"Nitekim ağladı..."

Mayis Alizade Independent Türkçe için Cemil Ünal, Ahmad Obalı ve Rıza Talebi ile konuştu

Belarus'ta 9 Ağustos 2020'de seçim sandıklarından Aleksandr Lukaşenko lehinde yüzde 80 oy çıkınca halk sokaklara döküldü.

Rusya'dan aldığı destekle ortalığı bir nebze olsun yatıştırınca 15 Eylül'de Soçi'de Vladimir Putin'den 1,5 milyar dolar alan Lukaşenko, "Eski Sovyet ülkeleri için örnek olsun" derken yeni Rusya İmparatorluğu'nun kuruluş sürecinin düğmesine basıldığına mı ima etmişti?

Azerbaycan'ın kendi topraklarını ermeni işgalinden kurtarmak için yürüttüğü 44 günlük savaşın belki de son saatlerinde imzalanan ateşkes anlaşmasıyla 'Barış Gücü' kisvesi altında Rusya ordusunun sınırı da kendi kontrolüne alarak Azerbaycan 4 bin kilometrekarelik toprağında kurduğu hakimiyet bu sürecin devamı sayılabilir miydi?

Kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin, 44 günlük savaş sadece Ermenistan-Azerbaycan ilişkileri çerçevesinde değil  İran sath-ı mailinde de ciddi kırılmalara neden oldu.

Ve o kırılma süreci artçı şoklarla değil düpedüz ve daha sert kırılmalar şeklinde bugün de etkisini sürdürüyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Evet, 44 günlük savaş ve sonuçları Türkiye ile Azerbaycan'ı daha da yaklaştırırken, İran'ı adeta Ermenistan'la entegrasyon durumuna soktu-sokacak.

Bölgede neler oluyor, bu ittifaklar-entegrasyonlar bölgeyi nereye götürüyor?

Gelişmeleri yakından izleyen Türkiye'nin en eski sivil toplum kuruluşlarından biri, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu Mehmet Emin Resulzade'nin kurduğu Azerbaycan Kültür Derneği'nin genel başkanı, eski Kars milletvekili Cemil Ünal, Independent Türkçe'nin sorularını şu şekilde yanıtladı:

Mehmet Emin Resulzade'nin 1 Şubat 1949'da Ankara'da kurduğu Azerbaycan Kültür Derneği olarak Soğuk Savaş döneminde Azerbaycan'ın bağımsızlığı uğruna tavizsiz mücadele etmiş bir kurum olarak daha SSCB yıkılmadan Mart-Nisan 1991'de Bakü'de ilk büyük toplantıyı gerçekleştirerek yolların açılmasına vesile olan da biziz. Ayrıca Azerbaycan kendi bağımsız devletini kurarken bizim desteğimize ihtiyaç hissedince tereddütsüz ve karşılık beklemeden görev yapmaya giden de yine bizler olduk. Onun için Azerbaycan'ın bağımsızlığı ve güvenliği her koşul ve ortamda bizim için ilk sırada ve bundan taviz vermemiz imkansız.


Ünal, "Kendi topraklarını Ermeni işgalinden kurtarmak için Türkiye'nin desteğiyle yürüttüğü 44 günlük operasyonların zaferle sonuçlanmasından sonra İran devletinin işgalci Ermenistan'a verdiği desteğin daha da arttığını, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ise zaman zaman Tahran rejimi tarafından tehdit edildiğini görüyoruz.Geçen 24 Şubat'ta Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından sonra İran rejiminin Rusya'ya verdiği silah desteği açık şekilde ortaya çıkınca Tahran rejimi adeta suç üstünde yakalanmış gibi dikkatleri dağıtmak için Azerbaycan'a tehdidi sürdürüyor ve sınır bölgelerinde yeniden tatbikatlar gerçekleştiriyor. Bunun bir gerekçesi olarak da Tahran rejimi 'Siyonistlerin bölgede İran aleyhindeki faaliyetlerini' öne sürüyor. Aslında Tahran rejimi ülke içinde yaşanan aralıksız isyanlardan bunalmış duruma geldi ve bunun için komşularını suçlu göstermek suretiyle bölgede tansiyonu yükseltmeye ve ülke içindeki kargaşayı bu yolla bastırmaya çalışıyor" dedi.
 

Cemil Ünal.jpg
Azerbaycan Kültür Derneği'nin Genel Başkanı ve eski Kars milletvekili Cemil Ünal

 

Bir başka önemli faktörün ise, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin gelişmesi sürecinde yeni yeni sonuçların elde edilmesi olduğunu ifade eden Cemil Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

Bu durum İran topraklarında yaşayan ve en basit haklardan mahrum kalan 35 milyon Azerbaycan Türkü'nün kendi haklarını Tahran'dan talep etmesi yönünde motive ediyor. İşte Tahran rejimini senelerce işgalci Ermenistan'a destek vermeye iten nedenlerin başında bu geliyor. Azerbaycan'ın zaferinden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakü'de yaptığı zafer konuşmasında dillendirdiği dört mısralık şiirin İran sınırları içinde haklarını arayan Azerbaycan Türklerini nasıl mutlu ettiğini ve aynı ölçüde Tahran rejimini nasıl rahatsız ettiğini hatırlamamızda fayda var diye düşünüyorum.


"Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin gelişmesi bölgenin huzura, istikrara ve refaha kavuşmasının koşullarından birini teşkil edeceği halde, Tahran rejiminin 'Ermenistan'a yapılacak saldırıyı kendimize yapılmış addeceğiz' söylemi bölgedeki tansiyonu yükseltme dışında neye hizmet ediyor?" diyen Cemil Ünal, "Türkiye ve Azerbaycan kimseye saldırmayı hedeflemediği halde, İran'ın önce işgalci Ermenistan'a ve ardından Ukrayna'ya saldıran Rusya'ya destek vermesi Tahran rejiminin niyetlerini gözler önüne sermiyor mu? Oysa bölgede huzurun ve istikrarın olmasını istiyorsa, İran'ın yapacağı ilk işin başta kendi içindeki Azerbaycan bölgeleri olmak üzere tüm diğer halkların hak-hukuklarını kendilerine teslim etmesidir. Bunu yapmayıp da işgalcilere silah tedarik etmesi ve onları desteklemesi durumunda Tahran rejiminin kimseden şikayet hakkı olmaz. Bunu unutmamalı ve bundan sonraki politikalarını bu ilkeye göre belirlemeli" dedi.


Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkiler gelişirken Azerbaycan Cumhuriyeti'ni yönetenlerin ülkeyi güçlü kılma adına idare tarzında ciddi değişiklikler yapması gerektiğini söyleyen Cemil Ünal, "44 günlük savaştan sonra yönetimin baskıcı tutumundan vazgeçerek demokrasinin kurallarını benimsemesi gerekirken; bunun tersini yapması Azerbaycan'ı güçlü değil, zayıf kılar. Ki bu durumdan gerek yakındaki gerekse uzaktaki hasımların faydanlanma durumu güçlenir. Azerbaycan öncelikle 10 Kasım 2020 anlaşmasına göre, 5 yıllığına ülkesine gelerek 4 bin kilometrekarelik bir alanda kendi hakimiyetini kuran Rusya 'Barış Gücü'nü ülkesinden çıkararak toprak bütünlüğünü sağlamalı, buna paralel olarak Ermenistan sınırını tamamen kontrol altına alarak ağustos sonunda açılan ikinci giriş-çıkış kapısını tamamen kapatmalı. İktidar kendine muhalefet yaratma gibi ucube metotlardan vazgeçmeli, gerçek muhalefetin çalışmalarına imkan tanımalı, geç kalmadan parlamento seçimleri yapılarak siyasi yapı güçlendirilmeli, yargı üzerindeki vesayet kaldırılmalı, basının özgürce faaliyetine fırsat tanınmalı. Bunlar yapmadığı sürece iktidarın halkla bütünleşmesi fırsatı doğmayacağı gibi, haklı davalarda bile dışardan destek almak zorlaşır" şeklinde konuştu.


"Türkiye'yi yönetenlerin de vakit geçmeden bu konularda Azerbaycan yönetimine telkinde bulunmaları gerekir" diyen Cemil Ünal, demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile uygulandığı bir sistem içinde Azerbaycan halkının bugününü ve geleceğini umutla, huzurla yaşayacaktığını söyledi.

Bu aynı zamanda Mehmet Emin Resulzade ve dava arkadaşlarının bir asır önce Azerbaycan'da gerçekleştirdiği özgürlüğün, eşitliğin,çağdaşlığın mirasına sahip   çıktığını belirten Ünal, "73 yıldan bu yana Azerbaycan tarihinin bu şerefli döneminin yarattığı ilhamla yol alan Azerbaycan Kültür Derneği'nin bugüne yönelik en büyük arzu ve umudu ise 'barış gönüllüleri' adı altında yeniden Azerbaycan topraklarına ayak basan Rus askeri güçlerinin biran önce o kadim Türk topraklarından çıkmasıdır. Karabağ savaşının nihai sevinci ancak o zaman yaşanacak ve şehitlerin ruhu huzura erecektir" dedi.


Cereyan eden gelişmeler başta Azerbaycan bölgeleri olmakla İran'ın dokusunu oluşturan diğer etnik yapıların hakları uğruna mücadele veren dışardaki şahsiyetleri yakından ilgilendiriyor.

Independent Türkçe'nin son gelişmelere ilişkin sorularını yanıtlayan merkezi ABD'nin İllinois Eyaleti'nin Chicago kentinde bulunan Günaz TV'nin imtiyaz sahibi Ahmad Obalı, dikkati Türkiye ile Azerbaycan'ın yakınlaşmasının sürdürülmesi gereğine çekti:

Azərbaycan'ın İran sınırına yakın bölgelerinde Türkiye'nin inşa ettiği iki havalimanı Tahran'ın kıskançlığına neden olmuştur; bir anlamda bunun doğal karşılanması gerekir. Çünkü sivil olmalarına rağmen bu havaalanlarının Azerbaycan'ın askri ihtiyaçları doğrultusunda da kullanılacağı çok normal bir durum. Uluslararası nitelik taşımalarından dolayı İran'ın Azerbaycan bölgelerinin  ahalisi da o havaalanlarını kullanmaya yönelecek. Tahran rejimini endişelendiren ana konu ise bu ülkenin Kafkasya'dan sıkıştırılıp çıkarılma olasılığıdır. Buna İran'ın kendi politikaları neden oldu. Bundan sonraki gelişmelerin önünü kesmeye çalışan İran'ın buna gücü yetmediği için tehdit yolunu benimsiyor. Aras Nehri kıyısındaki askeri tatbikatların amacı da budur. Aslında ben bu tatbikatların her ay yapılmasını diliyorum. Zira bu tatbikatlar Azerbaycan Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetlerini sürekli hazırlık halinde olmasını gerektirdiği gibi Güney Azerbaycan'da İran'dan istiklalini isteyen halkın her geçen gün daha fazla konsolide olmasını sağlıyor.


Obalı, "İran'ın istihbari kabiliyeti de zayıfladığı gibi dünya kamuoyu da Tahran rejiminin dağıtma eğilimli niteliğini bir daha görmüş oluyor. Ermenistan'ın Azerbaycan sınırına yakın Kapan kentinde açtığı konsolosluk da aynı amacı güdüyor. Dikkat buyurunuz: Nüüfusu yaklaşık 30 bin olan Kapan'da kaç İran vatandaşı vardır ki, orada konsolosluk açıyorsun? Oradaki çalışmaların Azerbaycan aleyhine yöneleceği şimdiden belli. Azerbaycan'ın Zengilan bölgesinde işler yapan yabancı şirketlerin çalışmalarını Kapan'daki konsolosluktan gözlemeye çalışacak. Yani casusluk ağı kuracak" ifadelerini kullandı.
 

Ahmad Obalı.jpeg
ABD'nin İllinois Eyaleti'nin Chicago kentinde bulunan Günaz TV'nin imtiyaz sahibi Ahmad Obalı

 

"Kapan, Azerbaycan aleyhinde her nevi çalışma ve provokasyon yapmak için en elverişli bölge" diyen Ahmad Obalı, sözlerine şunları ekledi:

Elektronik sistemler vasıtasıyla İran o bölgeden Azerbaycan bölgelerindeki gelişmeleri gözleyecek. Bunun dışında Tahran rejimi Azerbaycan Cumhuriyeti'nde terör eylemleri ve provokasyonlar yaptırabilir. Daha önce de yaptığımız açıklamalarda önümüzdeki kasım ayında İran'ın bu konuda bir dizi planlarının olmasına dikkat çekmiştik. Ancak şu anki protesto eylemleri o planların ertelenmesine neden olabilir.


İran'ın Rusya'ya verdiği İHA'lar hakkında da konuşan Obalı, "BM'nin İran aleyhinde bir yaptırım kararı olduğunu biliyorsunuz. O karardan dolayı İran hiçbir ülkeye silah satamaz. Dini lider Hamaney Rusya'ya dron verdiklerini yanlışlıkla da olsa itiraf etti. Hamaney bunu bir nevi gururla ifade etti. BM yaptırımlarının daha da sertleşeceğini bildikleri için Hameny'in bu sözünü düzeltmeye çalıştılar. Fiiliyatta ise İran hem Rusya ve hem de Ermenistan'a İHA'lar verdi. Rusya'ya dronların verilmesinin ortaya çıkmasıyla AB ülkelerinin de İran'a karşı tutumu sertleşmiş oldu. Ukrayna devletinin bu konuda İran'ın üzerine gitmesi Tahran rejimini çok sıkıntılı bir duruma soktu. Aslında dronların Rusya'ya verilmesine ilişkin bilgiyi basına rusların kendileri sızdırdı.Bunun nedeni yanlarında farklı ülkelerin de bulunmalarını istemeleridir. Mevcut fırsatı kullanarak İran'ın Rusya'dan uzaklaşma ihtimali vardı, Rusya bunu önlemek için dronlarla ilgili bilgiyi sızdırdı. Bu olaydan sonra İran daha sıkı şekilde Rusya'ya monte edildi" şeklinde konuştu.

Ahmad Obalı, son olarak şu değerlendsirmede bulundu:

Bir yandan Rusya'ya dron satışı, öbür taraftan ülke içindeki kriz insan hakları örgütlerinin İran'a baskısını daha da artırıyor. Çünkü İran'ın dronları Ukrayna'da sivilleri ve enerji santrallerini vuruyor. Ülke içindeki krizi bastırmak için farklı noktalarda oyunlar tertiplemeye çalışan Tahran rejimi buna muvaffak olamıyor. Azerbaycan sınırına yığınak yapmakla şoven milli duyguları kamçılamayı hedefleyen rejim amacına ulaşamadı. Yani, 'dış düşman' faktörünü harekete geçiremedi. Onun için Türkiye-Azerbaycan yakınlaşmasına karşı Rusya'nın İran'ı harekete geçirme isteklerinin gerçekleşeceğini düşünmemek gerekir. Halihazırda tamamen yalnız kalmış Tahran rejimi giderek daha da münzevileşiyor. Değişen dünya konjönktüründe Karabağ'daki Rusya 'Barış Gücü'nün Güney Azerbaycan Milli Harekatı'na karşı herhangi tedbirler alması mantığı uygun gözükmüyor. Devlet başkanı İlham Aliyev'in 'Biz dünyadaki Azerbaycanlılara destek vereceğiz' sözünden sonra durumun daha da değişeceğine inanıyoruz. Türkler, Kürtler, Araplar, Beuçlar kendi devletlerini kurmak isterken Tahran rejimi daha dikkatli hareket etmek zorunda kalacaktır.


İran'daki siyasi mücadelelerin geçmişine ve bugününe ilişkin bir dizi kitap ve makale kaleme alan araştırmacı-TV yorumcusu Rıza Talebi'ye göre, Türkiye ile Azerbaycan arasındaki yakınlaşma süreci ilerledikçe, Moskova da Tahran'ı kendi çıkarları doğrultusunda daha fazla kullanmaya çalışıyor.

Rıza Talebi, Independent Türkçe'nin bölgedeki mevcut duruma ilişkin sorularımızı şu şekilde yanıtladı: 

İran protestoların içinde boğulurken Devrim Muhafız Kolordusu'na bağlı kara kuvvetleri Aras Nehri'nin Güneyinde askeri tatbikat gerçekleştirdi. Devrim Muhafızları'nın Aras Nehri'nin karşı kıyısına geçmeye ilişkin propagandası  kamuoyunda kabul görmedi. Fars şovenistlerinin yanı sıra, radikal dinci gruplar bu konunun önemini vurgulayarak, insanların protestolardan uzak tutmaya çalıştı.

Bir yandan Shahid 136 İHA'yı Rusya'ya göndermek suretiyle Ukrayna'da bu ülkenin işgaline yardım ederken, diğer yandan ise ülke içindeki protestoları bastırmaya haliyle rejim kendi gücünü de zayıflatmış oluyor. Tüm bu kargaşanın içinde yaptırımlar altında ezilen İran'ın dünyaya çıkma için bir dizi sıkıntıları da varken ölüm-kalım konusu haline Zengezur Koridoru'nu getirdiğini görüyoruz. Evet, Azerbaycan topraklarını senelerce işgal altında tutan Ermenistan'a koşulsuz destek veren Tahran rejimi, şimdi Ermenistan'ı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak için uğraşıyor.


Ayrıca, "Rusya'nın bu eski müttefkini Kafkasya'da Azerbaycan'a karşı kışkırtmak için perde arkasındaki yönlendirici rolünü sürdürüyor" diyen Talebi, "Halihazırda Tahran rejimi Rusya'nın Kafkasya'daki kaldıracı rolü oynamaya çalışıyor. Karabağ'da farklı ülkelerin pay aldığı, Türkiye'nin havalimanı inşa ettiği, İsrail'in bölgeye teknoloji ve yapay zeka  enstrümanları yerleştirdiği bu günlerde İran, politikasında ısrar ederek Ermenistan'ın Azerbaycan'la sınır bölgesindeki Kapan kentinde konsolosluk açtı. Kasım Süleymani'nin öldürülmesi ve hükümetin ve diplomasi anganjmanlarının değişmesinden sonra İran, kendi dış ilişkilerinin tartışmalarından aşırı rahatsız. Ermenistan Başbakanı Paşinyan'ın Batı'yla yakınlaşma politikasını benimsemesine rağmen İran, Rusya'nın kışkırtmasıyla hem bu bölgede güvenlik sorunları çıkarma hem de Ermenistan'dan bir şekilde pay almaya çalışıyor. İran, sınırlarda değişiklik olacağına dair asılsız suçlamalarla Ukrayna'daki savaşın bu aşamasına kadar Rusya'ya İHA'lar ihraç ettiğini saklı tutmaya çalıştı ancak BM'nin aldığı yaptırım kararı sonrasında silah satmasının yasak olduğunu hatırlayarak İHA satışına ilişkin bizzat dini lider Hameney'in ağzından seslenen açıklamasından çark etmek zorunda kaldı" dedi.
 

Rıza Talebi.jpg
Araştırmacı-yazar, TV yorumcusu Rıza Talebi

 

Rıza Talebi, sözlerine şöyle devam etti:

Bu arada İran'ın, Ermenistan ile geniş çaplı yasal ticareti bulunuyor ve Kabil'den Doğu Avrupa'ya kadar uzanan uyuşturucu trafiğinde en önemli geçiş ülkesi olmasından dolayı ortaklarından vazgeçememesi Başbakan Nikol Paşinyan'a zarar dışında hiçbir şey vermiyor. Dolayısıyla Ukrayna'nın halihazırda Rusya işgali altındaki bölgelerde durumların netleşmemesine kadar İran'ın her gün daha fazla kayba uğraması kaçınılmaz olacaktır. İran'ın insansız hava araçlarını kullanan Rusya, onu Ukrayna'da savaşa soktu ve Farah Bagh ve Zengezur meselesinde bir piyade mekanizması olarak kullanmaya devam ediyor.
 

Rıza Talebi son olarak, "Tüm bu durumları azcık da olsa kendi lehine çevirmesinin tek yolu ülke içindeki toplulukların haklarının verilmesi ve dış politikada radikal değişikliklere gidilmesi olup; Tahran rejiminin bu adımları atacağı kuşku doğuruyor. Bu adımların atılmaması durumunda ise ülke içinde ve dışındaki Tahran rejimi karşıtlığının daha da güçlenmesi dışında herhangi bir alternatif olmayacaktır" yorumunda bulundu.


Dikta rejimini yerleştirmek için yöneticilerin savaşa girmekten kaçınmadıklarını gösteren sayısız örnek mevcutt.

İçeride baş gösteren kargaşayı bastırmak için dışarda düşman aramak da diktatoryaların kullandığı başka bir metotdur.

Independent Türkçe yorumcuları da İran'ın kendi komşularına karşı agresifleşmesinin arkasındaki ana nedenlerden birinin, dikkati içerideki kargaşalardan ayırmak olduğunu ifade etti.

Ve tansiyon yükselirken ister istemez İran coğrafyasındaki demokrasi ve insan hakları mücadelesine kalemiyle "bir ordudan ziyade hizmet veren"  Mirza Ali Ekper Sabir'in şiirlerine dönüyor; dehasına bir daha hayran kalıyorsun:

De görek (söyle bakalım) şimdi mukaddes vatanın
Hangi bir müşkülü asan(kolay) oldu? (1909).


Rahmetle analım…

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU