Kovid-19 bir başlangıç mı?

Zeynel Karataş Independent Türkçe için yazdı

Özgün sorguların ve soruların çoğaldığı bir zamandayız. Sorgulanan süregelen ezberler yanında, yeni normaller ile yüzleşen insanlar soru işaretlere yanıt arıyor.

Özgürlüğün içine doğru koşarken, nicel ve nitel kayıplar bir oyunun sahnesini andırıyor.

20'nci yüzyıl ile 17'nci yüzyıl ve öncesi arasında kıyaslanmaz dönüşümün ölçeği, 2021 yılı ile 1980 yılları arasındaki başkalaşmanın ölçeği benzer hayreti gösterir.

Kısa sürede yaşanan yenilenme; inanç, milliyet, siyaset, ekonomi, eğitim ve sosyal yapıda kopmaları başlatmıştır.

Bireylerdeki inancın adı ne olursa olsun genel anlamda “Tanrı” günlük hayatın dışında bırakılmış, itiraf edilmemiş deist bir yaşam biçimi kabullenilmiştir.  

Ortamdaki sahte dine karşı, mütedeyyinlerin isyanı münzevi bir hayatı zorunlu hale getirmiştir.

Gizli deistler; elde ettikleri makamları kullanarak eteklerinde besledikleri dipçikçilerle nüfuzlarını artırmaktadır.

Sosyal hayatın içinde 30 yaş üstündeki ırkçı/milliyetçi kesimin kolaycı kazanımları, devlet bütünlüğünde oluşturduğu hasar, sonraki kuşaklarda endişe yaratıyor.

Geleceğin yetişkinlerinde ırkçı/milliyetçi anlayış öncelliğini kaybediyor.

Enformasyon üzerinden paylaşılan bilgi ve teknoloji ayrımcı kimlik anlayışını eritiyor. İnsan fıtratına uyumlu, dipten gelen “dünya insanı” olama dalgasının etkileri daha çok kabul görüyor.

İdeoloji ve inanç temelli siyasi cephelerin yerine güven ve menfaate dayalı siyasi yapılar güçleniyor.

Katı bir adalet yapısı üzerinde geniş yelpazede menfaat sağlayan siyaset, uzun ömürlü kalacaktır.

Popülist siyaset yerine rasyonel politika daha makbul görünüyor. Beklentiler; geçmişi konuşan dil yerine geleceği planlayan çalışmaları istiyor.

Küresel ekonominin çarkında sanal âlemde büyüyen ticaret, ekonomi paradigmalarını değiştirmiştir.

Dijital teknoloji temelli sahibi olunan ağlar, konforu sunan teknoloji kaba üretimden çok daha büyük kazançlar sağladığı açık.

Kaba üretimin işçiliğini yapay zekaya devren iş gücü, konforlu çalışma sektörlerini düşlüyor.

Eğitimde; önünde sıra, karşısında öğretmenin yetersiz kaldığı bir sürecin içine girilmiştir.

Örgün eğitimin ötesinde laboratuvarlarda disiplinlerin ortak çalıştığı, sanal eğitim platformları uzmanlaşmada, olgunlaşmada kendini ispatlamaya başlamıştır.

Okul çatıları altına zorlanan bir eğitimin gelecekte karşılığı kalmayacaktır.

Sosyal hayatın başlangıç noktası ailedir. Aile yapısının geç yaşlarda kurulması, bireyci yaşamın çoğalması, parçalanmış ailelerin artması sosyal dengeyi sarsmıştır.

Metropoliten kentlerde kaotik ve karmaşık yaşam koşulları insan türünü çok yönlü aşağılamıştır. Olağanüstü nüfus artışı ortak yaşamı sıklaştırmıştır.

İnsanlık kalabalık bir dünyada konforlu bir hayat planlarken üstesinde gelemeyecek sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır.

Küresel ısınma, doğal afetler ve salgın hastalıklar… Sıradaki sürprizler, düşünceleri tırmalarken dile düşmesinden korkuluyor.

Birçok sorunun cevabı istatistikler ve bilimsel çalışmalarla kendini buluyor.

Türkiye’nin 2014-2019 arasındaki nüfus artış miktarı yıllık ortalama 1 milyon 91 bin artmıştır. Aynı yıllar arasında nüfus artış yüzdesi ortalama yüzde 1, 32’dir.

1 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ilk Kovid-19 vakası tespit edilmiş günler içerisinde salgın dünyanın birçok kentine sıçramıştır.

Ülkemiz de bundan fazlası ile nasibini almıştır. Yaşam tarzı ile birlikte doğum ve ölüm istatistikleri değişmiştir.

2020 yılı sonunda Türkiye’de nüfus artış miktarı 460 bin olarak belirlenmiş, nüfus artış yüzdesi yüzde 0, 55 olarak kayda geçmiştir. Nüfus artış trendine göre 2020 yılında Türkiye’de nüfusun 1 milyonun üzeride atması beklenirken ortalama 600 bin kayıp araştırmaya değerdir.

Türkiye’de 2014 ile 2020 yılları arsında doğum sayısı ve toplam doğurganlık hızında bir azalma görülmektedir. TÜİK istatistiklerinde bu azalma 2014’ten beri yıllık 21 binden 74 bine kadar ulaşmıştır. Aynı yıllar arasında toplam doğurganlık hızı 2,1’den 1,76’ya kadar düşmüştür.

Görüldüğü üzere 2020 yılındaki nüfusun azalması üzerinde doğurganlık sayısındaki düşüş cüzi miktarda etkili olmuştur. Bilimsel geçerlilik açısından Kovid-19 salgının devam ettiği 2021 ve sonraki yılların verileri önemli hale gelmektedir.

Yapılacak basit bir çalışmada dünya genelinde eşdeğer tabloların ortaya çıkacağı görülecektir.

İskoçya’nın Galasgow Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmada Kovid-19’a yakalanan insanların mevcut kronik hatalıkları da göz önüne alındığında potansiyel hayatlarından ortalama 10-13 yıl azaldığı ortaya konmuştur.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre Kasım 2021 tarih itibarıyla resmi bildirimlere göre, dünya genelinde 250 milyonun üzerinde Kovid-19 vakası tespit edilmiştir.  

Başta geri kalmış ülkeler olmak üzere dünya üzerinde test yaptırmayan salgına bulaşmış insan sayısını kimse tahmin edemiyor.

İnsan ömrünün uzamasıyla yaşlanan bir dünya nüfusu belirgin hale gelmiştir. Yaş ilerledikçe bireylerin herhangi kronik bir hastalığa bulaşması kaçınılmaz olduğu bilinmektedir.

Gelişmiş ülkelerde obez ve yaşlı nüfusun fazla olması, bu tehdidi daha da güçlü hale getirmektedir.

Geri kalmış ülkelerde beslenme sorunu, gelişmiş ülkelerde ise kronik hastalıklar tehdidi küresel ölçekte tutmaktadır.

Dünya üzerinde farklı iklim ve atmosfer koşulları canlı popülasyonlarını konuşlandırmıştır. Küresel ısınma ve iklim değişimi canlılarda yeni koşullara entegrasyonla birlikte mutasyon sürecini hızlandıracağı anlaşılır bir durumdur.

Bilim dünyasına göre önü alınamaz noktaya gelen küresel ısınma, her coğrafyada farklı sonuçları geliştirmektedir.

Sel, kuraklık ve orman yangınları gibi doğal afetler üzerine odaklanan kamuoyu, mikroorganizmalardaki mutasyon sürecini göz ardı etmektedir.  

Nihayetinde canlı bir tür olan mikroorganizmalar; küresel ısınmanın etkilerine karşı uyum ve mutasyon süreçlerini daha kısa sürelerde gerçekleştirmektedir.

Bilimsel bir tıp dergisi olan The Lancet’e göre küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan Kovid-19 pandemisi ile birlikte lokal düzeyde yeni virüs türlerinin ortaya çıkabileceği duyurulmuştur.

Zika, Dang Humması ve Chikungunya gibi var olan salgınların da daha etkin hale gelme olasılığına karşı insanlığı uyarmaktadır.

Bu konularda dikkatleri üzerine çeken Bill Gates, 2015 yılında adeta Kovid-19’a işaret ederek olası bir salgına karşı dünyayı uyarırken, 2021 yılında yaptığı değerlendirmelerde ise insanlığın daha güçlü salgınlara karşı hazırlıklı olmadığını belirtmektedir.

Salgınların adeta öjenik bir uygulama ile yaşlı, zayıf ve kronik hastalar üzerinde daha etkili olmaktadır. Bu kategorilere giren insan sayısı dünya nüfusunun ortalama 1/3 kadardır.

Türkiye’de 22 milyon insanın kronik hasta olması (TÜİK 2010), ABD’de her iki yetişkinden birinin kronik bir hastalığa sahip olması olası riski göstermektedir.  

Küresel Isınmaya neden olan fosil yakıtlar, günlük enerji ihtiyacın temel kaynakları olmaya devam etmektedir.

Bu realiteye karşı siyasi erk, tribünlere oynayan sahte kararlar almak zorundadır.

İnsanlar günlük hayatın içinde elde ettiklerini çoğaltmanın yoğunluğunda boğuşurken doğa hızla kendisini güncellemektedir.

İnsanlık için bu bir reset olmayabilir. Ancak, yaşam pastasındaki payında azalma olacaktır.

İnsan popülâsyonunu tehdit edildiği bir sürecin arifesindeyiz. Kovid-19 salgını bu sürecin ilk çatlağı olarak okunabilir.

Çözüm noktası ile kırılma noktasına eşit mesafedeyiz.

Global düzeyde çözüm adına ortak bir kararda sürpriz yaşanabilir mi?

Beklenen geleceği biz kurguladık. Kadim kültürlerin değerlerini içine girdiğimiz hayatın giriş kapısında bıraktık.

Yabancısı olduğumuz iklimlere, hastalıklara, inançlara, ekonomiye, eğitime ve yaşam biçimine karşı sıfırdan başlıyoruz.

Kaç kişi kalacağımızı bilmediğimiz bir başlangıcı yaşıyoruz.

                                                                           

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU