Kendisinden önceki pek çok prestij dizisinde olduğu gibi The Crown'ın son sezonu da geçmiş sezonlara kıyasla biraz sönük kaldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Büyük bir patlamayla sona ermek yerine, 1997'yle 2005 arasında meydana gelen pek çok tarihi olayı geçiştirmekle kalmadı (11 Eylül ve Irak savaşı iki saniyelik bir değinmeden fazlasını kesinlikle hak etmiyor muydu?); aynı zamanda (ironik bir şekilde) Britanya monarşisine yönelttiği temel sorunun da kurbanı oldu: Hâlâ güncelliğini koruyor mu?
Popülerliğini ve modasını korumak isteyen dizi bu kez Wills ve Kate'in St. Andrews'da tanışmalarına odaklandı ancak final sezonunun ikinci kısmında William'ı ana karakter haline getiren dizi, Şapşal Prens'e indirgenen Harry'yi tamamen göz ardı etti.
1. Oyuncu seçimi tamamen yanlıştı
Aktör Luther Ford, Tudum'a verdiği röportajda, Harry'ye hiç benzemediği için rolü alacağını annesinin düşünmediğini bizzat ifade etti. Ve annesi haklıydı. Parlak kızıl saçların ötesinde, ikisi arasında gerçekten hiçbir fiziksel benzerlik yok.
Aslında bir izleyici olarak bu durum epey sarsıcı, zira dizi normalde oyuncu seçiminde son derece başarılı. Sadece "The Ritz" adlı 8. bölümde genç Kraliçe Elizabeth'i canlandıran ve Claire Foy'a Claire Foy'dan daha çok benzeyen oyuncuya bakmak yeterli.
Ama mesele sadece dış görünüş değil; Ford'un canlandırdığı Harry, sürekli somurtan ve çatık kaşlı, sinsi ve öfkeli bir genç. Karakterinde derinlik eksikliği var ve bu da hikaye eksikliğiyle daha da artıyor. Ne zaman ekranda görünse, tehditkar sözler sarf edip birkaç kaba şaka yapıyor, sonra da tekrar karanlık bir köşeye kaçıyor.
Harry'nin bu dönemdeki çalkantıları William aracılığıyla ikinci ağızdan anlatılmakla kalmıyor, Britanya halkının o dönemde ona hayran olduğu gerçeği de sadece Bertie Carvel'in canlandırdığı Tony Blair tarafından dile getiriliyor. Bu en hafif tabirle kötülük.
2. Onun da o sırada kız arkadaşı vardı
Altıncı sezondaki epey bariz bir başka eksiklik de Harry'nin 2004'ün ilk aylarında çıkmaya başladığı ve yıllardır birlikte olduğu kız arkadaşı Chelsy Davy'nin yokluğu.
Bunun yerine Harry kıskanç, olgunlaşmamış bir kardeş olarak tasvir ediliyor, önce William'ı üniversiteye giderken prezervatifle donatıyor (tabii ki tüm ailenin önünde) sonra da ağabeyinin Kate'le olan yeni ilişkisine laf atıyor.
Dizi Chelsy'yi anlatının dışında bırakarak, Harry'yi kesinlikle hiçbir şeyi olmayan sevgisiz bir serseri gibi gösteriyor.
3. Annesinin ölümünü kabullenmekte o da zorlandı
Bu noktada "Willsmanya", takıntılı genç kızlardan gelen mektupların ötesine geçti ve tüm şovu ele geçirdi. Peter Morgan cesurca müstakbel kralımızı içeren bazı müstehcen sahnelere yer verdi (belki de şartları eşitlemeye çalışıyordu). Ne olursa olsun, bana tüm sezonun açık bir şekilde William yanlısı propagandaya dönüştüğünü hissettirdi.
Harry'nin bu sezonda sadece bir dipnot olduğu yeterince açık değilmiş gibi, Prenses Diana'nın ölümüyle ilgili Metropolitan Polisi'nin soruşturmasına katılımı tamamen atlanmış. Mohamed Fayed'in kraliyet ailesinin kazaya karıştığına dair çeşitli iddialarına Charles'ın sözlü cevaplar verdiğini gördük; bu sırada William da dinliyor ve yan odada bir kağıda soruşturmaya verdiği cevapları yazıyordu.
Dizi, Harry'nin çektiği sıkıntıları göstermeyerek onun yaşadıklarını siliyor ve izleyicileri William'ın tüm yükü tek başına taşıdığına inandırıyor. Gerçekte, Prens Harry annesinin ölümünü çevreleyen hikayeler ve komplo teorileriyle mücadele etti, bir zamanlar basından kaçınmak için ölümcül kazayı kurguladığına inandığı noktaya kadar. Ailesinin bununla başa çıkma biçimine ek olarak, bunun kendisi üzerindeki zihinsel etkisi hakkında sayısız kez konuştu.
4. Nazi kostümü fiyaskosu
Bir "yerliler ve sömürgeciler" partisinden daha duyarsız ve iğrenç olan tek şey, bir "yerliler ve sömürgeciler" partisinde gamalı haçlı kol bandı takmaktır. Ancak Harry 2005'te Olimpiyat sporcusu arkadaşı Richard Meade'in düzenlediği partiye katılırken gerçekten de bunu yapmıştı.
Şimdi, Netflix dizisinin bu hikayeyi dahil etmesi yanlış değildi. Sonuçta genç Harry'nin hayatında epey belirleyici bir andı. Ancak tüm sezon boyunca onunla ilgili başka bir şey görmediğimiz düşünüldüğünde, bu hikayenin araya sıkıştırılmış olduğu hissediliyor.
Dahası, kraliyet ailesi tarafından cezalandırılmaması. Genç prensi paylayan gazete manşetlerini görüyoruz ve Charles'ın Harry'yi pisliğini temizlemesi için domuz ahırına gönderdiğini duyuyoruz ancak bunun dışında, erkekler böyledir falan denerek basitçe gülüp geçilen tüm olay küçük bir muhakeme hatası olarak göz ardı ediliyor.
Bir noktada Prens Philip'in, Harry'nin ilk etapta kıyafeti aldığı Cotswolds'daki süslü kıyafet mağazasını aradığı duyuluyor, onları böyle bir kostüm kiraladıklarından dolayı kınamak için değil, kıyafetteki yanlışlıklar hakkında onlarla konuşmak için.
Bu durum Harry'nin açık hatasını ortadan kaldırmıyor ama Harry aynı zamanda Holokost'tan kurtulan bir kişiyi ve Londra'daki baş hahamı da ziyaret etti, ki bunların ikisi de dizide yer almadı.
5. Wills ve Kate onu "gaza getiriyor"
Tıpkı gerçek Sussex Dükü'nün Spare (Yedek) adlı anı kitabında olayı anlatması ve önceki aylarda Meghan'la birlikte 6 bölümlük Netflix belgeselinde bu konudan bahsetmesi gibi, The Crown da meşhur kostüm faciasını hafife alıyor ve suçu tahtın varisiyle artık eşi olan Kate'e yüklüyor gibi görünüyor.
Harry bu hareketi hayatının "en büyük hatalarından" biri olarak görse de kitapta "Willy ve Kate'i arayıp ne düşündüklerini sorduğunu" belirterek abisinin kendisini teşvik ettiğine de inanıyor. Kendisini Nazi üniforması giymeye yönlendirdiklerini iddia etmekle kalmıyor, aynı zamanda her ikisinin de bu karar karşısında "kahkaha attıklarını" iddia ediyor.
Bu durum dizide, Kate'in Harry'nin gamalı haçtan vazgeçmesi için yaptığı zayıf bir girişim ve William'ın verdiği yanıtla yansıtılıyor:
Ah, hadi ama. Bu kıyafeti giymesi onu Nazi yapmaz. Şaka da bu değil mi?
Ancak Prens Harry o sırada 20 yaşındaydı, doğruyla yanlışı ayırt edebilecek ve davranışlarının duyarsızlığının farkında olacak kadar büyüktü. Sorumluluğu üstlenmesinin ve kurgusal bir şekilde de olsa suçu başkasına atmaya çalışmaktan vazgeçmesinin zamanı geldi.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Çağatay Koparal
© The Independent