Taliban 15 Ağustos'ta Afganistan'ın başkenti Kabil'i ele geçirerek 20 yıl sonra Afganistan'da yeniden kontrolü sağlamış, 6 Eylül'de de "Geçici Hükümet" ilan etmiştir.
Ardından Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, devletleri yeni Taliban hükümetini tanıma konusunda daha dikkatli olmaya yönelik çağrıda bulunmuştur.
Taliban'ın demokratik olmayan yollarla yönetimi ele geçirmesi uluslararası hukuk bağlamında Afganistan Devleti'nin ve Taliban hükümetinin meşruluğunu gündeme getirmiştir.
Uluslararası hukuka göre tanıma bir devletin varlığının koşulunu oluşturmamaktadır. Diğer bir ifadeyle tanıma, bir devletin varlığını belirten bir kurucu öge değildir.
Bu bağlamda devletin varlığını belirten en önemli ögeler 1933 Montevideo Konvansiyonu'nda belirtilmiştir.
Buna göre devlet, uluslararası hukuka sahip bir kişi olarak aşağıdaki niteliklere sahip olmalıdır. Bunlar: i) kalıcı bir nüfus; ii) tanımlanmış bir bölge; iii) hükümet; ve iv) diğer devletlerle ilişki kurma kapasitesidir.
Görüldüğü üzere 1933 Montevideo Konvansiyonu tanımayı kurucu bir öğe olarak görmemektedir. Yani, tanınmayan bir devlette fiilen var olabilmekte ve uluslararası düzeyde hesaba katılmak zorundadır.
Bu bağlamda tanıma açıklayıcı işlemdir. Buradan hareketle Afganistan 19 Ağustos 1911 tarihinden itibaren uluslararası sistemce tanınarak 1933 Montevideo Konvensiyon'un devlet olma bakımından öngördüğü tüm koşulları sağlamış bulunmaktadır.
Her ne kadar Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinden sonra ülkede bir göç dalgası yaşansa da Afganistan'da hala 1933 Montevideo Konvansiyonu'nun ön gördüğü kalıcı bir nüfus var.
Ayrıca Afganistan Devleti'nin sınırları tanımlanmış, Taliban yönetimi de ülke sınırlarında egemenliğini sağlayabilmiştir.
Hükümet unsuru bakımından ise Afganistan'da hali hazırda geçici bir hükümet faaliyet göstermektedir. Bu geçici hükümet kamu düzenini sağlamaya yönelik faaliyetlerini ise büyük ölçüde gerçekleştirebilmektedir.
Diğer devletlerle ilişki kurma kapasitesine gelince Afganistan; ABD, Çin, Rusya ve Türkiye başta olmak üzere diğer devletlerle olan tüm faaliyetlerine devam etmektedir.
Bu bağlamda Afganistan 1933 Montevideo Konvensiyonu'nun belirttiği tüm kurucu ögeleri taşımaktadır.
Yani, devlet olabilmesi için uluslararası sistemin tüm kişileri (büyük ölçüde devletler) tarafından tanınması gerekmemektedir.
Tanıma işlemi, tanıyan devletin tanınan devlet ile olan siyasal belirsizlik durumuna kendisi açısından son vererek, aralarındaki ilişkiye hukuksal bir belirginlik getirmesidir.
Tanıma işlemi sınırlı bir nitelik taşımakta, sadece tanıyan devleti bağlamaktadır. Diğer bir ifadeyle bu tanıma işlemi tanınan devletin tüm uluslararası toplumun üyesi olduğu anlamına gelmemektedir.
Bu bağlamda Afganistan kurulduğu günden günümüze kadar uluslararası sistemin neredeyse tüm kişileri tarafından bir devlet olarak tanınmıştır.
Dolayısıyla Afganistan Devleti ile diğer devletler arasında tanımadan kaynaklanan herhangi bir siyasal belirsizlik durumu yoktur.
Tanıma bakımından diğer önemli husus, devletlerin yeni doğan devletleri tanıma yükümü altında bulunmadığıdır.
Ayrıca tanıma tek taraflı bir hukuksal işlemdir. Yani, bir devletin başka bir devleti tanıyıp tanımayacağı ve bunun zamanı tümüyle onun takdirine bağlı bulunmaktadır.
Bu bağlamda Afganistan 1919 yılında kurulmuş ve uluslararası sistemce bir devlet olarak tanınmıştır. Dolayısıyla yeni kurulmuş bir devlet değildir.
Tanıma kendi içerisinde de jure ve de facto olarak ikiye ayrılmaktadır. De jure tanıma bir devleti tam olarak tanımanın sağladığı bütün hukuksal etkileri ile tanımayı belirtmektedir.
De jure tanıma kesin olup geri alınamamaktadır. Bunla birlikle, de facto tanıma geçici ve sınırlı nitelikli bir tanımayı belirtmektedir.
De facto tanımanın geçici ve sınırlı olmasının nedeni ise tanıyan devletin tanınan devletin bağımsızlığı, ülke üzerindeki otoritesi ve ülkedeki istikrara ilişkin olarak kuşkuları bulunduğu ve bu nedenle tam bir tanımaya gitmemesinden kaynaklanmasıdır.
Bununla birlikte de facto tanıyan devlet tam olarak tanımayı gerektiren bütün koşulları yerine getirdiği takdirde de facto tanıdığı devleti her an de jure tanıma yoluna gidebilmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere Afganistan Devleti kurulduğu günden günümüze kadar uluslararası sistemin kişileri tarafından çoğunlukla de jure tanınmış bir devlettir.
Dolayısıyla Afganistan'da yönetim değişikliği onun de jure bir uluslararası hukuk kişisi olmasına etki etmeyecektir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Hükümetlerin tanınması bakımından ise, en önemli koşul, söz konusu hükümetin devletinin önceden ya da aynı zamanda tanınmış olmasıdır.
Çünkü bir hükümetin varlığı ancak temsil edeceği bir devlet varsa söz konusu olabilmektedir. Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere Afganistan 1919 yılında kurulmuş ve uluslararası sistemin kişileri tarafından bir devlet olarak tanınmıştır.
Günümüze kadar ise, Afganistan'da farklı hükümet değişiklikleri olmuştur. Kurulan her hükümet de varlığını önceden sahip olduğu devletine dayandırmıştır.
Bununla birlikte bir devletin önceden var olması ve tanınmış olması bu devletin bir hükümetinin tanınmasını zorunlu kılmamaktadır.
Ayrıca günümüzde uygulanan uluslararası hukuka göre hükümetlerin tanınması yalnızca olağandışı yollarla hükümetlerin değişmesi durumunda söz konusu olmaktadır.
Başka bir değişle, bir devletin anayasasına uygun olarak gerçekleşen hükümet değişikliklerinde hükümetin tanınması gerekmemektedir.
Bu bağlamda, Taliban'ın olağandışı yollarla iktidara gelmesi Afganistan Anayasası'na uygun olarak gerçekleşen bir hükümet değişikliği olmadığı için Taliban'ın kurduğu "Geçici Hükümet" tanınmaya ihtiyaç duyacak olan bir hükümettir.
Böylelikle Taliban'ın kurduğu "Geçici Hükümet"'in uluslararası hukuka uyma isteği ve yeteneği meşru bir hükümet olabilmesi için koşul olarak öne sürülebilir.
Ayrıca Taliban'ın insan hakları ihlali geçmişi göz önüne alındığında uluslararası hukuka uyma isteği ve yeteneği koşulu ihmal edilmemelidir.
Bir devletin ülkesinde olağandışı yollarla başa gelen tek bir hükümet bulunması durumunda uygulamada en çok rastlanan ölçüt yeni hükümetin fiilen varlığı ve etkisi ilkesidir.
Ancak fiilen varlık ilkesinin de belirli bir ayrıma tabi tutulduğu ve kimi dönemlerde hükümetin fiilen varlığının ve etkisinin kabul edilmesi için ülke toplumunun onayını alması koşulu arandığı izlenmektedir.
Ayrıca bu ilkeye göre devletlerin gerçekleştirdikleri uygulamaları hükümetlerin tanınmasının de jure ya da de facto olabileceğini göstermektedir.
Bu bakımdan Taliban'ın oluşturduğu "Geçici Hükümet" her ne kadar olağan dışı yollarla iktidarı elinde bulundursa da ülkenin tamımın da fiilen varlığını ve etkisini kurabilmiş, eğitim başta olmak üzere, kamu kurumlarının ve sosyal ve ekonomik hayatın devamlılığı açısından istikrarı sağlayabilmiştir.
Halk arasında da ciddi bir tepkiyle karşılaşmamıştır.
Tıpkı devletlerin tanınmasında olduğu gibi, de jure tanıma varlığı ve istikrarı konusunda hiçbir kuşku duyulmayan hükümetler için söz konusu olurken, de facto tanıma sürmesi ya da denetlediği güçlerin kapsamı konusunda kuşkular bulunan hükümetler için söz konusu olmaktadır.
Ayrıca hükümetlerin tanınmasının da, tıpkı devletlerin tanınmasında olduğu gibi, açıkça tanıma ya da üstü kapalı tanıma biçiminde gerçekleşmesi ihtimal dahilindedir.
Son yıllarda bir hayli karşılaşılan eğilim, eğer ilgili hükümet tanınacaksa açık bir bildirim yerine yeni hükümetle ilişkilerin sürdürülmesi yoluyla üstü kapalı bir biçimde hükümetlerin tanınması olmaktadır.
Bu bağlamda ABD'nin daha 2020'de, Donald Trump yönetimi döneminde Taliban ile ABD askerinin geri çekilmesi için bir yol haritası sağlamak üzere tasarlanmış bir anlaşmaya imza atması de facto üstü kapalı bir hükümet tanıması şeklinde yorumlanabilir.
Ayrıca Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinden sonra ABD'nin koordineli askeri hava ikmaline devam etmesine izin verme kapasitesine sahip tek otoritenin Taliban olması, Taliban'ın ülke üzerinde fiili varlığı ve etkisinin yanı sıra, diğer ülkelerin muhatap olarak görebileceği tek de facto güç olduğunu da göstermektedir.
Yeni ABD Başkanı Joe Biden'ın da Taliban ile "sıcak temas" halinde olduklarını belirtmesi ABD'nin Taliban yönetimini en azından de facto tanıyabileceğine işaret etmektedir.
Ayrıca Taliban yönetimi dışişleri temsilcilerinin Rusya, Türkiye ve Çin otoriteleri ile resmi görüşmeleri yakın zamanda Taliban yönetiminin bu ülkelerce de de facto tanınabileceği şeklinde yorumlanabilir.
Kanaatimizce belirli koşulların öne sürülmesi şartı ile Taliban yönetiminin tanınması olanaklı görülebilir.
Bu koşullardan ilki ve en önemlisi Taliban'ın insan haklarına saygı duyacağına yönelik teminat vermesi olacaktır.
Yani uluslararası hukuk kişileri olarak devletler, Taliban'a insan haklarına saygı duyması için meşru bir hükümet olarak resmi olarak tanımayı bir pazarlık kozu olarak kullanmalılar.
Taliban'ın vekalet savaşının oyuncağı olmaması, narkotik trafiği ve terörün önlenmesine yönelik teminat vermesi de tanınma koşulu olarak öne sürülmelidir.
Kaynaklar
- Yusuf AKSAR, (2017) "Temel Metinler ve Davalarla Uluslararası Hukuk", Seçkin Yayınevi, Ankara.
- Yücel ACER., İbrahim KAYA., (2019) "Uluslararası Hukuk Temel Ders Kitabı İngilizce Özetli", Bası 10, Seçkin Hukuk, Ankara.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish