Birçok kişi tarafından oldukça kritik bir seçim olarak değerlendirilen 14 Mayıs seçimlerine yalnızca bir hafta kaldı.
İttifaklar ve müstakil olarak partiler sahada etkin biçimde ve büyük bir azimle kampanyalarını sürdürüyorlar. Gelecek hafta bu emeklerin karşılıklarını almayı umuyorlar.
Önümüzdeki hafta pazar gününün akşam saatlerinde hep birlikte, Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerindeki oy oranlarını ve bu çerçevede oluşan siyasi dengeleri takip edeceğiz.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iki ana aktörü var. İki aktörün temsil ettiği politik değerler ise büyük oranda, istikrar ve değişim kavramları çerçevesinde şekilleniyor.
Cumhur İttifakı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan 20 yıllık AKP iktidarının başarılarının devamı için yani istikrar vurgusunu sahiplenirken; Millet İttifakı adayı ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise değişim vurgusuyla bir kampanya sürdürüyor.
Bu çerçevede, bugüne kadarki sürece ana hatlarıyla göz atmakta var.
İlk olarak Cumhur İttifakı'na bakıldığında;
2018 genel seçimlerinin ardından, ilk kez uygulanan yeni hükümet sistemi Erdoğan'ın zaten hali hazırda oldukça güçlü olan sistem içindeki ağırlığını de jure hale getirdiği söylenebilir.
Yürütmenin tek elde toplanması ile iktidar partisi AKP, tüm siyasi vizyonunu cumhurbaşkanlığı makamına ve Erdoğan'ın şahsına endeksledi.
Bu durumda, meclis, bakanlar, milletvekilleri, yüksek bürokratların siyaset içindeki bilinirlikleri ve prestijleri oldukça azaldı. Erdoğan ise yeni sistemin tek sahibi olarak siyasi sistem içindeki rolünü daha ileri noktalara taşıdı.
Ekonomide şartlar kötüye gitti. AKP kampanyasını ekonomiden uzak bir noktada yapmak durumunda olduğu için alt yapı yatırımları, milli savunma hamleleri ve icraatçı hükümet rolünü öne çıkaran bir kampanya yürüttü.
Belirsizliği ve koalisyon hükümetleri korkusu ile tüm yanlışlara rağmen istikrarın evla olduğunu öne çıkarıyor.
Millet İttifakı'na bakıldığında ise, kırılma noktasının 2019 yerel seçimleri olduğu söylenebilir.
Kılıçdaroğlu'nun organizatör rolünü üstlendiği seçim sürecinde, diğer muhalefet partilerin de desteğini alarak İstanbul ve Ankara gibi büyükşehir belediyelerini kazandı.
Esasen, Kılıçdaroğlu CHP'nin tek başına yapamadığını, diğer partilerle güç birlikteliğine giderek kritik bir başarı elde etti.
Burada başarılı olan yöntemi genel seçimler için kullanarak, 2022 yılının başından itibaren 6'lı masanın kuruluşuna öncülük etti.
Kapsayıcılığı, pozitif söylemlere dayalı bir kampanya süreci eşlik ediyor.
Bu süreçte muhalefetin güç kazanmasında pandemi şartlarının ve hükümetin ekonomi politikalarının yarattığı hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonun da çok önemli bir etken olduğu ifade edilmelidir.
Bu bağlamda Cumhur İttifakı'yla, Millet İttifakı'nı arasındaki en önemli fark, ilki Erdoğan'ın karizmatik liderliği ve güçlü siyasi profili çerçevesinde şekillenirken, ikincisi birçok bileşeni bir araya getiren, bu bağlamda kapsayıcılığı öne çıkaran bir siyasi profil çerçevesinde şekillenmektedir.
Türkiye'de aşikâr olunduğu üzere, iki ileri bir geri hareket eden gelişim süreci çerçevesinde istikrar kavramının her zaman güçlü bir çekiciliği olduğu söylenmeli.
Keza yerli ve milli vurgusu da istikrar kavramını pekiştiren ve her durumda büyük taraftar toplayabilen bir diğer unsur.
Öte yandan AKP'nin 20 yıllık iktidarı ve ekonomideki kötü şartlar istikrar vurgusunun etkisini azalttığı bir gerçek.
Bu çerçevede Millet İttifakı'nın değişim vurgusu, yeni bir siyasi düzen, yeni bir ekonomi, yeni kadrolar vurgusu heyecan yaratabildi.
Zira 20 yıllık AKP iktidarında ilk kez muhalefet seçimleri kazanmak adına büyük bir şans buldu.
Ancak değişimin muhazafar kodları yüksek olan bir toplumda yarattığı tedirginlik ve çok parçalı muhalefetin yönetme kapasitesine dair soru işaretleri bu heyecanın daha geniş çevrelere yayılmasının önündeki sınırı oluşturuyor.
Bu gelişmeler çerçevesinde bugüne değin açıklanan anketlerin ortalamalarına bakıldığında millet ve cumhur ittifaklarının yalnızca birkaç puan fark olduğunu ve bu bağlamda seçimlere başa baş bir şekilde girileceğini gösteriyor.
Bu bağlamda seçimlerin ikinci tura kalma ihtimali oldukça güçlü olduğunun ve belirleyici olanın 28 Mayıs seçimleri olabileceğini gösteriyor.
Yani seçimlerden istikrar vurgusunun mu yoksa değişim vurgusunun mu galip gelecek sorusunu almak için 2 hafta daha beklememiz gerekecek gibi görünmektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish