Latin Amerika solu Rusya'nın Ukrayna istilasına nasıl bakıyor?

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali Latin Amerika solunda yeni tartışmalara ve ayrımlara yol açtı / Kolaj: Nayeli Araujo (Nodal.am)

Arjantin meclisinde 4 milletvekiliyle temsil edilen Troçkist ittifakın üyesi "Emekçilerin Sosyalist Hareketi" (MST) geçen hafta cuma günü, Buenos Aires kentindeki Rusya Büyükelçiliği'nin önünde Ukrayna'nın işgalini protesto etmek amacıyla bir eylem gerçekleştirdi. 

"MST-FIT Unidad" olarak anılan hareketin lideri Cele Fierro, gösteri sırasında, Ukrayna'nın "emperyalistler arasında bir anlaşmazlık alanı haline geldiğini" söyledi. 

Fierro, işgali ret ve Rus birliklerinin geri çekilmesini talep ettiklerini söyledi. MST lideri "ABD ve Avrupa emperyalizminin kuklası" olarak adlandırdığı Ukrayna hükümetinin politikasını kınamaktan vazgeçmediklerini sözlerine ekledi.

Bu noktada Fierro "emperyalist çıkarları savunan NATO'nun Doğu Avrupa'yı terk etmesi gerektiğini" savundu. Tüm uluslararası emek güçlerini Ukrayna işçi sınıfıyla dayanışmaya çağırdı ve "Ukraynalı emekçiler kendi kaderini tayin etmeli" dedi.
 

2.jpg
Arjantin'de Rusya'ya ilk tepkiyi elçiliğin önünde eylem yapan "Emekçilerin Sosyalist Hareketi" (MST) lideri Cele Fierro gösterdi

 

"MST-FIT Unidad" merkezi Barselona'da olan "Liga Internacional Socialista (LIS-ISL)" adlı uluslararası Troçkist partiler birliğinin bir üyesi.

LIS'in 24 Şubat'ta yayımladığı bildiride Rusya, NATO ve ABD ile beraber "emperyalist" olarak tanımlanıp Ukrayna'yı terk etmesi isteniyor.

Üyelerinin büyük kısmı Latin Amerikalı siyasi hareketler olan LIS'in bildirisinde Rus makamlarının "Rusça konuşan nüfusun korunması", "Ukrayna'nın Nazilerden ve paralı askerden arındırılması"nı bahane ettiği" ifade ediliyor. 
 

3.jpg
MST genel sekreteri ve LIS koordinatörü Alejandro Bodart tiviti: "Rusya'nın Ukrayna'yı istilası karşısında: Rus emperyalizminin birlikleri dışarı. Dayanışmamız Ukraynalı emekçilerledir. Yankiye ve Avrupa emperyalizmine hiçbir şekilde güvenilmez. NATO Doğu Avrupa'dan dışarı. Emperyalist çıkarların hizmetinde savaşa hayır."

 

Ukrayna ve Rus taraflarınca gereği hiçbir şekilde yerine getirilmeyen Minsk Protokolünün, Rus parlamentosunun Donetsk ve Luhansk'ın bağımsızlığını tanımasıyla mezara gömüldüğü belirtilen metinde,

Ukrayna'nın işgali "Rus emperyalizminin, 1990'larda Stalinist bürokrasi tarafından kontrol edilen bölgelerin bir kısmını geri alma, yükselen Çin emperyalizminin ayrıcalıklı bir ortağı olarak kendisini güçlendirme ve böylece NATO, Yanki ve Avrupa emperyalizminin ilerlemesini durdurma girişiminde bir adım" olarak tanımlanıyor.

13 maddeden oluşan bildirinin en zayıf yönü, NATO'ya kapı açarak ve Neonazileri güçlendirerek Putin'in işgaline gerekçe yaratmakla suçlanan Zelensky hükümetiyle ilgili olan kısım.

Zira Ukrayna'daki siyasi durumu takip edenler bu iki olgunun Zelensky iktidara gelmeden önce ve geldikten sonra ondan bağımsız olarak geliştiğini bilir.

Ukrayna'daki Neonazi akımların Avrupa'daki benzerleriyle paralel biçimde güçlendiği ise bir başka gerçek. 

NATO'ya girmesi pek mümkün görünmeyen bu ülkenin Rusya tehdidi ve Kırım'ın işgalinden başlayarak Atlantik İttifakına yanaşmasını da bir kendini savunma refleksi olarak değerlendirmek mümkün.

Bu anlamda genel olarak benzer ama daha ayrıntılı ve tutarlı bir açıklamayı Troçkist Fraksiyon-4. Enternasyonel (FT-CI) partileri de yaptı.

Buenos Aires'te Rusya elçiliği önünde protesto yapan MST'nin içinde olduğu "FIT Unidad" "Partido Obrero, PTS, Izquierda Socialista" adlı dört partinin birleşiminden oluşan Troçkist bir sol ittifak. 

Bu partilerin ayrıca tek tek Ukrayna'daki krize yönelik açıklamaları oldu.

Örneğin PTS'nin "Savaşa Hayır!" başlığı altında "Ukrayna'nın işgalini reddediyor ve Rus birliklerinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz. NATO'nun, Avrupalı güçlerin ve ABD'nin müdahalesini reddediyoruz" açıklaması Troçkist partilerin genel olarak pozisyonunu ortaya koyuyor.
 

4.jpg
Arjantinli 4 Troçkist milletvekili mecliste: "Savaşa Hayır. Rus birlikleri Ukrayna'dan dışarı. NATO Doğu Avrupa'dan dışarı" yazılı döviz açtı

 

PTS'nin en popüler milletvekili, Ukrayna kökenli ve "La Rusa" lakaplı Myriam Bregman C5N kanalında katıldığı tartışmada "Varşova Paktı'nın çöküşünden sonra NATO doğuya doğru ilerlemeye devam etti. Ukrayna bölgesindeki bu emperyalist ilerlemeyi Rus askeri müdahalesini kınadığımız gibi kınamalıyız" dedi.

 
Ukraynalı Yahudi bir ailen gelen Bregman "Putin, Ukrayna halkının kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu düşünmesinin Lenin'in hatası olduğunu söylüyor. Bu, kendi kişisel çıkarları için kullandığı Rus rejiminin oligarşik karakterinin bir işaretidir" diyerek Rusya'daki yönetime bakışını da ortaya koydu.

Fakat bununla beraber gerek Bregman, gerekse de diğer Troçkist yayımlarda iktidardaki sol Peronistlere yönelik yoğun eleştiriler göze çarpıyor. 

Bregman, sağ kesim tarafından neredeyse "Rusçu" olmakla suçlanan mevcut Arjantin hükümetinin, Birleşmiş Milletlerde (BM) Rusya'nın işgalini kınamasına rağmen, NATO ve ABD'ye bir şey söylemediği için tutarsızlıkla suçladı.
 

5.jpg
Arjantin'de iktidara yakın sol hareketler sessiz kalırken Troçkist parti yöneticileri Ukrayna konusunda programlar organize etti

 

Partido Obrero'nun (PO) yayın organı "Prensa Obrera" editörü Eduardo Salas imzasıyla "Cristina NATO ile beraber" başlıklı bir yazı yayımlandı.

Yazıda eski devlet başkanı ve şu anda devlet başkan yardımcılığı görevini sürdüren Cristina Kirchner, NATO'culuk yapmakla suçlanıyor. Buna kanıt olarak da 28 Şubat'ta atmış olduğu bir dizi tweet gösteriliyor.

Cristina, söz konusu tivitlerde 2014 yılında, kendisi devlet başkanı ve Arjantin BM Güvenlik Konseyi geçici üyesiyken, Rusya'nın ilhak ettiği Kırım'ın bağımsızlığı referandumuna karşı gerçekleşen oylamadan bahsediyor.
 

6.jpg
Ukrayna konusunda Cristina Kirchner esas olarak küresel devletlerin prensipsiz yaklaşımlarını eleştirdiği bir dizi tweet attı. Ama bu açıklamaları Troçkist sol tarafından geçmişte NATO'yu desteklediğinin itirafı olarak yorumlandı

 

O tarihte ABD tarafından getirilen Kırım'ın bağımsızlığını tanımama önerisine Rusya ve Çin hariç BM Güvenlik Konseyinin tüm üyeleri destek vermişti (Çin öneriye karşı çıkmamış sadece çekimser kalmıştı).

Cristina, Arjantin'in ilkeli biçimde Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü savunduğunu ifade ediyor.

Buna karşılık Arjantin'in İngiltere ile kadim sorunu Falkland'da (Malvinas) yapılan benzer bir bağımsızlık oylamasını ABD'nin tanıyarak ilkesizce davrandığını söylüyor. 

Bu noktada "Prensa Obrera" editörü Cristina'yı sadece NATO'yu desteklemekle suçlamakla kalmıyor onun gerici bir "toprak bütünlüğü" bakışına sahip olduğunu söyleyerek yeni bir ideolojik cephe açıyor.

Katalanların, Basklıların, Kürtlerin ve Filistinlilerin "parçalanmışlığını" örnek veren yazara göre "toprak bütünlüğü" ihlal edilemez bir uluslararası ilke olamaz. 

Yazar, Lenin'in 28.12.1919 tarihinde "Ukrayna köylü ve işçilerine mektup"unda yazdıklarını aktararak öne sürdüğü fikri destekliyor:

Biz ulusal nefretin, ulusal kavgaların ve ulusal izolasyonun düşmanıyız. Biz enternasyonalistiz. Tüm dünya uluslarının işçi ve köylülerinin tek bir dünya Sovyet Cumhuriyeti'nde yakın bir birliğini ve tam birleşmesini arzuluyoruz... Ulusların gönüllü birliğini istiyoruz: bir ulusun kendisine karşı hiçbir şiddete müsamaha göstermeyen bir birlik. Bir diğeri, tam bir güvene, kardeşlik birliğinin açık bilincine, tamamen gönüllü bir anlaşmaya dayanan bir birlik.


Bahsi geçen mektup, Lenin'in Pravda‘nın (no.82) 28 Haziran 1917 tarihli sayısında yayımlanan görüşlerinin bir devamı niteliğindedir. Orada Lenin şu sözleri ediyordu:

"Bir sosyalist şöyle dursun, herhangi bir demokrat bile Ukrayna'nın taleplerinin tam meşruiyetini inkâr etmeye cesaret edemez. Ve hiçbir demokrat, Ukrayna'nın Rusya'dan özgürce ayrılma hakkını inkâr edemez. Ukraynalılar ile Büyük Rusların özgür birliğini, iki halkın tek bir devlette gönüllü birlikteliğini savunmayı mümkün kılan yegâne şey bu hakkın koşulsuz olarak tanınmasıdır.

Dil, toprak, karakter ve tarih bakımından birbirine bu kadar yakın olan iki halkın karşılıklı olarak yabancılaşmasına yol açmak için her şeyin yapıldığı lanetli Çarlık geçmişinden fiili olarak tam ve geri dönülmez bir kopuş ancak bu hakkın koşulsuz olarak tanınmasından geçmektedir.

Lanetli Çarlık, Büyük Rusları Ukrayna halkının cellatları yaptı ve Ukraynalı çocukların kendi anadillerinde konuşmalarını ve okumalarını bile yasaklayan bir nefreti körükledi.

Rusya'nın devrimci demokratları gerçekten devrimci ve gerçekten demokratik olmak istiyorlarsa, bu geçmişten kopmalı; kendileri için ve Rusya işçileri ve köylüleri için Ukraynalı işçi ve köylülerinin kardeşçe güvenini yeniden kazanmalıdırlar. Bu, Ukrayna'nın serbest ayrılma hakkı da dahil olmak üzere tüm hakları tam olarak tanınmadan yapılamaz.

Küçük devletlerin varlığından yana değiliz. Dünya işçilerinin 'kendi' kapitalistlerine ve diğer tüm ülkelerin kapitalistlerine karşı en sıkı birliğinden yanayız. Ama bu birliğin gönüllü olması için, Rus ya da Ukrayna burjuvazisine bir an bile güvenmeyen Rus işçisi, şimdi Ukraynalıların ayrılma hakkını, dostluğunu onlara empoze etmeden, aksine sosyalizm mücadelesinde onlara eşit, müttefik ve kardeş gibi davranmak suretiyle dostluklarını kazanmaya çabalayarak savunuyor."

(Çeviri: Sena Aydın, trockist.net)


İktidardaki Peronist solun bileşenleri Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline yönelik konuşmamayı tercih ediyorlar.

Cristina Kirchner'in oğlu "La Campora" lideri Maximo Kirchner, "Movimiento Evita" lideri Emilio Pérsico bu konuda hiçbir açıklama yapmadı.

Mecliste de temsil edilen bu iki en büyük Peronist sol hareketin sessizliği Rusya'ya destek olarak algılandı. 

Arjantin'deki Ukrayna elçiliğinin Cristina Kirchner'e bir mesaj ileterek mecliste işgali kınayan bir açıklama yapma talebinde bulunduğu ve bu talebe bir cevap alamadığı da basına yansıdı.

Buna karşılık sağcıların iktidarda bulunduğu Paraguay ve Uruguay meclisleri hızla Rusya'yı kınayan açıklamalar yayımladılar.

Hatta Uruguay daha da ileri giderek "Russia Today"in yayınlarına son verdi.

Kıtada sol çizgideki bir başka yönetim olan Meksika'daki Lopez Obrador hükümeti, ABD ile ortak hareket etme görüntüsü gereği, BM'de Rusya'yı kınayan bir bildiriyi hazırladı.

Fakat Lopez Obrador Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmayacaklarını da açıkladı.
 

7.jpg
Kıtada tanınmış tüm sol ve sosyal demokrat liderleri bir platformda toplayan "Grupo del Puebla"nın 24 Şubat tarihli açıklaması Rusya'yı kınamadığı için çok tepki topladı. Grup 25'inde yeni bir bildiri yayımlayarak Rusya'yı da kınadı

 

Latin Amerika solu genel olarak sorumluluğun NATO ve batılı emperyalist ülkeler olduğunu söylüyor.

Ancak Troçkistler Rusya'yı Batılı emperyalistlerle aynı düzeyde sorumlu görüyor. Buna karşın Venezuela, Küba, Nikaragua'daki iktidarlar ise Rusya ile girdikleri ittifak gereği her durumda onu destekliyor. 

Küba Komünist Partisi 26 Şubatta bir bildiriyle "Rusya'nın ulusal güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdide karşı" kendisini savunma hakkına sahip olduğunu bildirdi.

Aynı gün Maduro'nun Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV), internet sitesinde Venezuela Dışişleri Bakanlığının bir notuna yer verdi.

Yazıda Minsk Anlaşmalarının NATO ve ABD tarafından ihlal edilmesinin Rusya Federasyonu'nun toprak bütünlüğüne ve egemenliğine karşı güçlü tehditler oluşturduğu ifade edildi.
 

8.jpg
Venezuela Devlet Başkanı Maduro Putin'i arayarak güçlü desteğini iletti

 

Bolivya'da iktidardaki Sosyalizme Doğru Hareket Partisi "MAS"ın başkanı ve Bolivya eski devlet başkanı Evo Morales "ABD'nin Rusya ve Ukrayna gibi iki ülkenin karşı karşıya gelmesine yolaçan müdahaleciliğini kınıyoruz" açıklamasını yaptı.

Peru'da mecliste temsil edilen en güçlü sol parti "Peru Libre'nin lideri Vladimir Cerrón Ukrayna'daki krizin sebebinin sömürgecilik ve NATO olduğunu" söyledi. Cerron ayrıca Ukrayna'daki yönetimi Neonazi olarak nitelendirdi.

Brezilya'da Lula'nın partisi PT'nin başkanı senatör Gleisi Hoffman ve partinin uluslararası ilişkiler sekreteri Romênio Pereira imzasıyla yayımlanan bir yazıda sorunun "halkların kaderini tayin hakkı" ve "diyalog" prensibi çerçevesinde çözülebileceğine vurgu yapıldı. 
 

10.jpeg
Brezilya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro, 16 Şubat'ta Moskova'daydı. Brezilyalı lider işgal başladığında aslında Putin'in savaş istemediğini söyledi

 

Geçtiğimiz hafta, kıtada neosağcılığın bayraktarı Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro da Putin'i savunan ifadeleriyle dikkat çekmişti.

Meksika ve Arjantin gibi ülkelerde iktidardaki sol akımlar bir denge politikası sürdürüyor. Bir yandan ABD'nin BM'deki bildirilerine destek verirken diğer yandan Rusya'ya doğrudan bir suçlamada bulunmaktan kaçınıyorlar.
 

9.jpeg
Arjantin Devlet Başkanı Alberto Fernandez 3 Şubatta Moskova'da Putin'le görüştü. Fernandez "Arjantin Rusya'nın Latin Amerika'daki kapısı olmalı" sözleriyle ülkesinde tartışma yarattı

 

Brezilya örneğinden de anlaşılacağı gibi bu tavrın ideolojik olmaktan çok Rusya'ya yönelik yaptırımların kendi ticari ilişkilerine zarar vereceği kaygısıyla ilgisi bulunuyor.

Uruguay'da Jose Mujica'nın "Frente Amplio"su da benzer bir tavır göstererek herhangi bir tarafı suçlamadan barış çağrısı yapmakla yetindi. 

Kıtada köklü kurumsal komünist partilerin başında gelen ve ülke siyasetinde etkili Şili Komünist Partisi (PCCh) çatışmanın sona erdirilmesi için başta Rusya olmak üzere ABD ve NATO ülkelerini sorumluluk almaya çağırdı.

Nükleer savaş tehlikesine dikkat çekilen bildiride her iki taraf da kınandı.

Kıtada doğrudan Rusya'yı kınayarak, Zelensky yönetimini destekleyen tek solcu lider ise Şili'nin çiçeği burnunda genç devlet başkanı Gabriel Boric.
 

11.jpg
Şili'nin yeni Devlet Başkanı Gabriel Boric Rusya'yı kınamakla kalmadı Zelensky'yi arayarak desteğini iletti

 

Boric, değişik vesilelerle işgale karşı çıktı ve Zelensky'yi telefonla arayarak bizzat desteğini açıkladı.

Şilili lider Venezuela, Nikaragua ve Küba'daki yönetimlere de mesafeli tavrıyla biliniyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU