Üye, arkadaş, dost anlamına gelen 'socious' kelimesi ve bilim anlamına gelen 'logy' kelimelerinin birleşmesiyle oluşan Sosyoloji terimi, sosyal yaşam, sosyal değişim ve insan davranışının toplumsal nedenleri ve sonuçlarını inceleyen bilim dalının isimlendirilmesinde kullanılır (Calhoun, 2002).
Bu araştırma alanları içerisinde sosyal değişim problemi, 18'nci yüzyılın sonlarında İngiltere'de başlayan sanayi devriminin sosyal düzeni yerle bir etmesiyle gün yüzüne çıkmış, birçok düşünürün kendisiyle ilgilenmesini ve Sosyoloji disiplininin ortaya çıkmasına ve gelişimine neden olmuştur (Nisbet, 1966: 21).
Sosyolojik olarak değişme, toplumsal tutum ve davranışlarda farklılaşmanın meydana gelmesidir. Her toplumun tarihin belirli bir döneminde içinden geçtiği bir süreç olarak toplumsal değişim, her toplumda doğası gereği mevcut olan bir fenomendir.
Bu çalışmada, sosyal değişme teori modelleri ve her modelin temsilcisi konumundaki bir kuramcı; sırasıyla, organizmacı modelde İbn-i Haldun ve asabiyet, evrimci modelde Auguste Comte ve üç hal kanunu, diyalektik modelde Karl Marx ve sınıf çatışması, yapısal-fonksiyonel modelde Talcott Parsons ve toplumsal farklılaşma, çatışma modelinde ise Vilfredo Pareto ve seçkinlerin dolaşımı ele alınmaya çalışılacaktır.
Organizmacı model
Sosyolojide organizmacılık, bir toplum veya toplumsal yapının "canlı organizma" olarak görüldüğü; toplumların da canlı organizmalar gibi doğup, büyüyüp, yok olduklarını savunan ve toplumu makro düzeyde analiz eden kuramlardır (Kongar, 2017: 62).
Toplumu (ve devleti) bir canlıya ya da insana benzetme Antik Yunan döneminden beri yapılagelmektedir. Platon, toplumu ve devleti büyütülmüş insan bedenine benzetirken (Gutrie, 1975: 444); Aristo, devletin simetrisi ile insan simetrisi arasında bir karşılaştırma yapmıştır (Pruthi, 2005: 111).
Kongar (2017), organizmacı modeli, toplumsal kurumların kendi içinde birbirleriyle olan ilişkisini, canlıların organlarının birbiriyle ilişkisine benzeten, her birinin kendine has işlevselliğe sahip olduğunu savunan işlevselci kuramdan ayırmakta ve bu minvalde İbn-i Haldun'u organizmacı kuramcılar içerisine dahil etmektedir.
1. İbn-i Haldun ve asabiyet
İbn-i Haldun 27 Mayıs 1332'de, Tunus'da doğdu. 8'inci yüzyılda Endülüs'e göçen ailesi, Kurtuba'nın düşmesinden önce Fas'a taşındı.
Endülüs Emevi Devleti ve Kuzey Afrika İslam devletlerinde önemli siyasal pozisyonlarda bulunan bir aileye sahip olması ve iyi bir eğitim alması, onun genç yaşta önemli politik görevlere getirtilmesini sağladı.
İbn-i Haldun, çok fazla kitap yazdı ancak; bunlardan en ünlüsü bir tarih kitabı olan Kitab'ü-l İber'in başına yazdığı Mukaddime isimli iki ciltlik eserdir (Mohammad, 1999: 26).
Bazı modern düşünürler tarafından, tarih felsefesi, sosyoloji, kültürel tarih ve sosyal bilimlerle ilgilenen ilk çalışma olarak görülen Mukaddime'de (Gates, 1967: 415–422) İbn-i Haldun'un Sosyolojisi literatürüne kazandırdığı en önemli kavram 'asabiye'dir.
Asabiyye ya da asabiyet, Arapça sinir ya da bağ anlamına gelmekte; birlik, grup bilinci ve ortak amaç duygusu ve toplumsal bütünlük ilkesine dayalı bir sosyal dayanışmaya işaret etmektedir (Zuanna, G. D. ve Micheli, G. A, 2004: 92).
İbn-i Haldun, toplumsal değişmeyi asabiye kavramı üzerinden devirsel/döngüsel bir süreç olarak açıklamaktadır. İbn-i Haldun'a göre asabiye, göçebe toplumdan devletlere ve imparatorluklara kadar her medeniyette karşılığı olan bir içgüdüdür. Asabiyyenin en güçlü hali göçebe evrede, en zayıf hali ise uygarlaşmış evrede bulunmaktadır.
Bundan dolayı asabiyesi güçlü bedevi topluluk, uygar topluluğun devletini yıkar ve bu döngüsel durum ilelebet böyle devam eder (Bassam, 1997: 139). Her toplum, döngü süresince; zafer, otorite, refah, barış ve israf olmak üzere beş tavır yaşar (Günay, 2000: 114).
Evrimci model
İnsanlığın doğrusal bir çizgide ilerlediğini savunan toplum bilimciler tarafından geliştirilmiş kuramlardır. Toplumların basit başlangıçlardan daha karmaşık formlara kademeli olarak değiştiği varsayımına dayanan, genel itibariyle 19'uncu yüzyılda geliştirilmiş teorilerdir.
Çok küçük ve basit toplumların belli aşamalardan geçerek büyük toplumları oluşturması evrimci modelin ortaya çıkmasını sağlamıştır (Horton ve Hunt, 1984: 512-513).
Sosyal değişme olgusu evrim kavramıyla izah edilirken, büyüme, ilerleme, gelişme/kalkınma, modernleşme, Batılılaşma gibi birçok kavrama da atıf yapılmaktadır.
Dolayısıyla toplumların 'iyiye doğru' evrimleşmesi derken Batılı tarzda bir gelişme ve ilerlemenin kastedilmesi sıkça görülen bir durumdur (Arslantürk ve Amman, 1999: 356).
Erken dönem evrimci modeller Auguste Comte (1798-1857), Herbert Spencer'ın (1820-1903) teorileriyle gelişmiştir. Toplumların da canlı organizmalar gibi doğup, öldüğü anlayışına sahip organizmacı kuramcılardan farklı olmakla birlikte 'organizma' kavramını kabul etmektedirler. (Kongar, 2017: 62).
1. Auguste Comte ve üç hal kanunu
19 Ocak 1798'de Montpellier'de dünyaya gelen, Paris'teki École Polytechnique'e kabul edilen Auguste Comte, Henri de Saint Simon'dan etkilenmiş, Fransız Devrimi sonrasında toplumsal huzursuzluğu ortadan kaldırmaya yönelik bir sosyal doktrin olarak pozitivist felsefeyi geliştirmiştir (Hugh, 1911: 814-822).
Comte, geliştirdiği 'toplumsal statik' kavramıyla toplumsal düzeni, değişmezliği ve istikrarı; toplumsal dinamik kavramıyla ise değişimi, ilerlemeyi ve evrimi açıklamaya çalışmıştır.
Comte, toplumsal değişmenin tarihsel sürecini açıklamak için 'üç hal/evre kanunu' olarak tanımladığı teoriyi geliştirmiştir. Bu aşamalar Comte'a göre toplumun değişim yasasıdır.
Sosyal pozitivizme göre, doğada olduğu gibi toplumda da keşfedilmeyi bekleyen yasalar bulunmaktadır. Comte, evreleri i) teolojik ya da hayali; ii) metafizik veya soyut; iii) bilimsel veya pozitif olarak ifade etmektedir. (Comte, 1853)
Comte'a göre toplumsal değişme, aralarında neden-sonuç ilişkisi bulunan ve kendisinden önceki evrenin zorunlu sonucu ve bir sonraki evrenin da hazırlayıcısı olan evrelerde ortaya çıkar (Comte, 1839: 366).
Diyalektik model
Türkçe'ye 'eytişim' olarak çevrilen diyalektik ya da dialekt kavramı, karşılıklı konuşma ve tartışma anlamına gelen 'diyalog' kelimesinden türemiştir. Eski Yunan'da iki ya da daha çok kişinin bir konu hakkında, duygusal, cedelci ya da tahkir edici, aşağılayıcı unsurlara başvurmaksızın mantıki argümanlar kullanarak tartışması anlamına gelmektedir (Barbara, 2004).
Hegel ile birlikte diyalektik terimi, birbirini belirleyerek etkileyen fikirlerin çelişkisi olarak özel bir anlam kazanır. Buna göre bir tez, başka bir tez (antitez) tarafından reddedilir ve çelişkiye düşülür. Daha sonra bu iki arasındaki gerilim sentezle çözülür (Chalybäus, 2010: 367).
Kısaca tez-antitez-sentez olarak ifade edilebilecek diyalektik metot, daha sonra Karl Marx ve Engels tarafından fazla 'soyut' olduğu düşünülerek toplumsal değişmeyi açıklamak için tarihsel materyalizm felsefesi içinde tekrar formüle edilmiştir (Marx, 1873).
1. Karl Marx ve sınıf çatışması
5 Mayıs 1818'de, Prusya Krallığı'nın bir kasabası Trier'de doğan; anne tarafından Yahudi hahamı büyük babası ve Yahudiyken Protestanlığı kabul etmiş avukat bir babası (Lenin, 2003; 11) olan, zengin ve kültürlü bir ailede yetişen Karl Marx, Almanya'da felsefe ve hukuk eğitimi almış; ünlü Alman filozof Hegel'den ve diyalektik metodundan hayli etkilenmiştir (Nicolaievsky, 1976: 32–34).
Hegelyan diyalektik, Fransız ütopik sosyalizmi ve İngiliz ekonomisi, Marx'ın düşünce dünyasını etkileyen en önemli üç faktör olmuş; daha sonra Marksist ekol olarak isimlendirilecek 'ekonomi politik' kuramının temelini oluşturmuştur (Berlin, 1939: 35-61). Marx, ekonomi politik çalışmalarıyla "kapitalizmin iç işleyişini anlamaya" çalışmıştır (Fedoseyev, 1977: 62).
Marx, Engels ile birlikte yazdığı Komünist Manifesto'da (1848) bütün toplumların tarihi diye nitelendirdiği 'sınıf çatışması teorisi' ile toplumsal değişmeyi açıklamaya çalışmıştır (Marx & Engels, 2009: 6).
Her toplumda altyapı-üstyapı kurumlarının olduğunu ve üretim araçlarının sahipliğine dayanan üretim ilişkilerini (ekonomi) alt yapı olarak değerlendiren Marx, ekonomik ilişkilerin, din, siyaset, hukuk gibi üst yapı kurumlarını belirlediğini iddia etmiştir.
Marx'a göre üretim ilişkileri toplumun sınıfsal yapısını da belirlemekte ve ilkel, köleci, feodal, kapitalist ve sosyalist üretim biçimleri ortaya çıkmaktadır (Marx, 1859: 10-13).
Kapitalist toplum tipinin yapısal çelişkilerini analiz eden Marx, işçi sınıfının bilinçlenmesi ve üretim araçlarının sahipliğini ele geçirmesinin post-kapitalist/komünist bir topluma yol açacağını öngörmekte; komünizmi, 'kurulması' ya da oluşturulması gereken bir ideal değil, gerçeğin kendini ayarlaması gereken bir durum olarak tasvir etmektedir (Elster, 1985: 217).
Yapısal-fonksiyonel model
Yapısal işlevselci kuram, 20'nci yüzyılın genelinde Amerika ve Batı Avrupa'da egemen olan, toplumun, birbirine bağlı parçaların birlikte çalıştığı kompleks bir sistem olarak anlaşılması gerektiğini ileri sürer.
Teoriye göre, sosyal sistemler birbirine bağlı parçalardan oluşur ve sosyal sistemler dengede kalmaya eğilim gösterirler. Sistemin bir bölümünde değişim, sistemin diğer bölümlerinde (genelde olumsuz) değişikliklere neden olur (Lucas, 2007).
Kongar'a (2017) göre yapılar, fonksiyonları değil, fonksiyonlar yapıları yaratır.
Yapısal-işlevselcilik, kuram olarak Talcott Parsons'la birlikte sistemleşmiştir. İşlevselci yazarlar, toplumu, her parçasının düzgün şekilde işlediği bir organizmaya benzetirken; Parsons sistemli bir teori olarak toplumu, farklı alt-sistemlerden oluşan, karşılıklı ilişki ve bağımlılık içindeki bağımsız ve kendine yeten sistemler olarak anlamaya çalışmıştır (Slattery, 2003: 370-380).
1. Talcott Parsons ve toplumsal farklılaşma
13 Aralık 1902'de Colorado Springs'de dünyaya gelen Parsons, sosyal eylem ve yapısal işlevsellik kuramıyla, klasik Amerikan sosyolojisinin bilinen en iyi kuramcısıdır.
Parsons, 20'nci yüzyılda sosyolojinin gelişmesindeki en etkili kuramcılardan biridir. Yaklaşık 52 yıl boyunca Harvard Üniversitesi'nde çalışan Parsons, sosyoloji profesörüydü (Dillon, 2013: 156-17).
Parsons'a göre, toplumsal yapı, toplumun temel birimleri olan aktörlerin birbirleriyle etkileşimleri neticesinde ortaya çıkan kalıplaşmış sistemdir (Parsons, 1964: 230).
Toplumsal yapının daima karşıt güçler arasında, eşit denge hali olarak tanımlanan doğal denge durumunda ve istikrarlı olduğunu söyleyen Parsons; toplumsal değişme ve farklılaşmanın tipik olarak nüfus artışı, teknolojik ilerlemeler, yeni düşünce ve davranış kalıpları geliştirmeyi sağlayan diğer toplumlarla etkileşim gibi şeylerden kaynaklandığını ifade etmektedir.
Bununla birlikte, değişimlerin topluma zarar vermemesi için toplumun diğer köprü kurumlarının var olması gerektiğini söyler (Parsons, 1966).
Değişime uyum süreci, keskin şoklar ya da acil radikal değişim nedeniyle ayarlanamadığında, yapısal dağılma meydana gelir veya yeni yapılar (ya da bu nedenle yeni bir sistem) oluşur ya da toplum ölür.
Sonuç
Toplumun yapı ve işleyişinde topluma amaç ve hedeflerini daha iyi gerçekleştirmesine yardımcı olan nitel değişiklikleri ifade eden toplumsal değişme terimi, tüm tarihsel dönemlerde tüm toplumlar için geçerli bir şekilde tanımlanabilir (Jacobs G. & Asokan N., 1999: 152).
Batı'da yaşanan Aydınlanma dönemi, bilimsel, endüstriyel ve halk devrimleri, her toplumda meydana gelen sosyal değişimlerin, son beş (5) yüzyılda ve özellikle 20'nci yüzyılda belirgin bir şekilde hızlanmasına neden olmuştur. (International Commission on Peace and Food, 1994: 163).
Bu süreç, birçok düşünürün devrimler sonrası beliren sosyal kriz ve dönüşümleri anlamaya çalışmasına ve bu bağlamda teoriler üretmesine; son tahlilde, geliştirilen bütün sosyal değişme kuramları, insanlığın modernite tecrübesini anlamlandırmaya ve tarihi gelişim seyrini açıklamaya çalışarak sosyal bilimlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Kaynakça
Arslantürk, Z. ve Amman, M. T. 1999. Sosyoloji. İstanbul: Çamlıca Yayınları.
Berlin, I. 1939. Karl Marx: His Life and Environment. Oxford: Oxford University Press.
Calhoun, C. 2002. Dictionary of the Social Sciences. New York: Oxford University Press.
Cassin, B. 2004. Vocabulaire européen des philosophies. Paris: Seuil & Le Robert.
Chalybäus, H. M. 2010. Historical Development of Speculative Philosophy, From Kant to Hegel. New York: Nabu Press.
Chisholm, H. 1911. "Comte, Auguste". Encyclopædia Britannica. 6 (11th ed.). Cambridge: Cambridge University Press.
Dillon, M. 2013. Introduction to Sociological Theory: Theorists, Concepts, and their Applicability to the Twenty-First Century. New York: Wiley-Blackwell.
Elster, J. 1985. Making sense of Marx. Cambridge: Cambridge University Press.
Fedoseyev, P. N. 1977. Karl Marx: A Biography. Moskova: Imported Pubn.
Fida, M. 1999. “İbn Khaldun's Theory of Social Change: A Comparison with Hegel, Marx and Durkheim”, The American Journal of Islamic Social Sciences, 15 (2).
Gutrie, W. K. C. 1975. A History of Greek Philosophy: Volume 4, Plato: The Man and His Dialogues. Cambridge: Cambridge University Press.
Günay, Ü. 2000. Din Sosyolojisi. İstanbul: İnsan Yayınları.
Horton, P.B. & Hunt, C.L. 1984. Sociology (6. baskı).
International Commission on Peace and Food, Uncommon Opportunities: An Agenda for Peace and Equitable Development. 1994. London: Zed Books.
Jacobs, G. & Asokan, N. 1999. Towards a Comprehensive Theory of Social Development.
Kongar, E. 2017. Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Lenin, V. I. 2003. (çev. Vahab Erdoğdu) Karl Marx, Marksizmin Bir Açıklaması ve Kısa Bir Biyografik Özeti.
Lucas, J. W. 2007. 'Structural Functional Theory'. The Blackwell Encyclopedia of Sociology.
Marx, K. 1873. Afterword to the Second German Edition.
Marx, K. 1859. Critique of the Political Economy.
Marx, K. & Engels, F. 2009. The Communist Manifesto.
Martineau, H. & Harrison, F. 2017. The Positive Philosophy of Auguste Comte. Norderstedt: Hansebooks GmbH.
Nicolaievsky, B. 1976. (çev. Otto Maenchen-Helfen) Karl Marx: Man and Fighter. Londra. Penguin Books.
Nisbet, R. A. 1966. The Sociological Tradition. New York: Basic Books.
Parsons, T. 1964. Essays in Sociological Theory Parsons.
Parsons, T. 1966. Societies: Evolutionary and Comparative Perspectives. New Jersey: Prentice Hall.
Pruthi, R. 2005. Nature and Scope of Political Science.
Slattery, M. 2003. Key Ideas in Sociology. Cheltenham: Nelson Thornes Ltd.
Tibi, B. 1997. Arab Nationalism. Londra: Palgrave Macmillan.
Warren, E. G. 1967. Journal of the History of Ideas 28 (3), 415-422.
Zuanna, G. D. & Micheli, G. A. 2004. Strong Family and Low Fertility.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish