Katar, Mısır ve ABD'nin haftalardır süren yoğun diplomatik girişimleri neticesinde 24 Kasım sabahı itibarıyla Gazze'de 4 günlük insani ara verilmesi yönünde taraflar arasında mutabakata varıldı.
Aslında insani ara ve rehine/tutuklu değişimi için 23 Kasım tarihi verilmiş, ancak İsrail tarafı serbest bırakılacakların isimleri konusunda anlaşmazlık olduğu gerekçesiyle mutabakatın uygulanmasının cumadan önce olamayacağını açıklamıştı.
Cuma günü her iki taraf da sözünde durdu. Hamas 13 İsrailli rehineye ilaveten 11 Taylandlı ve 1 Filipinli rehineyi serbest bırakırken, İsrail de 39 Filistinli kadın ve çocuğu serbest bıraktı. Keza hafta sonu da rehine/tutuklu takası sürdü.
Tabii süreçte pürüzler çıkmadı değil. Cumartesi günü Kassam Tugayları, İsrail'in Gazze'nin kuzeyine mutabık kalınan miktarın çok altında insani yardım TIR'ı ulaştırdığını açıklayarak İsrail'in anlaşmanın şartlarına uymaması halinde elindeki rehineleri bırakmayacağını açıkladı.
Saatler süren müzakerelerin ardından ABD, Katar, Mısır ve Türkiye'nin de devreye girmesiyle sorun çözüldü.
Bugün (27 Kasım Pazartesi) insani aranın son günü. Şu ana kadar taraflar büyük ölçüde sözlerinde durdu.
Peki, bundan sonra ne olacak?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Netanyahu hükümeti savaşı sürdürmekte kararlı
İnsani aranın verileceği haberlerinin her iki tarafça doğrulanmasının akabinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu açıklama yaparak savaş halinde olduklarını ve 4 günün ardından yeniden Hamas'ı yok etme hedefleri doğrultusunda Gazze'ye yönelik operasyonlarını sürdüreceklerini açıkladı.
Benzer bir açıklama İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'dan geldi. Gallant hatta biraz daha sert bir üslupla Hamas'a yönelik mücadelelerinin süreceğini ve operasyonların en az iki ay daha şiddetli bir şekilde devam edeceğini belirtti.
VI. Netanhayu kabinesinin Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar ben-Gvir ise insani araya baştan karşı çıkarak bunun Hamas'ın taleplerine boyun eğmek olduğunu ifade ederek, insani aranın kalıcı bir ateşkese dönmesi ve operasyonların durdurulması halinde hükümetten çekilecekleri tehdidinde bulundu.
Peki, insani aranın verilmesi kararının alınmasında etkili olan iç ve dış baskılar Netanyahu'nun kalıcı bir ateşkese evet demesine yol açabilir mi?
Geçen haftaki makalemde gerçeklikten kopan Netanyahu'nun kendi kabinesinin bakanlarından, eski başbakanlardan ve toplumdan gelen uyarıları göz ardı ettiğini ve kendi siyasi geleceğini hem kendi halkı hem de barışın önüne koyduğunu yazmıştım.
Kendisini İsrail toplumunun koruyucusu olarak gördüğünü iddia eden Netanyahu İsrail toplumunda şok etkisi yaratan ve bir kırılma noktası teşkil eden 7 Ekim saldırılarının bir daha yaşanmaması için savaşı bir "zafer" elde edene kadar sürdürmek isteyecektir.
Tabii burada "zafer"den kasıttın ne olduğu önemlidir. İsrailli yetkililer amaçlarının Hamas'ı Gazze şeridinden silmek olduğunu açıklasalar da 8 Ekim günü İsrail İstihbarat Bakanlığı'nın Gazze'deki Filistinlilerin Sina'ya sürülmesini içeren bir önerisinin basına sızdırıldığı, uydu görüntülerinden Gazze'nin kuzeyinin neredeyse tamamen yerle bir edildiği düşünüldüğünde amacın ve "zaferin" Hamas'ın yok edilmesinin ötesinde Gazze'nin Filistinlilerden arındırılması olduğu tezi ön plana çıkıyor.
İzzettin el-Kassam Tugayları'nın Sözcüsü Ebu Ubeyde'nin rehine/tutuklu takasına ilişkin yaptığı açıklamada Batı Şeria ve tüm direniş cephelerinde çatışmaların tırmandırılması çağrısında bulunması ve süresi ne olursa olsun düşmanla mücadeleye devam edeceklerini, İsrail'in kayıplarının esas bundan sonra artacağını belirtmesi de Hamas tarafındaki beklentinin savaşın daha devam edeceği yönünde olduğu.
Uluslararası toplumdan yükselen sesler, hükümetlerde tutum değişikliğine henüz yol açmadı
Savaşın başından bu yana 100'ün üzerinde ülkede 5binden fazla Filistin yanlısı gösteri düzenlendi.
Artık Z kuşağı dahi Filistin meselesini biliyor ve Filistinlilere destek veriyor.
Ancak halklardan yükselen sese karar alıcılar şu ana kadar istenilen tepkiyi verebilmiş değil.
ABD'de Biden yönetimi, her ne kadar insani ara verilmesinde kendi rolünü öne çıkartmaya çalışsa da İsrail'in Hamas'ı yok etme hedefine destek vermeye devam etmektedir.
ABD Başkanı Joe Biden, Washington Post gazetesi için kaleme aldığı makalesinde yönetiminin bu çerçevedeki tutumunu bir kez daha net bir şekilde ortaya koydu.
İnsani aranın başladığı gün video yayınlayan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby'de Gazze'ye yönelik insani yardımın sürmesi yönünde adım atmaya devam edeceklerini belirtirken İsrail'in Hamas'ı yok etmesi için gereken tüm desteği vermeye devam edeceklerinin altını çizdi.
Dolayısıyla, şu noktada ABD'nin kalıcı bir ateşkese sıcak bakmadığı net bir şekilde anlaşılıyor.
AB üyesi ülkelerde çatlaklar yaşanmaya başladığı doğrudur. İspanya, Belçika, Fransa ve İrlanda'dan farklı açıklamalar gelmektedir.
AB'nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borell 24 Kasım günü yaptığı açıklamada insani arayı memnuniyetle karşıladığını ifadeyle, sürenin uzatılması gerektiğini vurgu yapsa da AB üyesi ülkeler kalıcı ateşkes konusunda bir uzlaşıya henüz varamadı.
Arap ve İslam ülkelerinin Kasım başında düzenledikleri Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı Ortak Zirvesi'nde alınan kararla oluşturdukları ve Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da aralarında bulunduğu 7 dışişleri bakanından müteşekkil Eylem Grubu geçen hafta temaslarına başladı.
Diplomatik girişimlerin sürdürülmesi elbette ki önemli ancak Arap ülkeleri arasında İsrail'e verilecek tepki ve Gazze'nin geleceği konusundaki fikir ayrılıkları somut tedbirlerin alınmasını mümkün kılmıyor.
Bu noktada, gözden kaçan bir hususa dikkat çekmek istiyorum. 24 Kasım günü rehine/tutuklu takasının yapılacağı esnada bölgede temaslarda bulunan ve bilahare Mısır'a geçen İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile Belçika Başbakanı Alexander De Croo Refah sınır kapısında ortak basın toplantısı düzenledi.
Böylesi kritik bir günde Filistin davasına İspanyol ve Belçikalı liderlerin sahip çıkması elbette önemliydi, ancak Arap ülkelerinden de bir ya da birkaç liderin orada bulunmaları yapılan çağrılara çarpan etkisi yaratacak ve uluslararası toplumun birlik içerisinde hareket ettiği mesajını verecekti.
Eğer son anda planlanmış bir etkinlik değilse, Arap veya Müslüman ülkelerin temsilcilerinin Refah'ta olmamaları büyük eksiklikti.
Gelinen noktada, farklı bloklarda İsrail'in durdurulması ve kalıcı ateşkes ilan edilmesi yönündeki süregelen irade eksikliği özellikle iç baskılar nedeniyle etrafındaki çember her geçen gün daralan Netanyahu'nun elini belirli ölçüde rahatlatan bir unsurdur.
Önümüzdeki seçenekler
Gazze'nin kuzeyinde sıkışıp kalan ve sayıları yüzbinleri bulan insanlar yeterli insani yardım ulaştırılamadığı için ölüme terk edilmiş durumda.
Gazze'nin güneyindeki Filistinlilerin akıbeti de belli değil. İsrail ordusu güneydeki Filistinlileri kıyı şeridine doğru itiyor.
Batı ve İsrail basınındaki beklentilerin aksine, Hamas'ın 4 günlük zaman zarfında sözünü tutmuş olması ve üçüncü ülke vatandaşı olan rehineleri serbest bırakması Netanyahu'nun Hamas'a yönelik suçlamalarını boşa çıkardı.
Bu nedenle, İsrail'in Gazze'ye yönelik daha da saldırgan bir tutum benimsemek için bahanesi kalmadı.
Fakat ilave rehinelerin serbest bırakılması karşılığında insani ara bir-iki gün daha uzatılabilecek olsa da sahada yıkım ve zulüm yapmanın dışında askeri olarak Hamas'ın yok edilmesine yönelik somut bir başarı elde edememiş olan İsrail, zaman aleyhine işlese de, beklendiği şekilde savaşa devam edecektir.
İsrail'in insani aradan önce yaptığı gibi "zafere" ulaşmak için el-Şifa hastanesi başta olmak üzere zorla boşalttığı hastaneleri yerle bir etmeyi sürdürmesi ve sivil hedeflere saldırmaktan ısrarla imtina etmemesi uluslararası toplumdan gelen tepkileri artıracaktır.
Dünya liderlerinin artık halklarından gelen çağrılara kulak vermelerinin zamanı gelmiştir. ABD başta olmak üzere ülkelerin yönetimlerinin başta kalıcı ateşkes, sonra da kalıcı barış için baskı yapmaları şart.
Aksi takdirde, Netanyahu iktidardan indirilmediği müddetçe, Gazze'den sadece Hamas'ın değil aynı zamanda tüm Filistinlilerin temizlenmesi için belirlediği anlaşılan hedefini gerçekleştirmek için katliamları sürdürecektir.
Bunun boş bir hedef olduğunun burada vurgulanması gerekir. Zira, Hamas sadece Gazze'den ibaret değildir.
Ayrıca Gazze'yi Filistinlilerden arındırmak da sadece Batı Şeria'da değil Ürdün başta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki Filistinlileri davalarına sahip çıkmak için harekete geçirecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish