Ortadoğu haritasını kim değiştirebilir?

"Ortadoğu'daki çatışmalar devletler arasında ve içinde çeşitli biçimlerde devam edebilir"

İllüstrasyon: Álvaro Bernis/The Economist

1916'daki Sykes-Picot Anlaşması'ndan bu yana tarihçi Bernard Lewis gibi düşünürler ya da Ralph Peters'ın "Kanlı Sınırlar" adlı yazısında olduğu gibi askerler, hatta bazı devlet liderleri tarafından gerek Batı gerekse Doğu'da Ortadoğu haritasının yeniden çizilmesi olasılığı sürekli konuşuldu.

Buna dair açıklamaların sonuncusu, İsrail'in küçük bir ülke olduğunu ve daha da büyümesi gerektiğini söyleyen ABD Başkanı Donald Trump ile bölgedeki coğrafi ve siyasi değişimlerin kaçınılmaz olabileceği sinyalini veren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan geldi.

Peki, bu tür açıklamaları ne kadar ciddiye alabiliriz?

İsrail'in Gazze'ye karşı başlattığı soykırım ve etnik temizlik savaşının yeniden başlaması ve ek olarak, ABD ile İran veya İsrail ile İran arasında yaşanabilecek olası bir çatışmanın yanı sıra, Türkiye ve Suriye'de yaşanan huzursuzluklar ile birlikte Doğu'yu değiştirme söylemi ivme kazanıyor.

Peki, haritalar gerçekten değişebilir mi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Yakın tarihe bakıldığında, II. Dünya Savaşı'ndan beri Ortadoğu haritasında meydana gelen değişikliklerin nadir olduğu görülüyor.

Filistin hakkındaki 1947 Taksim Kararı, İsrail'in 1948'de kurulması ve Güney Sudan'ın onlarca yıl süren iç savaşının ardından 2011'de kuzeyden ayrılması dışında bölge, sömürgecilerin çizdiği sınırlarında önemli bir değişikliğe tanık olmadı.

Ortadoğu'nun pek çok ülkesinin sömürgecilikten kurtulup bağımsızlığına kavuştuğu doğru; ancak bu ülkeler, iç kurumlarının zayıflığına, hatta bazılarının kırılganlığına ve içlerinde patlak veren şiddetli çatışmalara rağmen, temel sınırlarını korumayı sürdürdüler.

Irak, Suriye, Yemen ve Libya'daki yıkıcı iç savaşlara ve Lübnan'daki Hizbullah örneğinde olduğu gibi, ülkelerin bazı kısımlarının devlet dışı güçlerin kontrolü altında olmasına rağmen, sınırlarda resmi olarak herhangi bir değişiklik tanınmadı.

Ortadoğu'nun çehresi değişmedi.


Çatışmaların sebebi din ve etnik köken mi?

Bazıları uzun zamandır Ortadoğu'daki çatışmaları Sudan örneğinde olduğu gibi dini veya etnik bir bakış açısıyla açıklamaya çalışıyor.

Sudan'da ayrılığın temel nedeninin Arap Müslüman Kuzey ile Afrikalı Hristiyan Güney arasındaki savaş olduğu fikri yaygınlaştırıldı.

Ancak gerçekler din ve etnik kökenin belirleyici faktörler olmadığını kanıtladı.

Güney'in ayrılmasının ardından Sudan'da barış sağlanamadı, aksine Güney'in kendi içinde çeşitli bileşenler, Kuzeyde de Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında bir iç savaş çıktı.

Bu olaylar, siyasal gerçekçilik ekolünün düşüncesini yansıtıyor; çatışmalar dinin ya da etnik kökenin değil güç, zenginlik ve nüfuzun sonucudur.

Bu faktörler çatışmanın temel itici güçleridir; din ve etnik köken ise çatışmanın gerçek nedeni değil, kitleleri harekete geçirmek için kullanılan araçlardır.
 


Filistin ve İsrail dosyasında Sudan senaryosunun tekrar etmesi mümkün mü?

Sudan'da yaşananları din ve etnik köken açıklayamıyorsa, Filistin'deki Yahudiler (din ve ırk) ile Araplar (din ve ırk) arasında açıkça görülen çatışma nasıl açıklanabilir?

Peki bu, İsrail'in Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nin kontrolünü tamamen ele geçirmesi durumunda çatışmanın sona ereceği ve barışın sağlanacağı anlamına mı geliyor?

Yoksa İsrail bugün Sudan'da tanık olduğumuz gibi, iç savaşlarla mı karşı karşıya kalacak?

İsrail tek, homojen bir blok değildir. Batılı (Aşkenazi) ve Doğulu (Sefarad) Yahudilerin yanı sıra İsrail vatandaşlığına sahip Filistinli Araplardan oluşuyor.

Ayrıca, katı dinci hareketler, laikler ve farklı toplumsal ve ekonomik sınıf düzeyleri de var.

Filistin üzerinde mutlak bir kontrol kurulması halinde, yalnızca Yahudilerle Araplar arasında değil, aynı zamanda Yahudilerin de kendi aralarında nüfuz, güç ve zenginlik konularında iç çatışmalar patlak verebilir.

Haritaları değiştirmek barış getirir mi?


Burada değinmek istediğim iki ana nokta var:

Birincisi, haritalardaki değişim çok yavaş gerçekleşir ve bir asır önce çizilen sınırların büyük kısmı, bütün savaşlara ve devrimlere rağmen hâlâ ayakta. Ortadoğu'da sınırların yeniden çizildiği değil, içsel dönüşümlerin yaşandığı bir dönem yaşanıyor.

İkincisi, barış haritaların değiştirilmesiyle gelmez. Filistin'in bölünmesi barış getirmedi, Güney Sudan'ın ayrılması da istikrarı sağlamadı, aksine bu bölgelerin kendi içlerinde yeni çatışmalara yol açtı.

Ortadoğu'daki çatışmalar devletler arasında ve içinde çeşitli biçimlerde devam edebilir.

İran'ın 4 Arap ülkesinde yaptığı ve İsrail'in de aynısını yaptığı gibi, ülkeler nüfuzlarını genişletmeye çalışabilir.

Ancak Ortadoğu'nun çehresini değiştirme veya Netanyahu'nun öncülük ettiği haritaları yeniden çizme fikrinin gerçekleşmesi hâlâ çok uzak, hatta imkânsız görünüyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU