Sondaj ile kazılan kuyulardan çıkarılan su ile sulamanın yapıldığı Mardin, Diyarbakır, Ş. Urfa ve Batman gibi illerde sulama açısından en büyük sorun elektrik enerjisi kullanımı konusunda yaşanmaktadır.
Tarımsal sulama konusunda elektrik enerjisi ile ilgili çiftçilerin yaşadığı iki temel sorun var:
Bir tanesi, elektrik kesintileri.
Diğeri de çiftçinin ödeyemeyeceği düzeye gelmiş elektrik borçları.
Her sene, özellikle, buğday hasadı sonrası ikinci ürün mevsimi olan yaz aylarında ciddi elektrik enerjisi sorunu yaşanmakta.
Bu mevsimde on binlerce dönüm araziye mısır ve pamuk ekimi yapılmakta ve milyonlarca ton üretim gerçekleştirilmekte. Örneğin Türkiye'de yıllık mısır üretimi 7-8 milyon ton civarındadır.
Mardin, illerin mısır üretimi sıralamasında 3. sırada yer almakta. Mardin, Ş. Urfa, Diyarbakır ve Batman gibi illerin yıllık mısır üretimi tüm üretimin yaklaşık %20’si civarındadır ki bu yaklaşık 1 milyon 500 bin ton mısıra tekabül etmekte.
Yine sadece Ş. Urfa ve Diyarbakır Türkiye’deki pamuk üretiminin yaklaşık %55’ini gerçekleştirmekte. Bu üretim kapasitesi ülke ekonomisine ciddi bir katkı sunmak anlamına gelir.
Ancak her sene özellikle ürünün suya ihtiyaç duyduğu aylarda yaşanan elektrik kesintileri pamuk ve mısırda ciddi bir verim kaybına neden olmakta. Aslında elektrik kesintileri sebebi ile yaşanan verim kaybı sadece üreticiyi zarara sokmamakta, eğer üreticinin ürünü milli servet kabul ediliyor ise devletin bizzat kendisi de bundan zarar görmekte.
Yetkililer elektrik kesintisinin nedeni olarak kuyulardan su çıkaran dalgıçların sayısının fazlalığı dolayısıyla enerji hatlarında oluşan aşırı yüklenmeyi göstermekte.
Enerji hatlarında oluşan yoğunluğun gerekçe gösterilmesi çok inandırıcı değil.
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) “2023 Yılı Türkiye Elektrik Dağıtımı Sektör Raporu”na göre 2022 yılı net elektrik tüketiminin sektörel dağılımı şöyledir:
Sanayi: %46,5
Ticaret ve kamu hizmetleri: %25,2
Mesken: %21,5
Tarımsal faaliyetler: %4,7
Aydınlatma: %2
TEDAŞ’ın verdiği bu bilgilere göre tarım sektörü neredeyse ancak sokak lambaları kadar elektrik tüketmektedir.
Enerjinin %71,7’sini kullanan sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde elektrik enerjisi kesintisi pek yaşanmazken enerjinin %4,7’sini kullanan tarımsal sulama alanlarında kesintinin günlük 8 saate kadar çıkmasının anlaşılabilir bir tarafı olmalı.
Örneğin Kızıltepe Ovası’na bitişik Mardin Organize Sanayi Bölgesi’nde istisnai olarak elektrik kesintisi yaşanır iken tarımsal sulamanın yapıldığı ovada elektrik kesintisi sistematik bir şekilde 4 ile 8 saat arasında değişmekte. Bu kesintiler yıllardır devam etmekte.
Kaldı ki kesintiler her zaman düzenli olmamakta, çoğu defa bu kesintiler gün içinde beş-on defayı bulabilmekte.
Bu konuda asıl adı DEDAŞ olan ancak çiftçinin “TEDAŞ” olarak ifade ettiği Dicle Elektrik Dağıtım A. Ş. üzerinden bölgede bir efsane yaratılmış durumda.
Elektrik enerjisi konusunda yaşanan bütün olumsuzlukların müsebbibi DEDAŞ’mış, DEDAŞ kendi kafasına göre hareket ediyormuş gibi bir algı oluşmuş durumda.
Oysa ki DEDAŞ özelleştirilmiş olsa da mülkiyeti devlete ait teşekküllerden bir tanesi olup Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlıdır; ayrıca Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından denetlenmekte.
Dolayısıyla, bölgede bir enerji sorunu yaşanıyorsa bunun sorumlusu DEDAŞ değil, söz konusu bakanlıktır.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı her sene üretimdeki verime darbe vuracak düzeyde tarımsal sulama alanlarında neden anormal düzeyde enerji kesintisinin yaşandığını, bunun aksine tarımsal sulamanın on beş katı enerjinin tüketildiği sanayi ve ticaret sektörlerinde neden enerji kesintisinin yaşanmadığını ya da çok daha az yaşandığını çiftçilere izah etmek zorunda.
Eğer bu kesintilerin nedeni bazı çiftçilerin elektrik borcunu ödememesi ya da kaçak elektrik kullanması ise o zaman bu elektrik kesintileri cezalandırma anlamına gelir ki bu daha vahim bir şey. Bu durumda borcunu ödeyenin suçu ne olmakta?
Elektrik kesintilerinin yanı sıra çiftçinin sulama ile ilgili yaşadığı bir diğer sorun da ödenmemiş, birikmiş elektrik borçlarıdır.
Bu sene DEDAŞ tarafından borcu olan çiftçiye enerji verilmeyeceği duyurusu yapıldı. Bundan dolayı yüz binlerce dönüm arazi boş kaldı.
Doğrudur, bir çok çiftçi elektrik borcunu ödememekte. Bunun nedeni de enerji girdi maliyetlerinin çok yüksek olmasıdır.
Bir çiftçi örneğin dört ay boyunca tohum, gübre, ilaç, mazot gibi girdiler konusunda ciddi maliyetlere katlanmakta; buna elektrik maliyetleri eklendiğinde ve ürün fiyatlarının düşüklüğü hesaba katıldığında çiftçinin elinde dört ay boyunca bu işle uğraşmasına değecek bir gelir kalmamakta. Örneğin iki sene içinde enflasyon toplamda %150’yi aştı ancak mısır bu iki yılda aynı fiyata yani 5 TL’ye ancak alıcı bulabildi.
Bu sorunun farklı çözüm yollarından bahsedilebilse de çözüm konusunda iki aşamalı bir yol izlenebilir:
Birinci aşamada devlet bir defaya mahsus çiftçilerin elektrik borcunu yüklenebilir. DEDAŞ’ın bu yıl içinde yaptığı açıklamaya göre tarımsal sulama abonelerinin birikmiş 27 milyar TL borcu bulunmakta.
Çiftçinin arazisini satsa dahi ödeyemeyeceği düzeyde yıllardır birikmiş bu elektrik borcu 1 milyar dolar dahi değil.
Şu ana kadar başka sektörlerde çalışanların milyar dolarlık borçları bir kalemde defalarca silindi.
Devlet, bir defaya mahsus bu borcu yüklenerek çiftçileri TEDAŞ’ın borç yükünden kurtarabilir.
Tasarruf tedbirlerinin alındığı bu ortamda borcun tümünün silinmesi rasyonel değil deniliyorsa o zaman çiftçiye uygun ödeme imkanları sağlanmalıdır.
Bundan sonraki aşamada da elektrik borcu sıkıntısı yaşanmaması için iki çözüm düşünülebilir:
Birincisi, bu konuda bölgede çiftçinin emeğinin hakkını alabileceği düzeyde bir enerji tüketim fiyatlamasına gidilebilir.
İkincisi de daha önce denendiği gibi elektrik sayaçlarını dikkate almadan her dönüm başına bir enerji tüketim bedeli belirlenebilir.
Devlet, bu kolaylığı sağladıktan sonra çiftçi de borç ödememeyi bir alışkanlık haline getirmemeli.
Yirmi-otuz yıldır çiftçinin elektrik borcunu ödemesi beklenmektedir. Oysa ki bu borca her sene yenileri eklenmekte.
Unutmamak gerekir ki bir şeyin gerçekleşme ihtimali yoksa bu iş neden gerçekleşmiyor demek abes ile iştigaldir. Makul olan, gerçekleşme imkanı olmayanda ısrar etmek yerine soruna ilişkin sonuç alınabilecek bir çözüm yolu geliştirmektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish