Seyyar ceketçi ve Urfa çarşıları…

Şeyhmus Çakırtaş Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Urfa çarşıları eski zamanları çağrıştıran izlerle doludur. Hanlar, hamamlar, dar sokaklar, taş dükkanlar, kapalı mekanlar...

İnsan bu çarşıları gezince bir anda geçmişe, birkaç asır öncesine gittiğini düşünür. Hatta bir film setinde olduğunu zannedebilir.

Rengarenk yerel giysiler, çarşılarında satılan mallar; bir bayram ya da festival şenliğini hatırlatır.

Gerçi çarşı-pazar geçmişle kıyaslanmayacak kadar değişmiştir. Eski yapıların önemli kısmı yıkılıp, yok edilmiştir ama halen eski zamanların ruhu çarşılarda dolaşır, her köşe başında insanı karşılayan bir tarihi yapı vardır. 

Bu çarşılar tahmin edileceği üzere eski kentin kalbindedir. Balıklıgöl Havzası ve eski bir Süryani manastırı olan Ulucami Meydanı arasında kalan bölgede yer alır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tarihi dokusu artık tümden turizmin hizmetine giren ve hala ayakta kalan sit alanlarında canlı bir hayat vardır.

Bu nedenle Eski Urfa Evleri ya konuk evine dönüştü ya da butik otel oldu.

Bunca otel, bunca konuk evi potansiyeli ne kadar kaldırır bilmem ama giderek daha çok ticari girişim eski kentin kalbine yerleşiyor.

Eski Urfa yerleşiminin büyük kısmı bilinçsizce yeni yollar için yıktırılıp, daha fazla yok olmasına rağmen, bütün cazibesini koruduğunu da belirtmek gerekiyor.

O eski evler, hanlar, köşkler ve kadim yapılar taş ve toprağın kokusunu eski zamanlardan bu güne ulaştırıyor, eski kervanların mola günlerini hatırlatıyor.

Özellikle hafta sonları yakın ve uzak yerleşimlerden gelen ziyaretçiler, çarşı pazarda bir insan kalabalığı oluşmasına neden oluyor.

Eski hanlar tıklım tıklım. Bir zamanların eski kervan sığınakları olan hanlar artık çay, kahve içilen yerlere dönüştü; dokusuyla turizm hizmetine girdi.
 

Şeyhmus Çakırtaş (3).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Buralarda kehribar tesbih ve esans satan, yerel puşi ve öteberi pazarlayan ve en ilginci ikinci el ceket ve palto satan seyyar satıcılara rastlamak mümkün. 

Seyyar satıcılar her yerde karşımıza çıksa da Urfa çarşılarında birkaç asırdır elbise satan seyyar satıcıların varlığı kendine has bir fotoğraf yaratır.

Çoğunlukla palto, ceket ve benzer giysiler satan seyyar satıcıların sayısı geçmiş yıllara göre azalmış olsa da halen kent genelinde dört, beş kişi zamana ve bütün teknolojik gelişmelere inat, her gün yeni müşteriler bulmak için Urfa çarşılarında turlar.

Yaz-kış omuzlarında palto ya da ceket, elinde pantolon dolaşan seyyar satıcılar, kalabalık insan topluluklarına yanaşır, elindeki elbiseyi pazarlamaya çalışır.

Bu satıcılar çoğunlukla müşterilerini tanır. Bu nedenle turist gruplarından çok, kentin kendi potansiyelini değerlendirir, köy ve çevre yerlerden gelenlere yanaşır.

Nadir olarak turistlerle pazarlığa oturulur. Çünkü bilir ki, müşterisi kentin sakinidir.
 

Şeyhmus Çakırtaş (1).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Birkaç yıl öncesine kadar bu seyyar satıcıların sayısı daha fazlaydı. Bu işi yapan onlarca dükkan vardı. 

Barutçu ya da Yahudi Hanı olarak bilinen tarihi mekan sadece bu işe ayrılmıştı.

Suriye'den getirilen kaçak palto ve ceket satan dükkanlar özellikle kışın bir hayli yoğun satış yaparlardı.

Ama Suriye artık savaş meydanına döndüğü için, kaçak giysi dönemi hemen hemen bitti.

Var olan üç beş tüccar ise artık çeşit bulamamaktan mustarip…
 

Şeyhmus Çakırtaş (2).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Aslında kaçak denilen giysiler, özellikle Avrupa'da insani yardım kuruluşları tarafından toplanan elbiseler nakite çevrilmek üzere Suriye, Hindistan gibi ülkelere gönderilir, balya balya elbise ihaleyle tüccarlara satılırdı.

İhale yoluyla alınan elbise balyaları Urfa'ya gelir, tasnif edilir, en iyi elbiseler büyük şehirlerde, bir kısmı da Urfa çarşılarında satışa sunulurdu.  

Bugün artık bu tarzda giysi satan dükkanların sayısı az. Bunun yerini seri dikim yapan terziler almış.

Ucuz kumaştan dikilen elbiseler çarşı pazarda satışa sunuluyor.

Bugün eskisi gibi kaçak palto ve ceketlere rağbet yok. Artık daha çok beton bloklardan oluşan Yeni Urfa sokak ve caddelerini süsleyen "outlet" mağazalar var.

Oysa eski çarşılarda bulunan attarlar, tütüncüler, isot ve kaçak çay satanlar, kahve kavuran dükkanlar hepsi Urfa'nın otantik yapısını tamamlıyor.

Rengarenk kumaş dükkanları, kilim pazarı ve hanlarda menengiç kahvesinin müthiş kokusu ortalığa yayılırken, her türlü baharat dükkanı çarşıyı süslüyor.

Yani Urfa çarşıları biraz Şam, biraz Kudüs'ü andırıyor.
 

Şeyhmus Çakırtaş.jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Yalnız ben değil, Urfa'yı gezmeye gelen, Kudüs ve Şam'ı görenler söylüyor, benzerlikten bahsediyor.

Gerek mimari yapısı, giyim kuşamı ve gerekse çarşılarında dükkanların yoğunluğu bu benzerliği pekiştiriyor.
 

Şeyhmus Çakırtaş (1).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Bunca hareket içinde dikkatimi çeken başka bir ayrıntı oluyor.

Her fırsatta fotoğraf çekmeye, kafa dağıtmaya gittiğim çarşılarda karşılaştığım elbise satan seyyar satıcılar ilginç geliyor bana.

Birkaç gün önce yazdan kalma sonbahar günlerinin birinde terziler çarşısında çay içerken gözüme ilişen seyyar ceketçi kafamda bir anda yığınla soru oluşmasına neden oluyor.

Eski geleneği sürdüren seyyar satıcının hikayesini dinlemek için çay içmeye davet edince beni kırmayıp oturuyor.
 

Şeyhmus Çakırtaş (5).jpg
Ali Kılıç / Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Artık 70 yaşında olan Ali Kılıç, tam 50 yıldır aynı işi yaptığını söylüyor.

Her gün ya ikinci el bir takım elbise ya da bir palto omuzuna alarak çarşı pazar gezip, satmaya çalışıyor.
 

Şeyhmus Çakırtaş (4).jpg
Ali Kılıç / Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

10 yaşında bir marangoz ustasının yanında çalışan Ali Kılıç, daha sonra seyyar ceket satmaya yönelir.

Kendisi köyde oturduğu halde yıllarca bu iş için köyden şehre yürüyerek gelip gitmiş.

Artık kentte taşındığı için yolu yayan yürümekten kurtulmuş ama ilerlemiş yaşına rağmen çarşı pazar gezmeye devam ediyor.
 

Şeyhmus Çakırtaş (6).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Gençliğinde Suriye üzerinden gelen kaçak elbiseleri başta İstanbul ve değişik kentlerde satışa sunmuş. İstanbul Tahtakale'de dükkan bile açmış.

İkinci el diye gelen kaçak elbiseler için de bazen çok kaliteli palto ve ceketlerin çıktığını da belirten deneyimli satıcı yıllarca bu şekilde hayatını sürdürmüş.
 

Şeyhmus Çakırtaş (7).jpg
Fotoğraf: Şeyhmus Çakırtaş

 

Geçmişte satışlardan para bile biriktirdiğini söyleyen Kılıç, "Bugün işler pek iyi değil. Eskisi gibi satış yok, mal da gelmiyor. Ama yine de az çok müşteri denk geliyor" diyor.

Birlikte çay içtiğimiz, yılların seyyar satıcısı yeni müşteriler bulmak için çarşıların kalabalığına dalarken, ben ise günün son ışıklarında insan silüetlerinin düştüğü çarşıları fotoğraflamak için arkasından çarşılara dalıyorum.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU