20 Ocak'a artık sayılı günler kaldı. ABD'nin 47. Başkanı Donald Trump durup dururken bir anda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile buluşmaya hazır olduğunu söyledi.
Tabii, bu Rusya'da çok büyük alkışlarla karşılandı. Canlı yayın yapan Rus televizyonlarının Washington'daki temsilcisi, sevinç içinde bunu Rus seyircilerle paylaştı.
Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov hemen yanıt verdi; "Biz hazırız" dedi. Ama daha sonra "Somut hazırlık yok, bunun hazırlıkları nerede olacak, ne yapılacak?" dediler.
Ve başka bir şeye de sevindiler: Donald Trump bir konuşmasında da, "Hep Biden'a yükleniyorum, biliyorsunuz. İşte Biden hata yaptı. Ben hiçbir zaman Ukrayna'yla savaşa girmezdim. Biden tuttu, ABD'yi Ukrayna'yı Rusya'yla savaşa soktu. Rusya burada tamamen haklı" dedi.
Şimdi ortaya şöyle bir durum çıktı: Batılı, özellikle Amerika Birleşik Devletleri'ne yayın yapan yorumcular, televizyon kanalları ya da internet siteleri, medya kurumları, "Donald Trump dünyadaki gelişmeleri izlemiyor" diyorlar. Yani bir ülke, Ukrayna'nın arkasında durarak onu savaşta desteklemişse, sadece kendisi değil, NATO olarak da desteklemişse, Avrupa Birliği olarak da desteklemişlerse, bu taraftan Japonya'dan Filipinler'e kadar desteklemişlerse, şimdi gelmiş yeni seçilmiş başkan, "Rusya haklıdır" diyor.
Burada tamamen 180 derece bir dönüş mü yapıyoruz?
Bunu mu demek istedi?
Bunu demek istemesi için Amerika'nın o zaman devlet olmaması lazım. Dolayısıyla bu, yeniden değerlendirilecek. Şu anki değerlendirmelere göre, Trump'a doğru bilgi verilmiyor. Trump, bu konularla ilgilenmiyor. Aklına geleni konuşuyor. Onun etrafındakileri zaten Ukrayna temsilcisi olarak, 80 yaş üzeri bir asker NATO görevlisini atamış. Durumlardan haberdar değiller, analiz etmiyorlar.
Oysa Trump seçim öncesinde yani propaganda döneminde, "24 saat içerisinde savaşı durduracağım ve tarafları masaya oturtacağım" demişti ve biz de o temelde yorumları yapmıştık. Ukrayna, savaşı havadan, dronlarla yürütmeyi sürdürüyor. Bu, Rusya'yı fevkalade rahatsız ediyor.
Diğer taraftan NATO işin içinde. NATO üyesi ülkeler, Baltık Denizi'nde devriye kontrolünde NATO gemileri, Baltık Denizi'nde Rusya'nın kaçak petrol tankerlerinin geçmesini önlemek amacıyla ya da tespit etmek amacıyla devriye yapacaklar. Bunlar biliniyor zaten, uzaydan tespit ediliyor hepsi.Bu da çok önemli bir gelişme.
Daha önce söylemiştik, kutupta NATO ve ABD ile Rusya'nın çok ciddi şekilde perde arkasında kalan çoğu zaman bir nüfus savaşı var, oradaki navlun ticareti, kimin kontrolünü alacağının büyük perde arkasındaki savaş var. Dolayısıyla bunlar NATO'da işin içindei.
Ukrayna'nın topraklarından Rusya'nın doğalgazının Avrupa'ya sevk edilmesinin engellenmesinden sonra, 31 Ocak'ta yeni bir kontratın imzalanmaması, bu savaşın ilk aşaması olarak değerlendiriyor ve Ukrayna'nın zaferi, Batı'nın zaferi olarak değerlendiriyor.
2022'de Rusya, Ukrayna'ya saldırdığında doğal gaz fiyatları bin metreküp bin 400 dolara çıkmışsa, ertesi sene indi ve 2024'te bu 300 dolar civarına geldi. Dolayısıyla artık Rusya'nın tehditkar hali kalmamıştır.
Tüm bunları şöyle okumalıyız: Trump söyledi, Moskova alkışlarla karşıladı. Hatta kendi zaferine zafer çığlıkları atıldı. Ama arkasından daha somut bir şey yok. Onun için Trump'ın cümleleri gün ve saat değiştirecek. Bu açıklamalarına herkesin hazırlıklı olması lazım.
İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın Moskova ziyareti
Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan'ın 17 Ocak'ta Moskova'ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, iki ülke arasında yeni ve kapsamlı bir stratejik müttefiklik anlaşması imzalanacakmış.
Bu gelişmeyi nasıl değerlendirmeliyiz?
Bu çerçevede, yani Rusya-Ukrayna savaşının çerçevesinde, diğer önemli bir olay İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan'ın 17 Ocak'ta Rusya'ya gerçekleştireceği gezi ve orada Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yeni stratejik müttefiklik anlaşması imzalamasıdır.
Bu İran tarafından da, Rusya tarafından da çok önemseniyor. Batılı ülkeler de, İsrail de bunu çok yakından izliyorlar.
Neden izliyorlar?
Birkaç gün önce İsrail'deki yorumcularımızdan biriyle konuşarak, Independent Türkçe'ye yazdık.
Neden Rus basını, şöyle bir ortam yaratmaya çalışıyor ki Suriye'de Esad iktidarının değişmesinden sonra halk iktidarının gelmesiyle, sanki İsrail'le Rusya, İsrail'le Türkiye karşı karşıya geliyormuş gibi, "Aman bir saat sonra veya bir gün sonra karşı karşıya gelecekler, savaşa girecekler" havası yaratmaya çalışıyor.
İsrailli gazeteci Mihail Gurevich bu konuda şu yorumu yaptı:
Arkadaşlar, bu durum İran'la ilgili. Yani İran tamamen gücünü kaybetti. Orta Doğu'da, Suriye sahasında ve diğer alanlarda. Şimdi Rusya, İran'ın arkasında. İran'ı mutlaka yeniden bu bölgede tutmaya çalışacaktır. Onun için bu, Rusya'nın propagandası. İşte Türkiye ile İsrail karşı karşıya geldi, böyle propaganda yapılıyor.
Bu anlaşma çok önemli. Stratejik bir anlaşma, 2001 yılında imzalanmıştı. Şimdi onu galiba tamamen yürürlükten kaldıracaklar.
Burada Tehran Times gazetesinin birkaç gün önce İran İslam Cumhuriyeti'nin Moskova Büyükelçisi Kazım Celal ile yaptığı bir röportajda Kazım Celal, şöyle diyor:
İki ülkenin birbirinin toprak bütünlüğüne saygı göstereceği bir stratejik belge olacaktır.
Bu, çok dikkatli okunmalı:
"Birbirinin toprak bütünlüğü" ne demek?
İran'ın toprak bütünlüğü mü, Rusya'nın toprak bütünlüğü mü?
İkisinin de toprak bütünlüğü...
İran'ın toprak bütünlüğü ise, bir parçalanma endişesi mi var?
Parçalanma endişesi hangi cinsten gelebilir?
İran'da etnik olarak Farslılarla eşit sayıda (yaklaşık 40 milyon) Azerbaycan Türkü var. Bunu mu kastediyorlar?
Bunu kastediyorlarsa, eğer parçalama tehlikesi oluşursa, Rusya müdahale mi edecek?
Rusya'nın kendinden bir parçalama tehlikesi mi var?
İran mı müdahale edecek?
Dolayısıyla burada, biz daha önce defalarca kanalımızda da vurguladık: Hazar Denizi meselesi çok önemli. Hem Akdeniz'de Rusya mevki kaybediyor. Biliyorsunuz, Tartus ve Lazkiye'deki durum belirsiz. Türkiye'nin orada nüfus kazanmasından korkuyorlar. Görüşmeler sürüyor fakat ilerleme kaydedilmiyor.
Çok yakından izliyoruz. Karadeniz'de de durum biliyorsunuz sıkıntılı. Rusya, Sevastopol'da büyük yemler bulundurmakta zorluk çekiyor, çünkü Ukrayna sürekli saldırıyor. Şimdi Hazar Denizi'yle ilgili çok önemli gelişmeler söz konusu.
Bunun için İran'la Rusya, bu Hazar Denizi üzerinden iş birliğini güçlendirmeye çalışacaklar ve İran üzerinde Rusya, Ortadoğu'da söz sahibi olmaya çalışacaktır. Onun için bu stratejik anlaşmanın esas amacı da budur.
Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri
44 günlük savaşta Azerbaycan'ın yeniden Ermenistan ile yeni müttefik ve güvenlik garantörü anlayışları çerçevesinde, Ermenistan-İran ilişkileri çok iyiydi. Uzun süre Ermenistan, İran'ı destekledi.
Fakat galiba artık açık: Ermenistan, Rusya'ya da, İran'a da "Ya Herro Ya Merro" diyor.
Yani Nikol Paşinyan hükümeti, bu Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin başlaması için dilekçe vermesi gerektiği fikrini ortaya atmıştır. Bu dilekçenin, bir yasa tasarısı olarak meclisten geçtikten sonra, Brüksel'e sunulması bekleniyor.
Bundan önce 52 bin imzalı bir sivil inisiyatif platformu, 52 bin imza topladı ve bunu hükümete verdi. Hükümet de bu imzalara dayanarak yasa tasarısını meclise sunmuş durumdadır.
Evet, Nikol Paşinyan, BDT toplantılarına en son geçtiğimiz Aralık sonunda Sankt Petersburg'ta gerçekleştirilen gayri resmi toplantıya gitmedi. Virüse yakalandığını göstererek, Avrasya Ekonomik Birliği toplantılarına da katılmadı. Orada çevrimiçi olarak katılmıştı.
Aleksandr Lukashenko ile Belarus Cumhurbaşkanı'yla orada bir tartışma yaşadı. Daha doğrusu Nikol Paşinyan eleştirdi, Belarus Cumhurbaşkanı cevap veremedi.
Görünüşe göre, Nikol Paşinyan hem 44 günlük savaşta, kendilerine sahip çıkılmadığını, müttefik oldukları halde, belgelerle pekiştirilmesine rağmen Rusya'nın kendilerine sahip çıkmamasını, daha doğrusu çıkmamasını sürekli dile getiriyor. Aynı zamanda da artık İran'dan bekledikleri şeyleri alamayacaklarını görüyorlar.
Dolayısıyla batıya doğru çok hızlı adımlar atmaya çalışıyorlar. Bunun ilerleyen dönemlerde nasıl şekilleneceğini göreceğiz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish