Eski Mısır'da ölümden sonra yeniden diriliş süreçleri

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Mısırlılar, ölümden sonraki yaşama kayıtsız şartsız inanıyorlardı. Dünyada yaptıkları iyilik ve kötülüklerin bir karşılığının olacağını biliyorlardı.

Maat yasalarının onlara sunmuş olduğu iyi insan olma yöntemleri her daim Mısırlıların vazgeçilmezi olmuştur.

Her Mısırlı dünyada yaşamını sürdürürken aslından ölümden sonraki yaşama hazırlık yapmaktaydı.


Daha öncede dile getirdiğimiz üzere, ölümden sonraki yaşamı Mısırlılar kadar merak eden ve ritüeller düzenleyen bir başka medeniyet daha yoktur.

Onların ölümden sonraki yaşamları aslında bir nevi korkutucu ve dehşet vericidir. Her ayrıntıyı düşünürler ve ona göre hazırlanırlardı.

Ölümden sonraki hayat oldukça zorlu bir süreçtir. Yeraltı dünyasında kendi sonsuz ruha ulaşmanın kolay olmadığını söylemek gerekir.

Bu zor yolculukta tek rehberleri ise Ölüler Kitabı'dır. Bu kitapta yeraltı dünyası için güçlü büyüler yer almaktadır.
 

 

Mumyalama sürecinden sonra Krallar vadisine götürülen ve sonsuz  yaşamına burada devam eden Firavunlar vardır.

Ölüler Kitabı'na göre bir firavunun ölümden sonraki yaşam mücadelesini anlatmaya gayret edeceğiz.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mumyalama usullerinden daha önce bahsetmiştik. Özelikle firavunlar için mumyalanmak çok önemliydi. Ve eğer iyi mumyalanmış ise öbür dünyada ruhu bedenini tanıyacak ve bütünleşecektir.

Bu noktadan itibaren firavun, diriliş için zorlu bir yolcu geçirecektir. Mısır'ın cehennemi olarak kabul gören bir yerde yolculuğa çıkması gerekiyordu.

Bu yolculuk sırasında elbette zorluklarla karşılaşması muhtemeldir. Ve bunun için bir rehbere ihtiyaç duymaktadır. Firavun bu zorlu mücadeleyi ancak Geçitler Kitabı ile kazanabilirdi.

Bu Geçitler Kitabı'nı Firavunun mezar duvarlarında resmedildiğini görmek mümkündür. Firavun yeraltında elbette tek başına değildi.

Yeraltında bulunan ölü ruhlar Firavunu selamlamak için hazır bekliyorlardı. Firavun dünyadaki yüzü ile bakmazdı onlara. Bir koçbaşına döner ve Ra olarak görünürdü.

Aslında firavunun çizdiği güzergâh güneşin çizdiği güzergâha benzemekteydi. Güneşin Mısırlılar için ne kadar çok önem arz ettiğini yinelemekte fayda vardır.

Mısırlılar, firavunların bu yeraltı yolculuğunu tamamlayamazsa dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı.


Firavunun yolculuğu Nil güzergâhı üzerinde devam etmekteydi. Saat başı olmak üzere tam 12 tane kapıdan geçmesi gerekmekteydi.

Elbette bu kapılardan geçmek kolay bir durum değildi. Her bir kapıda tuzaklar ve yılanlar vardır.

Bu yılanların görevi, bu yolcukta büyü gücüne sahip olamayanları kapıdan geçmemesi için engellemekti.

Bunun için firavunun büyü bilgisinin olması gerekiyordu. Bu kapılardan geçmenin tek yolu, o yılanların gizli adlarını söylemektir.

Firavun bu gizli isimleri söylerse ancak, bu kapılardan geçebilme hakkını elde edebilirdi. Bu noktada yazılan büyü metinleri firavuna oldukça yardımcı olmaktadır.

Ve firavun duvarlara yazılan metinleri ezberlemek zorundaydı.88 Gizli isimler duyulduğunda yılanlar bulundukları yerlerden çekilir ve firavun o kapıdan geçerdi. İlk kapıdan geçen firavunun 11 kapıdan daha geçmek zorundaydı.

O kapılara giden yollarda elbette tuzaklar olacaktır. Firavun yok olursa eğer, güneşin de yok olacağı anlamına gelmekteydi.


Ölümden sonraki yaşamı mutlak surette elde etmek isteyen Mısırlılar, birçok dini ritüeller meydana getirdiler.

Mısır ancak Piramitler ve Mezarlar ile tam manasıyla anlaşılabilirdi. Ölümsüzlük düşüncesi ortaya muhteşem mimari yapıları da ortaya çıkarmıştır.

Mısırlılar mezar yapımlarında çok özenle çalışırlardı. Çünkü her şeyin orada başlayacağına inanırlardı. Mezarlar yeni bir dünya anlamına gelmekteydi.

Krallar vadisi bu mezarlarla doludur. Ama Seti'nin mezarı kadar amacına uygun bir ikinci mezar yoktur.

Seti'nin mezarı aynı zamanda da yeraltı dünyası için bir geçit konumundaydı. Duvarlarında büyü metinleri ile kaplı olan bu geçitler Seti için bir yol göstericiydi.


Firavun ikinci kapıyı geçtikten sonra bu sefer üçüncü kapıya varmıştı. Yolculuğunun henüz üçüncü saati idi.

Günümüzde de sürekli kullanılan bir kavramın fiziki olarak karşılaşılacağı Cehennem ve alevleriyle yüz yüze gelmişti.

Bu durum Firavunun masumiyet sınavı olarak görülebilir. Karşısında bir alev gölü gören Firavun, lanetlenmiş ise bu göl tarafından derdest edilirdi.

Aslında cehennem sadece firavunlar için değil, diğer insanlar için de bir tehlikeydi. Ra ile bütünleşen Firavun, bunun verdiği özgüvenle ateşlerin arasından rahatlıkla geçebilirdi.

Bu özgüvenini üçüncü kapıdan geçerken gösteren Firavun, diğer kapılarda n geçerken gösteremeyebilirdi.

Her zaman güneşi söndürmek için deneyler yapan Apofis ile karşılaması kaçınılmazdı. Daha önce de Apofis 'in bir şeytan figürü olduğunu ve yılan şeklinde beden bulduğunu ifade etmiştik.

Klasik şeytan olgularında her daim bir yıkıcı etmen olduğu vurgulanmıştır. Apofis de bu yıkıcı etmenleri en iyi şekilde kullanıp dünyayı yaşanmaz bir hale getirmek istemektedir.

Mısırlılar, krallarının dirilişini kesin bir hale getirmek için mezarların duvarlarına bir harita şeklinde rehber kitapları çizmişlerdir.

Mısırlılar her dönem aynı ölüm sonrası yaşam inançlarına sahip değillerdi. İlk krallık dönemlerindeki ölümden sonraki yaşam inançlarını Abidos şehrinde görmek mümkündür.

Yapılan kazı çalışmaları, ilk dönemler Mısır inanışları hakkında bilgiler vermektedir. Bu bölgedeki mezar mimarileri ile 18. Hanedanlık dönemindeki mezar mimarisi her ne kadar benzemese de inançları hakkında bilgi vermektedir.

Daha sonraki hanedanlıklarda görülen ölünün yanına eşya koyma geleneği, Abidos'ta yeni yeni gelişmişti.
 

 

İlk hanedanlar yanlarına değerli eşyalarının yanı sıra hizmetçilerini de alırlardı. Bu dönemde ölen bir firavunun hizmetçileri de öldürülerek firavunun yakınına gömülüyordu.

Onların yeniden dirilip Firavuna hizmet edeceklerine inanılıyordu. İnsan kurban eden son kral ise Jen olmuştur.

Bu dönemde daha sonraki dönemlerde olduğu gibi mezar duvarlarında metinler yoktur. Yani ilk diriliş heyecanın tohumları Abidos'ta atılmıştır.

Özellikle Kral Seti döneminde yeniden diriliş fikri artık gelişmişti.


Dördüncü kapıya ulaşan Firavun, yine aynı şekilde gizli kelimeleri söylemelidir. Ancak Apofis yine tetikte bekliyor ve firavuna saldırmak için fırsat kolluyordu.

Öldükten sonra bu gibi yaratıklarla karşılama düşüncesi çok daha öncelere dayanmaktadır. Günümüzde dahi bu düşünce hala geçerlidir.

Bu düşünce özellikle Tek Tanrılı dinlerde görülmektedir. Nasıl ki bir kötülük yaptığımızda tanrı tarafından cezalandırılıp cehenneme yollanacaksak, Mısır'da da bu düşünce hâkimdi.

Bugün Musevi ve Hristiyanlıktaki şeytan figürleri Mısır'daki Apofis ile benzerlikleri dikkat çekmektedir. Eğer Firavun ve Güneş tanrısı Apofis'i alt edemezse dünya yok olacaktır.

Peki, şeytan olarak tasvir edilen Apofis neden yılan görünümündeydi?

Mısırlılar, dini değerlerini oluştururken yaşadıkları coğrafyayı asla kulak ardı etmezlerdi.

Doğada bulunan yılanların insanlara zarar vererek ölüme neden olduklarından dolayı şeytan olarak tasvir edilmesi en tabii durumdur.

Bir diğer hayvan ise timsahlardır. Onlar yeri geldiğinde tanrı olur ve insana zarar verirlerdi. (Ammut).


12. kapıya yaklaşan Firavun, en büyük sınavını burada verecektir. Dördüncü saatte ise onu dört gözle bekleyen ve dirilmeyi bekleyen mumyaları dirilmiştir.

Beşinci saatte Tanrılar ordusuyla birlikte Apofis ile cenk etmiş ve onu yok yenmişti. Pes etmeyecek olan Apofis tekrar firavunun karşısına çıkacaktır.

Ve firavun da bu durumu bilmektedir. Bu saatte firavun 4 farklı ırktan insan ile karşılaşır. 

Bunlar:

  1. Yuhumpalılar
  2. Mısırlılar
  3. Asyalılar
  4. Libyalılar

Buradan da anlaşılacağı üzere Mısır'ın ölüler diyarı her ırka açık olduğu görülmektedir.

Firavun altıncı kapıya doğru ilerledikçe Osiris ile karşılaşacağı vakti beklemektedir. Osiris Mısırın ilk firavunu olarak kabul görmekteydi.

Önceki bölümlerde önemine değindiğimiz için burada değinmeyeceğiz. Osiris kafasının Abidos'ta gömülü olduğuna inanılırdı.

Yeşil doğa yüzüyle firavunları yargılardı. Tutankhamun gibi kralların Osiris'in mezarına gelerek kurbanlar adadığını görmek mümkündür.

Mısırlılar, burayı bir ibadet alanı olarak görmekte ve hacılar kafilesiyle Abidos'u ziyaret ederlerdi. Osiris'e hediye edilen binlerce çömlek parçalarını görmek mümkündür.

Bazı Mısırologlar Abidos'u günümüzde Mekke'ye benzetmektedirler.

Osiris'in yargılayıcı bir tanrı olduğunu söylemiştik. Firavun 6. kapıya geldiğinde Osiris ile karşılaşmaktadır.

Bu karşılama esnasında yeraltı tanrısıyla bir bütün haline gelir. Bütün asiller ve Firavunları Osiris, yargılama salonunda yargılardı.

Kalplerin ağırlığı bir tüyün ağırlığında tartılırdı. Bu işlem bir terazi ile yapılırdı. Eğer kalp ve tüy eşit gelirse ölümden sonraki yaşama devam edilebilirdi.

Görselde de görüleceği üzere Osiris'i yargılama işlemi yapmaktadır. Terazinin başında ise Anusbis'i görmek mümkündür.

Kalbin tartılmasının nedeni ise bilginin ve ruhun bir aynası olmasıydı. Yargılanma esnasında kalp teraziye ağır basılırsa, Ammut denilen yaratıklar tarafından Firavun yenirdi. Ammut firavunu yerse beden yok olur ve asla ruha ulaşamazdı.

Mısırlılar, mezar konusunda nasıl bir süreçten geçtiklerini yaptıkları mezarlıklar ortaya koymaktadırlar.

1 ve 2. hanedanlıktan sonra gelen 3. hanedanlıkta biraz daha büyük adımlar atıldığını görmek mümkündür.

3.hanedan kralı Josen; Sakkara'da ilk, basamaklı piramitleri inşa ettirdi. Piramit şeklinde kral mezarları tanrıya ulaşmanın merdivenleri olarak görülmekteydi.

Sakkara'daki bu piramitlerin hemen yanında 2. Hanedandan Neçer'in mezarı vardır. Arkeologlar burada kayıp bir piramidin varlığından söz etmektedirler.

Neçer'in mezarında 1. Hanedanda olduğu gibi sadece tek bir büyülü kapı yer almaktaydı. Neçer'in mezarında bir de tüneller mevcuttu.

Bu garipsenecek bir durumdu çünkü daha önce dolambaç şeklinde mezarlara rastlanılmamıştı. Mezar yapısı oldukça ilginçtir ki, yüze yakın odası vardır ve bu odalarda birçok değerli eşya, askeri teçhizat ve benzeri şeyler olması muhtemeldir.

Ancak odaların vaziyeti, ölümden sonraki yaşam için uygun nitelikte değildir. Neçer'in mezarı bir bakıma saray ve köyü andırmaktaydı.
 

 

Diğer dönemlerde yapılan mezarlar için en önemli unsur geçitler olmuştur. İlk hanedanlıktan son hanedanlığa kadar birçok değişiklik olsa da gelenekler terkedilmemiştir.

İlk dönemlerde öldürülen ve yeniden dirilip firavuna hizmet edeceklerine inandıkları hizmetçiler, son dönemlerde artık öldürülmemeye başlanmıştır.

Firavuna artık Şavapti adı verilen heykelcikler dirilip hizmet edecektir. Sonraki dönemlerde de bu uygulama devam etmiş ve Kral Tutankhamun'un mezarında onlarca bu heykellerden bulunmuştur.

Firavunun 6.saatin sonunda tekrar Apofis'in saldırısıyla karşı karşıya kalmıştır. Ancak firavun tek başına değil, diğer tanrıların yardımıyla Apofis'le savaşacaktır.

Firavun öldüğünde Ka'sı bedeninde n ayrılmıştı. Apofis ile savaştıktan sonra en önemli bir ana geçiş yapmaktaydı. Bedenini terk eden Ka, tekrar geri dönüyordu.

Bu noktada Ka'nın bedeni tanıması çok önemlidir. Gecenin en önemli anında Firavun, dirilip şafağa doğru ilerlemektedir.

7. saatte bir başka kapıdan geçmesi gerekiyordu. Bu kapıdan geçen Firavun, şeytanlara günahkârların cezalandırılması için emir vermektedir.

8. saatte Mumyalar bulundukları yerden hareket ediyorlardı. 9.saatte ise ölü ruhlar kutsal suyun içinde canlanmaya başlamaktadır.

Yeniden doğuş için hazırlık yapmaktadırlar. Bu saatte Firavun bir hesabı kapatması gerekiyordu. Güneş tanrısının mevcut olan bütün düşmanları Firavunun emriyle bir yılan tarafından cezalandırılıyorlardı.

Son saatlerine yaklaşan Firavun, yine yeniden düşmanı Apofis ile savaşmak zorundaydı. Firavun 10. Saatine gelmişti.

Nil nehri üzerinde gemisiyle hareket ediyordu. Güneşin doğması an meselesiydi. Ancak Apofis ile savaşında galip gelirse bu mümkün olacaktı.
 

 

Firavun yine Tanrılar ordusundan yardım isteyecektir. Tanrılar ordusu ile birleşen Firavun, Apofis'i püskürtmeyi başaracaktır.

11. saatinnde Firavun amacına ulaşması an meselesiydi. Tanrı ve Tanrıçalardan oluşan zafer alayı, firavunun yeninden güneş olarak doğuşunu kutluyorlardı.

12. saatte artık firavun yeni bir şekli ile Mısır üzerinde tanrı koltuğuna oturmaktadır. Bazı firavunların, tanrılaşarak hayvansı simgelerle tasvir edildiği de olmuştur.

Belge yetersizliğinden dolayı diğer mezarların nereye çıktığı konusunda bilgi sahibi değiliz. Bazı rivayetler vardır ki, bu mezarların Nil Nehri ile bütünleştirilmesi amaçlanmıştır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU