Keşmir'in gölgesinde: Pakistan-Hindistan gerilimi ve barışın anahtarı

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Son günlerde Güney Asya'da hava yine barut kokuyor.

Hindistan'ın Cammu Keşmir bölgesinde, Pahalgam'da 26 turistin hayatını kaybettiği o korkunç saldırı, Pakistan ve Hindistan'ı bir kez daha savaşın eşiğine getirdi.

Hindistan, saldırının sorumlusu olarak Pakistan merkezli "Direniş Cephesi"ni işaret ederken, Pakistan bu iddiaları "sahte bayrak operasyonu" diyerek reddetti.

Diplomatik misyonlar sınır dışı edildi ve hava sahaları kapandı.

Hatta Hindistan, Pakistan'ın can damarı İndus Suları Anlaşması'nı askıya aldı.

İki nükleer güç, Keşmir'in karlı zirvelerinde bir kez daha göğüs göğüse geldi.

Peki, bu gerilim nasıl aşılır?

Barış mümkün mü?

Gelin, biraz derine inelim ve bu kangrenleşmiş soruna gerçekçi bir çözüm yolu çizelim.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Keşmir, 1947'den beri iki komşunun kanayan yarası.

İngilizler çekilirken, Müslüman çoğunluklu bu bölgeyi Hindu bir prensin kararıyla Hindistan'a bağladılar.

O gün bugündür, Keşmir'in kaderi kaos ve istikrarsızlık ola geldi ve kendi halkının iradesi ise hep göz ardı edildi.

Bugün Hindistan, Cammu Keşmir'i sıkı bir kontrol altında tutarken, Pakistan "Azad Keşmir" ve "Gilgit-Baltistan"ı yönetiyor.

Ama gerçek şu: Keşmir'in sokaklarında Hindistan bayrağı bir huzur getirmiyor.

Keşmir'de insanlar, kendi kaderlerini tayin etmek istiyor. 

Son kriz, sadece bir terör saldırısıyla sınırlı değil.

Hindistan'ın İndus Suları Anlaşması'nı askıya alması, Pakistan için ekonomik bir kâbus.

İndus Nehri, Pakistan tarımının belkemiği.

Suyun kesilmesi, milyonlarca çiftçiyi açlıkla yüz yüze bırakabilir.

Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Asif'in "topyekûn savaş" uyarısı, bu tehdidin ciddiyetini gösteriyor.

Ama bir yandan da bu kriz, iki ülkeye bir fırsat sunuyor:

Oturup konuşmak, suçlama oyununu bırakıp masaya gerçek çözümler koymak.


Peki, nasıl bir yol izlenmeli? 
 


Öncelikle, bu gerilimin düşmesi için acil bir adım şart.

Türkiye veya Katar gibi tarafsız bir arabulucu, iki ülkeyi bir masa etrafında buluşturabilir.

Pahalgam saldırısının sorumlularını bulmak için uluslararası bir soruşturma komisyonu kurulmalı.

Hindistan'ın "Pakistan yaptı" iddiası, Pakistan'ın "Hindistan sahneledi" karşı tezi, ancak bağımsız bir gözle çözülür.

Bu, suçlama döngüsünü kırar ve güven inşa eder.

Aynı anda, Hindistan'ın İndus Suları Anlaşması'nı yeniden devreye alması gerek.

Pakistan da buna karşılık, su paylaşımını denetleyecek bir uluslararası gözlemci heyetine kapılarını açmalı.

Bu, hem insani bir krizi önler hem de iki tarafın iyi niyetini test eder.


Tabii burada asıl mesele, Keşmir'in kendisi.  

Bu bölgenin halkı, Yeni Delhi'nin despot gölgesi altında yaşamak istemiyor.

1948'de BM'nin önerdiği plebisit, yani Keşmir halkının kendi geleceğini belirlemesi, yeniden masaya gelmeli.

Elbette, bu fikri Hindistan yönetiminin "egemenlik" takıntıları yüzünden reddedilebilir.

Dolayısıyla, daha yaratıcı bir çözüm lazım.

Mesela, Keşmir'in her iki tarafında askersizleştirilmiş bir "ortak bölge" oluşturulabilir.

Bu bölgede ticaret ve turizm teşvik edilir.

Keşmirli gençler, hem Hindistan hem Pakistan'la bağ kurarak kendi ekonomilerini inşa eder.

İndus Nehri'nin kolları ve Chenab'a ortak hidroelektrik santraller kurulsa, bu sadece enerji değil, güven de üretir.

Keşmir, iki ülkeyi ayıran bir duvar değil, birleştiren bir köprü olabilir.


Uzun vadede ise iş, sadece hükümetlerin değil, halkların elinde.

Hindistan ve Pakistan, milliyetçi söylemleri bir kenara bırakıp ekonomik iş birliğine odaklanmalı.

Güney Asya Bölgesel İşbirliği Örgütü (SAARC) gibi platformlar, tozlu raflardan indirilip yeniden canlandırılmalı.

Ortak ticaret projeleri, öğrenci değişim programları, hatta iki ülkenin tarihçilerinin bir araya gelip "düşmanlık" yerine "ortak miras" yazdığı bir süreç başlatılabilir.

Çin ve ABD'nin vekalet savaşına dönüşen bu gerilim, ancak uluslararası bir garantiyle çözülür.

BM, Çin, Rusya ve belki Türkiye'nin dahil olduğu bir mekanizma, Keşmir'in statüsüne dair nihai bir anlaşmayı destekleyebilir.

Elbette, bu meselenin çözümü kolay değil.

İki taraf da yıllardır "vatan, namus, şeref" nutuklarıyla halklarını konsolide ediyor.

Ama gerçek şu:

Hindistan zorbalıkla ve baskıyla, Keşmir'de asla kazanamayacak.

Kazanan, sadece barış olacak.

Türkiye, geçmişte bu iki ülkeyi uzlaştırmak için adım atmıştı; şimdi o rolü yeniden oynayabilir.

Keşmir'in karlı dağlarında yankılanan silah sesleri yerine, çocuk kahkahaları duymak hayal değil.

Yeter ki, iki komşu, düşmanlık yerine diyalogu seçsin.

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU