Ermeni Diasporası, Filistin'i neden destekliyor?

Hüsamettin Aslan Independent Türkçe için yazdı

Görsel: X

Kudüs Ermenileri, Ermenistan dışındaki en eski Ermeni topluluklarından birini oluşturuyor.

Kudüs'ün Eski Şehri'nin Ermeni Mahallesi de dünyanın en "Ermeni" yerlerinden biri.

Kudüs'teki Ermeni varlığı, Ermenistan'ın Hıristiyanlığı bir din olarak kabul ettiği ve Ermeni rahiplerin Kudüs'e yerleştiği milattan sonra 4'üncü yüzyıla kadar uzanıyor.

Bu nedenle Kudüs Ermenileri, Ermenistan dışında yaşayan en eski diaspora topluluğu olarak kabul edilir.

İsrail ve Filistin'de 5 bin ile 6 bin arasında Ermeni'nin yaşadığı tahmin ediliyor.

1986'da Kudüs şehrinde bin 500 Ermeni'nin yaşadığı biliniyor.

İsrail'deki Ermenilerin ezici çoğunluğu Ermeni Ortodoks Hıristiyanlar, ancak az sayıda Ermeni Katolik ve Ermeni Evanjelik de var.

İsrail'in orta kesiminde 3 bin, Kudüs'te 2 bin, güney kesiminde 500, ülkenin çeşitli şehirlerinde 500 Ermeni yaşıyor.

Bu rakamların değişkenlik göstermesinin iki nedeni var:

Birincisi, Ermeniler vatandaş olmadıkları için statüleri belirsiz.

İkincisi, Latin Amerika başta olmak üzere, Ermeni Diasporası'nın organizasyonuyla birçok ülkeden gelen Ermeni torunlar, nüfuslarını yüksek göstermek ve hacı olabilmek için Kudüs'ü ziyaret ediyorlar.

Ermeni diasporası, Arjantin ve Uruguay başta olmak üzere, Brezilya, Şili, Meksika gibi Latin Amerika ülkelerinden birçok Ermeni torunu, Kudüs'e dini ve siyasi bir motivasyonun parçası olmaya çağırıyor.

Ermeni cemaati, Yahudi Mahallesi'nin "Ermeni nüfusu azalırken Eski Şehir'deki Yahudilerin sayısı artmaya devam ettikçe genişleyeceğinden" endişe duyuyor.

Çünkü İsrail'in Kudüs'ü Yahudileştirme projesi Ermeni Mahallesi'nin İsrail kontrolündeki Batı Kudüs ile Yahudi Mahallesi ve Ağlama Duvarı'ndaki kutsal yerler arasındaki ana erişim yollarının karşısındaki konumu, Ermeni mülklerini İsrail'in gözünde birinci sınıf bir gayrimenkul haline getirdi.

Bu bağlamda Ermeni diasporası, yıllardır Filistin davasına açıktan veya dolaylı destek veriyor.

Ancak Hamas'ın İslamcı kimliği, dönem dönem mesafeli durulmasına neden olsa da özellikle İsrail'in saldırıları karşısında Diaspora, tek vücut bir görüntü sergiliyor.


Ermeni Mahallesi, Kudüs'ün Eski Şehri'nin güneybatı köşesinde yer alıyor. Mahalleye Zion Kapısı ve Yafa Kapısı'ndan erişilebiliyor.

Uluslararası Barış ve İşbirliği Merkezi tarafından yayımlanan 2007 tarihli bir araştırmaya göre, mahalle 126 dönüm bir alanı kaplar ve Eski Şehir'in toplamının yüzde 14'üne karşılık geliyor.

Patrikhane, mahallenin fiili yöneticisi ve yaklaşık 2 bin Ermeni sakini için bir "mini refah devleti" pozisyonunda.

Ermeniler, kurumsal olarak Rum Ortodoks ve Katolik Hıristiyanlardan ayrı olmalarına rağmen, kendi mahallelerini Hıristiyan Mahallesi'nin bir parçası olarak görüyorlar.

Ancak Ermeni Mahallesi'nin Hıristiyan Mahallesi'nden ayrı olarak algılanmasının temel nedeni, Kudüs'teki Hıristiyanların çoğunluğunun aksine, Ermenilerin Arapça konuşması ve Filistinlilere benzeyen kültürel-insani davranışlar göstermesi.

Bu durum, İsrail'deki Yahudilerin, Ermeni din adamları ve mülklerine karşı olumsuz tavır takınmalarının ana nedenlerinden.

Diğer bir neden de Ermeni Apostolik Kilisesi'nin büyük inatçılığı.

3'üncü yüzyılda Kudüs'te zaten çok sayıda Ermeni hacı vardı.

Ermenistan, Kalkedon Konsili'ni (MS 451) tanımayı reddettikten sonra, Bizans İmparatorluğu ile bir çatışmaya girdi.

6'ncı yüzyılda Ermeni hacılar, Doğu Ortodoksluğu'na asimile olmayı reddettikleri için, Bizans İmparatorluğu tarafından Kudüs'ten kovuldu.

Haçlılar 1099'da Kudüs'ü fethettikten sonra, Ermeni Hıristiyanlar geri dönmeye başladı.

Memlükler Haçlılardan Kudüs'ü fethettikten sonra, Ermenilere Kudüs'teki mahallelerine dönmeleri ve yeni kiliseler ve binalar inşa etmeleri için resmi izin verildi.
 

 

Memlükler, bunu bir adım daha ileri götürdü ve resmi bir kararname çıkararak Ermeniler için en yüksek özgürlük seviyesine sahip bir statü vererek tüm vergilerden tamamen muaf tuttu. Böylece Ermeni mahallesi gelişti ve bugünkü halini aldı.

Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman da din özgürlüğünü garanti altına aldı ve Ermenilerin mahallelerini daha da genişletmelerine izin verdi.

Ermeniler, bölgede ve imparatorlukta da entelijansiyasının bir parçasıydı: 1833'te Ermeniler şehre ilk matbaayı kurdu.1855'te Kudüs'teki ilk fotoğraf atölyesi Ermeni mahallesinde kuruldu.
 

 

Altı Gün Savaşı'ndan sonra İsrail, eski şehirdeki, yani Ermeni mahallesindeki tüm kutsal yerlerin ve binaların yeniden inşasını finanse etti.

Tamamen Hıristiyan bir mahalle olmasına rağmen, onun bir parçası değildir ve bağımsız kalır.

Yunan, Katolik ve Kıpti Hıristiyanların tümü Hıristiyan mahallesinde, Ermeni Apostolik Kilisesi ise Ermeni mahallesinde kuruldu.

Ermeni mahallesi, Kudüs'ün 4 mahallesinin en küçüğü ve en muhafazakar, düzenli ve izole olanı olmaya devam ediyor.

Ermeni Mahallesi'nde ikamet eden Ermenilerin önündeki en büyük engel, Ürdün vatandaşlığıdır (1967'den önce) bu nedenle İsrail hükümeti onları Filistinlilerle aynı statüde "daimi ikamet edenler" olarak görüyor.  

Bu yüzden de İsrail bürokrasisi, Kudüs Ermenilerini Filistinli olarak gördüğü için resim belgelerin alınmasında gecikmeler ve havaalanında zorluklar yaşanıyor.

Yani Ermeniler, 'Filistinli sakin' ama etnik olarak Ermeni olmanın verdiği bir statünün altında yaşıyor.

Dolayısıyla Ermenilerin hayatları, malları ve mirasları ve kaderi de tıpkı Filistinliler gibi aynı İsrail kısıtlamalarına bağlı.

Ayrıca, on yıllardır Ermeni manastır yerleşkesinde yaşayan din adamlarının ikamet statüsü yok ve bu nedenle sağlık hizmetleri gibi kamu hizmetleri için turist gibi ödeme yaparlar.


Tarihsel arka plan

Ermeniler, Kudüs'te 1.700 yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, Ermeni toplumu İsrail-Filistin çatışmalarının ortasında kayboldu.

Bugün, Kudüs'teki Ermeniler, İsrail hükümeti tarafından vatandaş olmaktan ziyade, "daimi ikamet edenler" olarak kabul edilen yasal bir belirsizlik içinde mücadele ediyorlar.

Ancak Uluslararası hukuk alanında ciddi söz sahibiler. Özellikle ABD'deki en güçlü iki lobiden birisi Ermeni lobisidir.

Bunun dışında Latin Amerika'da da Ermeni Diasporası halen bölge ile temaslarını güçlü tutuyor. 

Üstelik Kudüs'teki Eski Şehir'in dört mahallesinden biri olan Ermeni Mahallesi, hem Ermeni Hıristiyanlar için büyük bir anlam taşıyor hem de Kudüs'ün statüsü hakkında ciddi bir güce sahipler.

Şehrin Hıristiyanlık için dini öneminden motive olan Ermeniler, Kudüs'e ilk olarak 4'üncü yüzyılda geldi. 1850'lerden itibaren Ermeniler Filistin fotoğrafçıları arasında baskın hale geldi.

Bu gelişmedeki merkezi figür, 1864-65'te Kudüs Ermeni Patriği olacak olan ve 1857'de fotoğraf çekmeye başlayan ve St. James manastırında bir fotoğraf atölyesi kuran önde gelen din adamı Esayee Garabedyan'dı.

Daha sonra bir fotoğrafçılık okulu kurulur. Kudüs'teki diğer 19'uncu yüzyıl Ermeni fotoğrafçıları Garabed Krikoryan, Kevork, J. H. Halladjian, M. Mardikian ve Yusuf Tumayan'dır. Daha sonra Hrnat Nakaşyan ve Elia Kahveciyan gibi başka fotoğrafçılar da onlara katıldı.

Bu isimler Ermeni Diasporasının gelişmesine de büyük destek verdiler.

Fotoğrafçılar sayesinde Ermeni Diasporası medya, basın, sinema, siyaset ve sanatta dünyanın en güçlü tekeli oldular ve Ermenistan Cumhuriyeti dışında hayatta kalan en eski Ermeni diasporası oldukları düşünülüyor.

20'nci yüzyıl başlarına kadar bu Ermeni nüfusu küçük ve mütevazi sayıda kaldı.

Osmanlı Nüfus Sayımına göre, I. Dünya Savaşı'ndan önce Filistin'de çoğunlukla Kudüs'te 2 bin ila 3 bin Ermeni yaşıyordu.

Bununla birlikte, 1915 ve 1920 yılları arasında, tehcirden kaçanların Filistin'e gelmesiyle Kudüs'te yerel nüfus patladı.

Kesin bir sayı elde etmek zor olsa da İngiliz Manda kaynakları, bu dönemde Filistin'e yaklaşık 20 bin Ermeni mültecinin geldiğini ve çoğunun Kudüs'e yerleştiğini tahmin ediyor.

20'nci yüzyıla kadar Kudüs'teki Ermeni cemaati çoğunlukla keşişlerden ve keşişlere çeşitli hizmetler sunan az sayıda laik aileden oluşuyordu.

Torunlarının çoğu bugün hala şehirde yaşıyor. Bazı topluluklar Yafa, Hayfa ve Rama köyüne de yerleşti.

Bunun dışında Eski Şehir'in ara sokaklarında Ermeni rahiplere İsrail'in sistematik tacizleri tükürme, küfretme ve itme gibi şiddet eylemleri rutin haline geldi.

Ultra-Ortodoks görünüme sahip bu genç Yahudi erkekler, Ermeni rahipleri tespit etmek ve onları taciz etmek ve aşağılamak için gruplar halinde taciz etmektedir.


II. Dünya Savaşı sonrası Doğu ve Batı Kudüs arasında bölünme

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Araplar ve Yahudiler arasındaki gerginlikler arttı.

İngiliz askerleri 1947'de Filistin'den çekildiğinde, ülke genelinde çatışmalar patlak verdi ve Ermeniler sığınmak için Eski Şehir'in Ermeni Mahallesi'ne akın etti.

Bombardıman ve çatışma sırasında 30 ila 40 Ermeni'nin hayatına mâl oldu.

1948 Arap-İsrail Savaşı'ndan ve İsrail Devleti'nin kurulmasından sonra, Filistin'in İngiliz Mandası olan bölgede ikamet eden bazı Ermeniler İsrail vatandaşlığına geçerken, Kudüs'ün Eski Şehri ve Ürdün tarafından ele geçirilen topraklarda yaşayan diğer Ermeniler Ürdün vatandaşlığı aldı.

Böylelikle İki grup Ermeni ortaya çıktı. Birincisi Devlet sınırları içinde yaşayan İsrail vatandaşı Ermeniler.

İkincisi ise Kudüs'ün Ermeni Mahallesi'nde ve Ürdün Batı Şeria'nın geri kalanında yaşayan Ürdün uyruklu Ermeniler.

Birçok Ermeni, Filistin'i tamamen terk etti, ancak İsrail kontrolündeki Yafa, Hayfa ve Batı Kudüs'te yaklaşık 800 Ermeni kaldı.

1967'ye kadar Doğu Kudüs'teki Ermeni cemaatinden kopuk olan bu grup, St. James'i yılda sadece bir kez Noel'de ziyaret edebildi.

Kalanlar ve onların torunları, Eski Şehir'in Ermeni Mahallesi'nde günümüze kadar yaşamaya devam etti.

1967 Altı Gün Savaşı'ndan sonra, özellikle Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Ermeni nüfusu, göç nedeniyle sayılarında bir düşüş yaşadı.

Kudüs'teki Ermenilere İsrail'de ikamet statüsü verildi ve bazıları vatandaşlık başvurusunda bulundu.

2023 itibarıyla Eski Şehir'in Ermeni Mahallesi çevresindeki Ermeni cemaati küçülüyor ve Ermenilerin toprakları tartışmalı arazi anlaşmalarıyla tehdit edilerek hayatta kalması istenmiyor.

İşte burada Ermeni diasporası devreye giriyor, başta finansal ve hukuksal olmak üzere Kudüs'teki Ermenilere destek sağlıyor.

Bunun dışında ortak bir paydada buluştukları Filistinli Müslümanların yaşadığı zorluklarının dünyada yer bulmasına kolaylık sağlıyor.

Başta Latin Amerikalı sol hükümetler olmak üzere Avrupa ve ABD'deki demokratlar veya solcular üzerinden İsrail karşıtı propaganda oluşturulmasını destek veriyor.


Ermeni Diasporası, neden Kudüs'ü önemsiyor?

Ermeni Diasporası için Filistinlilerden ziyade önemsediği olgu dinsel ve tarihsel motivasyondan kaynaklanıyor.

Zira Ermeni diasporası için sadece Kudüs'teki Ermeniler önemli değil; Ermeni Kilisesinin himayesinde bulunan İsa'nın doğum yeri ve çarmıha gerildiği yer ve Meryem Ana Mezarı tarihi kilisenin sorumluluk alanın içerisinde yer aldığı için dinsel açıdan da önem taşıyor.

Bu yerleşke tamamen, Kudüs'ün Eski Şehri'nin taş duvarları içinde bulunan Ermeni Mahallesi'nin içindedir.

Böylesine zengin bir kültürel mirasa sahip olan Kudüs Ermenileri; eğer eski şehir bugün bölünmüş olsaydı Ermeniler bir sokağa bile hakim olamazlardı ve hak iddia etmezlerdi.

Ermeni topluluğun hayatta kalması tehlikede. Çünkü nüfusları azalıyor.

Ermenilerin mülkiyet hakları saldırı altında. Ermeni hacıların sayısı bile her türlü finansal desteğe rağmen artmıyor.

Kudüs'ün batısı çoğunlukla Yahudi'dir. Kudüs'ün doğusunda çoğunlukla Filistinliler yaşıyor.

Ermeni Mahallesi, Los Angeles'ın Küçük Ermenistan mahallesinin halka açık olduğu kadar halka açık.

Ancak Mahalle'nin farklı ve sabit bir coğrafi konumu vardır ve Mahalle'deki mülklerin çoğu Ermenilere ait.

Eski Şehir'in altıda birini kapsayan Kudüs'teki Ermeni mahallesi, tek tanrılı üç semavi dinin sahip olan bölgede alan elde etmiş tek millet Ermenilerdir.

Bu noktada Kudüs Ermeni Patrikhanesi, İstanbul Patrikhanesi'nin ve Ermeni Millet Meclisi'nin otoritesinden kopuk ve 1863 Ermeni Millet meclisi’nin anayasasına bağlı.

Ermenilerin çoğu, mevcut gelirleri göz önüne alındığında, orada birincil ikametgahlarını sürdürmeyi göze alamıyor. Bu yüzden Kilise, Ermenilerin mülklerde kalması için destek oluyor. 

Kudüs Ermenilerinin karşılaştığı ilk engel vatandaşlık statüleriyle ilgilidir. Ermenilerin çoğu Ürdün vatandaşı olarak kabul ediliyor ve yasal olarak "Doğu Kudüslüler" kategorisine giriyor. Bu nedenle birçoğu seyahat ve evlilik belgelerini almakta zorlanıyor.

Eşlerini veya diğer aile üyelerini Kudüs'e getirmeye çalışırken de engellerle karşılaşıyorlar. Ermenilerin Kudüs'te iş kurmalarını ve sürdürmelerini caydırıyor ve zorlaştırıyor.

Barınma da Eski Şehir'deki Ermenilerin karşılaştığı en büyük engellerden biri olmaya devam ediyor.

Eski Şehir'deki aşırı nüfus nedeniyle alan sınırlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda gayrimenkul çok pahalı. 

Buna rağmen birtakım hileli sözleşme ve anlaşmalarla İsrail, Ermeni mülklerini satın almak/kiralamak yoluyla her türlü il/legal yöntemlere başvuruyor.

Son olarak, Kudüs Ermeni Patrikhanesi tarafından yapılan gizli bir emlak anlaşması yüzünden, İsrail'in Ermeni Mahallesi'nin yaklaşık yüzde 25'ini devretti.

Şimdi bölge sakinleri tarihi topraklarına sahip çıkmak için mücadele ediyor.

Kudüs Ermeni Patrikhanesi tarafından imzalanan ve yakın zamanda ortaya çıkan gizli bir emlak sözleşmesi ortaya çıkınca Ermeni Cemaati ve Diaspora ayaklandı.

Skandal gizli anlaşma, Ermeni bölgesini dörtte birini 99 yıllığına Avustralyalı-İsrailli bir yatırımcıya devrediyor.

Doğrudan ilgili olanlar dışında hiç kimse gizli arazi anlaşmasından bilgi sahibi değildi.

Ancak Ermeni mahallesinde boş bir bahçe olarak bilinen bir otopark alanına lüks hotel yapılacağı açıklandı. Ancak sözleşme görünüşe göre daha da ileri bir boyuta gidiyor.

Ermeni cemaati gizli olan bu anlaşmayı/kira sözleşmesini bozmak için avukatlarla birlikte çalışıyor. Ermeni Patrikhanesi, kilisenin imzaladığını bu anlaşmayı kabul etti.

Ermeni Patriği Nurhan Manugyan, patriğin tam bilgisi dışında gerçekleştiğini söylediği "hileli ve aldatıcı" anlaşmanın tüm sorumluluğunun artık görevden alınmış bir rahip olduğunu iddia etti.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Ürdün Kralı II. Abdullah, önemli bir hareketle, ömür boyu görev yapan Patrik Manugyan'ın tanınmasını askıya aldı.

Bu da onu Filistin topraklarında ve Ürdün'de sözleşme imzalayamıyor, işlem yapamıyor ve karar veremiyor durumuna düşürdü.

Anlaşmayı koordine eden rahip Baret Yeretsyan görevden alındı, öfkeli genç Ermenilerden oluşan bir güruhun saldırısına uğradı ve Güney Kaliforniya'ya sığınmadan önce İsrail polisi tarafından kaçırıldı. 

Ermeni Kilisesi satışla ilgili ayrıntıları açıklamayı reddederken, Yeretsian Hotel yatırımcısının Avustralyalı-İsrailli iş insanı Danny Rothman olarak tanımladı.

Kilisenin emlak müdürü Yeretsyan, patriğin isteği üzerine hareket ettiğini söyledi. LinkedIn sayfası, Rubinstein soyadını da kullanan Rothman'ı Xana Capital adlı bir otel şirketinin başkanı olarak tanımlıyor.

Kayıtlar, Birleşik Arap Emirlikleri'nde kurulan firmanın Temmuz 2021'de İsrail'de tescil edildiğini gösteriyor. 

Sürgündeki rahip Yeretsian, Rothman'ın Ermeni Mahallesi'nde lüks bir tatil merkezi geliştirmeyi planladığını söyledi. Projenin, 2020'de İsrail ile diplomatik ilişkiler kuran Birleşik Arap Emirlikleri'ndeki Dubai merkezli One&Only otel şirketi tarafından yönetileceğini açıkladı. 

İsrail'deki ve yurtdışındaki Yahudi yatırımcılar uzun zamandır Doğu Kudüs'te mülk satın almaya çalışıyorlar. Ermeni Mahallesi, Yahudi Mahallesi'ne ve Yahudilerin dua edebileceği en kutsal yer olan Ağlama Duvarı'na bitişik olduğu için Yahudiler açısından cazip bir yer olarak görülüyor.

Elbette asıl amaçları turistik bir yatırımdan daha çok Doğu Kudüs'teki Yahudi varlığını genişletmek ve Filistinlilerin başkent olarak talep ettiği şehrin bir kısmı üzerindeki İsrail kontrolünü pekiştirmek. Yahudi yerleşimcilere yönelik arazi satışıyla ilgili skandallar, daha önce bölgedeki birçok Hıristiyan mekanının koruyucusu olan Rum Ortodoks Kilisesi'ni karıştırmıştı.

Kudüs'te Yahudilerin Kudüs'ü mülksüzleştirme planları sadece Ermeni cemaatini hedef almıyor. Rum cemaati de benzer usulsüzlüklerle karşı karşıya kalıyor.

20 yıl önce, Yunan Kilisesi, Eski Şehir'de Filistinliler tarafından işletilen iki oteli, Yahudi bir yerleşimci grup için paravan olarak hareket eden yabancı şirketlere sattı.

Gizli anlaşmalar yapması Rum patriğinin devrilmesine yol açtı ve uluslararası krize neden oldu.

İsrail'in Ermeni ve Rum mülkler üzerinden kiralama/satın almanın en büyük amacı Doğu Kudüs'teki Yahudi varlığını genişletmek ve Filistinlilerin başkent olarak talep ettiği şehrin bir kısmı üzerindeki İsrail kontrolünü pekiştirmektir.


Sonuç olarak; Kudüs'teki Ermeni cemaati, tıpkı Filistinlilerin başına geldiği gibi yerinden edilmekten korkuyor.

Ermeni Patrikhanesi'nin mülklerinin yerli/yabancı yatırımcılar veya İsrail hükümeti tarafından 'Kudüs'ün Yahudileştirilmesi' olarak adlandırılan faaliyetleriyle ele geçirilmesini önlemek için mücadele ediyor.

Ermeni diasporası da patrikhaneye destek veriyor ve Filistin davasına destek vererek uluslararası arenada yer bulmasını sağlıyor. 

İsrail'deki Ermenileri, Kudüs'ten sürmeye yönelik doğrudan ve öncelikli bir politikası 'şu an' için olmasa da orta ve uzun vadede İsrail, Ermenileri Kudüs'te istemiyor.

Zira Filistin'de milyonlarca Müslüman var iken; İsrail, uluslararası arenada güçlü bir Ermeni Diasporasını karşısına almamak için öncelikli hedef olarak görmüyor.

Çünkü İsrail'in ilk hedefi Müslümanlardan arındırılmış ve işgal ettiği sözde toprakların bütünlüğünü sağlamak olduğu için Ermeniler, Müslümanlardan sonra doğrudan hedef alınmayı bekliyor.

Dolayısıyla bu stratejiyi geciktirmek isteyen Ermeni Diasporası, İsrail'e karşı Filistinli Müslümanları destekliyor.

Çünkü Kudüslü Ermeniler karanlık toprak anlaşmalarının "sonun başlangıcı" olmasından korkuyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU