Bu Avrupa'nın savaşı mı yoksa III. Dünya Savaşı'yla mı yüz yüze gelmekteyiz?

Putin'in gücü zayıflığından geliyor. Tehlike ne kadar uzakta olsa da (ki çok uzak olduğuna inanmak zorundayız) Putin'in kendisiyle beraber hepimizi de götürmeye çalışabileceğini hesaba katmalıyız

Savaşın artık şiddetlenmesi ve yayılması olası. Putin'in kaybedecek itibarı kalmadı (Ukrayna Acil Durum Servisi)

Paralel bir evren var. Rusya'nın Ukrayna şehirlerini bombardımana tutmasının bezdirici dehşetinin haberlerini alırken, bir yandan da Pekin Paralimpik Kış Olimpiyatları'nda madalya kazanan Britanyalı sporcuların neşeli haberleri geliyor. Manchester United, Manchester City'yle karşı karşıya geliyor. Doğu Avrupa'da yıkıcı bir savaş olsa da dünyanın geri kalanı işine ve keyfine bakmaya devam ediyor. Şimdilik.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Karamsarlar, Nazi Almanyası'nın Polonya'yı istila etmesi ve Japonya'nın Çin'deki savaşının iki yıl içinde hem Sovyetler Birliği'ni (Hitler'in Barbarossa Harekatı'nı başlatmasından sonra) hem de Birleşik Devletler'i (Pearl Harbor'ın ardından) içine çekmesiyle başlayan II. Dünya Savaşı'nı hatırlatıyor. İyimserlerse, savaştan sonraki çatışmaların nasıl kontrol altında tutulduğuna işaret ediyor: Vietnam, Hindistan-Pakistan ve Arap-İsrail'in yanı sıra Yugoslavya, Ortadoğu ve Afrika'daki iç savaşlar. Peki, bugünün Ukrayna savaşı hangi yöne gidecek?

Önemli faktörlerden biri savaşın ne kadar süreceği olacak. Rusların karmakarışık tertibi, askerlerinin düşük morali, Ukraynalıların şevkli ve cesur direnişi ve sancılı yaptırımlar Putin'in itibarını kurtaracağı bir çıkış aramasına yol açacak. Alternatif olarak, çalışma arkadaşları ve ordu subaylarının da cesaretini toplayıp onu görevden alması hâlâ mümkün. Fakat bunlardan herhangi birinin gerçekleşeceğine dair pek bir işaret yok; aksine, daha inatçı olma kararlılığı var.

Savaşın artık şiddetlenmesi ve yayılması olası. Şiddetlenme, Ukrayna'nın şehirlerine boyun eğdirmek için buraları bombalama şeklini alacaktır. Kiev'in yanı sıra Odesa ve Lviv'e yönelik saldırılar da henüz başlamış değil. Bilfiil siviller hedef alınacak ve sivil zayiat artacak. Putin'in kaybedecek itibarı kalmadı. Suriye bu tür gaddar savaşların şablonu sayılır.

Ukraynalılar anlaşılır bir şekilde savaşı genişletip NATO'yu kendi saflarına çekmeye çalışıyor. Yalnızca NATO savaş uçaklarının uygulayabileceği "uçuşa yasak bölgeler" talep etmesi de bundan. Bir o kadar anlaşılır şekilde NATO da doğrudan askeri çatışmaya karşı ayak diriyor. Rusların cezasız kalarak eyleme geçme serbestliğini suiistimal etmesi ve Batılı kamuoyunun da hükümetlerinin "daha fazlasını yapmasını" talep etmesiyle istikrarsız bir anlaşmazlık söz konusu.

NATO şimdilik asker göndermektense daha fazla ve daha iyi askeri teçhizat sağlıyor fakat yakında sınırların bulanıklaştığı bir noktaya varmak mümkün. Ruslar, pilotları Ukraynalı bile olsa NATO jetlerinin NATO jeti olduğunu savunabilir. Halihazırda bir Rus enklavına ev sahipliği yapan Moldova'ya saldırarak çatışmayı genişletmeye çalışabilirler. Rusya'nın Kaliningrad bölgesinde de fesatlık ve yanlış anlaşılmalar için kocaman bir faaliyet alanı mevcut.

Büyük, küresel kaygıların altında nükleer silahlar yatıyor. Putin, askerlerinin nükleer güvenliği düşüncesizce hiçe sayması ve kendisinin de "stratejik silahların hazır tutulması" konusunu gündeme getirmesiyle ezberleri çoktan bozdu.
 


NATO'nun herhangi bir şekilde doğrudan angaje olması, "savaş alanında kullanılan" nükleer silahlardan hangi koşullar altında faydalanılabileceği sorusunu da muhtemelen beraberinde getirecek ve bunu gerilimin artması takip edecek. Putin'in gücü zayıflığından geliyor. Köşeye sıkıştığında elindeki her silahı kullanarak saldırması gibi korkunç bir olasılık var. Bu tehlike ne kadar uzakta olsa da (ki çok uzak olduğuna inanmak zorundayız) Putin'in kendisiyle beraber hepimizi de götürmeye çalışabileceğini hesaba katmalıyız.

Bundan daha büyük bir tehditse, ekonomik savaşın beklenmedik ve tehlikeli yan etkilere sahip olması. ABD, Rus petrolüne ambargo uygulanmaya çağırıyor. Cesurca çünkü petrol fiyatları artarsa Amerikalı sürücüler (ve seçmenler) memnun olmayacak. Başarılı bir ambargo (İran ve Venezuela'ya yönelik mevcut yaptırımların yanı sıra) sadece küresel işbirliği değil, aynı zamanda Suudi Arabistan'ın Rusya'yla arasındaki piyasa yönetimi anlaşmasından vazgeçmeye razı olmasını da gerektiriyor. Suudiler işbirliği yapacaktır ama bunun siyasi bir bedeli var: Krallık'taki ve Yemen'deki insan hakları ihlallerine göz yummak.

Bir petrol ablukası uygulanacaksa, bunu bir doğalgaz ablukası da takip edebilir. Fakat doğalgaz kaynakları kısa vadede esnek değil. Kısıtlı sıvı doğalgaz rezervleri için mücadele olacaktır ve cepleri derin olanlar (Çin diye okunur) piyasa hakimiyetini ele geçirerek fiyatları tırmandıracaktır. Kömür, rönesansını yaşayarak dünyanın "net sıfır" çabalarına darbe indirebilir. 

Öte yandan, başlıca tahıl üreticileri Ukrayna, Rusya ve Kazakistan olduğu için tahıl tedarikiyle ilgili endişeler de daha şimdiden artıyor. Yükselen gıda fiyatları özellikle de Mısır gibi büyük ithalatçılar ve her yerdeki yoksul halklar için kötü bir haber. Ekonomik savaşlarda en çok sıkıntı çeken gıda zincirinin en altındakiler oluyor.

Bununla birlikte, Rus ekonomisine yönelik yaptırımların işe yaradığından emin olmak dışında yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Batı'da henüz fark edilmeyen bir gerçekse bunu yapmanın işbirliği, özellikle de Çin'le işbirliği gerektireceği. Pekin'i çıkarlarının parya bir devletle "ebedi dostlukta" değil, küresel ekonomiyle entegrasyonu devam ettirmede yattığına ikna etmek elzem olacak.

Böyle bir ilişkiyi şeytanla masaya oturmak olarak görenler, II. Dünya Savaşı'nda Josef Stalin'in yardımıyla galip geldiğimizi unutmamalı. Putin'in savaşında da benzer bir pragmatizme ihtiyaç olacak.

Sör Vince Cable'ın podcast'i "Cable Comments with Vince Cable" (Vince Cable'la Cable Yorumluyor) buradan erişilebilir

 

https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU