Giden dönüyor, kalan pahalı oluyor

Okan Can Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Milliyet

Geçtiğimiz yıllarda yurt dışına giden Türk oyuncu sayısı arttıkça, sevinmeye başlamıştık. Genç oyuncular için kariyer hedefleri, Türkiye'deki büyük kulüplerden önce, Avrupa'nın orta sıra takımları olmuştu.

Aslında sağlıklı olan da buydu. Yabancı kuralında kısıtlamanın olmadığı dönemdeki bu gidişler, motivasyon yaratıyordu. Yüksek gelir yaratmıyordu belki ama bir trafik oluşmuştu.

Ve en önemlisi, parlamakta olan genç oyuncuların, büyük kulüplerde tüketilmesine engel olabilirdi bu durum.

Genç oyuncuların gelişimleri için Avrupa Ligleri, büyük önem arz ediyor. Çünkü Süper Lig'in, oyuncu gelişime katkı sunması bir yana, sürekli toz toprak içinde kalan rekabeti ile genç oyuncular, zarar görüyor.

Mesela sezon başında Fenerbahçeli taraftarların heyecanla izlediği ve beklenti yüklediği Muhammed Gümüşkaya'nın, sezonun ikinci yarısında Giresunspor'a kiralanması, rekabetin oyunculara nasıl zarar verdiğini daha iyi anlatıyor.

Yine geçen sene, Ömer Faruk Beyaz'ın Fenerbahçe'den ayrılması da kendine yer bulamamasından kaynaklanıyor.


Avrupa'ya giden oyuncuların kalma süresi kısa

Fakat bir başka sorun da giden oyuncuların kalma sürelerinin kısalığı. Umut Bulut, Atınç Nukan, Salih Uçan, Eren Albayrak, Serdar Gürler, Emre Çolak, Emrah Başsan, Umut Meraş, Mert Çetin, Umut Nayır, Mustafa Kapı ve daha başka oyuncular yurt dışına gittiler fakat tekrar Süper Lig'e geri döndüler.

Bu isimlerin ortalama kalma süreleri ise 1,8 sezon.

Bunla beraber, Süper Lig'den Avrupa'ya giden yüksek bonservisli oyuncuların, özellikle de golcü olanların, pek başarılı olduğu söylenemez. 

Cenk Tosun, Vedat Muriç ve Alexander Sörloth, Süper Lig'de başarılı olurken, aynı başarıyı gittikleri kulüplerde gösteremediler. Yani Süper Lig'in golcüsü, Avrupa'da yetersiz kalıyor. 

Bir başka oyuncu da Watford'a giden Ozan Tufan. Millî oyuncu, sezonun ikinci yarısı tekrar kulübüne döndü.

Bakıldığında yurt dışına oyuncu gönderme kadar, giden oyuncuların yurt dışında kalmasını sağlayacak, altyapı ve mental eksikliği de var. Gidenlerin gelişim göstermesi ve Avrupa'da kalmaları, yurt içindeki gençler için motivasyon olabilirdi.

Bakıldığında; Süper Lig'in yıpratıcı rekabeti ve kültürü, oyuncu gelişimine ve gençlere uygun değil maalesef. Gençlerin gelişimi bir yana, geri gitmesinde sebep oluyor bu futbol sistemi.

Bununla beraber, giden oyuncuların geri dönüşü de yabancı kulüplerin, Türkiye'den futbolcu transfer etme eğilimine zarar verebilir. 


Premier Lig, son 10 yılda altyapıya 1,6 milyar pound yatırdı

Dünyanın bir numaralı, en yüksek gelirli ligi Premier Lig. Ve bu ligde son 10 yılda 90'dan fazla kulüpte altyapılara, 1,6 milyar pound yatırım yapılmış. Ve yine son 3 yılda 23 yaş altı gençlerin oynama süreleri, yüzde 50 artmış. Yani parası olan İngilizler, transfer kolaycılığına kaçmamış.

Mesela Fenerbahçe, bir süredir sol bek arayışında ve bunun içinde bir bütçe yaratmak zorunda. Yine Galatasaray gençleşme projesi ile başladığı sezonda, zorunluluktan 36 yaşındaki eski oyuncusu Bafetimbi Gomis'i transfer etti.

Ve sezon başından beri dünyadaki tek orta saha oyucusu Gedson Fernandes'miş gibi bu oyuncuya odaklandı Galatasaray.

Sonuç olarak kulüpler, her ihtiyacını transfer ile çözmeye çalışıyor. Yıllardır altyapılarından ihtiyaçlarını giderecek bir oyuncuyu, A Takıma entegre edemiyor.

Aynı zamanda Avrupa'ya giden oyuncuların, gittikleri yerde barınma süreleri de oldukça kısa oluyor. Bu sebeple kulüpler, hep aynı oyuncu havuzdan besleniyorlar ve aynı oyunculara göz dikiyorlar.

Bu yüzdendir ki en kolay çözüm olarak Gomis'e gidiyor Galatasaray. 

Bu yüzdendir ki Gedson Fernandes, rekabet yaratıyor Beşiktaş ve Galatasaray arasında.

Bu yüzdendir ki sürekli puan kaybeden Fenerbahçe'de, maliyet Berke'ye çıkıyor ve oyuncu gelişimi sağlanamıyor.

Bu yüzdendir ki yabancı sınırlaması geldiğinde, Türk futbolcunun değeri artıyor.

Arzda sıkıntı oldukça, oyuncu gelişimi de duruyor. Avrupa'ya giden döndükçe, alttan çıkan oyuncuların da önü açılmıyor. Sorunlar sadece transfer ile çözüldükçe, altyapılar işlevsiz kalıyor. 

Ve bu paradoks, borç yaratıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU