Tayvan: Ne savaş ne Çin ile birleşme… Statüko iyi midir?!.

Dr. Ümit Alperen Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

ABD başkanı ve başkan yardımcısının ardından, devlet protokolündeki üçüncü isim olan Temsilciler Meclisi Başkanı/Sözcüsü Nancy Pelosi'nin 2 Ağustos'ta Çin'in sert itirazlarına rağmen Tayvan'ı ziyaret etmesi dünya gündeminde iki haftadır tartışılıyor.

Şüphesiz bu düzeyde resmi olmasa da Tayvan'a bir ziyaretin gerçekleştirilmesi Çin-ABD ilişkilerinde ve küresel politikada bir dönüm noktası.

Pelosi'nin ziyaretinin ardından iki hafta geçmeden Litvanya Ulaştırma ve İletişim Bakan Yardımcısı bir heyetle ve ABD'li bir Senatör heyeti Tayvan'a bir ziyaret gerçekleştirdi.

Ayrıca, kıta Avrupa'sının en önemli ülkelerinden Alman meclisinden bir parlamenter heyetin de ekim ayı başında Tayvan'ı ziyaret etmesi bekleniyor.

Kanada, İngiltere, Japonya başta olmak üzere G7 ülkelerinden temsilcilerin önümüzdeki üç ay içerisinde Tayvan'a ziyaretleri bekleniyor.

Yani Pelosi'nin ziyareti Tayvan'ın dış dünya ile etkileşimini hızlandırdı. Nasıl ki, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger'in 1971'de Pekin'i ziyaretinin ardından Çin'in dış dünyayla irtibatı arttıysa.

Çin'in bu ziyaretlerden de temel endişesi bu. Tayvan'ın dış dünyayla irtibatının artmasının Çin'in Tayvan'la birleşme imkanını ortadan kaldırması ve Tayvanlılığı/güçlendirmesi.
 

afp.jpg
ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin Tayvan'a gidişi, bölgede tansiyonu zirveye ulaştırdı / Fotoğraf: AFP​​​​​

 

Tayvan iktidarı ve muhalefeti ne diyor?

Tayvan'a gerçekleştirilen bu ziyaretler genellikle Çin-ABD ilişkileri bağlamında tartışılıyor.

Peki, Tayvan iktidarı, muhalefeti; halkın bu ziyarete ve Çin ile ilişkilere bakışı nasıl?

113 sandalyeli Tayvan Yuan'inde (meclis) 63 sandalye ile çoğunluğu oluşturan Pan-Yeşil ve 40 sandalyesi bulunan Pan-Mavi koalisyonları çerçevesinde bakılabilir.


Pan-Yeşil Koalisyonun en büyük ve öncü partisi konumdaki iktidardaki Demokratik İlerleme Partisi (DİP, DPP) Tayvan'ın "Çin Cumhuriyeti"nin zaten bağımsız bir egemen devlet olduğunu ve Tayvan'ın "Çin"in bir parçası olmadığı yönünde.

Bu bağlamda da, Tayvan'ın diplomatik tanınmasına ve uluslararası toplumla etkileşimine önem veriyor.

Pelosi'nin ve diğer ziyaretlere de bu çerçeveden bakıyor. Hem Tayvan Başkanı Tsai Ing-wen hem de Dışişleri Bakanı Joseph Wu yaptıkları açıklamalarda, Çin'in Tayvan'ı çevreleyerek yaptığı askeri tatbikatları uluslarının egemenliğine, güvenliğine, özgürlüklerine bir tehdit olarak gördüklerini ifade ettiler.
 

Tayvan lideri Tsai Ing-wen aa.jpg
Tayvan lideri Tsai Ing-wen / Fotoğraf: AA

 

Aynı zamanda egemenliklerinin bir gereği olarak da egemenliklerini, özgürlüklerini, demokrasilerini saldırılara karşı vurgulayacaklarını belirtiyorlar.

Ayrıca, 9 Ağustos'ta Tayvan Dışişleri Bakanı Joseph Wu yaptığı açıklamalarda, Çin'in kapsamlı askeri tatbikatlardaki amacının Tayvan'ı işgal etmenin bir provası olduğunu vurgulaması dikkat çekici.

Aynı açıklamada Wu'nun uluslararası toplumu Tayvan'ı desteklemeye çağırması ve özgür, açık, istikrarlı ve müreffeh bir Hint-Pasifik'i koruma çağrısı da önemli. 
 

aa.jpg
Tayvan Dışişleri Bakanı Joseph Wu / Fotoğraf: AA


Pan-Yeşil koalisyonun muhalifi olan Pan-Mavi koalisyonu ise Çin Halk Cumhuriyeti (1949) yerine Çin Cumhuriyeti'nin (1912) Çin'in meşru hükümeti olduğunu, spesifik bir Tayvan kimliği yerine Çin ve Tayvan ikili kimliğini tercih ediyor.

Pan-Mavi koalisyonu Pan-Yeşil'in aksine Çin ile daha fazla dostane ilişkilerin olması gerektiğini savunuyor.

Daha önceki süreçte Pan-Mavi koalisyonu Çin ile birleşmeyi savunurken, Tayvan iç politikasındaki değişimlerin de etkisi ile şimdilik statükonun savunulması taraftarı.

Pan-Mavi koalisyonunun en büyük partisi konumundaki ana-muhalefet Kuomintang (Milliyetçi Parti, KMT) Lideri Eric Chu yaptığı açıklamada, Pelosi'nin ziyaretini memnuniyetle karşıladıklarını, Tayvan'ın bölgesel güvenliğine, ekonomisine, ticaretine, demokrasisine ve özgürlüğüne faydalı olduğu sürece uluslararası dostların ziyaretlerini de memnuniyetle karşılayacaklarını ifade etti.

Ayrıca KMT de DİP'e benzer şekilde Çin Halk Kurtuluş Ordusu'nun Tayvan'ı çevreleyen, Çin Cumhuriyeti'nin güvenliğini tehdit eden tatbikatları kınadıklarını ve bunun Tayvan Boğazı etrafındaki ilişkileri olumsuz etkileyeceğini belirttiler. 

Her ne kadar ana muhalefet KMT'nin açıklamaları DİP'in açıklamaları ile benzer ise de, KMT'nin geçtiğimiz aylarda planladığı Çin gezisine, Çin'in askeri tatbikatlarına rağmen KMT Başkan Yardımcısı Andrew Hsia öncülüğündeki bir heyetin Çin'e gitmesi tartışmalara neden oldu.

Tayvan'ın Çin ile ilişkilerinden sorumlu Anakara İşleri Konseyi (MAC) yaptığı açıklamada mevcut koşullar altında siyasi partilerin Çin'in ziyaret etmesinin doğru olmayacağını belirtti.

Başkan Tsai'da ziyaret başlamadan yaptığı parti toplantısında gezinin Tayvan halkında hayal kırıklığına neden olmakla kalmayacağını aynı zamanda uluslararası topluma da yanlış bir mesaj gönderebileceğini ifade etti.

Hsia ise ziyaretin amacının Tayvanlı işadamlarının yoğun olduğu Xiamen ve çevresinde onların sorunlarının dinlemek olduğunu söylüyor.

Bu arada KMT heyetinin Çin'in pandemi önlemleri çerçevesinde 10 günlük bir karantina süreci olacak.

KMT heyetinin bu gezisine KMT'li Pingtung Meclisinin genç üyesi Huang Ming-hsien ziyaretin iptali için imza toplamıştı. 
 

AFP.jpg
Fotoğraf: AFP

 

Tayvan halkı ne düşünüyor?

Tayvan Kamuoyu Araştırmaları Kuruluşu'nun (TPOF) 8-9 Ağustos tarihleri arasında 20 yaş ve üzeri Tayvanlılar'la yapmış olduğu araştırmaya göre de, halkın yüzde 52,9'u Pelosi'nin Tayvan ziyaretini olumlu, yüzde 24,0'ı olumsuz bulurken; yüzde 18,3'ü fikrinin olmadığını ve yüzde 4,7'si de bilmediğini söylüyor.

Siyasi parti düzeyinde de bakınca, Pan-Yeşil koalisyondaki partilerin destekçilerinin ezici bir çoğunluğu ziyareti olumlu buluyor. Fakat KMT'nin destekçilerinin yüzde 58'i ziyarete olumsuz bakıyor. 

Bu kamuoyu araştırmasında dikkat çekici bir soru da şu:

Çin'in Pelosi'nin ziyaretine kapsamlı bir askeri tatbikatlar karşılık verileceği biliniyorken, ziyareti iptal etmeli miydik?

Halkın yüzde 52,9'u bu soruya "Hayır, iptal edilmemeliydi" derken, yüzde 33,6'sı ise "Evet, iptal edilmeliydi" diyor.
 

aa.jpeg
Fotoğraf: AA

 

Çin'in Pelosi'nin ziyareti kapsamında yaptığı büyük askeri tatbikatlarda balistik füze ateşlemesi kapsamında sorulan diğer bir soru ise;

Bu tatbikatlar sizi korkuttu mu, korkutmadı mı?

Halkın yüzde 78,3'ü bu tatbikatların kendisini korkutmadığını söylerken, yüzde 17,2'si ise tatbikatlardan korktuğunu belirtiyor.


Peki, Pekin'in tatbikatlar üzerinden verdiği sert tepki Çin-Tayvan birleşmesini nasıl etkiledi?

Halkın yüzde 55,2'si olumsuz bulurken, sadece yüzde 17,5'i Çin'i daha çekici hale getirdiğini belirtmiş. 


Araştırmada diğer bir dikkat çekici soru ise, Pekin'in 10 Ağustos'da yayımladığı siyaset belgesindeki "barışçıl yeniden birleşme" için Hong Kong'un 1997'de İngiltere'den Çin'e devredilmesinde uygulanan ve Hong Kong'ta uygulanmakta olan "tek ülke iki sistem" hakkında. 

Pekin'in, "Tek Çin olduğu ve Çin'in tek meşru hükümetinin/devletinin Çin Halk Cumhuriyeti ve Tayvan'ın da bu Çin'in bir parçası" olduğunu belirten, "Tek Çin Prensibi" çerçevesinde Tayvan ile "barışçıl yeniden birleşme" konusunda ısrarcı olduğu biliniyor.

Bilindiği üzere Tayvan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Joanne Ou yaptığı açıklamada, Çin Komünist Partisi'ni kastederek komünistlerin hiçbir zaman Tayvan'da egemenlik kuramadıklarını, bir yandan adayı kuşatarak askeri tatbikatlar yaparak barışçıl birleşme çağrısı yapmanın inandırıcı olmadığı ifade etmiş ve bu formülü reddettiklerini belirtmişti.

Bu araştırmaya göre de, Tayvanlıların yüzde 81,6'sı Çin'in "Tek Çin Prensibi"ne karşı olduklarını söylerken, sadece yüzde 8,8'i desteklerini ifade etti.

Tayvanlıların yüzde 62,4'ü Çin'in sertleşen tutumuna rağmen Tayvan'ın uluslararası statü ve tanınma aramasını desteklerken; yüzde 27,5'i bundan kaçınılması gerektiğini düşünüyor.
 

Reuters.jpg
Fotoğraf: Reuters

 

Diğer dikkat çekici bir sonuç ise Çin'in Tayvan'a müdahale etmesi durumunda Tayvanlıların ABD'den destek geleceğine olan inançlarının artması.

Ekim 2021'de yaşanan Tayvan krizinden sonra ABD'ye güven azalmıştı. Son olarak bundan sonraki süreç nasıl olmalıya Tayvanlıların yüzde 50'si "Tayvan'ın bağımsızlığı" derken, yüzde 25,7'si "statüko", yüzde 11,8'i ise "birleşme" diyor.


Pekin-Taipei diyalogu mümkün mü?

Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Cumhuriyeti heyetleri 1992 yılında yarı-resmi olarak bir araya gelip '1992 Mutabakatı' olarak bilinen mutabakat ile "Tek Çin Prensibi"ni kabul ettiklerini duyurdular.

Fakat sorun şu ki; Tayvan adına imzalayan o zamanki iktidar partisi KMT'ye bunu "Tek Çin, farklı yorumlar" olarak Tayvan kamuoyuna anlatmaya çalışırken, Pekin'e göre ise Çin'in (Çin+Tayvan) tek meşru temsilcisi Çin Halk Cumhuriyeti'dir.

Dolayısıyla Pekin'e göre müzakereler yapılırken iki eşit egemen güç arasında değil Çin'in bir eyaleti ile merkezi hükümetin müzakereleri şeklinde olmalı.

Şu andaki iktidardaki DİP ise, 1992 Mutabakatı "Tek Çin" politikasına ve onu koruma arzusuna dayandığına ve Tayvanlılar arasında 1992 Mutabakatı konusunda bir uzlaşının bulunmadığını belirtiyor.

DİP 2011'den beri 1992 Mutabakatı'nın yerine Tayvan halkı arasında bir uzlaşıyı esas alan "Tayvan Mutabakatı"nın almasını savunuyor.

Başkan Tsai'ya göre bunun sıradan bir yasama sorunu ya da çoğunluğun alacağı bir karar olarak değil, bir uzlaşı meselesidir.

Ayrıca Tsai bunun Tayvan iç politikasının da ötesinde görüyor. Pekin diyalog için "Tek Çin, iki sistemi" esas alan 1992 Mutabakatı'nı şart koşuyor.

Fakat hem Tayvan'ın iki büyük partisi DİP ve KMT arasında hem de KMT, Çin Komünist Partisi 1992 Mutabakatı konusunda bir mutabakat yok. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Tayvan hükümeti bu şekilde düşünürken, yukarıdaki kamuoyu araştırmalarında da göründüğü gibi Tayvan halkı da Çin ile birleşmeye çok sıcak bakmıyor.

Araştırmalara göre de, Çin'in kapsamlı askeri tatbikatları Tayvan halkını bu konuda Çin'den daha fazla uzaklaştırıyor ve çekim merkezi olma özelliğini kaybediyor. 

Tayvan kamuoyunun bu yöndeki algısı demokrasi ile yönetilen ülkede siyasi partilerin yaklaşımını da şekillendirdiği bir gerçek.

Örneğin söylem düzeyinde DİP açıklamalarında Çin'i kasteden "Anakara" ifadelerine neredeyse hiç rastlanmazken, "Tek Çin yanlısı" olarak görülebilecek KMT'nin açıklamalarında zaman ilerledikçe "Anakara" ifadesi de silikleşiyor.

Hatta KMT Lideri Eric Chu 7 Haziran'da ABD'nin meşhur düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada kendilerinin "Çin yanlısı değil, ABD yanlısı" olduklarını belirtti.

2000'li yıllarda KMT ile ABD arasında bazı anlaşmazlıkların olduğunu da not düşelim. 


Son söz olarak, hem Tayvan-Çin arasındaki devasa ticaret hacmi hem Tayvan-Çin arasındaki asimetrik güç farkı Tayvan siyasetçilerinin ve halkı reelpolitiğin bir gerçekliği olarak mevcut statükoyu barışçıl ve istikrarlı bir şekilde sürdürme taraftarı olduğunu söyleyebiliriz.

Fakat bahsettiğimiz statüko sadece siyasi ve ekonomik alanla ilgili değil. Askeri statüko, barışın geliştirilmesi konusunda her iki taraf için de zımni bir anlayış olmuştur.

Fakat Çin'in son dönemde ki denge değiştirici askeri tatbikatları adada tehdit algısını arttırarak bu statükonun yeniden sorgulanmasına da neden oluyor.

Dolayısıyla bu değişim Tayvan'ın beklentilerini, siyasi ve ekonomik statükoya olumlu tepkisini de etkilemesi muhtemeldir.

Bunlara ek olarak yazının başında da bahsedilen ziyaretlerde gösteriyor ki; sorunun artan bir şekilde daha fazla güvenlikleşmesi Batılı ülkelerin Tayvan'a daha fazla destek vermesine ve 'Tek Çin' prensibinde farklı yorumlara da yol açabilir.

Son söz; Tayvan'ı ileriki süreçte daha çok tartışacağımız da su götürmez bir hakikat. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU