington Büyükelçiliğinin müdavimleri arasına girdi. Ama bir türlü anlaşılamadı: ABD vatandaşı ve bu devletin kurumlarıyla yakın ilişkileri olduğunu her gün o ince sesiyle TV’lerden bas-bas bağıran İlahi Ramis Yunus, ABD’de çalıştığını iddia ettiği devlet kurumlarının telkinleriyle mi Azerbaycan iktidarını destekleme yolunu tuttu? Yani girebildiği yerlerden bilgi alarak ABD makamlarına iletmek için mi? Sadece Devlet Başkanı İlham Aliyev’i değil eski Devlet Başkanı babasını da ağır biçimde eleştiren ilahi Ramis Yunus’u, FETÖ müritleri gibi bir anda 180 derecelik dönüşe hangi koşullar itti? Azerbaycan’ın sunduğu maddi olanakların ABD vatandaşlığından ve bir zamanlar çalıştığını iddia ettiği ABD devlet kurumlarından ilahi Ramis Yunus için daha cazip olması mümkün müdür? O zaman ABD vatandaşlığından imtina edip Bakü’ye mi yerleşmesi mantıklı bir iş olmayacak mı? Bu sorular da bir süre sonra yanıtını bulacağı için şimdilik Küresel Medya Forumu’nun en can alıcı sözlerinin “Vatana hoş geldiniz Ramis Yunus” olduğunu ifade ederek bu parantezi de kapatalım. Bundan sonraki Global Medya Forum’unun ölümsüz sonuçlanması en büyük temennimizdir.

Haa, unutmadan: “Azerbaycan’a hoş gelmiş” ilahi Ramis Yunus orada ne iki sene öncesine kadar günde birkaç kez TV kanallarından “Destek vereceğiz” dediği Tevfik Yakuplu’nun artık kaçıncı ve kaç yüzüncü iftirayla hapse atıldığını gündeme getirdi ne de geride kalan 149 katılımcı “Evinden veya cebinden 2-3 bin Euro çıkmasından” dolayı aylardan bu yana hapiste tutulan gerçek gazeteci-yazarların isimlerini zikretme cesareti sergiledi. İşte Azerbaycan’a yakışan da tam böyle bir Global Medya Forumu’dur.

“Ölüm” demişken, Azerbaycan’da 16 sene önce bir Türk gazeteci-yazarın da hayatını kaybettiğini unutmayalım.
 

İrfan Ülkü


2008 yılı Ekim başlarında gazeteci-yazar İrfan Ülke beni arayarak 15 Ekim’de Bakü’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini izlemek için gideceğini söylemişti. Ülkü’nün, rahmetli Haydar Aliyev’le arasının çok iyi olduğu herkesçe biliniyordu. 1992 yılında Türkiye Gazetesi muhabiri sıfatıyla Nahçıvan’a giderek Meclis Başkanı Haydar Aliyev ile uzun uzun konuştuktan sonra 1993 yazında “Kızıl Yıldızdan Hilale” isimli kitabını çıkarmıştı. Baba Aliyev’in Devlet Başkanlığı döneminde Azerbaycan’da tüm kapıların yüzüne sonuna kadar açık olduğu İrfan Ülkü, 15 Ekim 2003’teki seçim öncesinde İstanbul’da ofis kurarak İlham Aliyev’in adaylığını desteklemişti. İlham Aliyev’in Devlet Başkanlığının ilk döneminde de Azerbaycan’da hep en üst düzeyde ilgi gören (Haydar Aliyev’in kadroları işbaşındaydı ve Ülkü onların en etkili yerlerde olanlarıyla ilişkisini sürdürüyordu) 15 Ekim 2008 yılındaki seçimden birkaç gün önce “gözlemci” sıfatıyla gittiği Bakü’de aniden hayatını kaybetmişti. Ülkü’nün hayatını kaybetmesi kayıtlara “Doğal ölüm” olarak geçirilmişti.

Hayatını herhangi bir şekilde kaybetmiş gerçek gazeteci-yazarların tamamına rahmet diliyorum.

“Evlerinden veya ceplerinden 2-3 bin Euro çıkmıştır” suçlamasıyla tutuklanmış gerçek gazeteci-yazarların onur madalyası işte bu mealde yazılacak iddianameler olacaktır.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU