Toulon'da, camiye dönüştürülen kilise ve bölgede kullanılan Murad isminin kökeni

Gürbüz Evren Independent Türkçe için yazdı

Şeyh Murad Camii (Paspates'in Bizans Çalışmaları'ndan, 1877)

Türk-Fransız ilişkilerindeki önemli tarihlerden biri de 1543 yılıdır. 

Fransa Kralı I. François'nın daveti üzerine Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa komutasındaki 95 gemiden (kimi Fransız kaynaklarında 200 gemi ve 30 bin asker olarak geçmektedir) oluşan filo Marsilya'ya gitmiş ve kışın burada geçirilmesi planlanmıştır. 

Barbaros Hayrettin Paşa, Marsilya'da, Enghien Dükü François de Bourbon tarafından karşılanmış ve kendisine bir onur kılıcı sunulmuştur. 

Osmanlı donanmasının ihtiyaçlarının Marsilya'da karşılanamayacağının anlaşılması üzerine Toulon'a yönlendirilen gemiler, bu kentin limanında demirleyerek, 1543-1544 kışını burada geçirmiştir. 

Fransa kralının emriyle Toulon kenti Türk askerlerinin hizmetine açılmış, hatta kontrolüne verilmiştir. 

Kentteki Notre-Dame-de-la-Seds adlı büyük kilise de Türk askerlerinin ibadet etmeleri için camiye dönüştürülmüştür. 

Özellikle cuma namazlarında, cemaatin camiye dönüştürülen kiliseden taşması, dışarıda saf tutması Fransızların hem ilgisini hem de tepkisini çekmiştir.

Müslümanların ibadetini görmek için cuma günleri sadece Toulon'dan değil çevredeki köy, kasaba ve kentlerden de binlerce insanın gelmesi sosyal, ticari yaşamı etkilemiştir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Toulon Belediyesi'nin kayıtlarında, kentin en hareketli dönemleri arasında, Osmanlı donanmasının limanda bulunduğu tarih özellikle vurgulanmakta, yakın çevredeki kentlerin de bu durumdan fazlasıyla yararlandığının altı çizilmektedir. 

Ancak yine aynı kayıtlarda, "Toulon'un acı dönemi… Sevilmeyen Türkleri ağırlamak zorunda kaldık… Kentin kaderinde istenmeyen misafirleri kabul etmek te varmış…. Toulon Türklere Kralın emriyle katlanmak zorunda kaldı" gibi ifadelere de yer verilmiştir.    

Bazı Fransız kaynakları ise Türk donanması yerine, "Türk korsanlar", "Müslüman korsanlar", "Barbaros'un korsanları" gibi ifadeler kullanmaktır. 

Yine aynı kaynaklara göre Toulon halkı bu korsanlarla aylarca birlikte yaşamak zorunda kalmaktan rahatsız olmuş, Türklerin kentten ayrılmasını isteyen başvurular yapmıştır. 

Bir önemli not da 30 bin kişinin yiyecek ihtiyacının karşılanması için yakın çevredeki ekilebilir toprakların kullanılması emrinin verilmesidir. 

Müslüman korsanların varlığı Hıristiyan Avrupa'da kulaktan kulağa yayılınca büyük bir tepki oluştuğunu kaydeden kaynaklar, Fransa Kralının Barbaros'u İstanbul'a dönmeye razı etmek için 80 bin altın vermek zorunda kaldığını da aktarırlar. 

Bazı Fransız kaynakları Türk donanmasının gelişiyle ilgili farklı bir görüş ileri sürmektedir. 

Buna göre Kanuni Sultan Süleyman, Fransa Kralı I. François'ya gönderdiği mektupta, "Barbaros'un komutasındaki donanmamı senin emrine veriyorum" demiştir. 

Aynı kaynaklar, Muhteşem Süleyman'ın bunu, İtalya kentlerini ve kıyılarını almak isteyen I. Francois'ya yardım etmek istiyor görüntüsü altında İmparator Charlken'e zarar vermek için yaptığını da kaydetmektedir. 

Aynı Fransız kaynakları, Türk donanmasına dönüş yolunda İstanbul'a kadar Fransız gemilerinin de eşlik ettiğini, ancak Türklerin Fransa ve İtalya kıyılarına baskınlar düzenleyerek Hıristiyanları katlettiğini, yüzlercesini de köle yaptığını, bu kötülüklere seyirci kalan Fransızların da suça ortak olduğunu yazmaktadır.  

Barbaros komutasındaki Osmanlı gemilerinin Toulon'da demirlemesi, Kral I. François'nın Roma Germen İmparatoru Charlken'e, "arkamda Osmanlı Padişahının desteği var" mesajı olarak yorumlanmıştır. 

Osmanlı ise Avrupa'daki en önemli düşmanı Charlken'e karşı büyük bir deniz harekâtı yapabileceğini göstererek gözdağı vermiştir. 

Osmanlı donanmasının bölgedeki tüm kaleleri alarak Fransızlara vermesi de Fransa'ya yardımın önemli bir göstergesidir. 

Bazı Fransız kaynaklarına göre Fransa Kralı, Osmanlıların desteğiyle özellikle Nice kalesini alarak İtalya yolunu açmak düşüncesindedir. 

Ancak Nice kalesinde sorun yaşanmış, Fransızlara teslim olmaya sıcak bakan kaledekiler, Osmanlı güçleri çekilince, bu düşüncelerinden vazgeçerek yeniden direnmişlerdir. 

Fransızların kaleyi almamaları Barbaros'u sadece kızdırmakla kalmamış, Korsika'ya sefer düzenlemekten de vazgeçmesine neden olmuştur. 

Fransızlara güven duymadığını, Charlken ile yeniden anlaşacaklarına dair işaretler aldığını bir mektupla İstanbul'a bildiren Barbaros, geri dönmek için de Padişahtan izin istemiştir. 

Beklenen yanıtın gelmesi üzerine de Osmanlı donanması 12 Mayıs 1544'de Fransa'nın yeni elçisi Baron de Lagarde'ı da alarak, İstanbul'a hareket edecektir.

Osmanlı donanmasının ayrılmasından bir süre sonra da Barbaros haklı çıkacak ve Fransızların Charlken ile anlaştığı haberi gelecektir. 

Aslında Türk-Fransız askeri iş birliğinin tarihteki ilk örneği, çok daha önce İspanyollara karşı yaşanmıştır. 

Fransız kaynaklarının aktardığına göre, 1536'da Baron de Saint-Blancard tarafından komuta edilen 400 Fransız askeri ile Barbaros Hayrettin Paşa'nın komutasındaki 300 Türk askeri, 16 Eylül'de, İspanya'nın İbiza adasına çıkmıştır. 

Buradaki İspanyol askerleri esir alan Türk ve Fransız güçleri daha sonra İspanya kıyılarına saldırılar düzenlemiştir. 

Seferin sonunda ise 15 Ekim 1536'dan itibaren, masrafları Fransa Kralı tarafından karşılanan Türk gemileri kışı Fransız limanlarında geçirmiştir. 

Burada aktarılması gereken önemli bir bilgi de bugün Fransa'nın Güney ve Güneydoğu bölgelerinde "Murad" soyadı taşıyan Fransız ailelerle ilgilidir. 

Söz konusu soyadının, Toulon'da demirleyen Osmanlı gemilerinden ayrılan denizcilerden kimilerinin Fransız kadınlarıyla evlenerek Fransa'da kalmasının ardından ortaya çıktığı belirlenmiştir. 

Türk askerlerinin din değiştirmemesi ve kilisede evliliğe karşı çıkması nedeniyle, doğan çocuklar uzunca bir süre kayda geçirilmemiş, sadece babalarından ötürü resmi kayıtlarda yer buluncaya kadar "Murad" adıyla anılmışlardır. 

Türk askerlerinin Fransız kadınlarıyla evlenmeleri konusu Avrupa'da kulaktan kulağa yayılınca, Fransız elçilerine de bu durum sorulmuştur. 

Venedik'teki Fransız Büyükelçisi Michel Monluc da bunlardan biridir. 

Monluc, kendisine anlatılan, "Türk askerleri zorla kadınlara sahip oluyor, esnaftan ve halktan haraç alıyor" iddialarına, "Herhangi bir kimseyi incittiklerine dair şikâyet olmamıştır. Nazik davranmışlardır. Her şeyi para karşılığında almışlardır" yanıtını vermiştir. 

Bunun tam tersini söyleyen Fransız tarihçiler de vardır. 

Bunlardan biri olan Jules Michelet, Osmanlı donanmasını yağmacılıkla, genç kızları zorla götürmekle ve tecavüz etmekle suçlamıştır. 

Kimi Fransız kaynaklarının Barbaros Hayrettin Paşa için ilginç ifadeler kullandığını da hatırlatalım.

Ortak ifade, "Lesbos adasında doğan Barbaros, daha sonra İslam'ı seçmiş, Osmanlı donanmasının başına geçerek 'barbarlığın' yanında yer almayı tercih etmiştir" şeklindedir.  

Fransa Kralı I. François'nın Osmanlı'dan istediği son yardım ise 1547 yılındadır.

François, bir elçi göndererek, Kanuni Sultan Süleyman'dan, Kuzey Afrika ve Macaristan'da Charlken'e saldırmasını rica etmiştir. 

Osmanlı Padişahı ise doğuda İran'la meşgul olduğunu, Fransa Kralının başvurusu ile uğraşamayacağı bildirmiştir. 

Sultan Süleyman'ın yanıtı Fransa'ya ulaştığında ise Kral I. François yaşamını yitirmiştir. 

 

 

*Bu içerik serbest gazeteci veya konuk yazarlar tarafından hazırlanmıştır. Bu içerikte yer alan görüş ve ifadeler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU