Konuyla ilgili olanlar hatırlayacaktır: Suudi Arabistan’daki Kral Faysal Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Umeyme Ahmed El Calahme’nin “Yahudi Senaryosu Tekrarlanıyor” başlıklı ve 19 Temmuz 2003 tarihli makalesi, Suudi El Vatan gazetesinde yayınlandı.
Buna göre: “Yahudi hahamları, Irak’ın Büyük İsrail’in bir parçası oldukları yönünde dini hüküm verdiler. Ayrıca Amerikan ve İngiliz orduları saflarında cephede bulunan Yahudilerin Fırat nehrinin batı yakasında bir çadır kurup özel dua ayini yapmalarını buyurdular. Zira bahsedilen topraklar tarihi Büyük İsrail’in bir parçası sayılmaktadır.” (1)
Yukarıdaki iddia ile El Kaide önderi Usame Bin Ladin’in Kurban Bayramı münasebetiyle (6 Nisan 2003) dile getirdiği Büyük İsrail ve buna karşı cihat (kutsal mücadele) hususunu İslam dünyasında rağbet gören tipik geleneksel söylem olarak nitelenebilir. (2)
Bahsi geçen iddiaların, bir zamanlar İslam-Arap dünyasında hayli yaygın olan ve inandırıcılığı sorgulanmak istenmeyen ünlü “Siyon Protokolleri” kapsamında görülmesi de mümkündür. Esasen Siyon Protokolleri, artık eskisi kadar rağbette olmadığı gibi alay konusu bile olabiliyor.
Buna karşılık Londra merkezli (Arapça) Ray El Yom gazetesinin Yayın Yönetmeni Filistinli Abdulbari Atwan, 4 Temmuz 2024 tarihli makalesinde yeni bir gelişmeye işaret ediyor, paylaşmak isteriz:
Şimdilerde yolda sokakta, basın ve sosyal medya ortamında dolaşıma çıkarılan resmi bir kampanya göze çarpıyor. Kampanyanın başını iktidardaki Likud (Başbakan Binyamin Netanyahu önderliğindeki sağcı parti-FB) mensubu şahsiyetler, siyasetçiler, milletvekilleri ve bakanlar ellerinde harita, bilgi, belge kabilinden ne varsa sahneye çıkarıp ‘Büyük İsrail Devleti’ni kurmanın artık vakti zamanı geldi!’ diyerek kamuoyunu yönlendirme gayretindeler.
Eskiden veya yeniden çizilen bu haritalara bakıldığında; Büyük İsrail sınırları kapsamında Filistin (Gazze ve Batı Şeria), Suriye, Lübnan, Sina Çölü ile Nil nehri deltasının tamamı, Arabistan Yarımadasının önemli bir kısmı, Suudi topraklarının kuzey kesimleri, Kuveyt’in bir mıntıkası, Irak’ın yarısı ve Türkiye’nin belli bölgeleri açıkça görülüp gösteriliyor.
Son zamanlarda Tarihi ve Kültürel Miras işlerinden sorumlu bakan Amihay Eliyahu ise talebi daha somut hale getirdi. Gazze’den başlamak üzere Sina Çölü’nün tamamını derhal işgal etmek, 2 milyon 200 bin Gazzeliyi yurdundan kovup kendileri için kurulacak olan çadır kent yahut konteyner evlere ebediyen kalacak şekilde yerleştirmek.
2022 yılından buyana koalisyon hükümetinde yer alan Bakan Amihay, elindeki harita ve projeyi inandırıcı kılmak için resmi devlet arşivlerinde gizli kalması gereken bilgi, belge ve raporların içeriğini kamuoyuna açıklıyor.
Sürgün edilecek Filistinlilerin nereye yerleştirileceğine ilişkin planın İsrail İstihbarat teşkilatına ait ilgili birimler tarafından hazırlandığını da söylüyor. Tehcir planının ilk adımda Refah bölgesinden Sina Çölü’ne nakledilecek Filistinlilerin bir kısmını kapsadığını belirtiyor.
Plan taslağının 13 Ekim 2023 tarihinde yani Hamas’ın ünlü baskın eylemini gerçekleştirmesinden bir hafta sonra tamamlandığı belirtiliyor.
Plan kapsamında Amerikan yönetimi aracılığıyla Mısırlı, Katarlı ve Suudi Arabistanlı yetkililere baskı yapılması öngörülüyor. Şöyle ki: Filistinlilerin kendi topraklarına sürgün edilip yerleştirilmesini onaylamalarına ek olarak anılan bu ülkeler maddi ve siyasi destek vermeye de mecbur edilecekler.
Planın siyasi manevi babasının ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken olduğu söyleniyor. Zaten kendisini açıkça Siyonist olarak tanımlamaktan geri durmayan Blinken, planı kabul etmeleri için Ürdün, S. Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri yetkililerini ikna etmeye çalışmıştı.
Hatırlanacaktır: Blinken bu uğurda toplam sekiz kez yukarıda adı geçen ülkeleri dolaşıp durmuştu. İçlerinden sadece Mısır, salt kendi milli güvenliği açısından söz konusu plana karşı çıkmaktadır.
Devletin kurucu atası ve ilk başbakanı David Ben Gorion ile “İsrail’in kurucu babaları” toprak işgal etmek suretiyle yayılmacı bir politika izlediklerini inkâr edip durdular. Oysa Ben Gorion, mealen şöyle diyordu: “Biz hiçbir zaman sınırımız budur deyip orada durmadık. Başka topraklar ele geçtiğimizde oraya yerleşiriz ve burası bizimdir deriz. Ama bir ötesi için söz söylemeyiz…”
Günümüzde bile bazı aşırı-ırkçı siyasetçilerin dışında İsrailli yetkililer açıkça “bölgede hangi toprakları alıp kendilerine mal edeceklerini” söylemez ve genelde ketum davranmışlardır. Ancak gerek küresel komplo teorileri gerekse Yahudi dini literatürü ile İslam dünyasının bazı külliyatlarında bu tarz bir yayılmacılıktan sürekli söz edilmiştir. Kaldı ki İsrail’in fiili uygulamalarının sonucunu 1948 ve 1967 Arap-İsrail savaşlarında hepimiz gördük.
14 Mayıs 1948’de Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi’nin, İsrail Devleti’ni kurma kararını duyurduğu tarihtir. Yeni kurulan devletin sınırlarıyla ilgili, “Eretz İsrael” dışında bir bildiri yoktur.
Eretz İsrael (antik İsrail Diyarı), antik çağlarda Kenan bölgesinde bulunan ve sınırları kesin olarak belli olmayan coğrafî bölgeye Yahudiler tarafından verilen isimdir.
Yahudiliğin başlıca mukaddes metinlerini oluşturan kitapların kanonik bir koleksiyonu sayılan Tanah’ın diğer adı Eski Ahit veya Kitabı Mukaddes’tir. Buradaki dini ve tarihi tanımlarda Kenan Diyarı, Vaat Edilmiş Topraklar, Kutsal Topraklar ve Filistin isimleri geçer.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu iki halkın yaşadığı toprakların % 57’sini İsrail’e, geri kalanını da Filistin halkına tahsis etmişti. Buna verilen isim ise “Taksim Planı” idi.
15 Mayıs’ta İsrail devletinin resmen kurulmasından birkaç saat sonra Arap Birliği İsrail’e savaş açtı. Mısır, Ürdün, Suriye ve Irak kuvvetleri üç yönden saldırıya geçerek başlangıçta önemli ilerlemeler kaydettiler. Buna rağmen daha derli toplu olan ve savaş taktiklerini iyi bilen İsrail düzenli ve gayrinizami birlikleri tarafından yenildiler.
İsrail, Araplarla savaşta galip gelince elindeki %57’lik oranı %78’e çıkardı ve neticede 700 bin Filistinli evini, yurdunu ve toprağını terk etmek zorunda kaldı.
“Altı Gün Savaşı” olarak da bilinen 1967’de galip gelen İsrail, üç Arap devletinden şu toprakları aldı: Mısır’dan Gazze ve Sina Yarımadası, Suriye’den Golan Tepeleri, Ürdün’den Doğu Kudüs ve Batı Şeria.
“Büyük İsrail” planı açıklanıyor
Günümüze ve konumuza gelirsek, bu kez “Büyük İsrail” planının, ülkenin en sağcı-dinci-ırkçı partisinin yetkililerince açıklandığına tanık oluyoruz.
Otzma Yahudit (Jewish National Front-Yahudi Gücü-) isimli ırkçı-Siyonist partinin mensubu Amihay Eliyahu, genel başkanı İtamar Ben Gvir’in idealini/rüyasını dile getirip 4 Temmuz 2024 tarihli sosyal medya paylaşımında, “Mısır’ın egemenliğinde bulunan Sina yarımadasının tekrar işgal edilmesini” istedi.
“Halk İşgal İstiyor, Hemen Şimdi!” şiarını içeren parti yayınını esas alıp bir sanal site üzerinden satılan bazı malların (tişört, kalem, anahtarlık, rozet, hediyelik eşya vs.) üzerindeki “Şimdi İşgal” ibarelerini okumak mümkün.
Satılan veya arz edilen eşyalardaki yazılar okunduğunda, işgal edilecek bölgeler arasında Sina Yarımadası, Lübnan ve Ürdün’ün (Suriye, Irak ile Suudi Arabistan’ın bir kısım toprağının da) yer aldığı görülebiliyor.
Times of Israel isimli yayın organına göre, halen Kamu Milli Güvenliği Bakanlığı makamında oturan İtamar Ben Gvir, bu tür satışların niçin yapıldığına ilişkin soruya resmi bir cevap vermedi. Keza koalisyon hükümeti başkanı Binyamin Netanyahu da benzeri bir soruyu geçiştirdi.
Hatırlanacağı üzere eskiden “Tarihi ve Kültürel Miras” işlerinden sorumlu bakan olarak hükümette yer alan radikal sağcı Eliyahu, daha önceki kışkırtıcı talep ve sloganlarıyla ortalığı velveleye vermiş; istihbarat ve güvenlik yetkililerinin hükümeti ciddi biçimde uyarmasına yol açmıştı.
İsrail Merkez Bankası Başkanı Amir Yaaron ise bu şiarları ortaya atanları “vahşi” olarak nitelemiş; Kasım 2023’te dile getirilen atom bombasıyla Gazze’nin yerle bir edilmesi ve Gazzelilerin ortadan kaldırılması yolundaki demeçleri eleştirmişti.
İsrail içinde ve uluslararası kamuoyunda büyük tepkilere neden olan açıklamaları için Netanyahu, “gerçeklikten uzak” demekle yetinmişti.
Safad şehri baş hahamı Şımoel Eliyahu’nun oğlu ve Sefaradim Cemaatinin eski baş hahamı Mordahay Eliyahu’nun torunu olan bakan Amihay Elyahu, kitlesel imhayı şiddetle arzulayan demecine gösterilen yerli ve yabancı tepkileri eleştirip hiçe sayarak Gazze ve Batı Şeria’dan kovulacak Filistinlilerin yerine Yahudi yerleşimcisi olan ırkçı milislerin iskân edilmesini açıkça savunmaktadır.
Bu talep istilacı ve işgalci Yahudi yerleşimcileriyle dinci-ırkçı Siyonist partilerinin yayılmacı şiarlarından etkilenen fanatik Siyonistler, 2005 yılından bu yana Batı Şeria’daki Filistin topraklarında uydu kent ve köy yapma faaliyetlerini giderek hızlandırmaya başladılar. Bu sayede de taraftar kazanıp kitlesel siyasi ve sosyal oluşumlar haline geldiler.
Nitekim Amihay Elyahu, Aralık 2023 yılında yanına aldığı 11 bakan ile 15 milletvekiliyle ortak bir basın açıklaması yaparak Gazze bölgesinin Yahudi yerleşimcilere açılmasını talep etmişti.
Geçtiğimiz Haziran ayının son haftasında Tel Aviv şehrinde düzenlenen bir konferansa, bazı bakanlarla milletvekilleri de katılmıştı. Bu etkinlik sırasında yayılmacılık ve yerleşmeye yönelik projeler tanıtılmış ve gelecekte nasıl uygulanabileceğine dair bilgilendirme yapılmıştı.
Dinci-ırkçı Siyonist partilerin belkemiğini oluşturan fanatik Yahudi yerleşimcilerin de içinde olduğu sağcı çevreler, son aylarda Güney Lübnan’ın da işgal edilmesi, buralarda uydu kent ve köyler kurulması yönündeki talep ve faaliyetlerini sıklaştırdılar.
Bu gelişmeler ışığında Güvenlik Kurulu, Batı Şeria bölgesinde el koyduğu beş ayrı mıntıkada toplam 6 bin konutun inşa edilmesi planına onay verdi.
Söz konusu gelişmelerin arkasında yatan esas sebep nedir? Birlikte bakalım:
İsrail Başbakanı Netanyahu, 3 Temmuz 2024’te gerçeği eğip büken tuhaf bir demeç verdi:
“Gazze’deki savaşı durdurmayacağız, gerçeklere teslim olmayacağız. Üçüncü aşamada yıpratma savaşı yoluyla Hamas hareketini imha etmek ve esirleri geri almak suretiyle tüm hedeflerimizi gerçekleştireceğiz.”
Amerikan gazetesi The New York Times ise dört İsrailli generalin sözlerine dayanarak, “Onuncu ayına giren Gazze’deki savaş neticesinde askerlerin son derece bitkin olduklarını ve bazılarının Gazze cephesine gitmeyi reddettiklerini” yazdı.
Anlaşılan o ki Netanyahu, vadettiği “büyük ve kesin zafer” hedefinden çok uzak bir noktada. Üstelik de imha edilmek istenen Filistin direnişçileri, söylenenin tersine yorgun İsrail birliklerine yönelik vur kaç taktiği izleyerek yıpratma savaşını sürdürmekle kalmıyor; İsrail askerlerini öldürüp yaralayabiliyor.
İsrail’in en ırkçı ve sağcı bu hükümeti dünyaca ünlü Prusyalı General Carl von Clausewitz’in “Savaş siyasetin başka araçlarla (yollarla) sürdürülmesidir” yolundaki meşhur ibaresinin tersine bir yol ve yönteme başvuruyor. Siyaseti geri plana itip savaşı sürekli kılmak suretiyle ötekini (yani Filistin halkını) ebedi olarak ortadan kaldırmak ama bunu İsrail ve dünya kamuoyuna “Yahudi milletinin ölüm kalım savaşı, beka meselesi” diye sunmak istiyor.
“Yenilmez ordu” algısını icat edip bunu dünya kamuoyunun bilincinde kalıcı kılmaya çalışan ırkçı Siyonist yetkililer, Gazze ve Lübnan sınır bölgesinde hedeflerini gerçekleştirmekte müşkülatlarla karşılaşınca şimdi de Yahudilerin kutsal metinlerine dayanarak iki alanda kazanç elde etmenin ardına düşüyorlar.
Hedefleri: Batı Şeria’da yaygın Yahudi yerleşim yerleri kurmak ve dini nasihat-dürtüleri harekete geçirerek Nil ile Fırat arasındaki bölgeleri ele geçirmeye hazırlık olmak üzere bir seferberlik kampanyası başlatmaktır.
Görüleceği gibi adlı adınca iskân sömürgeciliği ve kolonyal yayılmacılıktır bu.
Kaynakça:
1-) https://www.memri.org/reports/king-faysal-university-professor-jews-consider-iraq-part-greater-israel. 4 Ağustos, 2003.
2-) https://www.globalsecurity.org/military/world/israel/greater-israel-maps.htm.
3-) خطّة قديمة مُتَجدّدة ووثيقة صادمة بإقامة إسرائيل الكُبرى
4-) “من النيل للفرات”.. بعد أنْ دعا لإسقاط قنبلةٍ نوويّةٍ على غزّة, Ray El Yom, 4 Temmuz 2024.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish