Eskiden, özellikle de 1980'li yıllarda Almanya'da Türk olmak, pek kolay değildi.
Zira o yıllarda Türkler toplumun en alt katında yer alıyor, en düşük ücretli işlerde çalışıyordu.
Belediyelerde ve iş bulma kurumlarında sosyal yardım kuyruklarında en kalabalık grubu, Türkler oluşturuyordu.
Bunu bilen Almanlar Türklere tepeden bakar, onlara ikinci sınıf insan muamelesi yapardı.
Türklerin evleri sık sık Alman ırkçılar tarafından kundaklanır, Türk gençleri postallı ve gamaçlı haç dövmeli Nazi holiganlarının saldırısına uğrardı.
Alman yazar Günter Wallraff, 1980'li yılların ortalarında yayımlandığında bir anda bestseller olup büyük ses getiren En Alttakiler (Ganz unten) adlı kitabında, Almanya'da Türklerin yaşadığı dramı gözler önüne sermişti.
Wallraff, Ali takma adıyla kaçak bir Türk işçisi kılığıyla iki yıl boyunca Almanya'da değişik işlerde çalışarak maruz kaldığı ırkçılığı anlatmıştı kitabında.
O zamandan beri çok şey değişti ve Türkler son 40 yılda deyim yerindeyse Almanya'da sınıf atladı.
Bugün bu ülkedeki birinci ve ikinci kuşak Türkler emekliliğin keyfini sürerken orta yaşa gelen üçüncü kuşak Türkler, büyük oranda meslek sahibi eğitimli insanlardan oluşuyor.
Diğer bir deyişle Alman toplumunun orta tabakasında yer alıyorlar. Bunların arasında doktor, avukat, mühendis, öğretmen, tasarımcı, grafiker, subay ve polis gibi değişik mesleklere sahip insanlar bulunuyor.
Bugün Almanya'da herhangi bir devlet dairesine gitseniz, orada mutlaka bir Türk memur bulursunuz.
Yani Alman devlet dairelerinde sadece Türkçe konuşarak da işlerinizi bir şekilde halledebilirsiniz.
Almanya'da Z kuşağını oluşturan genç Türklerse, büyük ölçüde asimile olmuş durumda. Çoğu anadilleri Türkçeyi bilmiyor, onun yerini Almanca almış durumda.
Yaşam tarzı olarak da genellikle bir Alman gibi yaşıyor. Bunların arasında da çok sayıda başarılı insan var.
Alman TV ekranlarında genç kuşağa mensup yüzlerce Türk sanatçı bulunuyor, kimileri sunucu, haber spikeri, kimileri dizi oyuncusu, bazıları da komedyen olarak çalışıyor.
Almanya'nın en ünlü komedyenlerinden biri Kaya Yanar adlı bir Türk. Değişik Alman şiveleriyle yaptığı esprileriyle Alman seyricisini gülmekten kırıp geçiren Yanar'ı, Almanya'nın Cem Yılmaz'ı olarak tanımlamak mümkün.
Almanya'nın en ünlü haber spikerlerinden biri, uzun yıllar en büyük devlet kanalı ARD'de anahaer sunucusu olarak çalıştıktan sonra RTL kanalına transfer olan Pınar Atalay da bir Türk.
Akif Pirinçci gibi eski kuşak Türk yazarlarının yanında Alman kitap listelerinde her zaman ilk 10'a giren birkaç Türk yazar bulunuyor.
Son dönemde öne çıkanlardan biri, son kitabı Spiegel'in bestseller listesine giren Kübra Gümüşay.
Bu yıl başında Almanya'ya Türk işçi göçünün 60'ıncı yıldönümü dolayısıyla yayımlanan bir TV programı hem oldukça dikkatimi çekmiş, hem de çok hoşuma gitmişti.
Programa katılanların tamamı (sunucu, stüdyodaki konuklar ve programa bağlanan konuk) Türklerden oluşuyor ama hepsi 40 yıllık Alman gibi akıcı bir şekilde Almanca konuşuyordu.
Almanya'da başarıyla adından söz ettiren ve Türk kamuoyunun da yakından tanıdığı Tarım Bakanı Cem Özdemir, bilim insanları Uğur Şahin ve Özlem Türeci ile Federal Meclis Bundestag Başkan Yardımcısı Aydan Özoğuz gibi zirvedeki Türklerden söz etmeye bile gerek yok. Onları zaten biliyorsunuz.
Şu anda Türkler büyük ölçüde alt tabakadan sıyrılmış durumda, toplumun orta kesiminde yer alıyor, ayrıca zirveyi zorlayanların sayısı da giderek artıyor.
Buna karşın onların eski yerini Suriyeli, Afgan, Hintli ve Slav kökenli göçmenler almış durumda.
Artık Almanya'daki amele pazarlarını ve ucuz iş gücünü Bulgarlar, Romenler, Suriyeliler ve Afganlar oluşturuyor.
Almanya'da Türkler toplum olarak yavaş yavaş yükselirken, Türkiye'nin bazı alanlardaki başarıları da Türk imajının parlamasına katkıda bulunuyor.
Geçenlerde bir Alman TV kanalında sunucu, "İnanmayacaksanız ama Türkiye, Hollywood'dan sonra dünyaya en fazla film ve dizi ihraç eden ülke" diye söze başlayınca dudaklarıma yayılan gülümsemeye engel olamadım.
Ayrıca, Türkiye'nin savunma sanayiindeki atılımları da her gün Alman medyasında bir şekilde karşımıza çıkıyor.
Bütün bunlar yıllarca dilimizden düşürmeyip kendimizi şartlandırdığımız "Bizden adam olmaz" sözünün ne kadar da yersiz olduğunu gösteriyor.
Elbette herkes, Türkiye'deki insanları bunaltan ekonomik ve siyasal sorunların ve toplumsal kutuplaşmanın farkında.
Ama bazı alanlarda yaptığımız atılımlar, bilim ve teknolojinin sadece Batı'nın veya Uzakdoğu'nun tekelinde olmadığını, doğru yola girip doğru şeyler yaptığımızda bizim de bir şeyler başarabileceğimizi gösteriyor.
Öyleyse, gelin aramızdaki tüm sorunları bir kenara bırarak ortak paydada buluşalım.
Tarihimize, kültürümüze, milli ve manevi değerlerimize sırt çevirmeden ama hurafelerden de uzak bir şekilde akıl, bilim ve mantık yolunda ilerleyerek eski şanlı günlerimize dönelim.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish