Üst mü olağanüstü mü?

Prof. Dr. Ahmet Özer Independent Türkçe için yazdı

 "Bulutların Üzerinde Yolculuk", Caspar David Friedrich, 1818 / Görsel: Wikipedia

Yaşadığın ve yaşamakta olduğun bu hayatı, yeniden ve sayısız kere daha yaşamak zorunda kalacaksın; içinde yeni hiçbir şey olmayacak: Yaşamındaki her acı, her sevinç, her bir düşünce ve her bir soluk, tarif edilemeyecek kadar küçük veya büyük her şey, arka arkaya ve aynı sırayla, sana dönecek – ağaçların arasından süzülen şu alacakaranlık ve şu örümcek bile, şu an ve ben kendim bile.
Varoluşun sonsuz kum saati, içinde bir toz lekesi gibi olan sen ile,
yeniden ve yeniden baş aşağı çevrilecek.


Bengi Dönüş!

Aykırı filozoftan üst insan tipolojisi

Üç tür insan

Friedrich Nietzsche farklı ve cesur bir filozoftur. Delilik ile dahilik arasındaki ince çizgide ilerlerken, dinlerin etkisini yitirmesi ile birlikte ortaya çıkan insanın anlam arayışı üzerine çokça kafa yoran aykırı bir düşünürdür.

Zaten sıradan insanlar farklı fikirler üretemezler. Dünya tarihine baktığımızda tarihin bendini döndüren bu nevi insanlardır. Nietzsche bunlardan biri hatta en önemlisidir diyebiliriz.

Bu minval üzere birçok konuda kalem oynatmıştır. Biz bugün onun insana dair söyledikleri üzerinde duracağız.

Bu anlamda önemli kavramlardan biri de insan tipolojisine dair söyledikleridir. İnsanları üçe ayırır.

  1. Sürü insanı: Timsali deve olup, nereye çekersen oraya giden kişidir. Buna sürü insanı diyor; "Sürüden bir olmaktansa olmamayı yeğlerim" sözü Nietzsche'ye ait. Ona göre toplumun kahir ekseriyeti bu türdendir. Bu tip, otoritelere boyun eğer, liderlerin peşinden gider, dinlerin dediğini yapar ve ideolojileri tartışmasız benimser. Kendileri düşünme ve kendi yolunu bulma zahmetine katlanmazlar. Buna hem yetileri hem yetenekleri hem de cesaretleri yoktur.
     
  2. Özgür insan: Bu insan türü sürü insanı ile üst insan arasında bulunur. Timsali aslandır. Aslan cesaretlidir; ama bunu her zaman kullan(a)maz. Özgür insan da öyle. Eğer cesaret edip ayağa kalkarsa sürüden kopup üst insan olamaya doğru gidebilir. Fakat bu yolculuk tehlikelerle doludur, bunu göze alırsa ancak özgürleşebilir, aksi taktirde yerinde sayar ve sürü insanı olur.
     
  3. Üçüncüsü ise üst insandır: Bugün üstünde duracağımız asıl kavram budur. Nietzsche evrenin insanla bittiğine inanmaz. Bunun için insanın evrime uğrayarak üst insana ulaşması gerektiğini ileri sürer. Ona göre, aslında yaşamın kendi başına bir amacı ve anlamı yoktur. İnsanlar isterlerse kendilerine amaç belirler yaşamlarına anlam katabilirler. Bu yüce amaç da "üst insan" olmaktır, diğer bir deyişle yaşamın amacı buna yönelik olmalıdır. Bahse konu üst insan, insan üstü bir süper bir insan değildir. Fizyolojik ve bedensel bir evrimden de bahsetmiyor Nietzsche burada, onun kastettiği içsel, zihinsel bir evrimdir. Zihinsel evrimini tamamlayan insana üst insan der. 


Dostoyevski'nin bakışı

Benzer bir tipolojiye ünlü Rus yazar Dostoyevski'de rastlanır. Dostoyevski'ye göre de iki tür insan vardır: Biri olağan diğeri de olağandışı insandır. 

  1. Olağan insanlar, yer içer neslin devamını sağlarlar. Ama asla mutlu olamazlar, çünkü korkaktırlar. Korkak oldukları için risk yüklenmezler. Risk yüklenmedikleri için acı çekmezler. Acı yoksa mutluluk da yok, der usta yazar.
     
  2. Olağandışı insanlar ise, hem mutlu hem de başarılı olabilirler. Çünkü bunlar cesurdur, cesur oldukları için risk yüklenirler, risk yüklendikleri için büyük acılar çekerler (en azında bu potansiyelleri vardır). Çekebildikleri acı oranında da mutlu olurlar.  Dünya eğer bugüne gelmişse bu olağandışı insanların sayesinde olmuştur.
     
  3. Fakat bir şey daha var: Olağan insanlar sadece korkak değil, aynı zamanda kıskançtırlar. Ellerinden gelse olağandışı insanları asralar, sonra da başsız kaldılar diye, onların heykellerini dikip yaslarını tutarlar. İnsanlık bugüne gelişini onlara borçludur. Eğer olağandışı insanlar olmasaydı insanlar hala ağaç kovuklarında ve mağaralarda yaşamaya devam ederdi. 


Nietzsche mi Dostoyevski mi?

Görüldüğü gibi Dostoyevski'nin olağandışı insanı ile Nietzsche'nin üst insanı birbirine çok benziyor. Bir fark var aralarında.

Dostoyevski bu yetilerin doğuştan olduğunu var sayar ama Nietzsche sonradan kazanılabileceğini ileri sürer. 

Nitekim Dostoyevski'nin "Suç ve Ceza" romanında hukuk öğrencisi genç Raskalnikov zengin sayılan koca karıyı öldürür.

Ona göre bu gerekilir. Çünkü işe yaramaz birini öldürüp, fakir biri olarak onun parasıyla okuduktan sonra binlerce insana faydası dokunacaktır!

Böyle düşünür. Ve eylemi gerçekleştirir. 


Ne ki, foyası ortaya çıkıp da hapse ve sürgüne tabi tutulduğunda işler değişir. Bunun sonuçlarına katlanamaz, büyük acı çeker.

Oysa olağanüstü insanlar yaptıklarının acılarını çeken insanlardır. (Nietzsche, beni öldürmeyen acı güçlendirir diyerek adeta güçlü olmak için acının gerekli olduğunu ileri sürer) bunalım geçiren ve acı içinde kıvranan Raskalnikov, sevgilisi Sonya'ya şöyle yazar:

Sevgilim ben olağanüstü olmaya çalışan olağan bir adamım, benim kaderim ve bütün trajedim bu.


Yani bu durumda olağan insan istese de olağandışı insan gibi davranamaz. Fakat bunun nasıl verildiğine dair açıklama bulunmaz Dostoyevski'de. 


Gelelim Nietzsche'ye…

Nietzsche ise üst insanı, insanın temel ereğine dönüştürür ve isterse insanın bu hedefe ulaşabileceğini söyler.

Peki, nedir üst insanın sahip olduğu özellikler?


Üst insan konsepti

Ona göre gümümüzdeki insanı son insan olarak tariflersek ulaşmayı hedeflediğimiz insanı da üst insan olarak tarif etmemiz gerekir.

Son insan, yalnızca maddi teselli peşindeyken; üstinsan, yaşamını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır.

Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır ve şu özelliklere sahiptir:

  1. Üst insan kendi yolunda gider: Kendini otoritelere, inançlara, ideolojilere, dinlere ait hissetmez, bunları reddeder, kendi yolunu kendisi çizer. Kendi idealini her türlü değerden üstün tutar. Bu sebeptendir ki bunlar, yaşamlarının bir döneminde toplum tarafından dışlanan, yalnız ve uyumsuz kişiler olarak görülürler. Ama onlar için kendi yolunda tek başına ilerlemek toplumla iç içe başkalarının yolundan ilerlemekten daha iyidir. 
     
  2. Üst insan acı çekmekten çekinmez: Zaten kendi yolunda ilerleyen biri olduğu için oldukça fazla acıyla karşılaşacağının farkındadır. Fakat onun için acı çekmek kendi yolunda gittiğinin bir kanıtıdır. Hatta acı çekmenin iyi şeylerin bir parçası olduğuna inanır. Aynı zamanda Nietzsche dine, alkol ve uyuşturuculara da karşıdır. Çünkü bunlar çekilen acıyı hafifletirler, uyuştururlar, oysa ona göre acı tüm çıplaklığı ile yaşanmalı ve çekilmelidir. 
     
  3. Üst insan bencildir: Nietzsche insanların bencil varlıklar olduğunu düşünür. İnsanların bencilliği reddetmeleri yerine bencil doğalarını kabullenip bu sayede kendilerini üst insan yapmalarını önerir. Onun bahsettiği bencillik, başkalarının hakkını yiyen, çıkarcı bir bencillik anlayışı değildir. Nietzsche insanın kendi hayatını yönetme, hakkını arama ve kendi yolundan gitme bencilliğini göstermesini ister. Kısacası, bencil olmak kendin olmaktır. 
     
  4. Üst insan tehlikeli yaşar: Nietzsche insanın tehlikeli yaşaması gerektiğini düşünür, çünkü ancak tehlike durumunda insan gelişir. Hatta insanı, hayvanla üst insan arasında, bir köprü misali, gerilmiş bir ip olarak görür. Üst insan bütün tehlikeleri göze alarak bu köprüden geçmelidir. Üst insan olmak isteyen kişi bu tehlikeli yolculuğu yapmalı ve ipin üstünden karşı tarafa geçmelidir. Nietzsche'nin tehlikeden kastı arabayla hız yapmak ya da aslanla kapışmak değil, onun bizden istediği tehlike konfor alanından çıkma cesaretini göstermektir. 
     
  5. Üst insan sadece bu dünyaya odaklanır: Nice tanrı öldü diyen biri olarak öbür dünyaya, cennet ve cehennem gibi kavramlara inanamaz ve üst insandan da yalnızca yaşadığı dünyaya odaklanmasını ister. Üst insan için bu dünya onun tek şansıdır. Elinden gelen en iyi performansı sergileyerek bu şansı iyi kullanmalıdır. 


Din (Kilise) ve Nietzsche

Nietzsche gerçekten aykırı bir filozof. O dönemde ortaya attığı bu aykırı konseptin kilise ve Hristiyanlar tarafından ne kadar tepki çektiğini tahmin edersiniz.

Nitekim bir karşılaştırma yaptığımızda bunun sebebi açıkça görülür. 

Kilise, insanlara 'İsa'nın yolunda gidin' derken, Nietzsche "kendi yolunuzdan gidin" der.

Kilise, 'bencil olmayın' derken, Nietzsche "bencil doğanızı kabullenin" der.  

Kilise, 'öbür dünyayı, cenneti cehennemi düşünün' derken; Nietzsche 'yalnızca bu dünyayı düşünün' der. 

Üstelik kendisi bu konsepte tepkilerin geleceğini bildiğinden "İddia ederim ki benim üstün insan dediğime siz şeytan diyeceksiniz" demiştir, "Zerdüşt Böyle Buyurdu" kitabını yazarken. 


Faşizm ve Nietzsche

Ayrıca üst insanın özelliklerine bakarsak iyi karakterlerin yanında kötü karakterlerin de üst insan sınıfına girebildiklerini görebiliriz.

Hatta ondan etkilenenlerden biri de Hitler'dir.  Hitler'in, Nietzsche'ye büyük bir ilgi duyduğu ve üst insan konseptinden etkilendiği açıktır.

Fakat Nietzsche üst insan konsepti ile ne bir faşist yaratmak ne kötülere cesaret vermek istemiştir.  

Onun asıl amacı kendi deyimi ile tanrı öldükten sonra ortaya çıkan anlamsızlığa bir çözüm getirmek, insanın tüm potansiyeline ulaşmasını sağlayıp hayata anlam katmaktır.

Ojenik bir tip değil onun tarif ettiği üst insan, zihinsel dönüşümün ürünü kişidir. Daha doğrusu bu dönüşümü bütün engellere ve engellemelere rağmen, cesaretle ve tehlikeyi göze alarak gerçekleştiren kişidir. 


Nietzsche'nin üstinsanı, belli bir evrim sürecinin ardından, insanlar arasından çıkıp bütün insanlığı yönetecek, tüm insanlara tahakküm edecek bir diktatör değildir.

O, her ne kadar on dokuzuncu yüzyılda kapitalizmin yarattığı fabrika köleleri¬ne, kapitalizmin Hristiyanlıktan miras alıp koruduğu köle ahlâkına, burjuva demokrasisiyle onun eşitlik idealine karşı çıkarken, bu düzenin veya Avrupa'daki demokratikleşmenin bir yandan da zorbalık, acımasız bir diktatörün ortaya çıkışı için gerekli altyapıyı hazırladığını söylemiştir.

Bununla birlikte, onun üst insanı sanılanın tersine Hitler değildir.


İki şey bu türden yanlış yorumlara sebebiyet vermiştir:

Bir, Nietzsche öldükten sonra onun ününden faydalanarak mirasını kendi çıkarları için kullanmaya çalışan kız kardeşi Elizabeth'in Hitler hayranlığıdır. Onun bu yönelimi böyle yorumlara neden olmuştur.

İkincisi de Nietzsche'nin tespitleri ucu açık başka yönlere çekilebilecek cinstendir. Böyle olduğu için bunu Naziler de kullanmıştır. Ama Nietzsche asla böyle bir amaç gütmemiş ve yaşamı boyunca faşizmden ve milliyetçilikten nefret etmiştir. 


Sonuç

Üst insan tartışmalı ve ucu açık bırakıldığı için tehlikeli yerlere çekilebiliyor ya da birileri bunu kendi amaçları için istediği biçimde yorumlayabiliyor.

Bu düşüncelere katılıp katılmamak size kalmış, ama o dönemde bile Nietzsche'nin bu denli hassas konulara girmesi ve bu alanlarda açıklamalarda bulunması onu farklı kılıyor ve ne kadar özel bir filozof olduğunu kanıtlıyor.

Ayrıca bu belirlemeler insanın kendi potansiyellerinin farkına vararak ilerlemesi konusunda motivasyon sağlıyor.

Nitelikli olmanın bedelsiz olmadığını ortaya koyuyor. Bu bakımlardan da derslerle yüklü bir teori olduğu söylenebilir. 

Olağan mı olağandışı mı olmak istiyorsun, bunun kararını sen vereceksin.

Sürüden biri olmaya devam mı edeceksin yoksa üst insan olma yolunda ilerlemek için yeterli cesaretin var mı? 

Unutma, her daim fark yaratan cesarettir!..

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU