Geçenlerde Arda Turan tribünlere küfretmişti, takip edenleriniz olmuştur.
Fatih Terim ve talebeleri başta olmak üzere bir kısım paralı insanı daha fazla para vaadiyle kandıran Seçil Erzan'ı da öylece bir daha hatırlamıştık.
Türkiye ne acayip yer, değil mi?
Ne oldu Seçil Erzan'a?
Galatasaray camiasından götürdüğü milyon dolarlara ne oldu daha önemlisi?
Söyleyeyim;
Saray'ın devreye girdiği ve zarar görenlerin paralarının tazmin edildiği iddiaları havada uçuşuyor.
Eğer öyleyse, milyonlarca dolar nereden tazmin edilmiş olabilir?
Devlet el altından vermişse, senin benim param.
Denizbank daha fazla rezalet olmasın diye devletle uzlaşıp ödemişse, muhtemelen vergiden düşüyordur, yine senin benim param...
Bu işten milyon dolarlar kazandığı tahmin edilen Fatih Terim?
Yunanistan'a musallat edildi, orada takılıyor...
Ya, hakikaten, bu iş bir tek Seçil Erzan'a patladı gitti.
Tabii bir de bize...
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Camiaya bak!
Neydi? Mektebi Sultani miydi?
O saygın lisenin hakkını yemeyelim de gerisi tam cümbüş!..
Hayır, bir de AKP'nin İstanbul Belediye Başkan Adayı Murat Kurum koskoca kulübün 70 küsur yaşındaki başkanının yanağından makas aldı ya!
Ne ayıp...
Aslına bakarsanız, artık Türkiye'de futbol gündemini takip etmek, bana kalırsa çok saçma bir uğraş.
Ayak üstü dolandırılıyoruz gibi oluyor.
Değerli yurttaşlar, dolandırılıyoruz, evet.
Türkiye'de futbol kulüplerinin silinen vergi borçlarını ben takip edemez oldum.
Milyarlarca liradan bahsediyoruz.
Emeklisine açlık sınırının yarısı kadar maaş veren, daha fazla para vermenin bütçe dengelerini bozacağını söyleyen Tayyip Erdoğan, malumunuz, holdinglerin vergi borçlarını siliyor.
Milyarlarca lira...
Holdingler gibi, yine holding patronlarının yönettiği futbol kulüplerinin de borçları siliniyor.
Emekliler pazardan ancak çürük meyve sebze toplayıp beslenmeye çalışırken, milyonlarca dolarlık, avroluk transferler yapan kulüpler halkın üzerine daha büyük yük bırakıyor.
Bir de sahte bir horoz dövüşü içindeler:
Yok haksız penaltı verilmiş, yok hakemler yanlı düdük çalmış, yok hangisinde daha fazla FETÖ'cü varmış, yok o şikeciymiş, beriki şöyleymiş, böyleymiş...
Yahu, siz hep beraber tüm milletin cebinden para çalıyorsunuz; şanınız, şöhretiniz, devletten alınacak ihaleleriniz, bitireceğiniz işleriniz için milletin futbola düşkünlüğünü kullanıyorsunuz...
Üzerine kalkıp bir de hamaset yapıyorsunuz!
Siz bir avuç ne idüğü belirsiz tip, bizim sırtımızda yüksünüz.
Evet, sürekli borçları devlet tarafından sıfırlanan kulüpler hâlâ utanmadan milyonlarca dolarlık, avroluk transferler yapıyor.
Sadece futbol takımları değil. Kulüpler işi abarttı.
Basket takımları da acayip. Basketbol müsabakalarında, ilk beşlerinde tek yerli oyuncu olmadan sahaya çıkan kulüplerimiz var.
Canlı yayın haklarında ayrı şaibe...
Acayip bir endüstri ama bu endüstri hep halktan götürüyor.
Hiçbir faydası yok...
Futbolmuş, spormuş bizim neyimize arkadaş?!.
Emeklisine insanca yaşayacak maaş veremeyen bir ülke, saçma sapan topçulara milyonlar saçan kulüplerinin borçlarını nasıl üstlenir?!.
Buna kim, ne hakla karar veriyor?
Futbol mu oynamak istiyorlar?
Futbol mu yönetmek istiyorlar?
Çöken ekonomiye faydalı olsunlar, yerli futbolcularla amatör ruhla oynasınlar.
Basket mi oynayacaksınız?
Ecnebiler olmadan çıkın oynayın da kaç topçu yetiştirdiniz meydana çıksın.
Evet, sporcu yetiştirmekten, daha doğrusu insanların, esas olarak da gençlerin spor yapabilmesinden söz ediyorum.
Hani "altyapı" diyorlar ya, ondan.
Şimdi belediyeleri kapmak için her türlü numarayı çeken AKP kentlerimizi öyle rezil yerler haline getirdi ki, çocuğunuzu alıp mahallede şut çalışabileceğiniz bir alana götüremiyorsunuz.
Yok öyle bir yer. Ne çayır var, ne çimen.
Basketbol sahası hiç yok.
Her köşede mafyozların çöktüğü otoparklar var.
Peki bu durumda spora ne oluyor?
Bastırıyor kulüpler parayı, yurtdışından büyük paralara ikinci, üçüncü sınıf topçular getiriyorlar.
Sadece kulüpler mi?
Devletimiz de çok yerli ve milli ya, parayla milli sporcu satın alıyor!
Afrika ülkelerinden, Küba'dan falan "ihtiyaç fazlası" sporcuları getirip bunlara vatandaşlık ve Orta Asya isimleri vererek "milli" yapıyoruz, ardından müsabakalara sokuyoruz.
Ve ayıptır söylemesi, bizim memlekete gelen sporcular ahlaksızlaşıyor, neredeyse hepsi doping işlerine giriyor.
Bir sürüsü dopingden ceza yedi. Böylece ortama uyum sağlıyorlar ve tabiri caizse tam "yerli ve milli" oluyorlar!
Mustafa Kemal Atatürk, zamanında, "Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim" demiş ya, itiraf edeyim, gülerdim bu lafa ben.
Bu yaşta konuyu yeni yeni anlamaya başladım.
Ahlak her işte çok önemli. Sporda daha bir öyle sanki.
Bizim memlekete sporcu olarak getiriyorlar, o sporcudan ahlaksız dopingciler üretiyorlar.
Acayip bir mekanizma...
Açık konuşalım:
Bizim memleketin sporu artık tamamen ahlaksızlık üzerine bina ediliyor.
Bak, memleketin gelmiş geçmiş en iyi topçularından sayılan, şimdi de antrenör niyetine takım emanet edilen Arda Turan, Fatih Terim'in talebesi, tribünlere ana avrat küfrediyor.
Böyle kaç nesil yetişti bunların elinde.
Ama keşke sadece iş bu ahlak sıkıntısıyla sınırlı olsa...
Ülkenin ekonomik durumuyla orantısız, çok çok büyük paralar dönen bir sektör haline geldi "spor" ve bu sektöre çökmüş bir topluluk var, oradan nemalanıyorlar.
Sahadan ekranlara ve tabii bahis ve kara para işlerine kadar böyle.
Gökçek familyasının televizyonunda pornocu muhabbeti yapıp para kazanan sözde yorumculardan tutun, sahibinin sesi sözde "tribün liderleri"ne, bahisçilere, kara paracılara, kirli komisyonculara kadar leş gibi bir topluluktan söz ediyorum.
Sadece Tuzlaspor'a dokunsanız tüm bir camia altında kalıyor. O kadar acayip ilişkiler...
Spor dallarının, özellikle de futbolun endüstri haline gelmesiyle birlikte bozulmaya başlayan koca koca camialar, AKP döneminde tamamen kuralsızlığın, avantanın, dalaverenin yerleştiği lağım çukurlarına döndü.
Ülkenin bir yerinden hukuku ve adaleti kaldırırsanız her yeri lağım çukuruna döner.
Başta futbol olmak üzere kulüpler böyle.
Zira kolay paranın olduğu yerler bütün sineklerin ilk toplandığı yerlerdir.
Tabii siyasilerin ve bürokratların bu işlerden de komisyonlarını aldığına hiç şüphem yok.
Maalesef böyle işte...
Eskiden futbolu, basketbolu takip etmek gibi bir keyfimiz vardı; şimdi ayda yılda bir, çocukların gönlü olsun diye maçlara gittiğimiz, yabancılaştığımız bir şeye dönüştü bu da...
Ellerini değdirdikleri her şey mi mundar olur?!.
Vallahi bizim memleketin tepesine çöreklenmiş, elini değdirdiği her şeyi mundar eden böyle bir topluluk var işte...
Bu da bizim kaderimizmiş...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish