Çip meselesi kısa zaman öncesine kadar teknik manada konuya hâkim olmayan insanların pek de gündeminde olan bir konu değildi.
Aynı durum uluslararası ilişkileri ve ekonomik gelişmeleri mercek altına alan uzmanlar için de geçerlid.
Hatta bu konu kısa zaman öncesine kadar devlet yöneticilerinin de ilgi odağında bulunmuyordu. Fakat son birkaç yıldır durum değişti.
ABD ve Batı İttifakı, rakip ve hasım olarak gördükleri Rusya ve Çin gibi ülkelere ambargo ve ticari kısıtlama uygularken ilk başvurdukları tedbir bu ülkelere çip ihracatını kısıtlamak olmaya başladı.
Çiplerin uygulama alanları mercek altına alındığında, bugün hayatımızda teknolojik çoğu gerecin çipler olmadan çalışmadığını tespit ederiz.
Örneğin gündelik olarak kullanılan buzdolabı, ütü, çamaşır makinesi gibi basit teknolojik aletler dahi çip olmadan çalışamıyor.
Hatta bugün çipler olmadan otomobillerimizin kapısını dahi açamıyor, cep telefonlarımızı kullanamıyoruz.
Bu çerçevede pandemi döneminde ve sonrasında özellikle Tayvan merkezli çip şirketleri yeterli miktarda çip üretemeyince çoğu ürünün piyasada temin edilememesi şaşırtıcı bir durum değil.
Son olarak teknolojinin her alanında önemli rol oynayan çiplerin aynı zamanda savunma sanayisinde de askeri alanda üstünlük elde etmek için çok önemli bir unsur haline geldiğini de belirtmek gerekir.
20'nci yüzyılda sanayileşme ile üretimin ve ulaşımın devamı için petrol ve diğer enerji kaynakları nasıl gerekli idiyse, günümüzde de çip aynı görevi görüyor.
Fosil enerjiden yeşil enerjiye geçmek için gerekli olan araçların çalışması için dahi çipe ihtiyaç var.
Gelinen noktada günümüzde artık oldukça önemli bir yeri olan yapay zeka ile iş yükünü hafifleten akıllı programların da çipler olmadan çalışmaları mümkün değil.
Bu gibi nedenlerden dolayı artık bazı uzmanlar çipin petrolün yerini aldığını söylüyor. Nitekim bu tezi Çin'in petrol ve çip harcamaları teyit ediyor.
Çin an itibari ile yıllık çip ithalatı için yaklaşık 300 milyar dolarlık bir bütçe ayırdığını, bu miktarın da Çin'in hem enerji ithalatı için ödediği paradan hem de dünyanın en büyük petrol üreticisi Suudi Arabistan'ın petrol ihracatından daha fazla bir miktar olduğunu belirtmek gerekir.
Bu olgudan hareketle nasıl 19 ve 20'nci yüzyılda sanayileşmiş ülkeler için temel odaklardan birisi doğal kaynaklar ve petrol üzerinde hakimiyet kurmak için bir mücadele veriliyor idi ise, bugünün öncü ülkeleri ABD ve Çin arasındaki mücadelenin temel ayaklarından birinin çip üzerinden verilmesi şaşırtıcı değil.
Çin ile ABD arasındaki bu mücadele son yıllarda daha da kızışmaya başladı.
ABD'nin Çin ürünlerine Trump'ın başkanlığı döneminde başlattığı ve Biden'ın başkanlığında da artarak devam eden gümrük politikası, daha da ötesinde belirli bir ürünün ABD ve ABD'nin müttefikleri tarafından Çin'e satılmasını yasaklayarak gerçekleştiriyor: Bu ürün elbette çip. Fakat Çin deyim yerindeyse çiplere muhtaç.
Zira Çin her ne kadar ABD merkezli Facebook, Google, Amazon gibi ABD merkezli şirketlerin Çin muadillerini Weibu, Badoo, Alibaba gibi şirketler ile üretebiliyor olsa da bu platformların işlemesi için gerekli olan yüksek işlem hacmi olan çipleri hala üretemiyor.
Öyle ki Çin dünya nüfusunun yüzde 12'sine sahip olmasına rağmen, çip üretiminin sadece yüzde 7'sini gerçekleştiriyor.
Dahası ürettiği bu çipler, Amerika ve müttefiklerinin ürettiği çiplerden teknolojik olarak 10 yıl geriden geliyor.
Ayrıca çip üretimi için gerekli olan tedarik zincirinin yüzde 6'sını Çin ancak kontrol ediyorken, ABD bu zincirin yüzde 39'unu, ABD'nin müttefiki Tayvan yüzde 12'sini, Güney Kore yüzde 16'sını ve kalan kısmı da yine ABD'nin müttefikleri Japonya ve Almanya kontrol ediyor.
Belki de daha önemlisi dünyada çiplerin çalışması için gerekli olan yazılımı ancak üç firma üretebiliyor: ABD'li Cadence, Synopsys ve Mentor adlı şirketler.
Ayrıca işlemci sistemlerin üretimi için gerekli olan EUV litografi sistemleri dünyada sadece Hollanda kökenli ASML şirketi tarafından üretilmekte olup bu şirketin bu üretimi yapabilmesi için gerekli olan litografi aletlerini hissedarı ABD'nin San Diego eyaletinden bulunan Cymer şirketinden alması gerekiyor.
Bu veriler ışığında çip üretiminin ve teknolojisinin yüzde doksanına yakın kısmının ya doğrudan ABD'nin kontrolünde ya da ABD'nin yakın müttefikleri olan ve güvenliklerini sağlamak için aynı zamanda ABD'ye bağlı olan, Tayvan, Güney Kore, Singapur, Japonya, Almanya ve Hollanda gibi şirketlerin kontrolünde olduğu anlaşılıyor.
ABD'nin kendi resmî belgelerinde de vurguladığı gibi, 21'inci yüzyılda liderliğini sürdürmesi için Çin'i mutlaka sınırlaması gerekiyor.
ABD'nin bu stratejisini açıklamak için ABD'li siyaset bilimciler Henry Farrell ve Abraham Newman tarafından dile getirilen bir kavram bulunuyor: Weaponized interdependence, yani bağımlılığın silah haline getirilmesi.
Bu bağlamda ABD, Çin ile olan rekabetinde çip alanındaki bu üstünlüğünü acımasız bir şekilde kullanıyorlar.
Son yıllarda Çinli iletişim altyapıları ve cep telefonları üreten Huawei şirketine karşı uyguladığı çip ambargolarından dolayı, Apple'ın iPhone'u ile cep telefonu sektöründe başa baş mücadele eden bu şirketin cep telefonu alanında hem gerilemesine hem de bazı modüllerini satmasına neden oldu.
Öte yandan dünyada çip tasarımının yüzde 90'ını başta ABD olmak üzere ABD'nin müttefik ülkeleri tarafından yapılırken, tasarlanmış bu çiplerin üretimi önemli bir ölçüde Tayvan'da bulunan TSMC ve birkaç daha küçük boyutlu şirket tarafından üretiliyor.
Dolayısıyla ABD ve Çin arasındaki Tayvan üzerinden yaşanan çekişmenin temelinde biraz da Tayvan'da bulunan dünyanın en son teknolojisi ile üreten çip endüstrisi bulunuyor.
Tam bu noktada sorulması gereken sorular şunlar:
ABD'nin çip üzerinden son yıllarda Çin'e karşı uyguladığı bu ambargonun muhtemel sonucu ne olabilir?
Bu durum iki ülke arasında bir savaşa neden olabilir mi?
Ya da Çin, ABD ve müttefiklerine çip üzerinden olan bağımlılığını aşabilir mi?
Savaş ihtimali senaryosu ile başlarsak, bilindiği gibi Japonya'nın 1941 yılında Pearl Harbor limanında ABD'ye saldırarak savaş ilan etmesinin temel nedenlerinden birisi ABD'nin Japonya‘ya uyguladığı petrol ambargosudur.
ABD, bu katı petrol ambargosuna Japonya savaş ile cevap vermişti. Fakat günümüzde ABD'nin bu katı petrol ambargosuna Çin savaş teknolojisi ve yüksek nitelikli ürünlerde kullanılan yüksek işlem hacmine sahip son model çiplere sahip olamadığından savaş ile cevap vermesi pek de mümkün gözükmüyor.
Bu bağlamda ABD, Çin'i özellikle askeri teknolojisi anlamında her zaman bir adım geride tutuyor.
Yukarıda da belirtildiği gibi, bu alanda ABD ve müttefikleri ile Çin arasında yaklaşık 10 yıllık bir teknolojik fark bulunuyor. ABD'nin hedefi bu açığı daha da büyütüyor.
Çin ise ABD'nin bu politikasına karşılık ciddi teşvik ve kaynaklar ayırarak hem kendi ülkesindeki AR-GE faaliyetleri ile hem de ABD merkezli şirketlerden eleman transferi ile fikri mülkiyet haklarını ihlal ederek teknoloji hırsızlığına kadar işi götürüyor.
Kendisi de bir mühendis olan Çin devlet başkanı Şi Cinping ABD ile ülkesinin arasındaki bulunan bu teknolojik açığın ülkesinin geleceğine maliyetini çok iyi bildiği için bu açığı kapatmak için her türlü tedbiri almaya çalışıyor.
Çin'in bu alandaki başarısı gösterdiği gayret kadar ülkenin kültürü, sosyolojisi ve ekonomik yapısı ile de ilgili.
Rusya savunma sanayinde II. Dünya Savaşı sonrası ABD ile girdiği teknolojik yarışı kaybetmesinin nedenlerinden birisi Rusya'nın ekonomik yapısı idi.
Rusya, ya da o zamanki adıyla Sovyetler Birliği, ABD gibi II. Dünya Savaşı sonrası Soçi'de ABD'deki Silicon Valley gibi, bir teknoloji merkezi kurarak askeri teknoloji ve 1950'lerden sonra geliştirilen çipleri üretmeye çalıştı. Fakat başarılı olamadı.
ABD'deki çip şirketleri ilk başlarda ABD Savunma Bakanlığı, Pentagon için ürettikleri çipleri daha sonra özel piyasada tüketim amaçlı üretilen elektronik aletlerde de (radyo, TV vb.) kullanmaya başladılar.
Bu alanda kazandıkları paralar bir müddet sonra Pentagon üzerinden kazandıkları paralardan daha yüksek bir hacme ulaşınca, AR-GE bütçelerini artırarak daha ileri boyutta ürün geliştirebildiler.
Nitekim Rusya'nın ekonomik yapısı bu geçişi yapmaya müsaade etmediği için, bir müddet sonra teknolojik olarak gerilemeye başladı.
Ancak Rusya'dan farklı olarak Çin'in hem kendisi büyük bir pazardır hem de Çin şirketleri çipleri tüketim amaçlı ürettikleri ürünlerde kullanıyor.
Çin ayrıca dönemin Sovyetlerine göre daha açık bir toplum. Çin dışında farklı ülkelerden yaşayan 60 milyon Çinli bulunuyor ve bunlar ya eğitim amaçlı ya da iş yapmak amaçlı yurtdışına özellikle Batı ülkelerine gidiyorlar.
Ayrıca tarihsel olarak Çin toplumu mucit bir toplumdur; barut, manyetizma, kâğıt, matbaa ve daha birçok buluş Çinliler tarafından yapıldı. Dolayısıyla karşımızda Rusya'dan farklı bir toplum bulunuyor.
Çin, tüm bu özellikleri ile ABD ve müttefiklerini çip teknolojisinde geçebilecek mi, bunu elbette zaman gösterecek fakat geçme ihtimali mevcut.
Tabii ABD'nin de teknoloji üretme ve geliştirme dinamiklerini göz ardı etmemek gerekir.
Bu açıdan 21'inci yüzyılın çip teknolojisinde üstünlük kazananın esasında global anlamda bir üstünlüğe sahip olacağını düşünebiliriz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish