Tarih: 5 Haziran 1964.
Sosyal medya yok, diplomasi kâğıt üzerinde ilerliyor.
DAHA FAZLA OKU
ABD Başkanı Lyndon B. Johnson, Başbakan İsmet İnönü'ye hitaben yazdığı sert mektupla Türkiye'yi Kıbrıs konusunda açıkça uyarıyor.
Müttefiklik uğruna kendi çocuklarına, aydınlarına kıymış devlet mekanizması şaşkın.
Washington'dan gelen bu kibirli ültimatom karşısında Ankara'da soğuk rüzgârlar esiyor.
Ve İnönü, tarihe geçen o sözünü söylüyor:
Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de yerini alır.
Bugün, 60 yıl sonra benzer bir kırılma noktasına mı geldik?
ABD'de Donald Trump'ın yeniden başkan seçilmesiyle küresel dengelerde büyük bir sarsıntı yaşanıyor.
Yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğunu görmek için derin tarih bilgisine ya da uluslararası ilişkiler uzmanı olmaya gerek yok.
Sadece Trump'ın koltuğa oturur oturmaz attığı birkaç adım bile, dünyanın başka bir yöne evrilmekte olduğunu gösteriyor.
Trump'ın yeni dünya düzenini kurarken attığı ilk adımlar:
- NATO'nun varlığını sorguladı.
ABD'nin ittifaka sağladığı desteği azaltabileceğini söyledi, Avrupa'yı "yük olmaktan çıkın" diyerek suçladı. AB içinde "kendi ordumuzu kurmalıyız" tartışmalarını ateşledi.
- Ukrayna konusunda sert ve şok edici bir rota değişikliğine gitti.
Zelenskiy'yi kameralar önünde azarladı, diktatörlükle suçladı. ABD yardımlarını keseceğini açıkladı, Ukrayna'dan madenlerini açıkça talep etti. Rusya ile Ukrayna'yı dışlayarak barış görüşmelerine başladı.
- Avrupa Birliği ile ticaret savaşının fitilini ateşledi.
AB'ye yüksek tarifeler getirme tehdidinde bulundu. Avrupa ile ilişkileri sadece askeri anlamda değil, ticari olarak da sarsacağının sinyallerini verdi.
Tüm bunları diplomatik teamülleri hiçe sayarak yaptı. Koltuğu kaybettikten sonra geri dönüşünü bir "ilahi lütuf" olarak görüyor ve popülist, faşizan politikalarının bedelini dünyanın ödeyeceğine inanıyor.
Üstüne laf etmeyi insanlık ayıbı saydığım Gazze videosu, Trump'ın gücü eline geçirdiğinde ne yapabileceğinin en somut göstergesi maalesef.
Türkiye, bu düzenin neresinde olacak?
Buraya kadar yeni bir dünya düzeninin kurulmakta olduğu konusunda hemfikirsek, İnönü'nün sözünün ikinci kısmına dönelim:
Türkiye bu düzende yerini alacak mı?
Elbette alacak… Ama nasıl?
İşte bu noktada kesin bir cevap vermek zor.
Ankara, yani devlet mi, AK Parti mi, yoksa bu ikisinin iç içe geçmiş hali mi, yeni dünyada kendine bir yer bulmaya çalışıyor.
Son yıllarda izlenen aktif dış politika, Türkiye'ye bazı alanlarda masada söz sahibi olma avantajı kazandırdı.
Peki bu yeni rol hangi bölgelerde şekilleniyor?
- Suriye merkezli Ortadoğu stratejisi
- Türkiye, Esad'ın devrilmesi ve yeni kurulan Suriye yönetiminde etkili olma hedefini sürdürüyor.
- İstediği sonuca ulaştı mı? Tartışmalı.
- Ancak kesin olan şey şu: Türkiye, yeni Suriye'de artık masada.
- İran ve bölgedeki güç mücadelesi
- Suriye'de en büyük yenilgiyi alan İran oldu.
- Tahran'ın Lübnan, Yemen ve Suriye üzerinden yürüttüğü strateji zayıflıyor.
- "Savaşı kendi topraklarının dışında tutma" politikası çökmek üzere.
- Yakın gelecekte İran'ın savaşı kendi sınırlarında hissetme ihtimali hiç olmadığı kadar yüksek.
Bu süreçte Türkiye, Ortadoğu denkleminde bir oyuncu mu olacak, yoksa bir satranç taşı mı?
- Türkiye'nin kendi kaderini belirlemesi: Terörsüz Türkiye
Şu soruların cevabını netleştirmek zorundayız:
- Türkiye, bölgesel bir güç mü olacak, yoksa küresel oyun kurucular arasında mı yer alacak?
- Sadece Ortadoğu'da mı etkili olmak istiyor, yoksa Avrupa ve Asya'daki güç dengelerine de dahil mi olacak?
İşte bu noktada dış güçlerin ve istikrarsız komşuların Türkiye'yi nasıl etkilediğini göz ardı edemeyiz.
- Suriye, İran ve Irak gibi istikrarsız komşular büyük sorunlar yaratırken,
- ABD ve İsrail gibi küresel güçler, bölgeyi yeniden şekillendirmeye çalışıyor.
Trump, Ortadoğu'ya züccaciye dükkanına giren bir fil gibi dalacak.
Peki, Türkiye ne yapacak?
Ya terörle boğuşup kendi bataklığına saplanacak, ya da bu sorunu çözerek yeni dünya düzeninde güçlü bir yer edinecek.
Kocaman bir "AMA"
Anlatmaya çalıştığım bu düzende tren yol aldı, gidiyor.
Ya bu trene güçlü bir şekilde binip yön vereceğiz ya da birbirimizin yüzüne bakamayacak şekilde kavgaya devam edeceğiz.
Gelin şu tabloya bakalım:
- Fikirlerini belirttiği için gözaltına alınan iş insanları…
- İşini yaptığı için tutuklanan gazeteciler…
- Her gün yeni garip soruşturmalar…
Türkiye bu şekilde mi güçlü olacak?
Şu soru artık kaçınılmaz:
Eğer Türkiye yeni dünya düzeninde güçlü bir yer almak istiyorsa, içeride de güçlü olmak zorunda.
Peki, bir ülke nasıl güçlü olur?
ChatGPT'ye sordum. Onun yalancısıyım:
- Hukukun üstünlüğü
- Güçlü demokrasi
- Ekonomik güç
- Stratejik özerklik
Bunları sağlamadan yeni dünya düzeninde söz sahibi olmak mümkün mü?
İsmet İnönü'yle başladım, Mustafa Kemal Atatürk'le bitireyim:
Yurtta sulh, cihanda sulh.
Önce evde huzur ve barış, sonra bölgede güç…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish