Milorad Paviç ve Korku Atlası

Hatice Nisan Independent Türkçe için yazdı

Korkunun birçok gözü vardır
Ve yeraltındaki şeyleri görebilir

(Miguel de Cervantes,
Don Kişot)


Zygmunt Baumann Akışkan Korku kitabında korkunun en fazla; yaygın, dağınık, belirsiz, bağlantısız, gayrı sabit, gezici olduğunda, açık bir adresi ya da nedeni olmadığında, bize görünmeyen bir nedenle musallat olduğunda, korkmamız gereken tehdit her yerde belirip hiçbir yerde görünmediğinde korkunç olduğunu söyler.

Bu nedenle korku "belirsizliğimize, tehdide" ve -bunu durdurmak için ne yapılıp ne yapılamayacağına dair- bilgisizliğimize verdiğimiz addır. 1

Anne Dufourmantalle ise Riske Övgü kitabında, korkuların çocukluğumuzda başlayan bir dava ve dehşetlerimizin icat edildiği yer olduğunu söylerken, korkularımızın müstakbel hayretimizin yüzü ve her yaratımımızın başlangıcı olduğunun altını çizer. 2

Belirsizliğin bize akran olduğu çocukluk çağında edindiğimiz korkuları - ilerleyen yıllarda bilgi ve kesinliğe uzanan deneyimler elde etsek de - sendeleme anlarında, gezdirdiğimiz çocukluk eşyaları gibi ceplerimizden dökülür.

Zaten büyümek tek başına bize yetmemektedir, biliriz ki korku da içimizde kendi yaşamını sürdürüp büyümektedir ve çoğu zaman bizden birkaç beden büyüktür.

Onu çoğu zaman ölümlüğümüzün ve kırılganlığımızın bilgisini kemirirken görürüz. Kötülük düşüncesi, bize dokunacak muhtemel zararların kuşkusu ve bizim bunlara karşı göstereceğimiz direncin güvenilmezliği, içimizdeki boşluklarda çoğalır.

Bu çoğalma tahammül eşiğimizi zorladığında, ya düşünce ve eylemlerle uzaklaşmayı seçerek kendimize zaman tanımak isteriz ya da dikkatimizi korkuya çevirip, onun dolaşım halindeki varlığını, ruhumuzda ve bedenimizde rağbet ettiği şeyi görmeye çalışırız.

Walter Benjamin,Theodor Adorno'ya yazdığı bir mektupta, Fransız filozof Nicolas Malebranche'a ait bir ifade olan "ruhun doğal duası olarak dikkatlilik"ten bahseder. 3

Dikkatle gelen farketmenin kurtarıcı tarafları vardır: Ayırt edici taraflarımızı uyandırarak bizi bir çeşit çürümeden korur.

Temennimiz, dikkatin duasını ederek bu kasvetli önseziyi günlük gerçeklik haline sokan endişeye cevap vermektir. 4

Bu cevap verme yollarından birisi de, edebiyattır. Böyle zamanlarda, ben edebiyatı felakete maruz kalmış bir ruh için emniyeti ve diğerlerini aradığı toplanma alanı olarak görüyorum.
 

 

Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası kitabında düşleyenin yakınındaki nesneden kaçıp başka bir yerin mekânında bulunduğunu söyler.

Bu alana geldiğimizde artık başka bir yerde, başka bir yerin mekânındayızdır. 5

Ve bu mekânın bir özelliği vardır, buradaki görüntüyü belirleyen duygu, düşünce ne olursa olsun, poetik olarak ifade edilince yumuşar ve hafifler: karanlık tonlara ayrılıyordur, kış gerçekte olduğundan daha az çetindir, ıssız bir ev daha az yalnızlık hissi verir, kanayan bir diz daha az kan kaybetmektedir.

Bu mekânda insanın poetik yazgısı Baudelaire'in dediği gibi, içindeki uçsuz bucaksızlığa ayna olmaksa, bu toplanma alanı bizden öncekilerin, ya da çağdaşlarımızın panik içindeyken koştuğu, soluklandığı, anlattıklarını kayda geçirerek ölümün ve unutmanın keskinliğini azalttıkları, ölçekleri gizemini koruyan bir ikinci dünyadır.

Buraya gelenlerin zanaatı bellidir. Korkudan kaçmakla onu göğüslemek arasına siperler oluşturan kullanışlı tanım elbiseleri dikmek.

Tanımlayamadığımız şeyler bize gücümüzü aştıkları hissi verir. İyi ya da kötü hepsindeki kudret bizi rahatsız ederken kendisine doğru çeker.

Tanımlarken adeta o müphem kudreti bir giyinme odasına çağırır ve onu ehlileştirmek için ona türlü biçimler teklif ederiz.

Bu gerçekleşmeye başladığında tanımın bol gelmesi, sıkması, düşündüğümüzden güzel olması ya da daha fazla provayla güzelleşebileceği düşünceleri arasında zanaatımız gelişir.

Korku ile edebiyata sığınanlar, hacmini kestiremedikleri karanlığı kendi atölyelerinde biçimlere sokmayı denerler.

Bazen gözlerini bile açmaya çekindikleri ânları bu çeşit bir teşebbüs ile bir defilede seyretmek ve seyrettirmek isterler.

Dilekleri odur ki, diğer katılımcı ve izleyicilerle, benzerlikleri, zıtlıkları, alternatifleri görmenin paydaşlığı, belirsizliğin çıplak omuzlarını ürpertiden korumuş olsun.
 

 

Bu alanda en iyi zanaatkârlardan birisi olan Sırp asıllı yazar Milorad Paviç, Thanassis Lallas ile yaptığı (benim de Lallas ile yaptığım bir yazışma sonrasında bir edebiyat dergisi için çevirdiğim) röportajda, Balkan edebiyatına kattığı sıra dışı biçim denemelerinin, gerçekle fantezi arasında ustalıkla eriyen dilinin arka bahçesini aralar.

Onu kendi en iyisine yaklaştıran şeyin korkularına yaklaşmak ve onun yönlendirdiği taşkınlıktan geçmek olduğunu ifade eder, gerçeğe edebiyat üzerinden meydan okurken keşfedilmemiş bir diyarda sınırı aştığını hisseder.

İç topraklarını bu meydan okumanın ardına kattığı söz orduları ile genişletir. Çünkü "Bir hakikati ortaya çıkarmak istediğinde onu kişiye ancak düşmanı gösterebilir." 6

Anne Dufourmantalle'in bahsettiği müstakbel hayretimizin yüzü ve her yaratımımızın başlangıcı olan korku ilk kez Paviç'i çocukluğunun geçtiği evde yakalar.

Yaratım ve korku arasındaki bağlantıyı şu cümlelerle özetler Paviç:

Çocukken gece yarısı evin boş olmasından korkardım. Büyüdüğüm evin - size dün gösterdim, arka bahçesinden korkardım, özellikle de ışıklar kapanınca. Belki bu, romanlarımı niçin bir ev yapar gibi inşa etmeye çalıştığımı açıklar. Belki sürekli var olan ve üstesinden gelmeye çalıştığım, bu boş ev korkusu yüzünden romanlarımı bir ev gibi inşa etmeye çalıştım. Rüzgârın Tersi romanımın iki girişi ve bir iç bahçesi var mesela. Hazar sözlüğü, insanları birçok giriş ve çıkışıyla şok eden devasa bir ev. Her yerde kapılar var. Eve girişleriniz veya evden çıkışlarınız arzularınıza bağlıdır. 7


Paviç'in soy ağacına bakarsak, ilk Paviç, 18'nci yüzyılda şiirlerini yayınlamış ve o zamandan bu yana, her kuşakta en az bir yazar, şair bulunmuş ve çoğunun eserleri Avrupa'nın seçkin kütüphanelerinde yerini almıştır.

Çocuk Milorad Paviç, Belgrad'da amcası şair Nikola Paviç'in şiirleri, sözlü Sırp edebiyatı, kilise vaazları, Bizans kültür ve geleneği ile beslenerek büyümüştür.

Edebiyat tarihçisi olarak üniversitede dersler vermiş, çeviriler yapmış, şiir, eleştiri ve romanlar yazmış, yazdıkları otuzdan fazla dile çevrilmiş, Nobel'e aday gösterilmiştir.

"Milorad" Sırpçada "sevilen" anlamına gelse de (kendi ifadesiyle) en az sevilen milletin en çok bilinen yazarı olma noktasına, ülkesinde gördüğü siyasi baskılar nedeniyle oldukça geç erişmiştir.

Eserlerinin yayınlanmadığı dönemde de acılaşmaktan yazmakla korunduğunu anlatır aynı röportajda.

Yıllar kendisine farklı alanlarda çokça değişim ve unvan getirse de kendi ifadesi ile tüm bu süreçte korkusu hiç yaşlanmamıştır.

Ruhun duası dikkatlilik, bu ifadesinde de kendine anlamlı bir karşılık bulur. Burada Paviç'in gözlemciliğinin ayırt edici yanı, gözlemlemeye önce kendi görme biçimlerinden başlamış olmasıdır.

Kendi görme biçimlerini analiz eden, şeyleri algılarken ne zaman teleskop, ne zaman ayna, ne zaman hile, ne zaman dürbün kullandığını bilir.

Bu hâkimiyet önce anlatma korkusunu yener. Kendini bilme dürüstlüğü anlatma dürüstlüğü getirir. Korkunun karşısına çoğu zaman cesareti koyarız.

Bu kavrama biraz daha yakından bakarsak, içinde basiretin olmadığı cesaretin ancak irtifa kaybına neden olabileceğini görebiliriz.

Paviç, yazma cesaretini gözlemle ve kavrayışla gelen basiretinden almıştır.

3.JPG
3.JPG, by merve.bayrakci

Ondaki edebi deha korku ile birleşince onu edebi hiper metin tezgâhında harikalar yaratan bir zanaatkâr haline getirmiştir.

Okur tüm metinlerde önemli bir figürdür, metni açar, bağlantıları kovalar, arzularının peşine düşer, okuma zevkine göre tercihler yapar, bulmacaları çözer, eserlerin iki yakasını bir araya getirirken kendi kaderinden pay alır.

Bilgisayar ekranlarında ya da elektronik cihazlarda farklı içerikler sunan gelişmiş özelliklere sahip hiper metin belgeler gibi, eserlerine geçiş noktaları, giriş çıkışlar, işaretler koymuş, bölümler arasında alternatifli ve özgün bağlantılar kurarak okuru da metni de belli bir tahakkümden kurtarmak istemiştir.

Kendisi de bir üstkurmaca yazarı olan Robert Coover, 21 Temmuz 1992'de, The New York Times için yazdığı "Kitapların Sonu" adlı makalesinde Paviç'in 21'inci yüzyılda, teknoloji çağının heyecanlı eşiğinde, romanda özgün formun babası Cervantes'i yeniden kucakladığını, yüzyılın ve geleceğin okurlarının okuma biçimlerine öncülük yaptığını vurgulayarak ona hakkını teslim eder. 8

Borges ve Cortázar ile birlikte Paviç, doğrusal olmayan anlatılarda büyük bir deneycidir ve tarihî olaylar, efsanevi hikâyeler, benzetmeler, anekdotlar ve tuhaf Balkan büyüsüyle dolu yoğun düzyazı labirentleri yaratmıştır. 9

Paul Valery'nin, inşa eden önce kendisini inşa eder sözü, Paviç'in çocukluk evinde yaptığı restorasyonu, ek yapıları, peyzaj çalışmaları ile birlikte düşünüldüğünde, insanın kendine özgü gerçeğinin bu ikinci dünyada yansırken ne kadar çeşitli, renkli ve dönüştürücü olduğunu gözler önüne sermektedir:

Zamirler Tanrı, eylemler insan içindir. 10
 

1.JPG

O, edebiyat eylemi içinde Hazarların din değiştirme konusunu üç semavi dinin bakış açısıyla ele aldığı, 100 bin kelimelik sözlük romanı Hazar Sözlüğü'nü yazdı.

Çayla Boyalı Tablo romanında şifreli bir bulmaca- roman yazarak, okuru soldan sağa ve yukarıdan aşağıya okumaya yönlendirip, kitabın kahramanıyla aşk yaşayabileceği sıra dışı bir okuma serüvenine çağırdı.

Bir delta roman olan Eşsiz Parça- Mavi Kitap'ta 100 alternatif son ile aşkın ve suçun yüz ayrı halini tecrübe etmeyi mümkün hale getirdi.

İstanbul'da Son Aşk romanında tarot kartlarıyla ilerleyen bir tarot roman, Rüzgârın Tersi ile birbirlerinin hikâyesini baş aşağı yakalayan karakterlerin bağlantılarının kurulduğu bir kum saati romanı yazdı.

İkinci Beden'de iki ayrı yüzyılda yaşayan iki çiftin ikinci bedenlerini arayışlarının izini sürerken Sonsuza Kadar ve Bir Gün adlı menü şeklinde tasarlanan oyununda üç başlangıç , üç bitiş, tatlılar ve ana yemeğin olduğubir oyun yazdı.

Birbirleriyle alternatifli birleşebilen tüm bölümlerin kaderini okur, seyirci, tiyatro topluluğu ve yönetmene bıraktı.

2.JPG

Rus Tazısı'nda romanda yaptığı biçim ve anlatım oyunlarını yoğunlaştırılmış halde öykülerinde sergiledi. Birbiri ile gizli ilişki içinde olan iki öyküsünü de okurun araştırma yetisine bıraktı.

Bu öykülerde birinde sorulan soruyu diğerinde cevapladı bu bu cevap on yedinci öykü olarak kitabın mutlu kâşifine armağanı oldu.

Ebedi mavi boyanın arandığı Bizans Mavisi, Dragan Marinković'in yapımcılığını 1993'te üstlendiği bir filme dönüştü.

Tüm bunların yanısıra Agatha'nın Mektupları, Cam Salyangoz, Şam gibi interaktif çalışmalar yaptı. Palimpsestler 11 ve Ay Taşı adındaki şiir kitaplarıyla atalarından gelen şiir damarını da dolaşıma katmayı ihmal etmedi.

Carl Gustav Jung‘un kendisi için söylediklerini Paviç için de düşünürsek, Paviç'in yaşamı bir anlamda yazdıklarının özünü oluşturuyordu.

Kişiliği ve yazma biçimi bir bütündü. Kişiliği, yazdığı her şey, içsel bir zorunluluğun sonucuydu. Kaynakları kaderinde olan bir zorlama.

Yazdıkları ona içinden saldıran şeylerdi. Onu harekete geçiren ruhun konuşmasına izin verdi. 12

"Eğer algının kapıları temizlenseydi her şey insana olduğu gibi görünürdü, sonsuz" diyordu Blake.

Paviç, bir çocuğun gecenin karanlığında bir evin kapısını aralamasıyla bir yetişkinin algının kapılarını temizlemesi arasındaki korkunç benzerliği yan yana gördü.

Böylece, korkuları eliyle ardına kadar araladığı kapıdan her şeyi sonsuzun dilinden, aslına ne kadar sadık kaldığını tam olarak bilmeden, edebiyat için tercüme etti.

Ve nihayetinde 30 Kasım 2009'da dünyaya veda ettiğinde, eşi Jasmina Mihajloviç, onun tüm solucan deliklerinden geçerek anlatmaktan geri durmadığı zamanı nereden yakaladığını, ölüm ilanında yine onun şiirinden alınan bir son söz ile duyurdu:

Milorad Paviç, 'Ânı, ruh ve beden eşit olduğunda yakaladı.'

 

 

Notlar:

1.  Zygmund Bauman, Akışkan Korku, s: 8 Ayrıntı Yayınları, 2020
2.  Anne Dufourmantelle, Riske Övgü, s.67, Kolektif Kitap, 2019
3.  James Wood, Hayatın En Yakın Benzeri, s:68, Can Yayınları, 2018
4.  Zygmund Bauman, Akışkan Korku, s: 162, Ayrıntı Yayınları, 2020
5.  Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, s:223, İthaki Yayınları, 2013
6.  Milorad Paviç, Eşsiz Parça- Mavi Kitap, s:83, Ketebe Yayınları, 2021
7.  Yokuş Yol'a Kültür Edebiyat Düşünce Dergisi, s: 32, Ekim 2015
8.  Robert Coover, " End Of The Books", The New York Times, 1992. Erişim:
https://archive.nytimes.com/www.nytimes.com/books/98/09/27/specials/coover-end.html
9.  Erişim: https://www.khazars.com/index.php/en/catalog/i-grupa/landscape-painted-with-tea.html
10.  Milorad Paviç, Hazar Sözlüğü, s:102, Kırmızı Yayınları, 2011
11.  Eski zamanda üzerindeki yazı silinerek yeniden başka yazı yazılmış parşömene verilen isim.
12.  Carl Gustav Jung, Dört Arketip, s:7, Metis Yayınları, 2020

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU