2018 seçimlerinden bu yana AKP'nin oylarında düzenli olarak düşüş olduğu herkesin malumu.
Bu gerçeğe binaen, muhalefet cenahındaki bazı siyasetçiler ve siyaset yorumcuları AKP oylarındaki düşüşün bir çözülmeye dönüşeceği yönünde muhalefet lehine "iyimser" bir yorumu dillendiriyorlar.
Sözü edilen bu çözülüş tasvir edilirken ise genellikle yakın siyasi tarihimizdeki (2002 Genel seçimleri) DSP'nin tecrübesine işaret ediliyor.
Hatırlanacağı üzere, DSP 1999 genel seçimlerinden yüzde 22,19 oy oranıyla birinci parti olarak çıkmış; ardından ANAP ve MHP ile kurduğu koalisyon Hükümeti ile 2002'ye kadar iktidarın büyük ortağı olmuştu.
Koalisyon ortakları arasındaki anlaşmazlıklar sonucu alelacele gidilen 2002 Kasım seçimleri ise koalisyon ortakları için tam bir hezimet olmuştu. Zira üç parti de yüzde 10 ülke barajının altında kalmıştı.
En vahim tabloyla ise iktidarın büyük ortağı DSP karşılaşmıştı. yüzde 1,22 oy alarak (yani yüzde 94,5 oy kaybıyla) demokrasi tarihinde eşine az rastlanabilecek bir sonuçla Meclis dışı kalmıştı.
Peki DSP'nin 2002'deki tecrübesine benzer bir durum, (seçimlerin zamanında olması durumunda) 2023'te AKP için tekrar edebilir mi?
Gelin bu soruya güncel seçim anketleri üzerinden bir yanıt bulmaya çalışalım.
Nisan ayı içerisinde 4 farklı araştırma şirketi (Metropoll, İstanbul Araştırma, ORC, Area) seçim anketi sonuçlarını sosyal medya hesapları üzerinden paylaştılar. Bu verilerin ortalamaları alındığında, şu tablo ortaya çıkıyor.
Bu verilere 2018 genel seçim sonuçlarıyla mukayeseli olarak bakıldığında iki farklı saptama yapılabilir. İlk olarak Cumhur İttifakı'nın 2018'e göre yaklaşık 15,6 puan oy kaybı yaşadığı; buna mukabil, Millet İttifakı'nın yaklaşık 9,3 puan oy devşirdiği anlaşılıyor.
HDP'nin 1 puanlık oy kaybı da dahil edildiğinde geri kalan yaklaşık 7,3 puan ise birçoğu yeni kurulan 7 parti arasında paylaşılmış.
Bu durum açıkça gösteriyor ki, iktidar bloğunun yaşadığı güç kaybına rağmen, yeni bir siyasi güç merkezi belirgin biçimde oluşmamış.
Dikkat çeken en büyük gelişme ise İYİ Parti'nin oy oranlarındaki 7 puanlık yükseliş. Ancak bu artış İYİ Parti'yi yeni bir güç merkezi olarak tanımlamak için yeterli değil.
Bunun gerçekleşmesi için yüzde 20 sınırını aşmasının önemli bir kıstas olduğu belirtilmeli. Şüphesiz, İYİ Parti'nin bu eşiğe varmasında oldukça büyük bir yol kat ettiğinin hakkını da teslim etmek gerekir.
İkinci önemli tespit ise başta sorduğumuz sorunun cevabına ilişkin. AKP'nin Nisan ayı oy ortalamaları gösteriyor ki, yaklaşık 12 puan (oransal olarak yüzde 28,5) oy kaybı söz konusu.
Mevcut ekonomik kriz şartları düşünüldüğünde bu oranlarda AKP lehine bir düzelme olacağını ön görmek oldukça zor.
Ne var ki mevcut veriler, AKP'nin 2002'de DSP'nin çözülüşüne benzer bir durumla karşılaşacağını iddia etmek için de yeterli değil.
Esasen, AKP'nin 2018'den beri süregelen düşüşünün çakılma biçiminde değil, tedrici biçimde tezahür ettiği ve önümüzdeki seçimlerde de benzer şekilde bu ivmenin süreceği öngörüsünün daha gerçekçi bir çıkarım olacağı söylenebilir.
Keza AKP parti yönetiminin, tabandaki zayıflamanın farkında olduğu ve bunu durdurmak için çeşitli faaliyetler planladığı biliniyor.
Bu kapsamda, bir süredir bizzat genel merkez tarafından ve yerel teşkilatlar aracılığıyla da organize edilen vefa toplantıları bunun açık göstergesi.
Dahası AKP'nin tüm yaşadığı sorunlara rağmen hala 11 milyon üyesi olan ve iktidar olanaklarını parti lehine kullanmaktan imtina etmeyen bir yapıda olduğu gözden kaçırılmamalı.
Son kertede, iktidarı devralmak niyetiyle hareket eden muhalefet cenahının, AKP'nin DSP gibi tepe taklak çakılacağı beklentisi gibi mesnetsiz bir ön görüye kapılmak ve kolaycılığa mitili sermek yerine, seçmende güven oluşturacak/ikna edebilecek yeni ve daha etkili stratejiler, söylemler ve yol haritası üzerinde çalışmasında fayda var.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish