Size Şam'dan yazıyorum

"Suriye'nin başkenti sanki buzlukta dondurulmuş gibiydi. Sarkmış ve yaşlanmıştı"

Fotoğraf: AFP

13 yıl sonra Şam'a dönmek sürpriz oldu.

Ben de -çoğu insan gibi- bu duygu patlamasına hazırlıklı değildim.

Beşşar'ın kaçışı ve Esad rejiminin devrilmesi, sadece Suriyelilerin değil, bölge ve dünya liderlerinin de beklemediği bir mucize gibiydi.

Birçok kişi hâlâ gözlerini ovuşturuyor ve bunun gerçek ve doğru olduğundan emin olmak kendisini çimdikliyor.

Rejimi devirmenin maliyeti acı verici, uzun süreli ve onlarca yıla yayılan bir süreç oldu.

Bu sürecin son 10 yılının yaraları derindir;

13 milyon insan evlerinden edildi,

7 milyon insan mülteciye dönüştü,

2 milyon insan yaralandı, yarım milyon insan öldü,

120 bin kişi kayıp, Sünni Arap köyleri ve kasabaları yerle bir oldu.

Ama rejim, milyonların sebatı, çektiği acılar, fedakarlıklar, ıstıraplar sonucu devrildi ve yıkıldı.

Birçok kişi gibi ben de yaşananları sindirmek ve 2012'de ayrıldığım zamanki güzergahı izleyerek "kendi şehrime" geri dönmeye hazırlanmak için birkaç güne ihtiyaç duydum.

Londra'dan Beyrut'a uçtuk, oradan da kara sınırını geçerek Şam'a doğru yola koyulduk.

Şanslıydık ki yeni Suriyeli yetkililer gelenlerin ve dönenlerin isimlerini incelemeye başlamıştı, bu sayede Esad'ın güvenlik güçlerinin grubumuzdakiler için kaç tutuklama, gözaltı ve inceleme emri verdiğini okuyup öğrenebildik.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bir zamanlar korkutucu olan, zamanın kaplumbağa gibi ilerlediği sınır kapıları, artık şakaların yapıldığı, zamanın zarifçe akıp geçtiği yerler haline gelmiş.

Korkutucu güvenlik görevlilerinin yerini, misafirperver gençler almış.

Yeni lehçeler, yeni isimler, yeni bir davranış şekli var.

Yeni unsurların birçoğu ya İdlib'den veya uzun yıllardır misafir ettiği diğer devrim bölgelerinden gelmiş ve yerinden edilmiş kişilerden.

Geri dönenlerin isimlerini kontrol ediyorlar ve hepimizin tutuklanma, gözaltına alınma veya güvenlik incelemesi için arandığını keşfettiklerinde gülüyorlar.

Bir tanesi benim ve arkadaşımın ekrandaki güvenlik bilgilerini okuyup, "Hakkınızda iki tutuklama, bir de inceleme emri var" diyor. Meslektaşı ekliyor:

Devlet Güvenliği ve Siyasi Güvenliğe bağlı aynı güvenlik birimleri tarafından verilmiş. Cezaevinde kendinizi yalnız hissetmeyesiniz diye ikiniz hakkında hazırlanmış.


Bilgisayar klavyesinde ismimizin harflerine dokunuyor. Gülerek pasaportumu ve kartlarımı geri veriyor.

İsrail'in nisan ayı başında tahrip ettiği konsolosluğun yakınındaki İran Büyükelçiliği'nin cephesine asılı Kasım Süleymani'nin posteri yanmış.


Yeni Suriye'de başlangıç ​​noktası, birinci sınır kapısında yerdeki iki Esad'ın fotoğrafının kalıntılarının üzerine çekilmiş "devrim bayrağı" altında bir hatıra fotoğrafı çektirmektir.

Sonra şoför sevinçle anlatıyor; burası Beşşar Esad'ın kardeşi Mahir'in komuta ettiği "Dördüncü Tümen" için yıkıcı bir noktaydı.

Burası da Esma Esad'a bağlı büyük bir tüccarın yeriydi, şurası ise 8 Aralık'ta yanan, tank ve tarayıcıyla donatılmış bir teftiş merkezi.

Şam'a giden geniş ve hızla kayan yolda, başkentin kapısına yakın bir yerde Heyet Tahrir el-Şam örgütünün bir kontrol noktası bulunuyor.

"Her şey değişti" diyor şoför;

Bunlar gül gibi gençler, Mayıs 2012'de ülkeden ayrılırken karşılaştığınız görevliler gibi değil.


Kontrol noktasını geçiyor ve ilk tünele dalıyoruz.

Sağ tarafta Mezze Askeri Havaalanı bulunuyor.

Solda, Ulusal Güvenlik Ofisi ve İsrail'in İran ve Hizbullah hedeflerine yönelik saldırılarının yıkıntıları görülüyor.

Aralarında Mezze yolu Şam'ın gövdesinden kıvrılarak geçiyor.  

Birkaç dakika sonra, İsrail'in nisan ayı başında tahrip ettiği konsolosluğun yakınında cephesinde Kasım Süleymani'nin yanmış bir posteri bulunan İran Büyükelçiliği karşımıza çıkıyor.

Devrimin simgesi olan Emevi Meydanı'na gitmek için acele ediyoruz.

Şehrimizin sokaklarını dolaşmak, arkadaşlarımızla buluşmak için koşturuyoruz.

Şehrimde bir hafta geçirdim

Otele varıyoruz. Eşyalarımızı bırakıyoruz ve devrimin simgesi olan Emevi Meydanı'na gitmek için acele ediyoruz.

Anı kaydediyoruz. Şehrimizin sokaklarında dolaşmak, arkadaşlarımızla buluşmak için koşturuyoruz.

Gecemiz gündüzümüze karışıyor. Bir görüşmeyi veya aramayı tamamlayamıyoruz.

Randevular, konuşmalar ve duygular iç içe geçiyor.

Şehrimde 1 hafta geçirdim.

Yeni yönetimden siyasi ve askeri yetkililerle görüşmeler yaptım.

Ravda Kahvehanesi'ne ziyaretlerde bulundum ve dostlarla, aydınlarla buluştum.

Sednaya Cezaevi'ni ve hücre hapsinde tutulduğum Askeri Soruşturma Şubesi Cezaevi'ni ziyaret ettim.

Sokaklarda ve dükkanlarda dolaştım, Emevi Camii'ni, eski ve yeni Şam'ı ziyaret ettim.

Şam'a dönen birinin ilk izlenimleri şöyle:
 

Fotoğraf: Al Majalla
Fotoğraf: Al Majalla

 

1- Yaşlılık ve yorgunluk:

Şehre dair ilk intiba önemlidir.

Tuhaf bir duygu. Sanki daha dün buradaymışım gibi hissediyorum.

Şam sanki bir buzlukta dondurulmuş gibi. Sarkmış ve yaşlanmış.

Binaları bakımsız ve yenilenmemiş.

Bazı parçaları çürümüş, bazıları ise donmuş.

Hiçbirinden tomurcuklar çıkmamış.

Sokaklarında dilenciler yaşıyor, geceleri ve gündüzleri karanlık, kasvet ve soğuk hüküm sürüyor.

Daraya'dan Cobar, Kabun, Barze ve iki Guta'ya kadar Sünni banliyöleri sanki deprem vurmuş gibi yıkımlarla çevrili.

Sevinç ve beklentiler; rejimin devrilmesinden, korku duvarlarının yıkılmasından duyulan bir sevinç var. Ama beklentiler yüksek. Hoş görme süresi kısalıyor.
 

Şam`ın Doğu Guta bölgesindeki Harasta ve Cobar mahallelerine ilerlerken, savaşın acı izleri hemen göze çarpıyor / Fotoğraf: AA
Şam'ın Doğu Guta bölgesindeki Harasta ve Cobar mahallelerine ilerlerken, savaşın acı izleri hemen göze çarpıyor / Fotoğraf: AA

 

2- Rejimin çöküşü:

Ben bu şehri biliyorum.

Kendisini yavaş yavaş tanıdım.

Üniversite öğrencisi olarak bu şehre geldim ve daha sonra burada çalıştım.

Rejim adeta oksijene karışmıştı.

Sokakta, telefonda, televizyonda, gazetede, bekçiler ve işçiler arasında, orduda ve güvenlikte, üniversitede, işte ve kahvehanelerde, üniversite amfilerinde, otobüs koltuklarında ve arabalarda hep rejim vardı.

Birkaç on yıldır her yerde ve her zaman mevcuttu.

Şimdi şehir aynı.

O kaçtı, şehir kaldı.

Muhbirler, güvenlik görevlileri, ordu ve rejim nereye kayboldu?

Cezaevlerini ziyaret etme ve dosyalara bakma fırsatım oldu.

Herkesin bir dosyası var.

Rejime sadık veya muhalif olsun herkesin.

Bütün bu güç ve bilgi yok oldu.

Bir arşive dönüştü.

Şehir aynı, ama iki Esad'ın resimleri ve rejimin ağır gölgesi yok.
 

8 Aralık'ta Baas rejimini deviren silahlı muhalifler, başkent Şam'daki Suriye başkanlık sarayının önünde görülüyor / Fotoğraf: AFP
8 Aralık'ta Baas rejimini deviren silahlı muhalifler, başkent Şam'daki Suriye başkanlık sarayının önünde görülüyor / Fotoğraf: AFP

 

3- Sevinç ve beklentiler:

Rejimin devrilmesinden, korku duvarlarının yıkılmasından duyulan bir sevinç var.

Ama beklentiler yüksek. Halklar sabırsızdır.

Hoş görme süresi daralıyor.

Sevinç dönemi bitti. Muhasebe saati çaldı.

Sokaklarda gıda maddeleri, yakacak olarak mazot, tüp ve güvenlik var.

Ancak elektrik yok ve çalışanlara maaş dağıtılmadı.

İnsanlar ekonomik durumun hemen düzelmesini arzuluyor.

Eleştirel sesler yükseliyor.

Kimisi gösteri yapmaya, eleştirmeye, isyan etmeye alışmış.
 

Suriye'de yeni yönetimin İçişleri Bakanlığına bağlı Şam'daki eğitim akademisinde, ülkede kolluk kuvveti olarak görevlendirilecek kişilere eğitim veriliyor / Fotoğraf: AA
Suriye'de yeni yönetimin İçişleri Bakanlığına bağlı Şam'daki eğitim akademisinde, ülkede kolluk kuvveti olarak görevlendirilecek kişilere eğitim veriliyor / Fotoğraf: AA

 

4- Güvenlik ve yönetim:

Tejimin devrilişinin bir kan gölü akmadan gerçekleştiğini söylemek yerinde olur.

11 günde Esad devrildi, Ortadoğu kansız bir şekilde sarsıldı.

Yaşananlar Esad'ı devirmeye yönelik en iyi senaryodan bile daha iyiydi.

Kamuoyu emniyet ve asayişin hemen yaygınlaştırılmasını istiyor.

Kurbanların yakınları, işin kişisel misilleme ve intikamlara kaymaması için sorumluların sorgulanmasını ve onlardan hesap sorulmasını istiyor.

Ordu ve emniyet dışında devlet kurumlarının olduğu gibi kalması bir başarı ama kurumların performansı ve kurumlardaki çalışan çemberinin genişletilmesi konusunda umutlar çok.
 

Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sonra Şam'da bir cadde, 8 Aralık 2024 / Fotoğraf: Reuters
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden sonra Şam'da bir cadde, 8 Aralık 2024 / Fotoğraf: Reuters

 

5- Şam'ın İdlibleşmesi:

İdlib halkı ve lehçesi her yerde, hükümette, yönetimde, emniyet ve otoritede mevcut. Bu konuda iki şaka yapılıyor: Birincisi, "İdlibliler"in "yeni Aleviler" olduğu, ikincisi ise İdlib'in, Esed ailesinin memleketine atfen "yeni Kardaha" olduğu.


İdlib'ten halkıyla ve 2017 yılından bu yana yerinden edilmiş kişilerle gelen yeni yönetim ve yeni hükümet de bu sorunun ve hassasiyetin farkında.

Yetkililerden biri bana birden fazla kez, "Şam, İdlib gibi yönetilemez" dedi.
 

Şam'daki evlerine dönen Suriyeliler hayata tutunmaya çalışıyor / Fotoğraf: AA
Şam'daki evlerine dönen Suriyeliler hayata tutunmaya çalışıyor / Fotoğraf: AA

 

6- Zorluklar:

Yeni ordunun kurulmasıyla ilgili önemli askeri zorluklar bulunuyor.

Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra, tüm örgütlerin liderleriyle görüşerek, örgütlerin dağıtılmasını, eski ordudan tamamen farklı, profesyonel bir yeni ordu kurulmasını içeren planını hazırladı.

Asıl zorluk, silahı tek bir elde toplamak, örgüt liderlerini örgüt zihniyetinden devlet ve ordu zihniyetine geçmeye ikna etmektir.

Dera ve Suveyda'daki güneyli örgütlerin geleceği, ayrıca Humus ve sahil bölgelerindeki rejim unsurları ve anlaşmalara imza atan eski subaylar ile ilgili zorluklar söz konusu.

Kuzeydeki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) geleceği konusunda da Türkiye ve ABD'nin rolleri nedeniyle dış boyutlu büyük bir soru işareti var.

Hiçbir ilerleme sağlanamadan yapılan samimi müzakereler, arabulucuların yardımını gerektiriyor.

Silahların birleştirilmesi yolunda savaşlar yaşanmasını bekleyenler var ama ordunun kuruluşunu denetleyen bir askeri lider bana şunu söyledi:

Müzakere yoluyla bir anlaşmaya varma fırsatını kaçırmayacağız. Önce müzakere, sonra müzakere.


7- İki paralel hat:

Yeni yönetim dış siyasi iletişim, iç askeri ve güvenlik reformları, yerli ve yabancı işadamlarıyla toplantılar yapmakla meşgul.

Buna paralel olarak Ravda Kahvehanesi ve diğer forumlarda kültürel ve sivil bir aktivizm yaşanıyor.

Bu iki hattın henüz birleşmediği aşikar. Yönetim, siyasetçiler, aydınlar ve sivil aktivistler arasında fikri, kültürel ve siyasi hiçbir toplantı henüz yapılmadı.
 


Bunlar ilk izlenimler.

Ancak pek çok zorluğa ve büyük soruya rağmen iki nokta ihtiyatlı bir iyimserlik uyandırıyor.

Birincisi; Suriyelilerin genel olarak kendi geleceklerinin kendilerine ait olduğu duygusu. Bir aydın bana şöyle dedi:

Esad yıllarından sonra Suriye'yi yeniden inşa etmek için tarihi bir fırsata sahibiz ve ona elimizden gelen her şeyi sunmalıyız.


İkincisi; yeni yönetim, önceki rejimden farklı olarak halkın taleplerine karşılık veriyor.

Kendine güveniyor, kararlarını revize ediyor ve çabuk öğreniyor.

Kadınlar ile ilgili taleplerde bulunulduğunda bazı üst düzey görevlere kadınlar atandı.

Ulusal Diyalog Konferansı'na dair bazı yorum ve eleştirilerde bulunulduğunda, konferans birkaç kez ertelendi; 29 Aralık'tan bu ayın 4'üne, sonra 30 Ocak'a, ardından gelecek ayın 15'ine, şimdi de gelecek ayın sonuna ertelendi.

Dolayısıyla bir yetkilinin bana dediği gibi; "Konferans, başarısı için gereken tüm koşullar sağlanana kadar düzenlenmeyecek."


Yurt içinde ve dışında bir şans verilmesi ve fırsatın değerlendirilmesi konusunda bir görüş birliği var. Önemli olan fırsatı hızlı bir şekilde değerlendirmektir. Önemli olan, daha önceki fırsatların kaçırılması gibi bu fırsatın da kaçırılmaması, içeride ve dışarıda pusuda bekleyenlere fırsat tanınmamasıdır.

 

 

*Size Şam'dan yazıyorum: Merhum romancı Halid Halife'nin Suriye'nin başkenti Şam'dan Al Majalla için yazdığı güzel bir makalenin başlığıdır.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Bu makale Independent Türkçe için Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.

Al Majalla

DAHA FAZLA HABER OKU