Her yıl 18 Mart Çanakkale Zaferi yıldönümü yaklaştığında medyada çocuk asker fotoğrafları paylaşılıp "dönmeyi düşünmediler" tarzı başlıklar altında bu meçhul çocukların kahramanlıkları konusunda yazılar yayımlanır ve programlar yapılır.
Son 10 yıldır sosyal medyanın ülkemizde kullanımının artmasıyla bu çocuk asker "hamaseti" iyice yaygınlaşmıştır. Sosyal medyanın bir başka etkisi ise her yıl hamasetin dozunun arttırılmasıdır. Eskiden birkaç çocuk kahramandan bahsedilirken şimdi düzinelercesi dile getirilmektedir.
Geçmişte Galatasaray Lisesi'nin yeni mezunlarının hepsi Çanakkale'de şehit düşmüş denilirken şimdi mezunlarının tamamını Çanakkale'de kaybeden liseler listesine Konya ve İzmir de eklenmiştir. Muhtemel gelecek yıl başka liseler de bu hamasette yerini alacaktır.
Akademik tarihçiler ve sorumlu yerel tarihçiler, Çanakkale Muharebeleri ve I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı ordusunun çocukları askere almadığını belgelerle kanıtlayan yazılar yazsa da paylaşılan üniformalı çocuk fotoğraflarının savaşla ilgili olmadığını kanıtlasalar da bu hamasetin önünü alamamaktadırlar.
Tam tersine son dönemde bazı kamu kurumları, okullar, özel şirketler ve meşhur şahsiyetler çocuk asker hamasetine destek vermeye başlamışlar şimdiye kadar yapılan haber ve programlara haklılık verip daha geniş kitlelerce benimsenmesini sağlamışlardır.
Öncelikle Osmanlı son dönem ve Kurtuluş Savaşı esnasında çocukların askere alınmadığını belirtmeliyim. I. Dünya Savaşı'nın son evresinde 18 yaşındakiler asker çağrılmıştı ama daha küçükler askere alınmadılar. Bunun tek istisnası subay adaylarıdır (zabit namzetleri).
Subay açığı yüzünden savaş esnasında askeri lise öğrencileri subay talimgâhlarında 6-8 ay eğitim gördükten sonra subay adayı olarak cepheye gönderilmişlerdir. Bunların çoğunun yaşı 18 ve üstünde olsa da aralarında 16-17 yaşında olanların bulunduğu bilinmektedir.
Peki, savaş zamanından kalma çocuk asker fotoğrafları ve bunlarla ilgili dönemin gazete ve dergilerinde çıkan haberleri nasıl değerlendirmek gerekir?
1900'lerin başına kadar bütün Avrupa ordularında çocukları birlik maskotu gibi kullanma adeti vardı. Bu çocukların çoğu muharebe bölgesinde bulunmuş kimsesiz çocuklar veya birlikte görevli bir subay veya astsubayın çocuğudur.
Bunlar üniforma giyerler ve özellikle törenlerde boy gösterirlerdi. Bunları savaşmayı gerektirecek muharip görevler verilmez cephe gerisinde kuryelik ve hizmetçilik gibi basit işlerde kullanılırlardı.
Çanakkale muharebelerinin meşhur "gönüllü bombacısı" Ali Reşat bir bölük komutanının evlat edindiği yetim bir çocuktur. İddiaların aksine bombacılıkla ilgisi yoktur.
Bir cephe gezisi esnasında Alman gazeteciler Ali Reşat'a rastlamış ve onun hakkında haber yaparak bu efsanenin doğmasına neden olmuşlardır. Ali Reşat savaştan zarar görmeden sağ çıktı.
Çanakkale'de Fransız 58. Sömürge Alayı'nın 13 yaşındaki çocuk maskotu Désiré Bianco ise Ali Reşat kadar şanslı değildi. 2. Kirte Muharebesi esnasında cephe gerisinde görev yaparken bir top şarapnelinin gelmesi sonucu öldü.
Savaş döneminin diğer üniformalı çocuk fotoğrafları ise çoğunlukla izci (keşşaf) ve yavru kurtlara aittir. II. Meşrutiyet'in ilanı ve özellikle Balkan Savaşları sonrasında gençleri sağlıklı ve sportmen yapmak ve onları yurt savunmasına hazırlamak için batıdaki modeller örnek alınarak çeşitli isimler altında izci teşkilatları kurulmuştu.
Genellikle okullar bünyesinde kurulan bu çocuk ve genç izci teşkilatları savaş esnasında da faaliyetlerine devam etmiştir. Ama bunlar cephede muharip görevlerde kullanılmadı.
En çok kafa karıştıranlar ise askeri orta öğretim okullarındaki askeri öğrenciler ve Kazım Karabekir Paşa'nın toparlayıp koruma altına aldığı yetimlerdir.
Paşanın "gürbüzler" dediği bu çocukların bazıları bebek çoğunluğu ise 5 ilâ 11 yaş arasındaydı. Gürbüzler için özel askeri üniforma diktiren Kazım Paşa Kurtuluş Savaşı esnasında da yetimleri toplamaya devam etti.
Savaş bitince bu çocuklar askeri ve sivil yatılı okullara devredildi. Gürbüzler veya askeri ortaokul öğrencileri savaşa katılmamış ama askeri törenlerde yer almışlardır. Medyada paylaşılan çocuk asker fotoğraflarının önemli kısmı gürbüzler ile cumhuriyet ilk dönem askeri okul öğrencilerine aittir.
İşin ilginç tarafı Çanakkale muharebeleri esnasında Osmanlı ordusunda çocuk asker yokken İngiliz donanmasında "midshipman" rütbesini taşıyan çocuk subay adayları vardı.
Osmanlı subay adayları genelde 18 yaş ve üstü iken İngilizlerde yaş 14'e kadar düşebilmekteydi. Örneğin 13 Mayıs 1915'te Muavenet torpidobotunun batırdığı HMS Goliath zırhlısında ölenler arasında 15 yaşındaki Torquil Macleod ve Ronnie Faed de bulunmaktaydı.
Olmayan çocuk asker kahramanlar yaratma çabasının temelinde Osmanlı son dönemde başlayan hamaset edebiyatı yatmaktadır.
Arapça kökenli bir kelime olan hamaset, sözlük anlamıyla yiğitlik, kahramanlık ve cesaret göstermek ve bütün sıkıntıları göze alarak bu üstün değerleri korumaktır.
İşte bu kavram Osmanlı ordularının maruz kaldığı yenilgiler ve müteakip toprak kayıpları karşısında halkın moralini muhafaza etmek ve düşmanlara karşı seferber edebilmek için dinleyen/okuyanları heyecanlandırmak ve etki altında bırakmak için başvurulan bir anlatım/yazım biçiminin adı haline geldi.
İşin ilginç tarafı anlatıcı/yazar bilinçli bir şekilde hadiseleri abartması ve hatta tamamen uydurması değildir. İlginç olan dinleyici/okuyucunun bunu bilmesine rağmen etkilenmesi ve talep etmesidir.
Hamasetin edebi olarak en başarılı örneklerini "Başını Vermeyen Şehit" gibi hikâyeleri kaleme alan Ömer Seyfettin vermiştir. Atatürk'ün askeri lise ve Harp Okulu sınıf arkadaşı Ömer Naci ise hamaset nutuklarıyla kitleleri harekete geçirmekle şöhret kazanmıştı.
Osmanlı'nın çoğu adet ve geleneği zamanla yok olurken hamaset edebiyatı varlığını muhafaza etmekle kalmamış günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir.
O kadar özümsenmiştir ki başarı ve kahramanlıkların gerçekçi anlatımları kabul görmemektedir. Mutlaka renklendirilmeli ve abartılmalıdır.
Türk subay ve askerlerinin bir muharebede gösterdiği kahramanlığın kabul görmesi ve beğenilmesi için kahramanlar her şeyden mahrum ve çok kötü şartlarda savaşıyor olmalıdır.
Üniforma yerine yırtık pırtık bir kıyafet giymeleri, aç olmaları, silahsız ve cephanesiz sadece süngü, kazma ve hatta taşlarla zaferi kazanmaları gerekmektedir.
Eğer bu zafer sağlam ve iyi bir emir-komuta altında eğitimli, iyi beslenen, üniforma giyen, modern silah ve araçlarla savaşan askerlerce kazanılmışsa hakir görülmektedir.
Çünkü yaygın anlayışa göre doğuştan asker ve kahraman Türk milletinin evladı komutana, eğitime, silaha ve yiyeceğe ihtiyaç duymadan içindeki gizli güç ve içgüdüleriyle zaten zaferi kazanacaktır.
Böyle bir anlayışın hakim olduğu bir toplumda doğal olarak bir sonraki adım yetişkin askerlere bile ihtiyaç bulunmadığıdır. Bu kadar asil bir milletin çocukları da pekâlâ gizli güç ve içgüdüleriyle düşmanı yenecektir.
Zaten o yüzden Kıbrıs Barış Harekâtı zaferle sonuçlanır sonuçlanmaz Türk sinemacıları acele "Sezercik Küçük Mücahit" filmini çekmiştir. Filmi seyrettiğinizde Türk milletinin bile orduya ihtiyaç duymadan her savaşı kazanacağını idrak ediyorsunuz.
Hamaset edebiyatı uzun süredir devam eden askeri yenilgiler ve toprak kayıpları sonucunda travma geçiren ve henüz milli kimliğe sahip olmayan Osmanlı halkına milli şuur, moral, motivasyon ve savaşma azmi vermek için ortaya çıkmıştı.
Ana amaç aşağılık duygusu altında ezilen halkın kendine güvenini kazanmasıydı. Buna ihtiyaç çoktan sona ermiştir. Türk milletinin artık abartılı kahramanlık hikâyelerine ve sahte kahramanlara ihtiyacı yoktur.
Tam tersine hamaset yapanlar yazıp söyledikleriyle Türk askeri tarihi ve kahramanlarına çok ağır hakaret etmekte ve basit göstermektedirler. Atatürk ve meşhur komutanlarımızın aziz hatırası karalanmaktadır.
Son dönem Türk ordusu başta Çanakkale olmak üzere zaferleri çocuklarla veya aç, silahsız ve yarı çıplak askerlerle kazanmadı. Tam tersine bu zaferleri uzun süren askeri reformlar sayesinde yetişmiş kabiliyetli komutanların liderlik ettiği iyi eğitimli, üstün moral ve motivasyonlu askerlerle sayesinde kazandı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish