Jeopolitik ve stratejik risklerle dolu dönemde Türkiye ile Mısır normalleşmesinin gerekliliği

Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Türkiye'nin kuzeyinde Karadeniz'den Kırım ve Ukrayna ile güneyinde Akdeniz'de Mısır ve Gazze, Türkiye'ye benzer mesafede bulunuyorlar.

Maalesef devam etmekte olan Gazze ve Ukrayna'daki Savaşlara ilaveten Kızıldeniz'de Yemen açıklarındaki olaylar sebebiyle dünya gemi ticaretinin en önemli geçiş noktalarından birinde önemli aksaklıklar ve trafik azalması yaşanıyor.  

Gemi ticaretinin sekteye uğramasıyla sigorta ve taşıma ücretleri olumsuz etkiledi ve küresel tedarik zinciri aksatıyor.

Bu durum karşısında çeşitli alternatif rotalar geliştirilirken, bölgede istikrar sağlanabilmesi bakımından, Türkiye'nin Orta Koridor ve Irak üzerinden Kalkınma Yolu projeleri gibi alternatif rota seçenekleri öne çıkıyor.

Bütün bunlara ilaveten, Doğu Akdeniz'de istikrar sağlanması ve Gazze'ye yardım ulaştırılması bakımından da Türkiye ile Mısır'ın işbirliklerini artırmaları daha da önemli hale geldi.

Bu yazıda, Türkiye-Mısır ilişkilerinin ivme kazanması için hem ortamın daha elverişli olduğu hem de bölgesel ve küresel istikrar açısından iki ülkenin işbirliğinde bulunmalarının fayda ve gerekliliği hususu incelendi.

Mısır'ın hem Afrika ile Asya arasında hem Akdeniz ile Kızıldeniz (Dolayısıyla Hint Okyanusu) arsında stratejik konumu tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi olmasına ve Nil Nehri dolayısıyla da önemli medeniyetlere ev sahipliği yapmasına sebep oldu.  

Günümüzde Mısır'ın jeopolitik konumu, Afrika ile Asya arasında geçiş noktası olma özelliğinin yanı sıra, Akdeniz'den Kızıldeniz'e, oradan da Hint okyanusuna açılan Süveyş Kanalı'ndan dolayı kritik bir stratejik geçiş noktası.

Bundan dolayı hem Çin, Japonya ve Asya-Pasifik bölgesi için, hem de Avrupa için kritik bir öneme sahip.

Dolayısıyla, hâlihazırda zaten Türk dış politikasının önemli bir unsuru olan ekonomik ilişkiler ve ticaret açısından da Mısır ile ilişkilerin iyi yönde ilerlemesi önemli.

Jeopolitik konumunun yanı sıra, 100 milyon üzerindeki nüfusu ve dolayısıyla da ekonomik büyüklük sebebiyle de Mısır en önemli Arap, İslam ve Afrika devletlerinden biri.

Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) Ortadoğu Analiz dergisinde yer alan "Mübarek Öncesi Mısır: Jeopolitik Konum, İç ve Dış Politika" başlıklı makalemde Mısır'ın tarihsel jeopolitik ve stratejik konumu hakkında bilgi bulabilirsiniz. 1

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mısır'ın mevcut yönetiminin iktidara gelmesinden bu yana Türkiye ile bazı ideolojik fikir ayrılıkları yaşandı, ancak zamanla, her iki ülkenin de daha pragmatik, rasyonel ve karşılıklı ortak çıkarlarını gözetir şekilde davranarak yeniden siyasi olarak yakınlaşmaları mümkün oldu.

Bu bağlamda 2022 Katar'daki Dünya Kupası finalleri vesilesiyle iki ülkenin devlet başkanlarının baş başa görüşmeleri bir dönüm noktasıydı.

Bu yakınlaşmanın faydalarından belki ilk akla gelen Gazze'de yaşanan mevcut insanlık trajedisine karşı Mısır'ın Refah Sınır Kapısı'nın en önemli yardım kanalı olmasından dolayı iki ülkenin iletişimi ve koordinasyonu arttı.

Bölgede iki önemli ülkenin Gazze ve Filistin'de olası bir garantörlük sürecinde de beraber hareket edebilecekleri şaşırtıcı olmamalı. 

Ayrıca, Doğu Akdeniz bağlamında da Türkiye son 10 yıldır bölgedeki Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır'ın önderliğindeki doğalgaz arama, çıkartma ve taşıma faaliyetlerinin ve bu amaçla oluşturulan Doğu Akdeniz Gaz Forumun (East Med Gas Forum) dışında kaldı.

Bu bağlamda, Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridi olan ülkenin bu oluşumun dışında bırakılması, dönemin gergin Türkiye-Yunanistan, Türkiye-İsrail ve Türkiye-Mısır ilişkilerinin bir yansıması oldu.

Türkiye'nin yok sayıldığı bir East-Med Doğalgaz Boru Hattı Projesi dahi gündeme alındı, kıta sahanlıkları da Türkiye göz ardı edilerek maksimalist bir şekilde önderildi.

Buna karşı hamle olarak da Türkiye de hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'yle (KKTC) hem de Libya'yla kendi kıta sahanlığı anlaşmalarını öne sürdü.

Hatta bu Türkiye'nin savunduğu haritalara göre Mısır'ın kıta sahanlığı (aşağıdaki haritada görüleceği gibi), Yunanistan-Mısır anlaşmasına kıyasla daha da genişliyor. 
 

1-.jpg
Doğu Akdeniz Kıta Sahanlığı; Münhasır Ekonomik Alanlar (EEZ – Exclusive Economic Zones) / Görsel: Haber 7

 

Uzun dönemde Doğu Akdeniz'de istikrarın sağlanması, Türkiye'nin göz ardı edildiği maksimalist haritalardan ziyade yapıcı işbirliğinin ön planda tutulmasıyla mümkün olabilir.

Doğu Akdeniz ülkelerinin, ilişkilerini düzelterek bölgede istikrar ve barış ortamını hâkim kılacak sorumlu politikalarla hareket etmeleri gerekir.

Kaynak milliyetçiliğinden ziyade hem bölgesel siyasi istikrar hem de ekonomik gelişim için işbirliklerin geliştirilmesi daha faydalı olacaktır (Bu durum Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-Mısır ilişkileri bakımından da zıtlaşmalardan ziyade karşılıklı olumlu atmosfer çerçevesinde işbirliğinin ön planda tutulduğu politikalarla mümkün olabilecektir).

Çünkü kaynakları elde etseler dahi, bilhassa Türkiye ve Mısır gibi ülkelerin hem Avrupa hem de Körfez Arap ülkelerinden daha fazla yatırımları cezbedebilen bölgesel lojistik ve ticaret üsleri olma potansiyelleri uzun dönemdeki kalkınma olanaklarına ciddi katkıda bulunur.

Fosil yakıtlar yerine yeni teknoloji ve yakıtların geliştiği bir gelecekte dahi ticaret merkezi ve lojistik üs olma özelliği dünya ticareti ve ayrıca çeşitli ürünlerin üretilip dağıtımı bakımından önemli olmaya devam etmeleri anlamına gelecektir. 

Lojistik üs demişken, Türkiye üzerinden hem liman hem de demir yolu projelerine önem verildiği, Irak üzerinden "Kuru Kanal" potansiyeli olan "Kalkınma Yolu" projesi de Süveyş Kanalı'ndan geçen deniz yolu taşımacılığının sekteye uğraması durumunda alternatif olma potansiyeline sahip. 2

Irak üzerindeki "Kalkınma Yolu" projesinin yanı sıra, Orta Koridor bağlamında da demir yolu, lojistik ürün sevkiyatının yapılabilmesi adına önemli bir önceliktir.

Ancak karasal taşımacılık mevcut durumda deniz yolu ve gemi taşımacılığı kadar ucuz ve hızlı olmadığından uzun yıllar boyunca yatırımlar gerekecektir.

Irak üzerinden "Kalkınma Yolu" ve ayrıca Azerbaycan üzerinden "Orta Koridor" rotasının hayata geçirilebilmesi bakımından, demiryolu ve yenilenebilir enerjiden üretilen elektriğin nakil hatlarıyla ve su altı kabloları ile iletilmesi gibi projeler için önemli yatırımlar gerekli.

Bu yatırımları Türkiye, Mısır üzerinden geçen Süveyş Kanalı'na sadece bir alternatif olarak değil fırsat olarak görmeli, zira bu fırsatları Mısır'la beraber değerlendirerek farklı yatırımcıları da çekebilmesi mümkün olabilir.

Türkiye için de Süveyş Kanalı'nın kullanılabilir olması, Somali ve Sudan gibi Türkiye'nin önemli bağlantıları olan Doğu Afrika ülkeleri ve limanlarına erişim bakımından da stratejik açıdan önemli. 

Türkiye ve Mısır arası gemi ticaret, depolama, lojistik üslerin geliştirilmesi gibi spesifik projelerle daha düne kadar her iki ülkeyi "by-pass" eden IMEC koridoru (India-Middle East-Europe Corridor) yerine birbirleriyle yedekli çalışacak "Kızıldeniz Rotası", "Türkiye-Irak Arap Kalkınma Yolu" ile "Orta Koridor" tedarik zinciri hatlarının birbirleriyle entegre olmaları önem arz ediyor.

Böylece hatlardan birinde aksilik yaşanması durumunda yedek ve kesintisiz olarak diğer seçenekler üzerinden devam edilecektir.

Irak üzerindeki "Kalkınma Yolu"na benzer demir yolları ve kara yollarının yapımı, lojistik taşımacılığa yönelik özellikli projelerin hayata geçirilmesini kolaylaştırır.

Çeşitli koridor ve enerji nakil projeleri birbirlerine alternatif oldukları kadar tamamlayıcılar çünkü seçenekleri ve genel bölgeye olan ilgiyi artırırlar.

Ayrıca, Türkiye'ye coğrafi olarak en yakın Afrika ülkelerinin başında gelir ve Afrika'ya açılan kapısı.

İlaveten, Türkiye ve Mısır'ın, bilhassa tekstil alanında son yıllarda artan işbirlikleri mevcut.

Hatta birçok Türk tekstil firması üretimlerinin önemli bölümünü Mısır'a kaydırıyorlar.

Buna karşın Türkiye'nin hem Avrupa Birliği (AB)'yle bir gümrük birliği anlaşmasının bulunması hem de önemli markalarının ve teknolojik üretiminin bulunması (Bilhassa Savunma Sanayi'de üretilen İHA, SİHA ve Otomotiv ile Havacılık Sanayi gibi) da Türkiye–Mısır işbirliğinin önünü açacaktır. 
 

2-.jpg
Fotoğraf: AA

 

Sonuç olarak, geçmişte, son 10 yılda siyasi ilişkiler gergin olmasına karşın, bilhassa özel sektörün ikili ilişkileri geliştirmeye devam etmesi, ilişkilerin zamanla rayına oturmasında önemli bir faktör haline geldi.

Ayrıca Mısır, 2024 itibarıyla OECD dışı gelişen ekonomiler gurubu olan BRICS+ ülkesi oldu.

Ayrıca Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi birçok önemli uluslararası kuruluştaki rolünden ötürü de Mısır'la ilişkilerin yeniden rayına oturması her iki ülke için ve özel sektör işbirlikleri bakımından fırsatlar doğuracaktır.

İki ülkenin de destekleyecekleri çeşitli altyapı, lojistik ve taşımacılık projelerinin itici gücü ile eşgüdümlü hareket edilmesi sayesinde sadece bölge için değil, küresel tedarik zincirleri ve ticaret rotalarında alternatif yaratılmasıyla çok uluslu konsorsiyumları cezbedebilirler.

Halen, "Orta Koridor" rotası üzerindeki çeşitli projelerin gerçekleşmesindeki önemli zorluklardan biri olan Hazar Su Kütlesi'nin (yaygın adıyla Hazar Denizi'nin) geliştirilmesi için zaman gerekli ve geliştirilmesinde Türk firmaların Mısır'da ve Mısırlı firmaların da Türkiye'deki konsorsiyumlarda yer almaları acil durumlarda karşılıklı alternatifleri çeşitlendirecektir.

2021 yılında Ever Given gemisinin karaya oturması sonucu kanalın bir bölümünü tıkaması sonucu yaşanan aksaklıklarda görüldüğü üzere, basit bir kaza veya afet sonucu da Süveyş Kanalı'nın tıkanması durumda alternatif rotaların oluşturulması sadece bölgesel değil küresel ekonomi için de elzem.

Bu durum sadece Mısır'ı değil, bütün küresel taşımacılık sektörünü olumsuz etkiledi.

Çokuluslu firmaların yer aldığı "Konsorsiyumlar" ile stratejik yatırımların yapılmasıyla "Orta Koridor"da stratejik projelerin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) veya İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi çok uluslu kuruluşlar tarafından geliştirilmesi, açılan ihalelere iyi tekliflerin gelmesi ve dolayısıyla projelerin hayata geçirilmesi bakımından gerekli.

Mısır ile bu projelerin rekabet halinde değil, eşgüdüm halinde geliştirilmesi bu alanda çeşitlendirme isteyen kuruluşlar tarafından da olumlu karşılanır.

Çok uluslu firmalar, alternatif çeşitlendirmelerle riski bölerek küresel ekonomi ve tedarik zincirine katkıda bulunabilirler.

Türkiye'nin bir enerji merkezi ve küresel ticarette merkez ülke olabilmesinin ötesinde, küresel tedarik zincirlerinde de önemli bir lojistik merkez konumunu pekiştirmesi bakımından Mısır ile genel anlamda iyi ilişkiler geliştirmesi, Türkiye'nin stratejik hedeflerine ulaşmasında engel değil kolaylık sağlayacaktır. 

 

 

Kaynaklar:

1.  https://www.orsam.org.tr/d_hbanaliz/7ali_37.pdf (Ali Oğuz DİRİÖZ (2012). “Mübarek Öncesi Mısır: Jeopolitik Konum, İç ve Dış Politika.” Ortadoğu Analiz, 4(37), 83-88 
2.  Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu Demir Yolu'nun önemine değinmiştir. 8 Şubat 2024, https://www.uab.gov.tr/haberler/orta-koridor-guclenecek 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU