Fransa’da sol başardı: Sahte Gulyabani ikinci rauntta nakavt

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Geçtiğimiz ay bu köşede kaleme aldığım “Avrupa'da Dolaşan Aşırı Sağın Yeni Hayaleti mi, Yoksa Sahte Gulyabani mi?” başlıklı yazımı okuyucularımız anımsayacaktır. Geçtiğimiz ay, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Marine Le Pen liderliğindeki Ulusal Birlik (RN)’in elde ettiği kısmi başarı kamuoyunda bazı yayın organlarında ve bazı çevrelerde aşırı sağın hayaletinin hortlaması olarak değerlendirilmişti. Bense amiyane tabirle, bunun olsa olsa ‘sahte ve şişirilmiş bir gulyabani’ olduğunu öne sürmüştüm.

Nihayetinde Macron’un ülkeyi seçime götürmesinin ardından 30 Haziran-7 Temmuz tarihleri arasında düzenlenen iki turlu parlamento seçimleri oldukça çekişmeli ve heyecanlı bir sürecin sonunda nihayete erdi. İlk turda aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi birinci olmayı başardı. Açıkçası bu durum 7 Temmuz'daki ikinci tur öncesi Fransa genelinde ciddi endişeye yol açtı. Toplumun tüm kesimlerinde aşırı sağa karşı ciddi bir politik farkındalık oluştuğu bir gerçek. Sonuçta ikinci turun galibi Sosyalist Parti, Komünist Parti, Yeşiller Partisi ve Boyun Eğmeyen Fransa Hareketi’nden müteşekkil olan Yeni Halk Cephesi (NFP) oldu. Ulusal Birlik Partisi ise bu kez üçüncü olabildi. Ancak ittifaklardan hiçbiri parlamentoda kabine kurabilmek için asgari rakam olan 289 sandalyeye ulaşamadı. Halihazırda Yeni Halk Cephesi 182, Cumhurbaşkanı Macron’un ittifakı Ensemble 168, Ulusal Birlik Partisi ise 143 sandalyeye sahip.

Elbette ki bu sonuçlar, Fransa için siyasi olarak istikrarsızlık demek. Bu istikrarsızlık süreci politik belirsizliğe, iktisadi açıdan belki minik çaplı, orta vadeli muhtemel krizlere, piyasalarda durgunluğa yol açabilir. Ancak ne olursa olsun aşırı sağın durdurulması açısından ciddi bir dönüm noktası oldu bu seçimler. Benim tabirimle namı değer ‘sahte gulyabani’ teknik bir nakavtla şimdilik devrildi. Lakin ortada tam manasıyla ciddi bir zafer söz konusu değil. Ayrıca, seçimlere katılım oranı ikinci turda yüzde 67,1 oranda kaldı. Eğer katılım oranı yüzde 78-80 civarına ulaşabilseydi, sol ittifakın hükümet kurabilecek sandalye sayısına erişmesi ihtimali kuvvetle muhtemeldi.

Her şeye rağmen solun Fransa’da yakaladığı bu ivme önemli. Yeni Halk Cephesi’nin asgari ücreti 1400 Euro’dan 1600 Euro’ya yükseltme, Cumhurbaşkanı Macron’un yükselttiği emeklilik yaşını 64’ten tekrar 60’a indirme, sağlık ve sosyal refaha yönelik bütçeyi artırmak, çevreyi korumaya yönelik önlemler almak ve Fransa’nın Filistin’i devlet olarak tanıması vaatleri elbette ki, ikinci turda alınan bu sonuçta belirleyici oldu. Ama burada esas politik argüman, aşırı sağa olan karşıtlık ve aşırı sağın yükselişinin Fransa demokrasisinin geleceği açısından ciddi bir tehdit olduğuna dair farkındalık oluşturma çabasıydı.

Cumhurbaşkanı Macron hala hükümeti kurma görevini kimseye vermedi. Başbakan Gabriel Attal halen göreve devam ediyor. Macron ilerleyen günlerde elbette yeni bir başbakan atayacak. Ama Yeni Halk Cephesi bileşenlerinin halen bir başbakan adayı belirleyememesi ve bunu Macron’a bildirmemeleri oldukça tuhaf bir tutum. Zaten bunu önceden planlayıp kamuoyuna deklare etmeleri gerekirdi. Öte yandan Boyun Eğmeyen Fransa’nın (LFI) lideri Jean-Luc Melenchon, başbakan olmaya pek hevesli ve bunu daha önce de ifade etmişti. Yeni Halk Cephesi’nin diğer bileşenlerinde ise Melenchon’a karşı pek sıcak bakılmıyor. Solun aday bunalımı Fransa demokrasisi açısından ciddi bir politik handikap. Dolayısıyla bu durumun farkında olan Cumhurbaşkanı Macron teknokrat bir hükümet kurulması için sürpriz bir ismi öne sürebilir. Bana şimdilik düşük ihtimal olarak görünse de Yeni Halk Cephesi bileşenleri ile bir uzlaşı sağlanarak hem Macron’un ittifak unsurlarından hem de sol cenahtan isimlerle bir kabine kurulabilir. Diğer taraftan, Yeşiller Partisi’nin genç kadın lideri Marine Tondelier’e, Yeni Halk Cephesi bileşenlerinin Melenchon‘a nispetle daha sıcak baktığı da bir gerçek. Fransız kamuoyunda şu sıralar konuşulan bir diğer isim ise tecrübeli sendikacı ve işçi Laurent Berger. Bu ismin öne çıkması da sürpriz olmaz. Zira Laurent Berger’in Ulusal Birlik Partisi lideri Marine Le Pen’e karşı net bir duruşu ve kararlılığı söz konusu.

Seçimin ertesi günü Yeşiller Partisi lideri Marine Tondelier yaptığı açıklamada “İnsanlar bundan sonra ne olacağını öğrenmek için sabırsızlanıyor. Onlara söyleyeceğim şey bunun biraz zaman alacağı. Ulusal Meclis yapısı daha önce görülmemiş bir şekilde. Bunun basit, kolay ya da rahat olacağı yalanını söyleyemem” ifadelerini kullanmıştı. Açıkçası bu tarz bir beyanatın, politika ringindeyken, gardını erkenden indirmek olduğunu düşünüyorum. Geçen günlerde, sol ittifakın bir diğer bileşeni olan Sosyalist Parti’nin lideri Olivier Faure ise ‘ittifakın başbakan adayını bu hafta içinde ya konsensüs ya da oylama yoluyla’ belirleyeceğini söylemişti. Halen bir aday açıklaması yapılmadı ve zaman Yeni Halk Cephesi’nin aleyhine işliyor. Yine de en kötü ihtimalle, Yeni Halk Cephesi bileşenlerinin bir azınlık hükümeti kurabileceğini ve bunun parlamentodan güvenoyu alabilme ihtimalini de yabana atmamak gerekiyor.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU