Afrika tarihinin yakın döneminde Kenya'da 1952 ve 1960 yılları arasında meydana gelen Mau Mau İsyanı, İngiliz sömürgeciliği dönemi Kenya'sında Kenya Toprak ve Özgürlük Ordusu (KLFA) ile sömürgeci İngiliz kuvvetleri arasında olan bir ölüm kalım savaşıydı. 1
Kikuyu halkı, Meru halkı ve Embu halkı tarafından yönetilen KLFA, Kenya'daki beyaz Avrupalı sömürgeci yerleşimcilere yani İngiliz ordusuna başkaldırının acı hikayesi, İngiliz katliamları ve yerlilerin mağlubiyetiyle sona ermiştir.
Asi lider Mareşal Dedan Kimathi'nin 21 Ekim 1956'da yakalanması, Mau Mau'nun yenilgisinin sinyalini vermiş ve esasen İngiliz askeri harekatını sona erdirmişti.
Ancak isyan, Kenya'nın Britanya'dan bağımsızlığını kazanmasından sonra esas olarak Mareşal Musa Mwariama ve General Baimungi liderliğindeki Meru birimleri tarafından sürdürüldü.
Son Mau Mau generallerinden biri olan Baimuingi, Kenya'nın kendi kendini yönetmesinden kısa bir süre sonra öldürülmüştü.
KLFA geniş bir halk desteğini yakalayamadı. Yazar Frank Füredi, The Mau Mau War in Perspective adlı eserinde, bunun Britanya'nın böl ve yönet politikasından kaynaklandığını öne sürmektedir. 2
Mau Mau hareketi, hizipleri birleştirme girişimlerine rağmen kendi içinde bölünmüş halde kaldı.
Bu arada İngilizler, Malaya Acil Durumu (1948-60) olarak da bilinen isyanı bastırmak için geliştirdikleri strateji ve taktikleri uyguladılar.
Mau Mau Ayaklanması, Kenya'daki Avrupa sömürge topluluğu ile metropol arasında bir sürtüşme yarattı ve ayrıca Kikuyu topluluğu içinde şiddetli bölünmelere yol açtı ancak isyancılar ve sözde sadıklar hükümetin yanında yer alan ve Mau Mau'ya karşı çıkan Afrikalılar arasında savaşı sürdürdüler.
Kenya kolonisindeki Mau Mau Ayaklanmasını bastırmak İngiltere'ye 55 milyon sterline mal oldu.
Mau Mau ve diğer güçler arasındaki ölümler bazı tahminlere göre oldukça yüksek ve ayrıca, isyana karışan bin 90 yerli asılarak infaz edilmişti. 3
İsyanın kökenleri
Mau Mau'nun bazı üyelerine göre örgüt kendilerini adlandırmada Kenya Toprak ve Özgürlük Ordusu (KLFA) unvanını tercih ediyorlardı.
Fakat Fred Majdalany'nin Olağanüstü Hal: Mau Mau'nun Tam Öyküsü gibi bazı yayımlar, Mau Mau'num Uma Uma'nın bir anagramı olduğunu (Çık dışarı! Çık dışarı! anlamında) ve gizli bir dil oyununa dayanan askeri bir şifre olduğunu iddia ederler. 4
Majdalany ayrıca, İngilizlerin bu ismi herhangi bir spesifik tanım yapmadan Kikuyu etnik topluluğu için bir etiket olarak kullandığını da söylüyor.
Akamba halkı ise Mau Mau adının 'Dedelerimiz' anlamına gelen Ma Umau'dan geldiğini iddia ederler.
Terim ilk olarak, 1938'de Muindi Mbingu tarafından yönetilen ve sömürgecileri Kenya'yı terk etmeye çağırdığı, Kamba halkının 'Büyükbabalarımızın' zamanında olduğu gibi özgürce yaşayabilmesi için pastoralistlerin stoksuzlaştırmaya karşı bir isyanı sırasında kullanıldı. 5
Hareket ilerledikçe, Swahili dilinde bir arka ad benimsendi:
"Mzungu Aende Ulaya, Mwafrika Apate Uhuru", "Yabancı geldiği yere geri dönsün, Afrika bağımsızlığını yeniden kazansın" anlamına geliyor.
Çatışma sırasında gözaltına alınan Mau Mau üyesi J. M. Kariuki, İngilizlerin Mau Mau isyanının uluslararası meşruiyetini reddetmek için KLFA yerine Mau Mau terimini kullanmayı tercih ettiğini öne sürüyor.
Kariuki ayrıca, Mau Mau teriminin isyan tarafından sömürge propagandası olarak gördüklerine karşı koymak için benimsendiğini de yazdı.
Mau Mau'nun silahlı isyanı, sömürge yönetimine verilen nihai tepkiydi. Daha önce sömürgeciliğe karşı şiddetli direniş örnekleri olmasına rağmen, Mau Mau isyanı, İngiliz Kenya kolonisindeki en uzun süreli ve şiddetli sömürgecilik karşıtı savaştı.
1920'de bir koloni ilan edilmesine rağmen, Kenya'daki resmi İngiliz sömürge varlığı Temmuz 1895'te Kenya'nın bir İngiliz himayesi olarak iddia edildiği bir bildiriyle ilan edilmişti.
Ancak 1895'ten önce bile, Britanya'nın Kenya'daki varlığı mülksüzleştirme ve şiddet uygulamalarına damgasını vurmuştu.
1894'te İngiliz Milletvekili Sir Charles Dilke, Avam Kamarası'nda, "Bugüne kadar Afrika'nın kalbindeki girişimimizden yararlanan tek kişi Sayın Hiram Maxim olmuştur" iddiasında bulunmuştu.
Kenya'nın iç bölgelerinin İngiliz yerleşimine zorla açıldığı dönemde, birçok çatışma yaşandı ve İngiliz birlikleri yerli halka karşı vahşet denebilecek bir zulüm gerçekleştirdiler.
İngiliz emperyalizmine muhalefet, İngiliz işgalinin başlangıcından beri vardı. En dikkate değer olanlar arasında 1895-1905 Nandi Direnişi; 1913-1914 Giriama Ayaklanması; Murang'a'da 1947'de zorunlu çalışmaya karşı isyan ve 1950'deki Kolloa Affray adındaki katliamdı. 6
Bunlara rağmen Kenya'da İngiliz sömürgeciliğinin başlangıcındaki silahlı ayaklanmaların hiçbiri başarılı olmadı.
Kenya'daki savaşın doğası, Winston Churchill'in 1908'de, eğer bir haber duyulursa nasıl görüneceği konusunda endişelerini dile getirmesine neden olmuştu:
Yüz altmış Gusii şimdi bizim tarafımızda herhangi bir kayıp olmadan düpedüz öldürüldü. Kasaplık gibi görünüyor. H. of C. ele geçirirse, E.A.P.'deki tüm planlarımız. Bir bulutun altında olacak. Elbette bu savunmasız insanları bu kadar büyük ölçekte öldürmeye devam etmek gerekli olamaz. 7
Sömürge döneminde sömürgeci yerleşimciler orantısız bir toprak payına sahip olabiliyorlardı.
İlk yerleşimciler, Vali Charles Eliot'un Uganda Demiryolu için bir yerleşimci ekonomisine ödeme yapma planının bir parçası olarak 1902'de geldi.
Bu yerleşimci ekonomisinin başarısı büyük ölçüde toprak, emek ve sermayenin mevcudiyetine bağlı olacaktı ve bu nedenle, sömürge hükümeti ve yerleşimciler Kenya toprakları üzerindeki kontrollerini pekiştirdiler ve yerli Kenyalıları ücretli işçi olarak çalışmaları için teşvik ettiler.
1930'ların ortalarına kadar, iki temel şikayet Kenya'da düşük maaşlar ve kimlik belgesi olarak kipande taşıma zorunluluğuydu.
Ancak 1930'ların başlarından itibaren iki mesele daha öne çıkmaya başladı. Bunlar etkin fakat Afrikalı olmayan politikacılar ve toprak sorunuydu.
İngilizlerin bu tarım reformu yaygarasına yerlilerin tepkisi 1930'ların başında Carter Arazi Komisyonu'nu kurduklarında gelmişti.
Komisyon 1934'te rapor verdi ancak sonuçları, tavsiyeleri ve Kenyalılara verdiği tavizler o kadar muhafazakardı ki Kenya'nın yerli toprak açlığına barışçıl bir çözüm bulma şansı sona erdi.
Bir dizi kamulaştırma yoluyla, hükümet yaklaşık 7 milyon akre (28 bin kilometrekare) araziye el koydu.
Nyanza'da Komisyon 1 milyon 29 bin 422 yerli Kenyalıyı, 7 bin 114 mil kare (18 bin 430 kilometrekare) ile sınırlandırırken, 17 bin Avrupalıya, 16 bin 700 mil kare (43 bin kilometrekare) toprak verdi.
1930'lara gelindiğinde ve özellikle Kikuyu için toprak, sömürge yönetimiyle ilgili bir numaralı şikayet haline gelmişti.
1948'de durum o kadar şiddetliydi ki 1 milyon 250 bin Kikuyu'nun 5 bin 200 kilometrekarelik arazisi 30 bin İngiliz sömürgeci yerleşimcinin mülkiyetiydi.
İngiliz hükümetinin 1925 Doğu Afrika Komisyonu tarafından özellikle kıyı bölgelerinden gelen Giriama kabilesine yapılan muamele çok kötüydü. 8
Merkez Eyalet haline gelen Kiambu, Nyeri ve Murang'a bölgelerinde yaşayan Kikuyular, sömürge hükümetinin arazi kamulaştırmasından ve Avrupa yerleşiminden en çok etkilenen etnik gruplardan biriydiler.
1933'te 109,5'in üzerinde nüfusa sahiptiler ve potansiyel olarak çok değerli olan arazilerinin 284 kilometrekaresi yabancılaştırıldı.
Kikuyu, topraklarının kamulaştırılmasına karşı yasal bir itirazda bulundu, ancak Kenya Yüksek Mahkemesi 1921 tarihli bir kararın yasallığını yeniden onayladı.
Kaybedilen alan açısından en büyük toprak kaybedenler Masai ve Nandi halkıydı. Sömürge hükümeti ve beyaz çiftçiler de bir süre için hükümetin yerli Kenyalılardan zorla elde ettiği ucuz işgücünü istediler.
Toprağa el konulması, bir ücretli işçi havuzu yaratılmasına yardımcı oldu ancak koloni, daha fazla yerli Kenyalıyı ücretli emeğe boyun eğmeye zorlayan önlemler getirdi.
Kulübe ve Anket Vergilerinin getirilmesi sırasıyla 1901 ve 1910 senesinde etnik grupları izole eden ve sıklıkla aşırı kalabalığı şiddetlendiren her etnik grup için rezervlerin oluşturulması yerli Kenyalıların nakit mahsul yetiştirme konusundaki cesaretinin kırılması Ustalar ve Hizmetkarlar Yönetmeliği ve kipande olarak bilinen bir kimlik kartı emeğin hareketini kontrol etmek ve firarın önüne geçmek içindi lakin ücretli işçilerin zorunlu çalışmadan ve zorunlu askerlik gibi diğer nefret edilen görevlerden muaf tutulmasına mani olamamıştı. 9
İsyanın sebebini hazırlayan faktörler; yerli işçi kategorileri
Yerli Kenyalı işçiler üç kategoriden birindeydi: gecekondu, sözleşmeli veya geçici.
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, Kenya'daki Avrupa çiftliklerinde ve plantasyonlarında gecekondular iyice yerleşmişti ve tarım işçilerinin çoğunluğunu Kikuyu gecekonduları oluşturuyordu.
Sömürge yönetiminin istenmeyen bir sonucu olarak 1918'den itibaren gecekondu sakinleri, gecekondu haklarını aşamalı olarak kısıtlayan ve yerli Kenya çiftçiliğini Kızılderililerinkine benzer bir dizi Yerleşik Yerli İşçi Yönetmeliği tarafından hedef alındı.
1939 Nizamnamesi nihayet gecekonduların kalan kiracılık haklarını ortadan kaldırdı ve yerleşimcilerin topraklarındaki herhangi bir gecekondudan 270 günlük çalışma talep etmelerine izin verdi.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra gecekonduların durumu hızla kötüleşti ve bu durum Kenyalıların oturduğu gecekonduların şiddetle direndiği bir durumdu.
1920'lerin başında, 100 bin gecekondunun ve on binlerce ücretli işçinin varlığına rağmen yerleşimcilerin ihtiyaçlarını karşılamak için hâlâ yeterli yerli Kenyalı işgücü yoktu.
Sömürge hükümeti, daha fazla Kenyalıyı yerleşimci çiftliklerinde düşük ücretli işçiler olmaya zorlamak için önlemleri gerektiğinden fazla sıkılaştırmıştı.
Sömürge hükümeti, yerleşimci ekonomisi için büyüme stratejisinin üçüncü planını oluşturmak için arazi kamulaştırması ve emek 'teşvik' çabalarının bir parçası olarak getirilen fırsatları beyaz yerleşimcilerin lehine kullandı.
Mesela Afrika çiftçiliğini Avrupalılarınkine tabi kılmak, yerleşimcilere Nairobi'de demiryolu ve karayolu ağları, navlun ücretleri için sübvansiyonlar, tarım ve veterinerlik hizmetleri ve kredi imkanları konusunda yardım etmek gibi…
Avrupacı yerleşiminin kırk yılı boyunca yerli çiftçiliğin neredeyse tamamen ihmal edildiğine Doğu Afrika Komisyonu tarafından dikkat çekilmişti.
Bu arada 1920'lerin başında Avrupalıların üzerindeki vergi yükü, gelirlerine göre çok hafifti. Savaş giderleri ve altyapı geliştirme büyük ölçüde yerli nüfus tarafından ödendi. 10
Kenyalı çalışanlar Avrupalı işverenleri tarafından genellikle kötü muamele gördü ve bazı beyaz yerleşimciler yerli Kenyalıların "çocuk gibi şuursuz olduklarını ve öyle muamele görmeleri gerektiğini" savundular.
Bazı yerleşimciler ise küçük suçlar için hizmetçilerini kırbaçlıyordu. Daha da kötüsü yerli Kenyalı işçilere sömürge çalışma yasaları ve önyargılı bir ırkçı sistem tarafından yetersiz hizmet verildi.
Kenyalı çalışanların iş mevzuatı ihlallerinin büyük çoğunluğu, işverenleri tarafından uygulanan "kaba adalet" ile çözüldü.
Çoğu sömürge sulh hakimi, yerleşimciler tarafından yönetilen yasadışı kırbaçlama uygulamasına aldırış etmemiş görünüyordu.
Gerçekten de 1920'lerde kırbaçlama yerli Kenyalı mahkûmlar için yargıç tarafından tercih edilen bir cezaydı.
İşçilere yönelik cezai yaptırımlar ilkesi 1950'lere kadar Kenya çalışma yasalarından çıkarılmadı. 11
1946 yılında Kenya'daki İngiliz sömürge valisi şöyle diyordu:
Ülkenin zenginliğinin büyük bir kısmı şu anda bizim elimizde. ... Yarattığımız bu topraklar, hakikaten tamamen bizim toprağımızdır.
Koloni Vali Yardımcısı'nın konuşması
30 Kasım 1946
Dağlık bölgelerdeki durumun ve şehirlerde artan iş olanaklarının bir sonucu olarak, binlerce Kikuyu iş aramak için şehirlere göç ettiler ve bu göç 1938-1952 yılları arasında Nairobi'nin nüfusunun iki katına çıkmasına sebep oldu.
Zamanla Kikuyu toprak sahiplerini konsolide ederek sömürge yönetimiyle bağlar kuran ve Kikuyu içinde ekonomik bir çatlağa yol açan küçük ama büyüyen bir Kikuyu toprak sahibi sınıfı oluştu. 12
Direnişe karşı İngiliz tepkisi
İngiliz ve uluslararası görüşü, Mau Mau'nun vahşi, şiddetli ve ahlaksız bir kabile, akıldan ziyade dizginlenmemiş duyguların bir ifadesi olduğu yönündeydi.
Sömürge Hükümetine göre Mau Mau, Kikuyu halkını İngiliz yönetiminden önceki "eski kötü günlere" geri götürmeye çalışan sapkın bir kabilecilikdi.
İsyan hakkında resmi İngiliz açıklaması, tarım uzmanlarının, ekonomistlerin ve tarihçilerin ve hatta Louis Leakey gibi Kikuyular arasında uzun süre yaşayan Avrupalıların görüşlerine benzemiyordu. 13
İngilizler sokağa inip halkı dinlemek yerine sözde etnopsikiyatrın iç görülerine güvendiler ve bunun için Mau Mau ile istenen analizi yapmak Dr. John Colin Carothers'a düştü.
Bu etnopsikiyatrik analiz, Mau Mau'yu "hayvansal dürtülerin hakim olduğu ve dünya komünizminden etkilenen irrasyonel bir kötülük gücü" olarak resmeden İngiliz psikolojik savaşına ve ayaklanmanın daha sonraki resmi çalışması olan Corfield Raporuna rehberlik etti.
Psikolojik savaş, Mau Mau'yu Kikuyu'dan ve Kikuyu'yu Kikuyu'dan izole etmeye çalışan "gerçekte bir iç savaş olduğunu ve mücadelenin siyaha karşı beyaz olmadığını vurgulamaya" çalışan askeri ve sivil liderler için kritik bir önem kazandı.
Mau Mau ve genel olarak Kikuyu arasında bu propaganda çabaları, Mau Mau'nun nüfusun Kikuyu olmayan kesimlerinden tecrit edilmesine önemli bir katkı sağladığını iddia edebilseler de, esasen hiçbir rol oynamadı. 14
1960'ların ortalarına gelindiğinde, Mau Mau'nun basitçe irrasyonel aktivistler olduğu görüşüne, Mau Mau'yu Kenya'daki Afrika milliyetçiliğinin radikal olsa da önemli bir bileşeni olarak tasvir eden eski üyelerin ve liderlerin anıları sömürge egemenliğinin adaletsizliğine ve baskısına modern ve milliyetçi bir tepki olarak bu hareketi analiz eden akademik çalışmalar tarafından meydan okunuyordu.
Kenya toplumu içinde ve Kenya içindeki ve dışındaki akademik topluluk arasında, Mau Mau'nun doğası ve amaçları ile ayaklanmaya verilen yanıt ve bunların etkileri konusunda şiddetli tartışmalar devam etmektedir.
Bununla birlikte, kısmen birçok Kikuyu'nun sömürge hükümetinin yanında Mau Mau'ya karşı savaştığı ve isyanda onlara katıldığı için çatışma artık akademik çevrelerde genellikle Kikuyu içi bir iç savaş olarak görülüyordu.
Jomo Kenyatta anılarında çatışmayı bir isyandan ziyade bir iç savaş olarak tanımlamıştı. İsyanın büyük ölçüde Kikuyu halkıyla sınırlı olmasının bir nedeni, İngiliz sömürgeciliğinin olumsuz yönlerinden en çok onların acı çekmesiydi.
Wunyabari O. Maloba, Mau Mau hareketinin yükselişini "şüphesiz, yakın Afrika tarihinin en önemli olaylarından biri" olarak görmektedir.
Ancak David Anderson, Maloba'nın ve benzer çalışmalarının "Mau Mau savaşının propagandasını çok kolay yutmanın" ürünü olduğunu ifade etmekte ve bu tür analizler ile Mau Mau'nun "basit" daha önceki çalışmaları arasındaki benzerliğe dikkat çekmektedir. 15
Caroline Elkins'in 2005 tarihli Imperial Reckoning 16 adlı çalışması da benzer eleştirilerle karşılandı ve sansasyonellik nedeniyle eleştirildi. 17
Genel olarak konuşmak gerekirse ılımlı-muhafazakar ve radikal olmak üzere Kikuyu tarihi boyunca iki gelenek vardır.
Aralarındaki farklılıklara rağmen, bu gelenekler arasında Kikuyular arasında büyük bir siyasi farkındalığa yol açan sürekli bir tartışma ve diyalog olmuştur.
1950'ye gelindiğinde, bu farklılıklar ve sömürge yönetiminin etkisi, muhafazakar, ılımlı milliyetçi ve militan milliyetçi olmak üzere Kenya'nın üç yerli siyasi bloğuna yol açmıştı.
Mau Mau'nun ne entelektüel ne de operasyonel olarak açıkça ulusal olmadığı da iddia edilir. Bruce Berman, "Mau Mau açıkça geçmişe dönüş arayan bir kabile aktivizmi olmasa da, 'milliyetçilik miydi?' evet ve hayır olmalı" demişti.
Mau Mau isyanı sürerken, şiddet Kikuyu, Embu ve Meru içindeki fikir yelpazesini kutuplaşmaya ve sadık ve Mau Mau olmak üzere iki ayrı kampta sertleşmeye zorladı.
Sadık yerliler ve Mau Mau arasındaki bu bölünme, şiddetin zamanla daha az belirsiz hale gelmesiyle çatışmanın bir katalizörü olmaktan ziyade çatışmanın bir ürünüydü. 18
İkinci aşamada Nairobi'nin on binlerce şüpheli Mau Mau üyesi ve sempatizanının hapsedilmesine yol açan geniş bir askeri tarama ve büyük tarım reformunun yürürlüğe girmesine ve bir milyondan fazla kırsal Kikuyu için geniş bir köyleştirme programına tabi tutulmasına sebep oldu.
2012'de Birleşik Krallık hükümeti mahkumların "sömürge yönetiminin elinde işkence ve kötü muameleye" maruz kaldığını kabul etti.
İngiliz tepkisinin sertliği iki faktör üzerine haber konusu oldu. Birincisi, Kenya'daki yerleşimci hükümeti isyandan önce de İngiliz imparatorluğundaki en açık ırkçı hükümetti ve yerleşimcilerin şiddetli önyargılarına maruz kalmıştı.
Bu sebeple sömürge hükümetinin iktidardaki hakimiyetini sürdürmesine için tavizsiz bir kararlılık ve yarı batık korkular eşlik ediyordu.
Hükümet temsilcileri saldırgan eylemlere o kadar hevesliydi ki George Erskine çalışmasında onlardan "Beyaz Mau Mau" olarak bahsetti.
İkincisi, Mau Mau'nun sivillere yönelik vahşi saldırıları, hareketin muhaliflerinin Mau Mau yandaşları hakkında tamamen insanlıktan çıkmış bir görüşü benimsemelerini kolaylaştırdı.
Hem Mau Mau'ya hem de İngilizlerin tepkisine direniş, İngiliz sömürge güçlerinin köylüler tarafından kullanılan yiyecekleri yok etmemesini isteyen ünlü Ciokaraine M'Barungu tarafından resmedildi ve hakikaten yok edilmesi tüm bölgeyi potansiyel olarak aç bırakabilirdi.
Bunun yerine, sömürge güçlerinin patatesleri ve muzları korumasını ve Mau Mau'nun daha fazla sakini öldürmesini durdurmasını istedi. 19
Mau Mau'nun desteğini cezalandırmak ve kırmak için sömürge makamları tarafından çeşitli zorlayıcı teknikler başlatıldı.
Baring, cezai ortak çalışma, toplu para cezaları ve diğer toplu cezalar ve daha fazla toprak ve mülke el konulmasını emretti.
1954'ün başlarında, on binlerce büyükbaş hayvan alınmıştı ve iddiaya göre asla iade edilmedi. Mau Mau isyancılarını desteklediğinden şüphelenilen Kenyalılardan çiftlik hayvanları ele geçirme politikasının ayrıntılı hesapları nihayet Nisan 2012'de yayımlandı.
20 Ekim 1952'de Vali Baring, olağanüstü hal ilan eden bir kararname imzaladı. Ertesi sabah Jock Scott Operasyonu başlatıldı.
İngilizler Nairobi'de Jomo Kenyatta ve diğer 180 sözde Mau Mau liderini toplu olarak tutukladı. Jock Scott, yaklaşmakta olan operasyon haberi sızdırıldığı için hareketin liderliğini umduğu gibi kesmedi.
Böylece, arananlar listesindekiler yakalanmayı beklerken, Dedan Kimathi ve Stanley Mathenge gibi gerçek militanlar ormanlara kaçtılar. 20
Toplanmanın ertesi günü, bir başka önde gelen sadık şef Nderi parçalara ayrıldı ve takip eden aylar boyunca yerleşimcilere karşı bir dizi korkunç cinayet işlendi.
Jock Scott'tan sonraki aylarda İngiliz taktiklerinin şiddetli zulmü, yalnızca sıradan Kikuyu'yu yabancılaştırmaya ve kararsız çoğunluğu Mau Mau'nun kollarına doğru sürmeye hizmet etti.
Kralın Afrika sömürge ordusundan üç tabur Uganda, Tanganyika ve Mauritius'tan geri çağrıldı ve alaya Kenya'da toplamda beş tabur, toplam 3 bin yerli Kenyalı asker verildi.
Yerleşimcilerin görüşlerini yatıştırmak için, Lancashire Fusiliers'den bir tabur İngiliz askeri de Jock Scott Operasyonunun ilk gününde Mısır'dan Nairobi'ye uçtu.
Kasım 1952'de Baring, MI5 Güvenlik Servisi'nden yardım istedi. İsyan bir katliama dönüşmüştü. 21
Askeri operasyon
Olağanüstü Hal'in başlaması, yüzlerce ve nihayetinde binlerce Mau Mau taraftarının, merkezi olmayan bir liderliğin müfrezeler kurmaya başladığı ormanlara kaçmasına neden oldu.
Mau Mau askeri gücünün birincil bölgeleri Aberdares ve Kenya Dağı çevresindeki ormanlardı ve bu alanların dışında pasif bir destek kanadı destekleniyordu.
Askeri olarak, İngilizler Mau Mau'yu dört yıl içinde (1952-56) güç yoluyla zorlamanın daha geniş bir versiyonunu kullanarak mağlup ettiler.
Mayıs 1953'te, kolonideki düzenin yeniden kurulmasını denetlemek üzere General George Erskine'in gönderilmesine karar verildi.
Eylül 1953'e gelindiğinde, İngilizler Mau Mau'daki önde gelen şahsiyetleri tanıyordu ve ertesi yıl 15 Ocak'ta General China'nın yakalanması ve 68 saatlik sorgusu, orman savaşçıları üzerinde büyük bir istihbarat artışı sağlamıştı.
General Erskine'nin gelişiyle stratejide hemen köklü bir değişiklik olmadı, bu nedenle çeteler üzerindeki sürekli baskı devam etti, ancak bir bölgeye "özel muamele" adını verdiği katliamları sağlayan daha hareketli oluşumlara sebep oldu.
Çeteler sürüldükten ve ortadan kaldırıldıktan sonra, sadık güçler ve polis bölgeyi ele geçirecek ve daha sonra yalnızca gerekli barış operasyonlarını yürütmek için askeri destek getirilecekti.
Başarılı kontrol altına alınmalarından sonra, Erskine orman savaşçılarının para ve asker kaynağının yani Nairobi'nin yerli Kenyalı nüfusunun peşine düştü.
Bu, 24 Nisan 1954'te başlayan Örs Operasyonu şeklini aldı. 22
18 Ocak 1955'te Kenya Genel Valisi Evelyn Baring, Mau Mau eylemcilerine af teklif etti. Teklif, önceki suçlardan yargılanmayacakları ancak yine de gözaltına alınabilecekleriydi.
Avrupalı yerleşimciler, teklifin hoşgörüsü karşısında dehşete düştüler. 10 Haziran 1955'te hiçbir yanıt gelmeden, Mau Mau'ya yönelik af teklifi iptal edildi.
Haziran 1956'da, bir toprak reformu programı Kikuyu'nun arazilerini artırdı. Bu, yerli Kenyalıların birincil nakit mahsulü olan kahve yetiştirme yasağının gevşetilmesiyle birleştirildi.
Şehirlerde sömürge yetkilileri, kentsel ücretleri artırarak gerilimi dağıtmaya ve böylece KFRTU gibi ılımlı sendika örgütlerinin elini güçlendirmeye karar verdi.
1956'ya gelindiğinde İngilizler, Yasama Meclisi'nin yerli Kenyalı üyelerinin doğrudan seçilmesine izin vermiş, bunu kısa bir süre sonra yerel sandalye sayısı on dörde yükselmişti.
Ocak 1960'ta bir Parlamento konferansı, İngilizlerin "bir kişi-bir oy" çoğunluk kuralını kabul edeceğini belirtmişti. 23
İsyanın bilançosu
Olağanüstü duruma atfedilebilecek ölümlerin sayısı tartışmalıdır. David Anderson 25 bin kişinin öldüğünü tahmin etmektedir.
İngiliz nüfus bilimci John Blacker'in tahmini, yarısı on yaş ve altı çocuklardan oluşan 50 bin kişidir.
İngiliz yanlısı yazarlar ise bu ölüm oranını çoğunlukla artan yetersiz beslenmeye, açlığa ve savaş koşullarından kaynaklanan hastalıklara bağlamaktadırlar. 24
Caroline Elkins eserinde on binlerce, belki de yüzbinlerce öldü demektedir. Blacker, Elkins'in 300 bin ölüm rakamının "yetişkin erkek nüfusun belki de yarısının ortadan kaldırılacağını ima ettiğini ancak 1962 ve 1969 nüfus sayımlarının gösterdiğini" açıklayarak sayıların olduğundan fazla tahmin edildiğini iddia etmişti.
Elkins'in 1962 nüfus sayımında "130 bin ila 300 bin Kikuyu arasında bir yerde olduğuna dair raporu ve yayınlanmadan önce hem David Anderson hem de John Lonsdale tarafından okunmuştu. David Elstein, Afrika'daki önde gelen yetkililerin Elkins'in çalışmasının bazı kısımlarını, özellikle de ölüm rakamlarıyla ilgili sorun yaşadıklarını" kaydetti. 25
İngilizler muhtemelen 20 binden fazla Mau Mau militanını öldürdü ancak bazı açılardan daha dikkate değer olan, ölüm cezasıyla karşı karşıya kalan Mau Mau şüphelilerinin daha az sayıda olmasıydı.
Olağanüstü Hal'in sonunda bu sayı toplam bin 90'dı. İngiliz imparatorluğunda başka hiçbir zaman ölüm cezası bu kadar özgürce uygulanmamıştı.
Öyleki, toplam ceza Fransızlar tarafından Cezayir'de idam edilen sayının iki katından fazlaydı.
Wangari Maathai, çoğu Kikuyu olan yüz binden fazla Afrikalının toplama kamplarında ve acil durum köylerinde ölmüş olabileceğini iddia etmişti.
Resmi olarak bin 819 yerli Kenyalı da isyan sırasında Mau Mau tarafından öldürüldü. 26
İsyan sırasında İngiliz savaş suçları
Mau Mau Soruşturma Merkezinde verilen ifadede işkence yöntemi hakkında "yaptığımızın her şeyden daha kötü olduğunu biliyorduk" şeklinde olması insan hakları ihlalinin bir delilidir.
Oradaki Özel Şube müdürünü şu itirafta bulunur:
Bir Kuke'ye elektrik vermenin bir yolu vardı, bir keresinde özel muameleye ihtiyacı olan bir çete üyesini şahsen bırakmaya gittim. Oğlanların dışarı çıkmasına yardım etmek ve onu yumuşatmak için birkaç saat kaldım. İşler biraz kontrolden çıktı. Onun testislerini kestiğimde zaten kulakları yoktu ve sanırım doğru olan göz küresi yuvasından çıkmıştı. Ne yazık ki biz ondan pek bir şey öğrenemeden öldü. 27
Bir yerleşimcinin İngiliz sorgusu açıklaması. Bu tür hesapların ne ölçüde gerçek değeriyle alınabileceği sorgulanmıştır.
İngiliz yetkililer Kenya'da sivil özgürlükleri askıya aldı. Birçok Kikuyu taşınmak zorunda kaldı. İngiliz makamlarına göre 80 bin kişi gözaltına alındı.
Caroline Elkins, 160 bin ila 320 bin arasında kişinin toplama kampları olarak da bilinen gözaltı kamplarında tutulduğunu tahmin ediyor.
Diğer tahminlere göre bir milyondan fazla Kikuyu köyleştirme programının bir parçası olarak "kapalı köylerde" tutuldu.
Bazıları Mau Mau gerillaları olsa da, çoğu sömürgeci yetkililerin ülkenin geniş bölgelerine uyguladığı toplu cezalandırmanın kurbanlarıydılar.
Mau Mau tehdidi hakkında bilgi almak için binlerce kişi dövüldü veya cinsel saldırıya uğradı. Daha sonra, isyancılara bağlılıklarından vazgeçmeleri ve emirlere uymaları için mahkumlar daha da kötü muameleye maruz kaldılar.
Tutuklular, "kulakları kesmek, kulak zarlarını delmek, ölene kadar kırbaçlamak, daha sonra ateşe verilen zanlıların üzerine parafin dökmek ve yanan sigaralarla kulak zarlarını yakmak" ile sorgulandı.
İngilizler tarafından hadım edilmesi ve tutuklulara tıbbi yardım erişiminin engellenmesi de yaygındı.
Ağır kötü muameleye maruz kalan tutuklular arasında ABD Başkanı Barack Obama'nın dedesi Hüseyin Onyango Obama da vardı. 28
Hüseyin Onyango Obama'nın dul kalan eşine göre, İngiliz askerleri onun tırnaklarına ve kalçalarına iğne batırıp testislerini metal çubuklar arasına sıkıştırmış ve diğer iki asker hadım etmişti.
Tarihçi Robert Edgerton, acil durum sırasında kullanılan yöntemleri şöyle anlatıyor:
Bir soru, sorgulayıcıyı tatmin edecek şekilde cevaplanmadıysa, deneğe dövülür ve tekme atılır. Bu, istenen itirafa yol açmadıysa ve nadiren olduysa, daha fazla güç uygulandı. Elektrik şoku yaygın olarak kullanılırdı, ateş de öyleydi. Kadınlar boğuldu ve su altında tutuldu, silah namlusu, bira şişeleri ve hatta bıçaklar vajinalarına sokuldu.
Erkekler bira şişelerini makatlarına soktu, Land Rover'ların arkasına sürüklendi, kırbaçlandı, yakıldı ve süngülendiler. Bazı polis memurları daha fazla zaman alan işkence biçimleriyle uğraşmadılar, cevap vermeyen herhangi bir şüpheliyi vurdular ve bir sonraki şüpheliye kendi mezarını kazmasını söylediler.
Hayatta kalanların ifadelerine göre elektrik çarpması, sigara ve ateşin yanı sıra yaygın olarak kullanıldı. Şişeler (genellikle kırık), silah fıçıları, bıçaklar, yılanlar, haşarat ve sıcak yumurtalar erkeklerin rektumlarına ve kadınların vajinalarına itiliyordu. Tarama ekipleri, görünüşte askeri operasyonlar için istihbarat toplamak ve mahkeme kanıtı olarak Mau Mau şüphelilerini kırbaçladı, vurdu, yaktı ve sakat bıraktı. 29
Haziran 1957'de, Kenya'daki İngiliz yönetiminin başsavcısı Eric Griffith-Jones, Vali Sir Evelyn Baring'e, koloninin gözaltı kamplarındaki taciz rejiminin kurnazca değiştirilme şeklini detaylandıran bir mektup yazdı.
Tutuklulara yönelik kötü muamelenin "üzücü bir şekilde Nazi Almanyası veya Komünist Rusya'daki koşulları hatırlattığını" söyledi.
Buna rağmen, istismarın yasal kalması için Mau Mau zanlılarının ağırlıklı olarak üst vücutlarının dövülmesi gerektiğini, "vücudun savunmasız bölgelerine, özellikle dalak, karaciğer veya böbreklere vurulmaması gerektiğini" ve bunun önemli olduğunu söyledi.
Yazar Wangari Maathai'ye göre, 1954'te her dört Kikuyu erkeğinden üçü gözaltındaydı. Maathai, tutukluların zorla çalıştırıldığını ve topraklarının ellerinden alınıp işbirlikçilere verildiğini belirtiyor.
Maathai ayrıca, özellikle İçişleri Muhafızlarının kadınlara tecavüz ettiğini ve terör ve sindirme biçimindeki zulüm konusunda iyi bilinen bir üne sahip olduğunu, oysa Mau Mau askerlerinin başlangıçta kadınlara saygılı olduğunu belirtmişti. 30
İngiliz yönetimine göre Mau Mau savaşçıları, Afrika gelenek ve değerlerine aykırı olarak yaşlılara, kadınlara ve çocuklara saldırdı.
Uyguladıkları dehşetler şunları içeriyordu: Sivillerin kafasının kesilmesi ve genel olarak sakat bırakılması, cinayetten önce işkence, çuvallara sarılıp kuyulara atılan cesetler, kurbanların canlı canlı yakılması, gözlerinin oyulması, hamile kadınların midelerinin yarılması.
Hiçbir savaş bu tür korkunç eylemleri haklı çıkaramaz. İnsanın insana insanlık dışı davranışında ırk ayrımı yoktur.
Afrikalılar bunu kendi üzerlerinde uyguluyorlardı. Bethwell Ogot'a göre her iki tarafta da hiçbir sebep ve kısıtlama yoktu.
Mau Mau, 1956'nın sonunda etkili bir şekilde ezilmiş olsa da, 1960 Ocak'ındaki Birinci Lancaster House Konferansı'na kadar yerli Kenyalı çoğunluk kuralı kurulamadı ve bağımsızlığa kolonyal geçiş dönemi başladı.
Konferanstan önce, hem yerli Kenyalı hem de Avrupalı liderler tarafından Kenya'nın Avrupa'nın egemen olduğu çok ırklı bir hükümet için hazırlandığı tahmin ediliyordu.
Mau Mau ve isyanın sömürgesizleşme ve bağımsızlıktan sonra Kenya üzerindeki etkileri hakkında devam eden tartışmalar vardır.
Dekolonizasyonla ilgili olarak en yaygın görüş, Kenya'nın bağımsızlığının İngiliz hükümetinin sömürge yönetiminin devam etmesinin, İngiliz halkının tolere edebileceğinden daha fazla güç kullanımını gerektireceğine karar vermesinin bir sonucu olarak ortaya çıktığıdır.
Ancak Nissimi, böyle bir görüşün "isyanın etkisinin fiilen yürürlüğe girmesine kadar geçen süreyi kabul etmediğini" ve "aynı liberal eğilimlerin İngilizlerin Kenya'da Mau Mau'ya karşı yürüttüğü kirli savaşı neden durduramadığını açıklamadığını" iddia ediyor.
Çatışmanın, Aralık 1963'te Kenya'nın bağımsızlığı için zemin hazırlamaya yardımcı olduğu veya en azından İngilizler ayrıldıktan sonra Siyah çoğunluk yönetimi olasılığını güvence altına aldığı iddia edildi.
12 Aralık 1964'te Başkan Kenyatta, Mau Mau savaşçılarına hükümete teslim olmaları için bir af çıkardı.
Bazı Mau Mau üyeleri, toprak almaları ve kamu hizmetine ve Kenya ordusuna dahil olmaları konusunda ısrar ettiler.
28 Ocak 1965'te Kenyatta hükümeti Kenya ordusunu Mareşal Mwariama ve Mareşal Baimungi önderliğinde Mau Mau savaşçılarının toplandığı Meru bölgesine gönderdi. Bu liderler ve birkaç Mau Mau savaşçısı öldürüldü.
14 Ocak 1965'te, Savunma Bakanı Dr Njoroge Mungai Daily Nation'da şunları söyledi:
Onlar şimdi kanun kaçağı, takip edilecek ve cezalandırılacak. Kenya'daki tüm insanların zihninde de kanun dışı ilan edilmelidirler.
12 Eylül 2015'te İngiliz hükümeti, Nairobi'nin Uhuru Parkı'nda "İngiliz hükümeti, Mau Mau ve acı çeken herkes arasındaki uzlaşmanın bir sembolü olarak" finanse ettiği bir Mau Mau anıt heykelinin açılışını yaptı.
Bu, İngiltere'nin Mau Mau isyanı sırasında işkence ve istismar ettiği 5 binden fazla Kenyalıya tazminat ödemesi için Haziran 2013'te aldığı bir kararın ardından geldi.
6 Haziran 2013'te dışişleri bakanı William Hague, parlamentoya Birleşik Krallık hükümetinin davacılarla bir anlaşmaya vardığını söyledi.
5 bin 228 davacı için bir uzlaşma tutarının yanı sıra toplam değeri 19,9 milyon sterlin olan bir tutarın ödenmesini içerdiğini söyledi.
Hükümet ayrıca, Nairobi'de işkence mağdurları için bir anıt inşa edilmesini destekleyeceğini vadetti.
Tüm bu vaat ve tazminatlar Mau Mau katliamlarının acısını unutturmaya yetmedi.
Kenya halkı anma törenini geleneksel hale getirerek sömürgeciler tarafından katledilen yakınlarını tören ve konferanslarda yad etmeye devam ediyor.
Notlar:
- İngiliz sömürgeciliği dönemi Kenya’sı (1920–1963) Bkz, Gençoğlu, Halim. 2017. Ottoman traces in Southern Afrika the impact of eminent Turkish emissaries.
- Füredi, Frank. 1991. The Mau Mau war in perspective. London: James Currey. London: James Currey.
- Corradini, Stephen. 2000. Chief Luka and the Lari massacre: contrary notions of Kikuyu land tenure and the Mau Mau War. Madison, WI: African Studies Program, University of Wisconsin--Madison.
- Majdalany, F. 1964. State of emergency: the full story of Mau Mau. London: Transworld. London: Transworld
- Orjinal metin, Twenda kwikala ta maau mau maitu, tuithye ngombe ta Maau mau maitu, nundu nthi ino ni ya maau mau maitu.
- Rosberg, Carl G., and John Nottingham. 1978. The myth of "Mau Mau": Nationalism inKenya. New York, Washington: Publ. for the Hoover Institution on War, Revolution and Peace, Stanford University by Frederick A. Praeger. London: Pall Mall.
- Toye, Richard. 2015. Churchill's empire: the world that made him and the world he made. London: Pan Books
- Branch, Daniel. 2010. Defeating Mau Mau, creating Kenya: counterinsurgency, civil war, and decolonization. Cambridge: Cambridge University Press.
- Branch, Daniel. 2010. Defeating Mau Mau, creating Kenya: counterinsurgency, civil war, and decolonization. Cambridge: Cambridge University Press.
- Githuku, Nicholas K. 2016. Mau Mau crucible of war: statehood, national identity, and politics of postcolonial Kenya. Lanham: Lexington Books.
- MALOBA, W. O. 2018. ANATOMY OF NEO-COLONIALISM IN KENYA: british imperialism and kenyatta, 1963-1978. [Place of publication not identified]: PALGRAVE MACMILLAN.
- Bennett, Huw C. 2013. Fighting the Mau Mau: the British Army and counter-insurgency in the Kenya Emergency. Cambridge: Cambridge University Press.
- Isaac, Glynn Ll, and Elizabeth R. McCown. 1976. Human origins: Louis Leakey and the East African evidence. Menlo Park: W.A. Benjamin.
- Wolff, Richard David. 1978. Economic aspects of British colonialism in Kenya, 1895-1930. Ann Arbor, Mich: University microfilms international.
- Anderson, David. 2002. Eroding the commons: the politics of ecology in Baringo, Kenya, 1890- 1963. Athens: Ohio University Press.
- Elkins, Caroline. 2008. Imperial reckoning: the untold story of Britain's Gulag in Kenya. Toronto: CNIB.
- Maloba, Wunyabari O. 2018. Kenyatta and Britain: an account of political transformation, 1929-1963. Cham, Switzerland: Palgrave Macmillan.
- Berman, Bruce, Dickson Eyoh, and Will Kymlicka. 2017. Ethnicity & democracy in Africa. Oxford, [England] ; Athens, Ohio : James Currey : Ohio University Press
- Rebeka Njau, Gideon Mulaki (1984). Kenya Women Heroes and Their Mystical Power. Nairobi: East Africa Publishing Bureau. pp. 17.
- Anderson, David M. 2006. Histories of the hanged: Britain's dirty war in Kenya and the end of empire. London: Phoenix.
- Kenya. 1947. Fifth British Empire Forestry Conference. Great Britain, 1947. Empire forests and the war. Statement for Kenya Colony. Nairobi.
- Van der Bijl, Nicholas. 2017. The Mau Mau rebellion: the emergency in Kenya 1952-1956. Barnsley, South Yorkshire: Pen & Sword Military
- Bennett, Huw C. 2013. Fighting the Mau Mau: the British Army and counter-insurgency in the Kenya Emergency. Cambridge: Cambridge University Press.
- Blacker, John. 1987. Mortality differentials in Kenya. Liège, Belgium: International Union for the Scientific Study of Population. Liège, Belgium: International Union for the Scientific Study of Population.
- Elstein, David, Laurence Thompson, and Laurence Olivier. 1980. The World at war. 2, 2. New York, N.Y.: HBO Video.
- Erskine, George. 1977. A Handbook on anti-Mau Mau operations. [Place of publication not identified]: [Paladin Press].
- Kenya. 1947. Fifth British Empire Forestry Conference. Great Britain, 1947. Empire forests and the war. Statement for Kenya Colony. Nairobi.
- Duodu, Cameron. 2009. "The British tortured Obama's grandfather". New African. New African. Issue 481 (February 2008).
- Edgerton, Robert B. 1991. Mau Mau: an African crucible. New York: Ballantine Books.
- Maathai, Wangari. 2013. Wangari Maathai: Africa's mother of nature. Nairobi, Kenya: Africa24 Media
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish