Medyen halkı ve biz

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Kur'an'ı Kerim'de Medyen halkından bahsedilir. Halk, haktan adaletten çok uzaklaşmış olduğu için Allah onları ıslah etmek üzere Şuayb peygamberi göndermiştir.

Şuayb peygamber Araptır. Kitapta, Şuayb peygamberin Medyen halkının kardeşi olduğu belirtilir. Buradan Medyenlilerin de Arap olduğunu anlayabiliriz.

Medyen şehri hakkında da birçok tespitler yapılmıştır. Kutsal metinler ve arkeolojik kazılara dayandırılarak, bu şehrin Akabe Körfezi ile birlikte Kızıldeniz'in kenarında olduğu söylenir.

Şehir kuzey-güney ve doğu-batı ticaret hatları üzerindedir. Şehrin bu konumu, halkının büyük zenginlik elde etmesine vesile olmuştur.

Medyen kelimesinin kökeni ile ilgili çeşitli görüşler vardır. Burada Medyen kelimesinin anlamı hakkında sizlere farklı bir ufuk penceresi sunmak istiyorum. 

Kelimenin "müdûn" veya "dîn" kökünden türemiş olduğu söylenir. İkamet etmek anlamındaki müdûn kelimesinden hareket edersek medyen, bilinen bir Arapça çekim kalıbına uymamaktadır.

Şehir denecek idiyse buna pekâlâ medine denebilirdi. O zaman şehir anlamına gelirdi. 

Lakin Kur'an'daki ifade "medyen"dir. Dîn kökünden hareketle medyen kelimesine ulaşabiliyoruz. Bu durumda medyen, dîn kökünün ismi zaman, ismi mekân ve mimli mastarıdır.

Din de borç, borçlanmak, borca dayalı hareket etmek olduğuna göre "Medyen" kelimesi karşımıza müthiş bir tablo çıkarıyor.

İşte bu açıdan baktığımızda Medyen demek, borçlanmanın olduğu, borca dayalı iş ve işlevlerin esas olduğu bir mekân, bir zaman dilimi demektir. Borca dayalı bir sistemin cari olduğu yer anlamındadır.

İşte böyle bir yere Şuayb peygamber gönderilmiştir. Çünkü borca dayalı bir sistemin cari olduğu yerde insanlar haktan adaletten uzaklaşırlar.

Huzursuzluğun ve sapkınlığın kaynağı borçlanmanın kendisidir.


Peki, Şuayb peygamber işleri düzeltmek için neyi öğütler?

Öncelikle onların haktan adaletten nasıl uzaklaştıklarını anlatır. Onları Allah'a itaat etmeye ve O'na kulluk etmeye davet eder.

Şimdi bu çerçevede Şuayb peygamberin onlara yaptığı hatırlatmalara bakalım.

Onlara, ölçüyü ve tartıyı tam yapmalarını söyler. Burada bizler hemen hemen aynı anlama gelen ölçü ve tartı diyoruz ancak ayette iki farklı kavram kullanılıyor. Bunlar "keyl" ve "vezn" kavramlarıdır.

Keyl ölçmek, tartmak, ölçüp vermek veya ölçüp almak anlamlarına gelir. Ölçek anlamına da gelir. Bu şekilde ölçümler parametrik ölçümlerdir.

Vezn kavramında ise sübjektif kanaatler veya değerlendirmeler de işin içerisine katılmaktadır. Bir yağlı boya tablonun değerinin belirlenmesinde olduğu gibi. Teknik ifadesi ile parametrik olmayan ölçümlerden bahsediyoruz. Onun için de vezn'in anlamları arasında adalet ve düzen de vardır.


Peki, Medyen halkı ne yapıyor da bu ihtarlara muhatap oluyor?

Onlar ölçüyü ve tartıyı tam yapmıyorlar. İnsanlardan bir şey alacakları zaman o şeyin değerini düşürüyorlar; yani onlara eksik para veriyorlar.

Onlara bir şey satacakları zaman ise değerini yükseltiyorlar; yani onlardan çok para alıyorlar. Hem üretici hem de tüketici tarafı bu işin içerisinde ise o zaman bir sistemden bahsediyoruz demektir.

Günümüz ifadesi ile insanların alım güçlerini sürekli düşüren bir sistem. 

İnsanların alım güçlerinin sürekli düşürülmesi demek onların sürekli borçlanması sonucunu doğurur.

Faizsiz borçlanma olamayacağına göre, faizin sistematik olarak yerleştiği bir zaman diliminden bahis olunuyor demektir. 


Tabidir ki bütün bu işlevler basit bir şekilde yani açıktan açığa yapılmıyordur. Yoksa insanlar haklarını yedirmezler.

İnsanların öyle kolayca itiraz edemeyecekleri bir sistem kurmuş olmaları gerekiyor. Herkesin, istese de istemese de tabi olduğu bir sistemden bahsediyoruz. 

İşte Kur'an, onların bu yaptıklarıyla yeryüzünde düzenin bozulduğunu ifade ediyor. İlginçtir, bu işlevler bir şehirde (Medyen'de) yapılıyor ancak yeryüzündeki bütün düzen etkileniyor.

Demek ki kurgulanan sistem, yeryüzündeki bütün mal ve hizmet ticarî dengesini bozuyor. Medyen'in, doğu-batı ve kuzey-güney ticaret hatlarının kesişimi üzerinde olduğunu unutmayalım.

Dolayısıyla Medyen'de kurgulanacak bir para-kredi sistemi bütün ticareti etkiler. Sistem bozuk ise bütün ticareti bozar. İfsat eder. (Eyke halkını da bu çerçevede fakat bir başka yazıda yorumlayabiliriz.)

İşte Şuayb peygamber o sisteme itiraz ediyor. O sistemin kötülüğünü anlatıyor. 


Halkın Şuayb peygambere ilk tepkisi de ilginçtir. 

Ona diyorlar ki; "Bu sistemi biz kurmadık. Bu sistem bizden önce de vardı. Babalarımız, dedelerimiz zamanından beri süregelen bir sistem bu. Sen mademki peygamber olduğunu iddia ediyorsun, o zaman namaz niyaz ile uğraş. İbadetini yap. Bu sistemden sana ne! Şimdi herkes yanılıyor da bir sen mi doğrusun" diye tepki gösteriyorlar. 

Hatta Şuayb'in dediklerini anlamadıklarını da ifade ediyorlar. Aslında bu çok ilginç bir tepkidir. Çünkü Şuayb onların kardeşidir. İyi bir hatiptir. Yani dediklerini çok iyi anlamaları gerekiyor.

Ancak anlamadıklarını ifade ediyorlar. Bu ifadelerden, onların Şuayb peygamberi anlamamalarının sebebi olarak, cari sistemin paragidmasının dışına çıkamadıklarını söyleyebiliriz.

Aynı kültürün ve aynı dilin çocukları olmalarına rağmen, çok iyi bir konuşmacıyı anlamıyorlar. Bu ancak paradigma farkı ile olur.

Hatta Medyen halkı daha da ileri giderek Şuayb'e bir çeşit ültimatom veriyorlar. "Eğer" diyorlar, "sen bu anlatımlardan vazgeçmezsen, seni bu memleketten çıkarır, atarız."

Buradan da onların verecekleri bir cevabının olmadığını ve hatta kurguladıkları sistemin çok haksızlıklar içerdiğini söyleyebiliriz.

Tabi peygamber Şuayb de "Elinizden geleni yapın" diye meydan okuyor ve sonunda onlara helak olacaklarını bildiriyor. Nitekim şiddetli deprem ve korkunç bir gürültü ile helâk oluyorlar.


İşte size özetle Medyen!

Borca, borçlanmaya, borç yönetimine dayalı yer ve zaman dilimi. 

Şuayb peygamberin borçlanma sistemine karşı verdiği mücadele ve anlatım. Sonunda gelen helâk (Arâf:85-92, Hûd:84-95).

Şimdi bu açıdan baktığımızda bizim de içinde bulunduğumuz sistem borca dayalı bir sistemdir. Öyle ki bugün piyasada var olan paranın tamamı borçtur. Sistem bu sonucu üretecek şekilde kurgulanmıştır.

Sonunda geldiğimiz noktaya bakın! 2020 yılı GSYH 5 trilyon 46 milyar TL iken, 2021 yılı ilk çeyreği sonu itibarıyla toplam iç borç stoku 5 trilyon 133 milyar TL'ye ulaşmıştır.

Buna aynı dönemde 446 milyar dolara ulaşan dış borçlarımızı da eklediğimizde oluşan tabloyu hayal etmekte bile zorlanıyoruz.

Tam bir borçlanma yeri ve zamanı üzerindeyiz. Yani medyendeyiz!

Bu sistem çok büyük haksızlıklar ve adaletsizlikler üretmektedir. Bu sistem düzeltilmezse sonunda insanların başına her türlü felaket gelir.

Elbette bu haksız ve adaletsiz sistem düzelecektir. Çünkü Allah nurunu tamamlayacaktır.

Bu tür örnekler bize, yapılan iş ve işlevlerin ne olduğunu ve karşılığının ne kadar ağır olduğunu öğretmek için verilmektedir.

Öğrenelim, ders alalım ve düzeltelim diye verilmektedir. 

Nasıl ki faizin kaldırılması bir "nas" ise borca dayalı sistemin değiştirilmesi de "nas"tır. Bunlardan birini yapıp diğerini bıraktığınızda haksızlık ve adaletsizlik yine gelir sizi bulur.

Neticede asıl olan, sistemi değiştirip her ikisinden de kurtulmaktır. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU