Orta Asya'nın en büyük cumhuriyeti olan Kazakistan'da geçen pazar günü (2 Ocak 2022) başlayan hükümet karşıtı protesto gösterileri onlarca kente yayılmış durumda.
Şu anda birçok kentte hayat resmen durdu; bankalar, mağazalar, devlet daireleri çalışmıyor, fırınlar kapalı olduğu için insanlar ekmek alamıyor.
Hükümet, protestocuların sosyal medya üzerinden örgütlenmesini engellemek için Instagram, Telegram, WhatsApp gibi sosyal iletişim platformalarına erişimi de kısıtlamış durumda.
Almatı Valiliği'nin ateşe verilmesi, onlarca aracın yakılması ve işyerlerinin yağlanmasıyla zirveye ulaşan protestoların sebebi her ne kadar LPG fiyatlarına yapılan zamlar gibi görünse de perde arkasındaki asıl sebep başka:
Bağımsızlığın üzerinden 30 yıl geçtiği halde bekledikleri daha fazla özgürlük, daha fazla refah vaatlerinin göstermelik tedbirlerle geçiştirilmesine ve ülke kaynaklarının tek bir hanedan tarafından çarçur edilmesine halkın 'yeter artık' diyerek isyan etmesi.
Kazakistan deyince dünyada ve Türkiye'de herkesin aklına gelen ilk isim, 1989'den beri ülkenin dizginlerini elinde tutan Nursultan Nazarbayev.
Uzun boylu ve geniş suratlı bir insan olan Nazarbayev, Hollywood filmlerindeki olgun karakter oyuncularını andıran düzgün ve bakımlı fiziğiyle, Orta Asya'nın en kibar görünüşlü diktatörü.
İnsana güven veren ve çevresinde sempati uyandıran bu yumuşak bakışlı adamın gerektiğinde Saddam kadar cani olabileceği, kimsenin aklına gelmez ama öyle.
Saddam zamanında kendisine ihanet eden damatlarını öldürttüyse, Nazarbayev de kendisine isyan edip Batı'ya iltica eden damadı Rahat Aliyev'i ortadan kaldırmayı başardı.
Aliyev intikam olarak "God Father in law" adıyla bir kitap yayımlayıp eski kayınpederinin sırlarını ifşa edince, 2015 yılında tutuklu bulunduğu Viyana'daki bir hapishanede esrarengiz bir şekilde hayatını kaybetti.
Üzüntüden kendisini içkiye ve uyuşturuya veren Nazarbayev'in torunu ve Aliyev'in oğlu 29 yaşındaki Aysultan da 2021 Kasımında Londra'daki bir otelde ölü bulundu.
Siyasetten uzak duran Nazarbayev'in diğer damadı Timur Kulibayev ise ailenin devlet kasasından zimmetine geçirdiği milyar dolarları aklamak için Rusya ve Batı'da şirket kurup ticaretle uğraşmaya başladı.
Bu arada Nazarbayev'in kızlarının İsviçre ve Monaco gibi yerlerde fiyatları 50-60 milyon euroyu bulan malikaneler aldığına dair söylentiler dolaşıyor.
Başkanın küçük kardeşi Bolat Nazarbayev de Kazakistan'da bir sürü şirketin ya sahibi ya da ortağı.
Nazarbayev ve ailesinin ülke kaynaklarını har vurup harman savurmasına uzun bir süre ses çıkarmayan Kazakistan halkı, ülkenin muazzam yeraltı zenginliklerinden gelen gelirlerden hiç olmazsa bir kısmının kendisine yansımasını bekliyordu.
Bu olmayınca halk son birkaç yılda orada burada, bir iki gün süren küçük çaplı gösterilerle tepkisini göstermeye başladı.
Nazarbayev'in 2019'daki ani istifası aslında, halkın gazını almaya yönelik bir manevradan başka bir şey değildi.
O dönem sosyal medyada örgütlenen Kazak gençleri ve kentli kesim "Çal gitsin" diye yoğun bir kampanya başlatmışlardı. "Çal"dan kast edilen, kır saçlı Nazarbayev'di.
Çal gitmese de bir adım çekildi ama dizginleri elinde tutmaya devam etti. Kazak halkının beklentisi ise, dil bilen, teknolojiden anlayan, 40-50 yaşlarında, Kazakistan'ı modern ve özgür dünyaya entegre edebilecek aydın ve ileri görüşlü birinin iktidarı ele almasıydı.
Nazarbayev'in, Sovyet döneminden yakın arkadaşı ve yardımcısı Kasım Comart Tokayev'i kendi koltuğuna kerhen oturtması, kalabalıkları tatmin etmese de insanlar, bir şeylerin değişebileceği umuduyla biraz daha beklemeyi seçtiler.
Tokayev'in ilk icraatı, başkent Astana'nın ismini Nursultan olarak değiştirmek olunca, halk büyük bir hayal kırıklığı yaşadı ve birçok insan "Bu işi olsa olsa bir pembe devrim paklar" demeye başladı. Böylece bugünlere gelindi.
Dışarıdan gelen bir yabancı için Kazakistan, özellikle de Almatı ve Astana son derece modern kentler.
Sovyet döneminden kalan yemyeşil parkları, uçak pistini andıran geniş caddeleri ve meydanlarıyla Polonya ve Macaristan'daki kentlerden farksız.
Ama Kazakistan için bu iki kenti baz aldığınız takdirde, fena halde yanılırsınız. Kırsal bölgelerde durum son derece vahim; altyapı sorunları tam olarak çözülemiş, işsizlik giderek büyüyen bir sorun.
Ekonomik sefaleti görmek için uzağa gitmeye gerek, Almatı'nın varoşlarında şöyle bir dolaşmanız yeterli. Ve rüşvet, gündelik hayatın ayrılmaz bir parçası.
Kazakistan siyasi ve ekonomik olarak iki dev, iki süper güç arasında sıkışmış durumda.
Nazarbayev, son 30 yılda ülkesinin bağımsızlığını pekiştirmek yerine, onu ekonomik olarak Çin'e, siyasi olarak da Rusya'ya bağımlı hale getirdi.
Bugün bir dış tehlike anında Kazakistan'ın tek güvencesi, Rusya.
Çin de Kazakistan'ın başı sıkıştığı an, para alabileceği bir yer. Diğer bir deyişle Kazakistan için Rusya bölgenin polisi; Çin ise bankası.
Çin'in Bir Kuşak Bir Yol projesi kapsamında inşa ettiği Pekin'den Londra'ya uzanan 11 bin kilometrelik demiryolunun 2 bin 500 kilometresi, Kazakistan toprağından geçiyor.
Aynı şekilde Çin'in bu ülkede dev yatırımları bulunuyor. Buna ilaveten Kazakistan, Rusya ve Belarus ile birlikte üçlü bir gümrük birliği içerisinde bulunuyor.
Dolayısıyla, Kazakistan'da şu anki statükonun sürmesi, hem Çin'in hem de Rusya'nın çıkarına.
Ama Kazakistan gibi 2,7 milyon kilometrekarelik muazzam bir coğrafyanın istikrarsızlığa sürüklenmesi, hem Çin'i hem de Rusya'yı tedirgin edeceğinden, Batı'nın işine geliyor.
"Peki şu anki olayları, Batı mı planlıyor?" derseniz buna yanıtım "hayır" olacaktır. Batı planlamasa da Kazakistan'da olaylar geliştikçe, bunu kendi çıkarı için elbette ki kullanmak isteyecektir.
Kazaklar her ne kadar dışarıdan son derece sakin ve pasif bir halk gibi görünse de, bozkırın hiçbir kısıtlamaya gelemeyen, göçebe özgür ruhunu damarlarında taşıyan insanlar. Yeri geldiğinde bir anda her türlü tehlikeyi göze alarak ortaya atılabiliyorlar.
Nitekim 1986'da SSCB lideri Gorbaçev, Gennady Kolbin adında bir Rus'u Kazakistan Komünist Partisi başkanı olarak atadığında yüz binlerce Kazak, "Kazakistan'ın başında bir Rus olamaz" diyerek onlarca kentte sokaklara dökülmüştü.
Sovyetlerin en güçlü olduğu dönemde, SSCB'de görülen en büyük halk ayaklanmasıydı bu. Ve bu olay, Nazarbayev'e önce komünist parti başkanlığı, ardından cumhurbaşkanlığı yolunu açmıştı.
Kazakistan 1991'de bağımsızlığını ilan edince de 1986'deki halk ayaklanmasının başlangıcı olan 16 Aralık'ı bağımsızlık günü olarak seçmişti.
Kazakistan'da şu anda cereyan eden olaylar, her açıdan 1986'daki Jeltokson (Aralık) olaylarını anımsatıyor. İnsanlar bu kez göz boyamaya yönelik, göstermelik tavizleri kabul etmeyecek gibi görünüyor.
Nitekim Almatı'da gösteri yapan genç bir Kazak kadın, şu sözlerle adeta binlerce göstericinin görüşlerini özetliyor:
Benim bir çocuğum var, şu an evde otursam, onun bir geleceği olmayacak. Ben bir anne olarak korkmadan meydanlara çıkıyorsam, siz de çıkın, korkmayın. Liderlerimiz, büyüklerimiz ne derse desin, dinlemeyin. Biz şimdi gençler olarak büyük bir değişiklik yapabiliriz. Çıkın meydanlara. Nasılsa, kaybedecek bir şeyimiz kalmadı.
Elbette Rusya ve Çin, çok büyük yatırım yaptığı ve sıkı sıkıya kendisine bağladığı şu anki Kazak yönetimini ayakta tutmak için elinden geleni yapacaktır.
Nitekim Cumhurbaşkanı Tokayev, Putin ile Belarus lideri Lukaşenko'yu yardıma çağırdı bile. Rusya'nın olaya müdahil olması, sorunu çözmeyeceği gibi Kazakistan'ın toprak bütünlüğünü de tehlikeye atabilir.
Tek çözüm, Nazarbayev ailesinin sürgüne gönderilip yerine halkın beklentilerine cevap verecek yeni kuşaktan birinin gelmesi... Öyle biri ki, hem Rusya ve Çin'i tedirgin etmesin hem de Kazakistan'ı özgür dünyaya taşıyabilsin.
Diğer yol, karanlık. Benden söylemesi.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish