Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayan tahıl sorunu küresel bir gıda krizine dönüşebilir mi?

Prof. Dr. Yıldız Deveci Bozkuş Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

Tarihten günümüze savaşlar daima toplumları siyasi, ekonomik, ticari, sosyo-kültürel ve daha pek çok alanda olumsuz etkilemiş önemli birer kırılma noktası olmuştur.

Rusya'nın 24 Şubat 2022'de başlattığı Ukrayna işgalinde beşinci ayı geride bırakmaya başladığımız bu günlerde de bir yandan savaş sürerken, diğer yandan savaşın küresel ölçekteki etkileri de hızla yayılmaya devam ediyor.

Son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Türkiye ziyaretiyle birlikte gündeme gelen tahıl konusu ise akıllara "Acaba yeni dönemde savaşın seyrini bu kez tahıl krizi mi şekillendirecek?" sorusunu getirmektedir.

Şubat 2022'den bu yana Ukrayna'nın savunma amaçlı Odesa Körfezi'ne yerleştirdiği mayınların bir süre sonra hareket ederek İstanbul Boğazı'na kadar gelmesi savaşın hem bölgesel hem de küresel alandaki etkilerinin Türkiye açısından da ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne sermiştir. 


Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte Boğazların güvenlik sorununun da gündeme geldiği bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemi de bir kez daha anlaşılmıştır.

Mayınların yerlerinden hareket ederek Türkiye ve dünya gündeminde yer almasının ardından iki ülke arasındaki savaş bu kez de tahıl kriziyle yeniden konuşulmaya başlandı.

Ukrayna'nın Rusya'nın saldırıları karşısında savunma amaçlı olarak yerleştirdiği mayınlar bu kez tahıl tedariği zincirinde büyük bir soruna neden oldu.

Özellikle de söz konusu mayınların temizlenmesi ve ardından Ukrayna limanlarında yer alan tahıl yüklü gemilerin alıcı ülkelere ulaştırılması hâlihazırda gıda zincirinde stratejik açıdan büyük bir önem taşıyor.

Tarihten günümüze adeta tahıl ambarı olarak nitelendirilen Ukrayna'da beş aydır devam eden savaş tahıl ihracatında ciddi sorunlara yol açma potansiyeline sahip.

Bu sebeple tahıl krizinin çözümü için Avrupa Birliği'nin de devreye girdiği ve tahıl tedariği noktasında alternatif güzergâhları değerlendirdiği de bilinmektedir.

Alternatif rotalarda Polonya, Romanya ve Belarus'un öne çıktığı, özellikle Belarus üzerinden Baltık ülkelerine giden yolun en kısa güzergâhı oluşturduğu; ancak Belarus'a yönelik mevcut yaptırımların bu rotayı geçersiz kıldığı biliniyor.

Ayrıca gerek ulaşım noktasındaki sorunlar ve maliyet gerekse de yaptırımlar nedeniyle Ukrayna'dan dünyaya tahıl ihracatının en sağlıklı güzergahının yine Odessa üzerinden deniz yolu olduğu öngörülüyor.

Bu nedenle AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell son yaptığı açıklamada Rusya'nın Ukrayna'ya uyguladığı işgalin tahıl ihracatını olumsuz etkileyerek dünyada tahıl kıtlığına neden olduğuna işaret ederek tahıl krizinin giderek büyüyeceğinin de sinyallerini vermiştir.


Tahıl ihracatında Karadeniz neden stratejik öneme sahip?

Rusya-Ukrayna savaşında geride kalan beş aylık sürece bakıldığında "savaşın kazananı olmaz" sözüne atfen tarafların bu süreçten büyük bir kayıpla çıktığını söylemek mümkün.

Keza sadece Rusya-Ukrayna değil aynı zamanda Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya, Asya'dan Afrika'ya dünyanın pek çok noktasındaki ülkenin de bu süreçten olumsuz etkilendiği görülmektedir.

Son günlerde Rusya-Ukrayna savaşı tahıl kriziyle gündeme gelse de savaşın göç, enerji, güvenlik, sağlık, eğitim, ulaşım vb. pek çok alandaki etkileri de göz ardı edilmemeli.

Bu nedenle Rusya-Ukrayna savaşında ilk etapta enerji krizinin küresel etkileri görülse de gelinen noktada bu kez de gıda krizinin yolda olduğu söylenebilir.

Savaş kuşkusuz en çok Rusya ve Ukrayna'nın buğday ihracatını etkilemiştir ancak küresel etkilerinin de olduğu unutulmamalı.

Her ne kadar Rusya dünyada tahıl stokunda Ukrayna'nın önemli bir paya sahip olmadığını ileri sürüyor olsa da hem stok, hem de savaş nedeniyle tahıl konusunda ciddi bir kriz kapıda gibi görünüyor.

Bunun en önemli göstergeleri arasında ise Rusya'nın Ukrayna işgalinin ardından tüm dünyadaki buğday fiyatlarının önemli oranda artması ve dolayısıyla pek çok ülkede enflasyonun yaşanmasıdır.

Bu nedenle Karadeniz limanlarının yeniden tahıl ihracatına açılması küresel çapta stratejik bir öneme sahiptir.  


Ukrayna savaşıyla birlikte değişen dengeler ve NATO

Rusya-Ukrayna savaşı Fransa'nın "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" söyleminin tam tersine NATO'da bir konsolidasyon sağlamıştır. Ukrayna savaşı enerji, insani ve gıda krizinin yanı sıra, tüm dünyada özellikle de Avrupa Birliği ve NATO'ya üye ülkelerde uluslararası güvenlik konularını da gündeme taşımıştır.

Savaş bir yandan dünyanın en önemli savunma ittifakı olan NATO içerisindeki fikir ayrılıklarını ortadan kaldırırken, diğer yandan AB üyesi ülkelerde ise güvenli alternatif enerji güzergâhları ile yeni bir silahlanma ve güvenlik arayışını da başlatmıştır.

Ukrayna saldırısı tüm dünyada olduğu gibi başta İsveç ve Finlandiya olmak üzere Doğu Avrupa ve Baltık Denizinde de güvenlik kaygılarını ileri bir noktaya taşımıştır.

Bu nedenle tarafsızlık politikası izleyen İsveç ve Finlandiya'da uzun yıllar üyeliğe sıcak bakılmazken savaşla birlikte durum tam tersi yönde ilerlemiş ve bu iki ülke NATO'ya üyelik başvurusunda bulunmuştur.

Tüm bu gelişmeler hem NATO'ya üye hem de bir Karadeniz ülkesi olması nedeniyle doğrudan Türkiye'yi de pek çok açıdan etkilemiştir.

Türkiye savaşla birlikte Ukrayna'nın hızlıca AB'ye üyeliğinin gündeme gelmesi ve benzer şekilde İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelikleriyle ilgili olarak net tavrını ortaya koymuştur.


Bir yandan NATO'nun Doğu'ya doğuya doğru genişlemesi diğer yandan İsveç ve Finlandiya gibi uzun yıllar tarafsız kalmayı tercih etmiş olan ülkelerin NATO'ya üyelik başvuruları savaşın giderek geniş bir alana yayılma ihtimaline karşı küresel ölçekte duyulan kaygının da en önemli göstergelerindendir.

Ayrıca NATO'ya yeni ülkelerin üyeliği konusunda oybirliğinin gerekliliğinin yanı sıra Türkiye'nin özellikle de İsveç'in üyeliği konusundaki net tavrı sorunu farklı mecralara da taşıma potansiyeline sahip.

Bu kapsamda Türkiye'nin NATO'da yalnızlaşması veya ABD ile ilişkilerinin zarar görmesi ihtimali de gündeme gelen konular arasında yer alıyor.

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğine güvenlik gerekçesiyle karşı bir tavır sergilemesi Batı dünyasından farklı olarak Rusya'da ise memnuniyetle karşılandığını söylemek mümkün.  

Nitekim Rusya, Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç konusunda izlediği politikayı "Türkiye'nin kendi kararı ve iç meselesi" şeklinde yorumluyor.

Ancak resmi olarak dillendirilmese de Rusya, Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya konusundaki tavrından memnun görünmektedir. 


Ukrayna, Odessa'da nasıl bir garanti istiyor?

Ukrayna Odessa Körfezi'ndeki mayınları temizleme konusunda Rusya'nın saldırmayacağına dair bir garanti beklemekte ve böylece blokajın kaldırılabileceğini öne sürmektedir.

Bu da bir kez daha Karadeniz'in stratejik önemiyle birlikte Türkiye'nin arabuluculuk rolünü ön plana çıkarmaktadır.

Yani Ukrayna tarafı Rusya'nın Odessa'daki mayınların temizlenmesinin ardından buradan bir saldırıda bulunmayacağını garanti altına alacak bazı adımların atılması bekliyor.

Nitekim Rusya'nın daha önce son ana kadar Ukrayna'ya saldırıda bulunmayacağını belirtmesine rağmen Ukrayna'yı işgali, Ukrayna kamuoyunda Rusya'ya karşı haklı bir güvensizlik algısı yaratmaktadır.

Depolarında 20 milyon civarında tahılın olduğu tahmin edilen Ukrayna bu süreçte Türkiye'nin de aralarında bulunduğu uluslararası bir garanti mekanizmasıyla kendini garantiye almaya çalışmaktadır.

Bu husus aslında bir kez daha Türkiye'nin Rusya-Ukrayna savaşındaki arabuluculuk rolünün de önemini ortaya koymaktadır.

Ukrayna bu konuda Türkiye'ye güveniyor olsa da Rusya nedeniyle güvenlik ve saldırmazlık garantisini öncelemektedir.

Bu nedenle Ukrayna'nın mayınların temizlenmesi ve Karadeniz limanlarının ticarete açılması konusunda aralarında Türkiye'nin de olduğu Birleşmiş Milletler gibi uluslararası bir kurumun aracılığına sıcak baktığını söylemek mümkündür.

Buna karşın Rusya'nın ise bu süreci bir koz olarak değerlendirdiğini ve özellikle de Rus bankalarına uygulanan yaptırımların kaldırılması halinde geri adım atabileceğini söylemek mümkün.  

Bu nedenle tahıl tedariki konusunda küresel ölçekte dünya arzının yaklaşık üçte birini elinde tutan Rusya ve Ukrayna'nın bir an önce uzlaşmaya varması hayati bir öneme sahip.


Savaşın küresel ölçekteki etkileri 

Türkiye'de her ne kadar hâlihazırda buğday tedariki konusunda ciddi bir sorun yaşanıyor olmasa da savaşın buğday fiyatlarını hem Türkiye'de hem de dünyada büyük oranda etkilediği herkesin malumu.

Burada daha da önemli olan husus Türkiye'nin de yer aldığı bir çözüm için tarafların ortak bir noktada bir araya gelme konusunda gösterdikleri çaba.

Lavrov'un Türkiye ziyareti ve Ukrayna'nın Türkiye'ye olan güveni tarafların çözüm için Türkiye'nin arabuluculuğunu önemsediğini göstermesi açısından değerli.

Bu nedenle Ukrayna depolarındaki tahılın biran önce güvenli bir yolla çıkarılarak başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere ilgili ülkelere ulaştırılması önümüzdeki günlerde olası bir gıda krizinin de önüne geçilmesi noktasında hayati bir öneme sahip.

Aksi halde son günlerde Batı dünyasında sıkça dillendirildiği üzere Rusya'nın tahıl konusunda izlediği politika yakın bir gelecekte tüm dünyada ciddi bir gıda krizini tetikleme potansiyeline sahip.

Bu nedenle sorunun biran önce çözüme kavuşturulması noktasında Rusya'ya yönelik baskılar karşısında Rusya'nın uzun süre ayak diretemeyeceği öngörülüyor.

AB ülkelerinin Ukrayna'nın mevcut tahıl ürünlerini Polonya ve Romanya üzerinden dış pazarlara ulaştırma konusunda attıkları adımları da bu kapsamda değerlendirmek mümkün.

Ukrayna'daki tahıl ürünlerinin kara ve demiryolundan ziyade deniz yoluyla sevkiyatı maliyet açısından daha uygun olduğu için olası bir gıda krizine yönelik yegâne çözüm biran önce Odessa Körfezi'nin mayınlardan temizlenmesi olacaktır.


Türkiye'nin çözüm önerisi ve arabuluculuk rolü

Lavrov Türkiye ziyareti sırasında Ukrayna'nın sahip olduğu tahıl miktarının dünyadaki gıda krizini etkileyecek oranda olmadığını ileri sürerken, Türkiye ise aslında Ukrayna'nın sahip olduğu tahıl miktarının dünya ölçeğinde önemli bir yere sahip olduğunu ve biran önce uzlaşmanın herkesin yararına olacağını dile getiriyor.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye bu süreçte daha önce olduğu gibi yapıcı bir rol üstlenmekle aslında sorunun çözümüne katkı sunmayı hedeflemekte.

Ancak yine de Rusya'nın Odesa'daki mayınların temizlenmesinin ardından Odessa'dan olası bir saldırıda bulunması halinde Türkiye'nin de zor durumda kalma riski bulunuyor.

Bu nedenle mayınların temizlenmesi ve Rusya'nın saldırıda bulunmayacağına dair somut önerilerin masada belirlenmesi elzem.

Bu kapsamda görüşmelerde öne çıkan önerilerden biri olarak sürecin BM öncülüğünde yürütülmesi önemli bir adım.


Sonuç olarak, taraflar arasında hâlihazırda mevcut bir güven sorunu yaşandığı için bu konuda Türkiye gibi taraflara en başından itibaren eşit mesafede duran bir ülkenin aracılık etmesi hem Türkiye'nin stratejik hem de arabuluculuk rolünün önemini gösteriyor.

Bu arabuluculuğa hem Ukrayna hem de Rusya sıcak bakıyor olsa da sürecin büyük riskleri barındırdığı da unutulmamalı.  

Özellikle savaş öncesi dönemde Rusya'nın pek çok kez Ukrayna'ya saldırmayacağını belirtmesine rağmen ülkeyi işgali bu risklerin en önemli kanıtı.

Bu nedenle Türkiye'nin böylesine hassas bir süreçte izleyeceği politika kuşkusuz tahıl krizinin çözümüne büyük bir katkı sağlayacaktır.

Gerek Karadeniz'e kıyısı olan bir ülke olarak gerekse de Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin kendisine sunduğu yetkilerden hareketle Türkiye'nin rolü bu sürecin barışçıl yollarla çözüme kavuşturulmasında hayati bir öneme sahip.

Türkiye'nin bu süreçte izlediği adımlar hem savaşan taraflar arasında hem de uluslararası alanda da olumlu bir şekilde yorumlanıyor.

Batı dünyasının Rusya'ya yönelik ambargo ve yaptırımları karşısında Rusya'nın ise enerji ve farklı ticari konuları bir yaptırım aracı olarak kullanmaktan çekinmediği de görülmektedir.

Tüm bu gelişmeler ışığında savaşla birlikte gerek NATO ve Batı dünyası gerekse de savaşan ülkeler nezdinde Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik öneminin giderek daha da belirginleştiği de gözlenmektedir.   

 

 

Kaynak:

https://www.bloomberght.com/abborrell-rusya-tahil-ticaretindeki-kitliktan-dogrudan-sorumlu-2307767 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU