Gassal: Birçok öğesinin başarılı bir biçimde kotarıldığı, bunların da birlikte harmoni oluşturduğu bir dizi

Naman Bakaç Independent Türkçe için Dr. Muzaffer Musab Yılmaz ile konuştu

Ekran alıntısı: Tabii

Gassal dizisi, yayımlandığı 21 Aralık'tan itibaren gerek senaryo ve başrol oyuncusu gerekse de müzikleri ve tanıtım stratejisi ile kendinden söz ettirdi.

Hikâyesinde, modern insanın ikincil plana attığı ölüm olgusunu merkezine alması, hikâyeyi seyirci ile duygudaş kılmada başrol oyuncusunun sergilediği performans, kara mizah ve dramayı iyi harmanlamış bir şekilde işlemesi, tanıtım ve reklam stratejinin merak uyandırması gibi faktörler nedeniyle seyircide bu dizi bir nevi makes buldu.

Bu makes, sayısal veri olarak ilk 15 günde, 17 milyon kişinin izlenmesine kadar götürdü işi.

Modernliğin burun kıvırdığı ve aşağıladığı ölüm teması ile gassallık mesleğini, varoluşsal soru(n)larla donatıp, gündelik hayatımıza kadar bunu hem güldürerek hem de düşündür(t)erek kotarması, diziyi oldukça başarılı kıldı.

Bu başarıda senaristin ve yönetmenin mahareti kadar, başrol oyuncusunun performansı yadsınamaz.

Kimi bölümlerde abartılı ve yapmacık sahneler dışında; dizi tematik ve sinematografik olarak da belli bir çıtayı yakaladığı rahatlıkla söylenebilir.  

Gassal dizisinin fenomenleşmesini, hikâyesini, karakterlerini, seyircide oluşturduğu karşılığı, kara mizah ve dramayı harmonik kılması ve tanıtım stratejisini Sakarya Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Dr. Muzaffer Musab Yılmaz ile konuştuk. 
 

Dr. Muzaffer Musab Yılmaz, Independent Türkçe için Naman Bakaç'ın sorularını yanıtlafı
Dr. Muzaffer Musab Yılmaz, Independent Türkçe için Naman Bakaç'ın sorularını yanıtladı

 

"Baki karakteri, zaman ve mekâna sıkıştırılamayacak denli iyi işlenmiş bir karakter"

Gassal dizisinin ilk bölümünün 2 haftada 17 milyon kişi tarafından izlenmesi, diğer popüler dizilerin izlenme oranlarıyla kıyaslandığında büyük bir başarı olarak görüldü. Eğer bu bir başarı ise, dizinin bu başarısında hangi faktörlerin etkili olduğunu düşünüyorsunuz?

Bir yapımın milyonlarca kişi tarafından seyredilmesi, onun yalnızca teknik başarısı ile açıklanamaz. Teknik her ne kadar önemli bir değerlendirme kriteri olsa da seyirciler büyük oranda kendisinden bir şey bulduğu yapımlar ile bağ kurar. Geleneksel hikâyelerden romanlara, tiyatrodan sinemaya kadar birçok hikâye anlatma biçimini düşünün. Hatırladıklarınız hikâyenin parçalarından ziyade sizde uyandırdığı duygular olacaktır. Sinema ve televizyonda her ne kadar birbirinden farklı konu ve tür olsa da en temelde aşk, sevgi, nefret, dostluk, hırs, galip gelme isteği ya da insanın dünyadaki anlam arayışı gibi meseleler yer alır. 

Bir hikâye öz ile temasını ne kadar başarılı bir biçimde kurarsa o denli seyircinin bam teline dokunur ve güçlü bir yapım olarak kabul edilir. Zamanı ve mekânı aşan yapımlara baktığımızda, somut bir gerçeklik ya da güncel bir ideolojik yaklaşım üzerine olsun ya da olmasın bu öz ile temasını sağlam bir şekilde kurduğunu görürüz. Gassal'in de seyircisi ile böyle bir ilişki kurduğunu söyleyebiliriz.

Baki karakteri zaman ve mekâna sıkıştırılamayacak denli iyi işlenmiş bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Ona baktığımızda, annesinin acısını unutamamış, hayatına bir kişiyi dahil etmekte zorlanan, travmalarıyla birlikte hayata tutunmaya çalışan bir insan görüyoruz. O aynı zamanda cenazesini yıkadığı bir aileden bahşiş alamadığı için üzülebilmekte ya da izlediği bir sabah programına şaşırabilmektedir. Dizi, seyircisine fazlasıyla gerçek ve en temel insani duyguları deneyimleyebilecekleri bir seyirlik vadediyor. Bu da seyircide bir karşılık buluyor ve çok sayıda kişi tarafından izleniyor.
 

 

"Gassal, insanların çözüm getiremedikleri meseleleri sinemanın diliyle gündemleştiriyor"

Her dönemde insanlar farklı düşünme biçimleri geliştirir ve teknik gelişmeler bunda önemli bir rol oynar. Sinema da modern insanın düşünme tarzı olarak kabul edilebilir. Gassal, günümüz Türkiye'sinde insanların çözüm getiremedikleri meseleleri gündeme getirerek özünde bir düşünce üretimine kapı aralıyor. Bunu, sinemanın imkânlarıyla, onun diliyle yapıyor.

Bir gösteri toplumuna dönüşen günümüz dünyasında benliğimiz ile dışarıya gösterdiğimiz imajımız arasındaki farkı görünür kılıyor. İçeride yalnız ve çaresiz olmasına karşın dışında canlı ve estetik olan insanlığımız üzerine tefekkür etmemizi istiyor.
 

 

"Baş karakterin, eksikliğini hissettiği şeye kavuşma çabalarını izleriz ve bizde onunla özdeşleşiriz"

Dizinin 10. bölümünün son sahnelerinde; Baki'nin dizi boyunca kucağına almaktan kaçındığı bir bebeğin aniden kucağına bırakıldığını, hiç çocuğu olmayacak hemşire Elif'in yetim 2 çocuğu tutuşunu, onlara sarılışını ve Baki'nin hayat dolu çocukluk arkadaşı Ahmet ve eşinin havuzda cansız hallerini görüyoruz. Sanki senarist ve yönetmen izleyiciye şunu dedirtmiş gibi: "Yalnızlıktan, mutsuzluktan, evlenememekten ve çocuksuzluktan dem vuran iki karaktere alın size isteklerinizi ve hedeflerinizi gerçekleştireceğiniz kaderin bir cilvesi, kaderin nimetleri..." Siz son sahneyi nasıl okudunuz?

Bu aslında en temel senaryo tekniklerinden bir tanesidir. Karakterimiz hikâyenin başında bir şeyin eksikliğini hissediyordur ya da ondan bir şey alınmıştır. Bu uğurda bir yolculuğa çıkar ve çeşitli düşmanlarla savaşarak elde etmek istediği şeyi alır, ardından köyüne geri döner. Baş karakterin, hikâyenin başında eksikliğini hissettiği şeye kavuşma çabalarını izleriz. Onunla özdeşleşiriz ve istediği şeye sahip olmasını bekleriz. Bu, dışarıda somut bir şeye sahip olmak şeklinde ortaya çıkabilir. Fakat özünde içsel bir yolculuktur ve fiziksel başarının yanında içsel bir olgunlaşma ve beraberinde huzuru da getirir. 
 

 

Gassal'de de karakterimiz yalnızlığını dindirecek bir kişi arar ve bu uğurda bir yolculuğa çıkar. Çocukluk travmaları ile yüzleşmeye çalışır ve onları alt etmek ister. Sezon boyunca onun insanlarla yakınlık kuramayışını, çocukları sevemeyişini izleriz. Bu, Elif karakteri için de geçerlidir. Sezon finalinde böyle bir sonla karşılaşmamız, aslında karakterlerin amaçlarına bir miktar ulaşabildiklerini gösterir. Bu da kendi çabalarından ziyade kaderin cilvesi şeklinde ortaya çıkar. Bundan dolayı Gassal oldukça kaderci bir yapımdır.
 

 

"Medeniyetimizde ölüm korkulacak bir olgu değil, o doğal hayatın bir parçasıdır"

Diziyi izlerken; sinemamızdan "Garip Bir Koleksiyoncu", İran sinemasından "Kirazın Tadı" filmi ile Amerikan yapımı "Six Feet Under" dizisinden etkilenme olup olmadığını sormak isterim. Yapımlar arasında etkilenme veya mülhem pekâlâ mümkün olabilir. Eğer varsa, hangi temalar veya sahneler bu etkiyi hissettiriyor?

Burada, sinema ve televizyon yapımlarının en temel sorularından birisi ile karşı karşıyayız. Medeniyetlerin ölüm ile kurduğu ilişki, doğal olarak film ve dizileri de etkiliyor. Örnek verdiğiniz Abbas Kiyarüstemi ya da diğer birçok İran filminde ölüm korkulacak bir olgu olarak kabul edilmez, aksine o doğal hayatın bir parçasıdır. Türk sinemasında da benzer bir konumda yer alan önemli sayıda yapım var.

"Garip Bir Koleksiyoncu" ve Ahmet Uluçay'ın "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak" bunlar arasında. Batılı yapımlarda ise çoğunlukla bunun tersi bir durumun var olduğunu söyleyebiliriz. Çoğu Batı filminde ölüm göz ardı edilen, üstü örtülen, istenilmeyen bir olgudur. Mezarlıklar üzerinden de bir karşılaştırma yapabiliriz. Bizde mezarlıklar genellikle şehrin içerisinde, köylere doğru gittiğimizde ise evlere yakın bir yerde inşa edilir. Batı ülkelerinde ise mezarlıklar çoğunlukla şehrin dışındadır. Bu, ölüm ile kurulan ilişkiyi göstermesi bakımından bir örnek olarak kabul edilebilir. Burada Gassal'in daha çok Doğulu bir bakış açısına sahip olduğunu söyleyebiliriz.
 

 

"Sinema ve dizilerde önemli olan meselenin kendisi değil onun nasıl işlendiğidir"

Dijital platformlar, televizyon ve dizi gibi ticaret ve eğlencenin aracı olan popüler kültür mekânlarının, popüler kültürün unsuru olmayan ölüm veya ölüm korkusunu gassal gibi dini çağrışımlı bir meslek üzerinde işlemesi hakkında ne dersiniz? Yani popüler olanla popüler olmayanın buluşması hakkında….

Aslında önemli olan meselenin kendisi değil de onun nasıl işlendiği. Gassal'in hikâyesi Netflix ya da Disney'de çok farklı biçimlerde işlenebilirdi. Burada bir kurum olarak Tabii platformunun ve onun birlikte çalıştığı senarist ve yönetmenlerin rolü üzerinde durmak gerekiyor. Tabii'de yayımlanan işlere baktığımızda, diğer dijital platformların yayın politikalarından farklı bir yerde durduğu görülüyor. Kamu kuruluşu olmanın bilinciyle hareket ediliyor. Ailecek izlenebilecek, yaş sınırının düşük olduğu yapımlara öncelik veriliyor. Bununla birlikte küresel meselelere Türkiye'den bir bakış inşa ediliyor, aynı şekilde milli ve manevi değerler de vurgulanıyor. Platform, hâlihazırda bu tarz bir seyir deneyimi yaşamak isteyen önemli bir kitle olduğu için de seyirci bulmakta zorlanmıyor.
 

 

"Gassal'in tanıtım stratejisi, ölüm ile ilişkisi sorunlu olan modern insan için etkileyici bir yöntemdi"

Bir dizi veya filmin başarısında oyuncuların veya başroldeki karakterin performansı, yapımın senaryosu, çekimi, müziği, kurgusu, hikâyenin işlenme biçimi, reklam ve tanıtımı vb. gibi faktörlerin etkili olduğu söylenir. Gassal'in fenomen olmasında başat olarak; başrol oyuncunun mu senaryonun mu yoksa Şahin Kendirci'nin seslendirdiği müziklerin mi hikâyenin işlenme biçiminin mi yoksa reklam ve tanıtımının mı etkili olduğunu düşünüyorsunuz? Neden?

Gassal için çarpıcı bir tanıtım stratejisinin tercih edildiğini es geçemeyiz. Fakat tanıtımı güçlü bir şekilde yapılan çoğu eserin seyirci nezdinde değer görmediği de ortada. Senaryosunun, oyuncularının, çekimlerinin ve müziklerinin tek tek iyi olduğu yapımlar var. Fakat bir yapımı güçlü kılan, bunların birlikte bir harmoni oluşturabiliyor olmasında saklıdır. Gassal için etkili bir tanıtım stratejisi takip edildi. Ölüm ile ilişkisi sorunlu olan modern insan için etkileyici bir yöntemdi bu. İnsanlarda merak uyandırdı. Ama bu tek başına etkilidir diyemeyiz kesinlikle. 

Dizinin senaryosunun da usta işi olduğu ortada. Müzik kullanımı ise en başarılı yönlerinden. Her bölümün sonunda, duygu yoğunluğunun en tepede olduğu yerde güçlü müzikler başarılı bir biçimde anlatıya eklendi. Böylelikle gerilim ve duygu yoğunluğu çok fazlayken bitti bütün bölümler. Seyircide ortaya çıkardığı etkinin büyük olmasının bir nedeni de bu. Ahmet Kural'ın oyunculuğu için ise söylenebilecek pek bir şey yok. Dizi ile verilmeye çalışılan dram ve kara mizahın karşılığını tam olarak görebileceğimiz bir oyunculuk yöntemi var Ahmet Kural'ın. Adeta dizi onun için çekilmiş gibi. Sonuç olarak, Gassal birçok öğesinin başarılı bir biçimde kotarıldığı, bunların da birlikte harmoni oluşturduğu bir dizidir diyebiliriz.
 

 

"Kara mizah, burada baş edilemeyebilecek bir meseleyi daha kabul edilebilir bir konuma çekiyor"

Gassal dizisinde ölüm ve yalnızlık üzerinden dram; sorgulatan ve güldüren yönüyle de kara mizah öğeleri harmanlanmış gibi durdu bana. Siz, drama ve kara mizahı harmanlamasını nasıl buldunuz? Bu iki unsurun hangi film ve dizi temalarında daha çok başvurulan bir yöntem olduğunu düşünüyorsunuz?

Baş edilemeyecek denli büyük kriz durumları kara mizahı beraberinde getirir. Çoğu savaş ya da benzeri büyük kriz durumlarında kara mizah, toplumların morallerini yüksek tutmak için bir çıkış yolu olarak istemsizce kabul edilir. Örneğin Boşnaklar, savaş sırasında çok güçlü bir mizah geliştirdiklerini söylerler.

Gassal de ölüm gibi oldukça ciddi, çoğu kişi için travmatik bir konuyu gündeme getiriyor. Kara mizah, burada baş edilemeyebilecek bir meseleyi daha kabul edilebilir bir konuma çekiyor. Bu bağlamda diziyi değerli kılan özelliklerden birisi de bu dengeyi iyi bir biçimde sağlaması. Hayat ne tam anlamıyla bir dram ne de tamamıyla bir güldürüdür. İkisinin bir karışımıdır. Dizi de bu gerçekliği kendisine temel olarak kabul ediyor ve anlatısını bu minvalde şekillendiriyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU