Arjantin'de geçen hafta sonu PASO adı verilen ve bağlayıcılığı olmayan bir temayül seçimi yapıldı. Halkın katılımının zorunlu olduğu bu seçimlerde iktidardaki solcu hükümet büyük bir darbe aldı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Arjantin Cumhurbaşkanı Alberto Fernandez'in solcu hükümeti, görevinin ikinci yılında en büyük siyasi yenilgiyi aldı. Bu sonuçla iktidar koalisyonu, muhalefetin birçok bölgeyi kazandığı seçimden sonra büyük bir baskı altına girdi.
Başkan Fernandez, seçim yenilgisinin ardından kendisini başkan yardımcısıyla karşı karşıya getiren ve 5 bakan ve bazı yetkililerin istifasından sonra siyasi krizi bastırmak için yeni bir kabine ilan etti.
12 Eylül'de yapılan seçimler, sadece 14 Kasım'daki ara seçim öncesinde adayları belirlemiyor; ayrıca Arjantinli seçmenlerin Fernandez'in uzun karantina kuralları, artan yoksulluk ve yüzde 50'ye yükselen yıllık enflasyon konusundaki artan hoşnutsuzluğunu da yansıtıyordu.
Solcu koalisyon, La Pampa, Chubut, Chaco, Tierra del Fuego ve hatta Başkan Yardımcısı Cristina Fernandez de Kirchner'in memleketi Santa Cruz gibi Peronistlerin kalelerini kaybetti.
Milliyetçi-solcular ülkenin en kalabalık şehri Buenos Aires Eyaleti'ni bile kaybettiler. Diğer bir ifadeyle kalesi olan şehirlerde bile hüsran yaşadılar.
Eğer 12 Eylül seçim sonuçları 14 Kasım ara seçimlerinde tekrarlanırsa, solcu hükümet Kongre'nin her iki kanadının da kontrolünü kaybedecek.
Arjantin'de iktidardaki milliyetçi-sol Peronist koalisyon (Frente de Todos), sağcı muhalefet koalisyonuna (Juntos por el Cambio) karşı oyların yüzde 42'sine karşın yüzde 31,5'ni alarak tarihi bir hezimet aldı.
Solcu iktidarın 12 Eylül ön seçimlerinde aldığı bu aşağılayıcı yenilgi; liberal-sol cumhurbaşkanı Alberto Fernandez ile cumhurbaşkanı yardımcısı milliyetçi-sol görüşlü Kirischer'ı karşı karşıya getirdi.
Taraflar, daha doğrusu parti içi muhalefet açıktan ve sert bir şekilde Cumhurbaşkanı Fernandez'i eleştirdi ve son olarak 5 bakan istifa etti.
Bu olağanüstü siyasi krizi tırmandıran olay perşembe akşamı, başkan yardımcısı Kirchner'ın bir web sayfasında 'Como siempre… içtenlikle' başlıklı bir açık mektup yayımlamasıyla başladı.
Kirchner, başkan Fernandez'i hezimete uğratan seçimi "siyasi felaket" olarak yorumluyor ve bu kaybın öncelikle hükümetin kemer sıkma politikasını yanlış benimsemesinden kaynaklandığını yazıyordu.
Daha sonra Kirchner, cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmelerde harcama kesintilerine karşı defalarca uyardığını "ekonomiyi ve toplumu olumsuz yönde etkileyen seçim sonuçları doğuracağını" söyledi.
Kirchner "Ona sadece bir kez söylemedim… Söylemekten bıktım" diye yazdı.
Arjantin toplumu ve parti içi muhalefet, Cumhurbaşkanı Fernandez'i neden suçluyor?
İktidar partisi Frente de Todos içerisinde seçim trajedisinin arkasındaki ana suçlu Cumhurbaşkanı Alberto Fernandez'den başkası değildi. Nitekim Başkan Fernandez'de seçim yenilgisine karşı 'hataları' kabul etti.
Dolayısıyla Başkan Alberto Fernandez'de, hükümetinin toplumun "taleplerini" karşılamadığını itiraf etti. Devlet başkanı, "Hiçbir şey halkı dinlemekten daha önemli değildir" dedi.
Başkan Fernandez "Açıkçası, doğru bir şey yapmadık" diyerek böyle bir krizin sorumlusu olmak adına; malzeme verme konusunda 'mükemmel bir adam' olduğunu da gösterdi!
Öncelikle Başkan, genel bir ekonomik kriz ve küresel bir pandemiyle yüzleşmek zorunda kaldı. Bu bağlamda vasat bir yönetim gösterdi.
Kovid-19 sürecini ilk aylarını, katı karantina kurallarıyla başarıyla yönetmesine rağmen; karantina sürelerinin uzamasıyla işçi, yoksul ve küçük esnafı mağdur etti.
Üstelik Arjantin'in dezavantajlı gruplarına sosyal politikalarda yardım etmesi beklenirken bilakis IMF reçeteleri kapsamında sosyal politikalarda kısıtlamalara gitti.
Bunun dışında Başkan Fernandez'i asıl yıpratan konu ise; karantina günlerinde eşine doğum günü partisi düzenlemesi oldu. Temmuz-2020'de düzenlenen bir ev partisi fotoğraflarının 2021'de basına sızdırılmasından sonra Başkan, kendi partisi dahil toplumun tüm kesimlerinden tepki çekti.
Ayrıca Sağlık Bakanı'nın VIP aşı uygulaması sınıfsal bir öfkenin oluşmasına neden oldu. Arjantin siyasi sisteminin karşı karşıya olduğu yapısal sorunlar, Alberto Fernandez'in bir dizi skandal ve hatalarından daha derindir. Dolayısıyla Alberto Fernandez kolay bir hedef oldu.
Siyasi krizin gelişimi
Peronist adaylar, 14 Kasım'da Kongre'de bir koltuk için yarışacak, Kirchnerizmin kalesi olan Buenos Aires eyaleti de dahil olmak üzere ülkenin 24 bölgesinden 18'inde kaybetti. Fernandez, "hatalar yaptığını" söyledi ve bunları düzeltmeye söz verdi.
Kirchner ve yakın çalışma arkadaşları, seçimin kaybedilmesinde suçladıkları ekonomik sorunlar/politikalar yüzünden Bakanlar Başkanı/Kabine şefi Santiago Cafiero ve Ekonomi Bakanı Martín Guzman'ı görevlerinden uzaklaştırmak için bir baskı başlattı.
Fernandez bir süre bu baskıya boyun eğmedi ve çeşitli halka açık etkinliklerde adamlarını destekledi. Kirchner ve peronist müttefikleri daha fazla beklemedi ve iktidarı tekmelemeye karar verdi.
Başkan Fernandez, kabine değişikliği yapmaya direnerek, Kirchner ile uyumlu birkaç bakan ve yetkilinin istifa mektupları için zemin hazırladı.
Daha sonra koalisyonun "birliğini garanti edeceğini" belirten bir tweet attı. Ancak Kirchner, Fernandez'e yönelik çok sert yazdığı mektubunu "onu kişisel olarak seçtiğini" hatırlatarak bitirdi.
Kirchner yazdığı mektupta; seçimden önce cumhurbaşkanı ile yaptığı görüşmelerde, "ekonomik faaliyetin, toplumu olumsuz yönde etkileyeceği ve olumsuz seçim sonuçları doğuracağını" sosyal harcama kesintilerine karşı defalarca uyardığını söyledi.
Kirchner'ın mektubu yayımlandıktan sonra, cumhurbaşkanı Fernandez, New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantısını iptal etti.
Çünkü Kirchner hükümetin kontrolünü istiyor ve Fernandez bu noktada teslim olmak istemiyor. İki lider arasındaki anlaşmazlık sadece başarısız seçim sonucundan kaynaklanmıyor; aynı zamanda Arjantin'in IMF ile 45 milyar dolar tutarındaki borcun yeniden yapılandırılması konusunda da görüş ayrılıklarını kapsıyor.
Cristina Kirchner'in kabinedeki gözü-kulağı olan İçişleri Bakanı Eduardo 'Wado' de Pedro ve emeklilik dairesi başkanı Fernanda Raverta cumhurbaşkanına istifa mektupları gönderdi.
Diğer Bakanlar Martín Soria (Adalet ve İnsan Hakları), Jorge Ferraresi (Bölgesel Kalkınma ve Çevre), Roberto Salvarezza (Bilim ve Yenilik), PAMI başkanı Luana Volnovich ve ANSES başkanı Fernanda Raverta ile birlikte istifalarını sundular.
Saatler içinde listeye daha fazla isim katıldı: Kültür Bakanı Tristán Bauer; Çevre Bakanı Juan Cabandié; Acumar şefi Martín Sabbatella; INADI başkanı Victoria Donda ve İç Ticaret Sekreteri Paula Español'da eklendi.
Peronist lider bir Twitter iletisinde, "Şimdi bizi raydan çıkaran anlaşmazlıkları gündeme getirmenin zamanı değil" dedi ve Frente de Todos'un "birliğini garanti etmeye devam edeceğini" sözlerine ekledi.
İktidar ortakları, basın ve sosyal medya üzerinden tartıştı
Cumhurbaşkanı Alberto Fernández'in en büyük başarısı, ilginç bir şekilde, Kirchner ve diğer Peronist grupları farklılıklara rağmen koalisyonu bir arada tutmak olmuştur!
Sanırım bu konun detayına girmeden solcu koalisyonun ortaklarını Türk kamuoyunu da özetlemek gerekiyor.
Cumhurbaşkanı Fernandez liberal-sol bir görüşe sahip; uluslararası finans çevreleriyle ilişkileri iyi tutabilen LGBT, kürtaj karşıtlığı, Kadın hakları, ekoloji, toplumsal cinsiyetsizlik ideolojisini benimseyen ve 'anti-emperyalist solcularla mesafelidir'.
Koalisyonun ılımlı kanadını temsil eder. Küreselcilerin son dönemde arzu ettiği rol model liderdir. Bu bağlamda Fernandez Venezuela, Küba ve Nikarugua'daki ABD karşıtı yönetimlere de mesafelidir.
Eski Cumhurbaşkanı Kirchner, Frente Renovador lideri Sergio Massa ve Peronistler ise anti-emperyalisttir. Koalisyonun radikal kanadı olarak lanse edilir.
İşçilerin, yoksulların, sendikaların ve küçük esnafın temsil ettiği; bağımsız ekonomi ve dış politika izlemeye gayret gösterir. Bu yüzden de uluslararası piyasalarla başı hep derttedir.
Bu bağlamda Peronistler ile Kirchner arasında da görüş farklıkları da var. Yani homojen bir yapı değildir. Ancak bu detay uzun olacağı için burada kesmek gerekiyor. Özetle solcu koalisyon çok bileşenli grup/akımlardan oluşuyor.
Her durumda, son yenilgi hassas bu dengeyi bozdu. Parti içi ve hükümet koalisyonu, Başkan ve danışmanlarını yenilginin sorumlusu olarak suçladı.
Yenilgiye öfkeli olan başkan yardımcısı Kirchner, geleneksel seçmenleri olan alt sınıflar arasında desteği yeniden kazanmak için "derhal kabinede değişiklik" ve kamu harcamalarında ciddi bir artış talep etti.
Başkan Fernandez, Kirchner'ın bu davranışını liderliğine bir meydan okuma olarak gördü ve koalisyonu kırılma noktasına getirdi. Başkan yardımcısı Kirchner, kendisine yakın tüm bakanlara istifa etmelerini emretti ve cumhurbaşkanına "yön değiştirmesi" için kamuoyu önünde baskı yaptı.
Ülke, günlerce belirsizlik ve gerginlik yaşarken, bu iki lider krizi çözmek için bir araya gelmek yerine basın ve sosyal medya üzerinde tartıştı.
Nitekim 5 bakan istifa etti. Bu sonuç başkan yardımcısı Kirchner'in başkan Fernandez'e karşı mutlak bir üstünlük kurduğunu gösterdi.
Böylesine değişken bir durumda herhangi bir sonuca varmak için erken, ancak ön seçimleri ve Frente de Todos içindeki son krizi takip ederek mevcut durum hakkında birkaç yorum yapmakta fayda olabilir.
Arjantin'in güçlü Başkan Yardımcısı Cristina Fernandez de Kirchner, Cumhurbaşkanı Alberto Fernandez'i açık bir mektup yazarak sert bir şekilde eleştirdi.
Arjantin'i 2007'den 2015'e kadar yöneten Kirchner, Fernandez'i seçim yenilgisi olarak ekonomik stratejisinin neden olduğunu söyledi ve durumu bir "siyasi felaket" olarak tanımladı.
Kirchner, yazdığı mektupta koalisyonlarının 12 Eylül ön seçimlerindeki kaybının büyük ölçüde hükümetin yanlış mali kemer sıkma politikasından kaynaklandığını söyledi ve Fernandez'e harcamaları artırması için baskı yaptığını açıkladı. Bakanlar Kurulu'nun da elden geçirilmesi çağrısında bulundu.
Yeni kabinenin arka planı
Kabine değişikliği Başkan Yardımcısı Kirchner'in Fernandez'e mektup yazmasından bir gün sonra geldi. Geçen hafta sonu gerçekleşen ön seçimlerde gösterilen kötü performansın ardından iktidar koalisyonunu saran krizi derinleştirdi.
Kirchner'in en tartışmalı yetkililerinden biri olan Santiago Cafiero'dan Kabine şefi/genelkurmay başkanlığını devralacağını duyurdu. Bunun yerine Cafiero, Meksika'da bulunan Felipe Sola'nın yerine dışişleri bakanı oldu.
Kabineye katılan yeni bakanlar Anibal Fernandez (Güvenlik), Julian Dominguez (Hayvancılık, Tarım ve Balıkçılık), Juan Perzyck (Eğitim) ve Daniel Filmus (Bilim ve Teknoloji) oldu.
Juan Ross ayrıca, başkan yardımcısının açıkça reddettiği ve "kayıt dışı operasyonlar" düzenlemekle suçladığı Juan Pablo Biondi'nin yerine yeni İletişim ve Basın Sekreteri olarak atandı.
Özetle yeni atanan bakanlarda, istifa eden bakanlarda Kirchner'in iktidar koalisyonu içindeki aşırı sol gruplarının bir parçasıydı.
Juan Manzur yeni kabine şefi olacak. Birkaç gün öncesine kadar kimse onun Kirchner'in tercih edeceği biri olacağını düşünemezdi. Çünkü Tucuman valisi, Alberto Fernandez'in cumhurbaşkanlığı adaylığını destekleyen ilk eyalet şefiydi, ancak Başkan Yardımcısı ile çözülmemiş anlaşmazlıkları vardı.
İçişleri bakanının bir hamle yapmaması ve Aníbal Fernández gibi isimlerin geri dönüşü, Kirchner'in hala ittifakın çoğunluk ortağı olduğunu bir kez daha gösterdi.
Arjantin'de yaşanan elit içi kavgayla birlikte dolar tahvilleri yükseldi. İstifaların açıklanmasının ardından 2035'te vadesi gelen banknotlar yüzde 1,5'e kadar tırmanarak dolar karşısında 36 sente çıktı.
WhatsApp ses kayıtları siyasi krizi daha da derinleştirdi
Başkan Yardımcısı Kirchner'a yakınlığı bilinen milletvekili Fernanda Vallejos (Frente de Todos-Buenos Aires Eyaleti), Başkan Alberto Fernandez'i sert bir dille eleştirerek siyasi krizi iyice derinleştirdi.
Solcu milletvekili Vallejos'un bir arkadaşıyla yaptığı siyasi içerikli konuşma, koalisyon ortakları arasındaki gerilimi parti içi hizipleşmeye götürdü. Vallejos'un 11 dakikalık bir WhatsApp ses kaydı sosyal medyada hızla yayıldı.
Vallejos, Buenos Aires Eyaleti Valisi Axel Kicillof ve Başkan Yardımcısı Kirchner'in yakın bir müttefikiydi. Başkan Alberto Fernandez'i Casa Rosada'da "hasta ve gecekondu kazası yapan" biri olarak nitelendirdi ve "işe yaramaz insanlar" tarafından çevrelendiğini söyledi.
Aşırı Kirchnerci politikacı, cumhurbaşkanının "kör olduğu kadar sağır olduğunu ve asla kimseyi dinlemediğini, ne Nestor'dan (Kirchner) ne de hiç kimseden bir şey öğrenmedi" dedi. Mesajın alıcısının ise adı açıklanmadı.
Vallejos,"Kabine başkanı [Santiago Cafiero] bir palyaço olduğu için Kabine'de siyasi liderlik yok" diye devam etti. Sağcı Macri'yi de hatırlatarak, "Başkan yaptığımız biri için aynı şeyi söylemek ne kadar üzücü" dedi.
Son olarak, "Oyların sahibi, meşruiyetin sahibi, halk desteğinin sahibi, bu hükümetin temeli ve onu oraya yerleştiren kişi Cristina'dır" dedi.
Vallejos daha sonra "uygunsuz" ifadeleri için "yoldaşlarından" özür diledi.
IMF reçetelerinin Arjantin halkına faturası ağır oldu
Arjantin'de yaşanan siyasi kriz, hükümetin Uluslararası Para Fonu(IMF) ile 45 milyar dolarlık ödemeleri yeniden yapılandırmak için devam eden müzakerelerini karmaşık hale getirebilir.
Bu bağlamda solcu hükümetin pragmatizmden yana mı yoksa heterodoks türevini güçlendirecek mi?
Soruların cevaplarını birlikte göreceğiz.
Ekonomi Bakanı Martín Guzman aylardır IMF ile Arjantin'in kalan 45 milyar dolarlık borcunu yeniden yapılandıracak ve on yıllık bir süre içinde geri ödenmesine izin verecek bir anlaşmayı müzakere ediyor.
Bu bağlamda mevcut siyasi kriz, Başkan Fernandez'in önerdiği 2022 bütçesini Arjantin Ulusal Kongresi'ne sunulan ve ülkenin IMF ile bir anlaşmaya varacağını varsayan bir dönemde geldi.
Böylece Arjantin ekonomisi biraz iyimser bir şekilde yüzde 4 GSYİH büyümesi, yüzde 33 enflasyon oranı ve GSYH'nin yüzde 3,3'ü tutarında bir harcama açığı öngörüyor. Ancak Arjantin halkı bu istatistiklere inanmıyor.
Arjantin'de enflasyon, işsizlik ve yoksulluk oranları 2021'de sırasıyla yüzde 50, yüzde 10 ve yüzde 42'ye ulaştı.
Uluslararası borç piyasaları tarafından kötü bir sicili olan Arjantin, yılsonuna kadar IMF'ye 4 milyar dolardan fazla geri ödeme yapmak zorunda. Arjantin'in 22 Eylül'de IMF'ye 1,9 milyar ABD doları borcu var, bu 2018'de yapılan kurtarma paketinin ilk anapara geri ödemesi.
Kirchner'in daha fazla hükümet harcaması çağrısı da görüşmeleri karmaşıklaştırabilir.
Ekonomik kriz Arjantin sokaklarında kendisini gösteriyor. Enflasyon yılda yüzde 50 civarında ve işsizlik arttı. Arjantin, 2021 Ocak-Temmuz ayları arasında yüzde 29 ile dünyanın en yüksek enflasyon oranlarından birine ve yüzde 42'lik yoksulluk oranına sahip.
Pandemi döneminde işletmelerin kapanması, toplumsal havayı değiştirdi. Hükümet, 2020 yılında maaşlara ve sosyal yardımlarla durumu tersine çevirmeye çalıştı, ancak dış kredi eksikliği ve IMF ile yapılan anlaşma Guzman'ın 2021'de sosyal harcamaları sınırlamasına neden oldu.
Arjantin şimdi ekonomik krizin üstüne bir de politik kriz ekliyor.
Solcu iktidar, seçimleri kaybederse 'topal ördek' olacak
Arjantin sağ muhalefeti kampanyayı "Venezuela olmaktan sadece yedi milletvekili uzağız" sloganıyla başlattı.
Son yapılan seçim sonucu sadece bu olasılığı ortadan kaldırmakla kalmıyor, aynı zamanda bu sonuçların 14 Kasım ara seçimlerinde tekrarlanması durumunda Solcu Frente de Todos'un alt meclisteki çoğunluğunu elinden alıyor.
Çünkü Arjantin kongresinde iki siyasi grup var. Senato'da Solcu FdT'in 41 ve sağcı Juntos'un 25 senatörü; Temsilciler Meclisinde FdT'nin 119 ve Juntos'dan 115 milletvekili var.
Eğer 12 Eylül sonuçları kasım ayında yapılacak ara seçiminde alınsaydı. Frente de Todos 6 senatörü ve Senato'daki çoğunluğu kaybedebilirdi. Bu olasılık Peronistlerin tarihinde, senatodaki üstünlüklerini ilk kez yitirmesi demekti.
Dolayısıyla 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine giden yolda 2021 Kasım ara seçimleri siyasi haritanın belirginleşmesine neden olacaktır.
Sonuç olarak Arjantin, şu anda, ekonomik durgunluk ve siyasi kriz içinde ve krizin kısa vadede çözülmesi de mümkün gözükmüyor. Kuvvetle muhtemel 2 ay sonra yapılacak olan seçimler kartların yeniden dağılmasına neden olacaktır.
Ülke de kişi başına düşen GSYİH 1970'lerle aynı. Peronist koalisyon serveti dağıtmak istiyor ama onu nasıl üreteceğini bilmiyor.
Sağcı muhalefet ekonomiyi liberalleştirmek istiyor, ancak sosyal maliyetleri nasıl ele alacağıyla ilgili bir cevabı yok.
Başkan Alberto Fernandez'in tek önceliği sadece bir sonraki seçime kadar koltuğunu korumak. Arjantin'de 2023'te kimin başkan olacağını kimse bilmiyor, hatta kimlerin aday olacağı bile kestirilemiyor.
Ancak o zamana kadar Arjantin, dört yıl daha kaybetmiş olacak. Arjantin'in er ya da geç, kötü bir siyasi kargaşanın içinde bulacağı öngörülüyor. Elbette bunun politik, ekonomik, sosyal ve hatta kültürel yansımalar da beraberinde gelecektir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish