Seçimlerden sonra CHP'de sular durulmuyor. Tabiri caizse siyaset kazanı fokur fokur fokurduyor.
Tabii "CHP'de ne zaman sular duruldu ki" diyebilirsiniz. Çünkü Türkiye'de Cumhuriyet Halk Partisi kadar kurultay yapmayı seven, sürekli içinde hizipler barındıran, hiçbir zaman tam olarak bir bütünlük arz etmeyen bir ikinci parti belki de yok.
Siyasi tarihimiz CHP'nin kurultaylarıyla dolu. Hele hele Bülent Ecevit'in önce İsmet Paşa'dan aldığı genel sekreterliği, sonrasında da genel başkan olduğu 1970’li yıllardaki o kurultaylardan bugüne kaç CHP kurultayı yapıldı… Herhalde sayısını böyle hemen bir anda söyleyebilen kimse yok.
E ne oldu?
Bildiğiniz gibi, son seçimlerde kazanması beklenilen Kemal Kılıçdaroğlu seçimleri kaybetti.
AK Parti'nin en zayıf olduğu bir dönemde, bütün parametrelerin AK Parti'nin aleyhine işlediği bir dönemde; hoşnutsuzluğun, halktaki itirazların en yüksek noktaya çıktığı bir dönemde Kemal Kılıçdaroğlu seçimleri kaybetti. Kazanamadı.
E bunun tabii ki bir hesaplaşması olacak. Siyasetin doğasında var bu.
Kazanan kahraman olur; bütün eksikliğine, yanlışlığına, yaptıklarına, yapamadıklarına rağmen, eğer kazanmışsa kimse gelip de kolay kolay hesap sormaz.
Ama kaybetmişseniz 100 işten 99’unu başarıyla yapmışsanız bile, o birindeki hata sizden sorulur.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun da doğal olarak, bence yapması gereken seçim gecesi istifa edip evine gitmesiydi.
Çünkü demokrasinin belli kuralları var, yerleşmiş gelenekleri var.Buna bizde eskiden "teamül" deniliyordu.
Kesin bir kanuna, bir kurala bağlı değil ama gelenek böyle. Batılı demokrasilerde de böyle işliyor.
Peki şimdi ne olacak?
CHP'de, başta Ekrem İmamoğlu olmak üzere birçok kişi şu an başkaldırmış durumda.
Bolu Belediye Başkanı da Bolu'dan Ankara'ya kadar yürüyor.
Tabii niye yürüyor? Nereye varacak? Ne yapmak istiyor?
Doğrusu, tahmin ediyorum kendisi de tam olarak anlayabilmiş değil.
Peki değişim ne?
Sadece Kemal Kılıçdaroğlu'nda mı sorun?
Kemal Kılıçdaroğlu gidecek, CHP güllük gülistanlık bir parti olacak ve iktidara mı gelecek?
Yoksa sorun daha da derinlerde mi?
Kimse, adına "manifesto" denilen, "program" denilen, "arzu ve istekler" denilen… bir bütün çerçeve ortaya koyamıyor.
Tamam, "Kemal Kılıçdaroğlu gitsin"; seçimleri kaybetti.
E peki yerine kim gelsin?
Gelenin yapmak istedikleri ne?
CHP'deki sorun sadece bir lider ve kadro sorunu mu?
Yoksa daha derinlerde yapısal ve ideolojik sorunları mı var?
Şu an sahneye çıkan, değişim isteyen adayların hiçbirisi bu konuda doğru düzgün, tatminkar bir çerçeve ortaya koymuyor, koyamıyor.
Tabii, malum, CHP, Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu bir parti, Atatürk’ten sonra İsmet Paşa, sonrasında Bülent Ecevit ile bugüne kadar gelen bir çizgisi var.
Adı Halk Partisi olmasına rağmen, geniş halk yığınlarıyla ciddi sorunları var.
Dindar, muhafazakar kesimlerle sorunları var; Kürtlerle sorunları var; işçiyle, köylüyle sorunları var.
Adı üzerinde Halk Partisi ama Cumhuriyet Halk Partisi hiçbir dönemde "halktan; işçiden, köylüden" ciddi bir oy alamadı.
Daha çok katı bir devlet partisi görünümünde kaldı.
Peki bugün ne yapacak, nasıl değişecek?
"Solcu, sosyalistiz" diyorlar ama hiçbir zaman gerçek anlamda solcu olamadılar.
İşçiye, köylüye, emekçiye, halka inemediler.
Hala Türkiye'nin en yüksek gelir seviyesine sahip kesimlerinden oy alıyorlar.
Bunu defalarca konuştuk, herkes de konuşuyor.
CHP, İstanbul'un krema tabakasından; Kadıköy'den, Beşiktaş'tan, Şişli'den, Bakırköy'den, Ankara'da Çankaya'dan, İzmir'de Karşıyaka'dan, sahillerden, Muğla, Aydın, Antalya… buralardan oy alabiliyor.
"Halk Partisi" bir türlü halka inemiyor.
Esas sorunu bu.
Ve bu sorunlarını da irdelemiyor.
Sürekli halkı sorumlu tutuyor.
Bunlar cahil, köylü, bilgisiz, yobaz, gerici…
E tamam da siz İsveç'te siyaset yapmıyorsunuz veya Norveç'te siyaset yapmıyorsunuz.
Almanya diyeceğim, Almanya'da bile Hristiyan Demokrat Parti yıllarca iktidarda kaldı.
Birleşik Krallık’ta Muhafazakar Parti yıllarca iktidarda kaldı.
O halde CHP'nin dönüp bir kendine bakması lazım.
Tabiri caizse "Tanrım beni baştan yarat" demesi lazım.
Peki nasıl olacak bu?
Topyekun kendi paradigmasını yere indirip yeniden bir paradigma inşa etmek de öyle zannedildiği gibi kolay değil.
Çünkü onun içinde de katı laikçiler, ulusalcılar, kendini "allame-i cihan" zanneden "büyük bilgeler" var.
Onun için CHP'nin işi gerçekten zor.
Ve bu değişim, dönüşüm tartışmaları da dönüp dolaşıp tekrar eski yere gelecek.
Bolu Belediye Başkanı gibiler, Muharrem İnce gibiler "Milli Şef" döneminin naralarına atıyorlar.
Fikri Sağlar gibiler hala başörtülü kadın hakimleri canavar gibi görüyorlar.
Onun için bu fokurdayan tencereden veya kazanda doğru düzgün bir yemeğin pişmesi mümkün değil.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish