40'lı yaşlarımda sosyal medya bağımlısıydım: İşte bıraktığımda olanlar

Tüm boş zamanımı telefonuma yapışık halde geçirirken, gerçek hayatın sunduğu sayısız şeyi kaçırdığımı fark ettim. Bu yüzden bir anı daha kaçırmadığımdan emin olmak için adımlar attım

Telefonuma bağlı olmadığım zamanlarda ne kadar daha fazla var olduğumu biliyorum (Unsplash)

Ben 42 yaşında bir kadınım ve sosyal medya bağımlısıyım.

Bunu yazmak çok utanç verici ama doğru. Sosyal medya bağımlılığı pek çok kişinin yaşadığı bir gerçek ve çocukların çevrimiçi zararlardan korunmasını sağlamak için okulda telefon kullanmalarının yasaklanması çağrılarının yapıldığı şu günlerde sıcak bir tartışma konusu haline geldi. Fakat sosyal medya kullanımını kontrol altında tutması gerekenler sadece çocuklar değil; yetişkin bir kadın olarak benim bile TikTok ve Instagram'ın baştan çıkarıcı şarkısına karşı bağışıklığım yoktu ve bu, zihin sağlığım üzerinde çok olumsuz bir etki yarattı.

31 Aralık'ta duvara tosladım. Başkalarının yılın öne çıkan anlarını paylaştığı hikaye ve reel'lar arasında gezinirken kendimi bir sarmalın içinde hissediyordum. İşlerinde "patronluk taslıyor", evlerinde "dengeyi buluyor" ve tamamen ve sapına kadar "hayatlarını en iyi seviyede yaşıyorlardı". Göğsümde sıkışma ve boğazımda safra varmış gibi hissediyordum.

Eğer mükemmel bir şekilde düzenlenmiş bir yaşam kesiti daha görürsem gerçekten de kusacağımı düşündüm. Olduğum yerden çok uzakta hissediyordum ve artık onlara bakarak kendime hiç iyilik yapmıyordum, bu yüzden yapacağımı hiç düşünmediğim bir şey yaptım: Instagram'ı sildim. Bir ay boyunca denemeye karar verdim ki bu imkansız görünüyordu ama şu an itibarıyla hâlâ tekrar yüklemedim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Oğlumun doğumundan kısa bir süre sonra başlamıştı. Gecenin bir yarısı onu emzirirken uzun saatler boyunca ebeveynlik hesaplarında takıntılı bir şekilde gezinmeye başladım. Oğlumun doğumundan sonra kendimi çok izole ve yalnız hissediyordum ve dijital evrene ulaşma dürtüsü o kadar güçlüydü ki bunun bana yardımcı olacağını düşündüm.

Instagram'ı her zaman iş için kullanmıştım ve onunla epey sağlıklı bir ilişkim vardı. İçine dalabiliyor ama gerçek hayat olmadığını bilmenin verdiği güvenle mutlu bir şekilde çıkabiliyordum. Ama küresel pandemiyi hamileyken yaşamak ve ardından o dönemde yeni bir bebek sahibi olmak işleri sağlıksız bir noktaya getirdi.

Ebeveynlikle ilgili ne varsa araştırmaya başladım: İşleri doğru mu yapıyorum? Nasıl daha iyi olabilirim? Nasıl tekrar forma girebilirim? Kariyerimi nasıl tekrar rayına oturtabilirim? Yavaş ama istikrarlı bir şekilde içeri sızarak üzerime karabasan gibi çöken doğum sonrası anksiyete ve depresyonu nasıl kontrol altına alabilirim?

Ekranı kaydırdıkça daha da kötüleşti.

Meğer benim durumumdaki tek kişi ben değilmişim ve sosyal medya kullanımıyla ilişkili bu keskin anksiyete duyguları sandığımdan daha yaygınmış. Sosyal medyanın ergenler ve genç yetişkinler üzerindeki etkilerine dair yaygın çalışmalar var; peki ya olgun yetişkinler?

Harvard Üniversitesi'nden Dr. Roy Perlis'in 2021'de yaptığı araştırma (Jama Open Network'te yayımlandı) orta yaşlı yetişkinlerin de TikTok ve Instagram gibi sosyal medya uygulamalarından kaynaklanan üzüntü, anksiyete ve depresyon duygularına duyarlı olduğunu gösteriyor. Amerikan Psikoloji Derneği Baş Bilim Sorumlusu Mitch Prinstein, bu araştırmaya "Sosyal medya, sosyal etkileşim ihtiyacını çok yapay ve yetersiz bir şeyle gasp ediyor... [Bu], sosyal etkileşimin boş kalorisi" diyerek yanıt vermişti.

Tam da böyle hissettiriyor. Sabahın erken saatlerinde uygulamalar arasında gezindikten sonra kaygılı bir enkaz haline geliyor, fiyasko olduğuma ve bir daha hiçbir şey başaramayacağıma ikna oluyordum.

Kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri hazırlarken ya da oğlum uyurken Instagram'a dalıp çıkarak günde düzenli iki saate kadar vakit geçirebiliyordum ve sonra yatmadan önce en az bir saatimi, bana sadece daha kötü hissettiren "pozitif" hesaplarda kendimi kaybederek geçiriyordum.
 


İşler çığrından çıkmaya başlamıştı. Geçenlerde pırıl pırıl bir kış sabahında oğlumla dışarıdayken o bebek arabasında mutlu mutlu gevezelik ediyor ben de telefonumda geziniyordum; dünyama daha bağlı hissetmenin yollarını ararken bir kez daha solucan deliğine düşmüştüm. "Dışarı çıkıp doğada olmak" ve "sevdiklerimizle vakit geçirmek"le ilgili tavsiyeleri okurken başımı kaldırıp doğru düzgün bakmıyordum bile; ta ki oğlum "Anneciğim, telefonu cebine koy" diyerek dikkatimi dağıtana kadar.

Ne yapıyordum ben? Yaşadığımız kasabanın sahilinde yürüyor, oğlumla zar zor bağlantı kuruyor ve gözlerimin önünde gerçekleşen muhteşem kış gündoğumunu kaçırıyordum.

Peki sildiğimde ne oldu? İlk başta bir panik dalgası ya da havalı çocukların tabiriyle FOMO (günceli kaçırma korkusu / fear of missing out) yaşadım. Ya en son şarap trendini bilmezsem? Ya da yürümeye yeni başlayan çocuğumun yemek seçme sorununun çözümünü? Ya da üç yıl boyunca kendimi tamamen oğluma verdikten sonra biriken göbek yağlarını nasıl eriteceğimi?

Kısa bir an yakalayınca (örneğin süpermarket kuyruğunda beklerken ya da oğlum bir aktiviteye kendini kaptırmışken) telefona bakma refleksi şoke ediciydi. Telefonum yanımda olmadığında seğirdiğimi hissedebiliyordum ama değişmek zorundaydım. Evdeyken telefonumu başka bir odada bırakmaya karar verdim ve onu yatağımın başucundan men ettim (meğer etrafta koşuşturan küçük bir çocuk varken alarma ihtiyacınız olmuyormuş).

Ve sonra harika bir şey oldu; iyi duygular geldi ve özgürleştirici bir rahatlama ve hafiflik hissetmeye başladım.

Sürekli başkalarının hayatına mercek tutarak yaşamamamız gerekiyor; özellikle de bu hayat bütünüyle gerçek değilse. Yarattığı karşılaştırma kültürü, kendi profesyonel alanımda tamamen felç olmuş gibi hissetmeme neden oldu. Instagram'dan çıkar çıkmaz kendime olan güvenimin arttığını ve zihnimin, yeterince iyi olmadığım paniğine kapılmadan fikirler üretmeye başladığını hissettim. Kendi yargı ve sezgilerim başkaları tarafından gölgelenmişti ve anneliğin ilk yıllarından sıyrılmaya çalışırken bu boğucu oluyor.

Gerçek şu ki iş için sosyal medyayı kullanmam gerekiyor ama kullanımımı sınırlandırarak ve sürekli ekranı kaydırmayarak buna saplantıyla değil dengeyle yaklaşabileceğimi hissediyorum. Telefonuma bağlı olmadığım zamanlarda ne kadar daha fazla var olduğumu biliyorum. Ailemle birlikte uzakta olduğumda ve hafta sonları da Instagram'ı düzenli olarak sileceğim. Kullanıma çok katı sınırlar koyacağım.

Anne, meslek sahibi, arkadaş, evlat, partner olarak istediğim tek "görünüm" kendi görünümüm; iyi niyetli olsalar bile başkalarının yaptıkları ya da söyledikleri tarafından engellenmek değil. Algoritmaya göre "hayatımı en iyi seviyede" yaşamıyor olabilirim ama kesinlikle kendi hayatımı yaşıyorum. Evet, dağınık ve kaotik olabilir ama aynı zamanda tatmin edici, güzel ve büyük umut ve olasılıklarla dolu.

Rosamund Hall (DipWSET) şarap danışmanı, tüccar ve yazardır



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Büşra Ağaç

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU