24 Haziran seçimlerinin üstünden tam 4 yıl geçmiş. Hatırlanacağı üzere, 16 Nisan 2017'de gerçekleştirilen referandum ile yeni hükümet sistemi teşekkül etmişti.
Sistem değişikliğinin ise 2019'da gerçekleşecek seçimler ile geçerli olması ön görülmüştü. Ancak Bahçeli'nin çağrısı ile seçimler bir yıl öne çekilmiş ve 24 Haziran 2018'de Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri aynı gün yapılmıştı.
Cumhur İttifakı'nın tezlerine göre, parlamenter sistemde ilk olarak Cumhurbaşkanı'nın partisiyle bağı kesiliyor ve parti üzerindeki etkisini yok ediyordu.
İkinci olarak, Meclis'te yasama prosedürleri hantallığa sebep oluyordu. Üçüncü olarak yasama ve yürütme arasındaki ayrım bulanıklaşıyordu.
Yeni hükümet sistemi ile mevcut hantal yapı ortadan kaldırılarak, hızlı karar alabilen ve böylece başarılı politikalar üretebilen hükümetler ortaya çıkacağı anlatılıyordu.
Bu minvalde, Türkiye sorunlarını daha kolay çözecek, hızlı bir biçimde kalkınarak sıra dışı bir ekonomik başarı elde edecek ve dünyanın önde gelen ekonomilerinden biri haline gelecekti.
Ne var ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemi olarak anılan yeni hükümet sistemi henüz böyle bir sonuç üretemedi. Hatta 2018'deki koşullardan, büyük oranda geriye gidişin baş müsebbibi olarak değerlendirildi.
2018 seçimlerinde, Cumhur İttifakı'nın ortak adayı olan Erdoğan oyların yüzde 52'sini alarak yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
Parlamento seçimlerinde ise AK Parti yüzde 42,56 oy oranı ile sandıktan birinci parti olarak çıktı. İttifakın diğer bileşeni MHP ise yüzde 11,1 oy oranı elde etti. Böylece Cumhur İttifakı 344 milletvekili çıkartarak 600 üyeli parlamentoda çoğunluğu oluşturmuştu.
Millet İttifakı ise Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek bir aday üzerinde uzlaşamadı. CHP'nin adayı olarak Muharrem İnce; İYİ Parti'nin adayı olarak Meral Akşener ve SP'nin adayı olarak Temel Karamollaoğlu seçimlere katıldı.
Parlamento seçimlerinde CHP (yüzde 22,65) 146 vekil, İYİ Parti (yüzde 9,96) 43 vekil çıkartabildi. Herhangi bir ittifak içinde yer almadan seçimlere tek başına giren HDP ise yüzde 11,7 oy oranı ile 67 vekil çıkarttı. Cumhurbaşkanlığı adaylığında ise Selahattin Demirtaş'ı destekledi.
Ak Parti 2018 seçimlerinden birinci olarak çıkmış olsa da, bir önceki genel seçimlere (Kasım 2015) göre önemli bir gerileme yaşamıştı.
Yaklaşık 7 puanlık gerileme, MHP ile olan ittifak nedeniyle ilk planda çok dikkat çekmedi. Ancak 2019 yerel seçimlerinde Ankara ve İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehir belediyelerinin kaybedilmesi Ak Parti'deki gerileyişi daha açık biçimde ortaya çıkardı.
Keza 2019 yerel seçimlerinden sonra çok sayıda yeni siyasi partinin ortaya çıkması AK Parti'nin domine ettiği siyasal sistemin değişmekte olduğu yönünde bir algının siyasi çevrelerde yaygınlaştığının açık göstergesi olarak okunabilir.
Bugün, 2018 seçimlerinin üstünden tam 4 yıl geçmiş ve ne yazık ki, Türkiye'nin birincil meselesi olarak ekonomi diğer sorunlardan çok daha yakıcı biçimde ortada durmaktadır.
Pek çokları tarafından güvenilmez bulunan resmi rakamlara göre bile yüzde 70'leri aşan yüksek enflasyon, aradan geçen 20 yıldan sonra tekrar gündelik yaşamın bir parçası haline geldi.
Şüphesiz 2020'nin hemen başında ortaya çıkan ve yaklaşık 2 yıl boyunca tüm siyasal ve toplumsal yaşamı etkisi altına alan pandemi şartları öncelikle kamu harcamalarını arttırdı ve ekonomide işleri zora soktu.
Ancak bu dış şarttan bağımsız biçimde ekonomi politikalarının irrasyonel saikler çerçevesinde oluşturulduğu ve bu durumun ortaya çıkmasında ise hükümet sisteminin önemli bir rol oynadığı düşüncesi gün geçtikçe daha da yaygınlaştı.
Zira kamuoyu araştırma şirketlerinin açıkladığı güncel verilere bakıldığında yüzde 30'ların altına düşen Ak Parti'nin ekonomik sorunlar karşısında önemli ölçüde yıprandığı açıkça görülüyor.
Öte yandan, muhalefet açısından bakıldığında ise en büyük gelişme önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek aday çıkaracağını beyan eden 6'lı masanın iş birliği zemininde oluşturulmasıdır.
Zira 2018'de tek aday çıkartamayan Millet İttifakı'nın, bu kez tek bir aday üzerinde uzlaşma ihtimali oldukça yüksek görünüyor.
Dahası ittifaka (henüz) katılmamış olsalar da, Ak Parti'den kopan iki yeni partinin ittifakla ortak hareket etmesi önümüzdeki seçimlerin, 2018 seçimlerinden farklı bir atmosferde gerçekleşeceğinin habercisi olarak okunabilir.
Hasılı, zamanında yapılması durumunda, seçimlere 1 yıldan kısa bir süre kaldı. Bu sürece Cumhur ittifakı açısından bakıldığında "Erdoğan'ın yeniden aday olma durumu ve ekonomide işleri ne ölçüde düzeltebileceği" en önemli konular.
Millet İttifakı açısından ise "tek bir aday etrafında uzlaşı sağlanabilmesi ve iş birliği yapılan politika alanlarının çoğaltılarak Türkiye'yi mevcut iktidardan daha iyi yönetebileceğine kamuoyunu ikna edebilmesi" en önemli başlıklar olarak sayılabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish