15 Temmuz 1921 günü toplanan Maarif Kongresi'nin 100. yılındayız. Türk Eğitim-Sen, UNESCO'dan da destek alarak bu yıldönümünü dört gün sürecek bir etkinlikle katlamaya karar vermiş, 1921 Maarif Kongresi hakkında yayımlanmış tek kitabın yazarı olarak bana da 15 Temmuz günkü programda bu kongreyi anlatma görevi vermişti.
İkinci Maarif Kongresi adı verilen etkinlik, 14 Temmuz Çarşamba günü Ulus'taki İkinci Meclis binasının genel kurul salonunda, açış konuşmaları ve bir panelle başladı.
Daha sonra etkinlikler Çukurambar'da bir otele taşındı. Bildirilerin sunumlarıyla ve panellerle geçecek dört günün sonunda İkinci Maarif Kongresi, 17 Temmuz Cumartesi akşamı kapanış töreniyle sona erecek.
1923 sonrası Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci yüzyılının eğitimini biçimlendirmeyi amaçlandığı vurgulanan kongrede, bana verilen görev çerçevesi içinde İlk Maarif Kongresiyle ilgili bilgi ve yorumlarım şöyle:
Önemli bir eğitim birikimi
1921 Maarif Kongresi, aydınların o zamana kadar edindikleri siyasi ve örgütlenme birikimlerinin bir sonucudur.
Siyasi partiler ve onların siyasi kongreleri siyasi hayatımıza çoktan girmişti. Önce İstanbul'da sonra Anadolu'da öğretmenler dernekleşiyor, Maarif'in merkez kadrosu Meclis-i Kebir-i Maarif (Büyük Eğitim Meclisi) adıyla 37 kişilik Meclisi hayata geçiriyordu.
Maarif Nazırı Satı Bey, her yıl Öğretmen Okulu mezunlarının kongresini yapıyordu. 1917'de Terbiye Encümeni, 1921'de de Ankara'da Telif ve Tercüme Heyeti kurulmuştu.
Ankara'da 1920 yılı sonlarından başlayarak "Halk Dersleri", "Serbest Âli Dersler"le Ankara Üniversitesi'nin temelleri atılıyordu.
1921'de Ankara Hükümetinin Maarif Vekâletince Ankara'da iki hafta sürmesi planlanan, ancak dördüncü Yunan genel saldırısının Ankara'ya yaklaşması üzerine bir hafta sürerek dağılan bu kongrenin azımsanamayacak bu eğitim birikiminin önemli bir parçasıydı.
Kongre millî bir eğitim sisteminin felsefesini belirlemeye çalışmakla birlikte, eğitimin o günkü önemli sorunlarıyla ilgilenmiştir.
İlk ve ortaöğretim programları, kız okulları, azınlık ve yabancı okulları, sanayi ve ziraat okulları bunların başlıcalarıdır.
Aldığı, ancak uygulanamayan önemli kararlarından biri 6 yıllık ilkokulu 4 yıla indirmesidir. (1924'te Heyeti İlmiye 5 yılda karar kılacaktır.)
Bu süreyi azaltmanın amacı, halk çocuklarının beynini gereksiz malumatla doldurmak yerine, onlara hayatta gerekli olan pratik bilgileri kazandırmaktır.
(1937'de köylere daha çabuk eğitim götürmek için üç yıllık köy öğretmen okulları ve 3 yıllık eğitmenli okullar hatırlanmalıdır.)
Kongrenin tutanakları elde yoktur. Belgeler, muhtemelen Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçirdiği bir yangında kül olmuştur!
Kongre ile ilgili bilgileri, o günün basınında yayımlanan haber ve yorumlardan öğrenebiliyoruz. Kongre haberlerinde ilk gün delegelerin grup grup fotoğraf çektirdikleri haberi yer alıyorsa da bu fotoğraflardan hiç biri elde yoktu.
Kongreye İstanbul'dan çağrılan Eğitimci İsmail Hakkı Baltacıoğlu'nun oğlu Ali Baltacıoğlu, İkinci Maarif Kongresi'nde gösterilen dijital belge gösteriminde bu gruplardan birini gösteren fotoğrafı sunmuştur. (Kayıp belgeler bazen sürpriz yapar, bir yerlerden çıkıverir!)
Yarım kalmış olmakla birlikte Kongre, Kurtuluş Savaşı ve ardından Cumhuriyet Türkiyesi'nin eğitim politikalarının esaslarını saptama girişimi girişimiydi.
Bununla birlikte Cumhuriyet döneminde unutulup gitmiştir… Bunun nedenleri, Cumhuriyet kuşağının Cumhuriyet dönemi öncesinin mirasından ve kaynaklarından kopmuş olmasıdır.
Bütün ileri hareketlerin 29 Ekim 1923'te başladığını, ondan önce eğitimin de, öğretmenin de olmadığını zannedenler bile vardır!
Muhafazakârlığın tepkisi
Tanzimat'tan beri hemen bütün kurumlar gibi modern okullarıyla eğitimi Batılılaşma çabası devam ediyordu. Bu akıma karşı duranlar da vardı.
Maarif Kongresi, İkinci Meşrutiyet'ten beri yaygınlaşan ve aydınları derinden etkileyen milliyetçi-halkçı kadrolar tarafından düzenlendi.
İstanbul'dan Ankara'ya taşınmış bu aydınlar, Maarif Vekâletini elde tutuyorlardı. İlk Maarif Vekilinin Türkçü Rıza Nur, ikincisinin bu kongreyi toplayan Türk Ocaklarının eski (ve sonraki) başkanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Türkçü idiler. Onun yerini alan Mehmet Vehbi Bey de Birinci Gruba mensuptu.
Ancak bu gruba ve grubun fikriyatına karşı olan muhafazakârların da Meclis'te ağırlığı vardı. Kongre sırasında seslerini çıkaramayan muhafazakârların, bazı atamalar nedeniyle Hamdullah Suphi Bey hakkında verdikleri soru önergeleri nedeniyle dananın kuyruğu koptu ve alttan alta gelişmekte olan çekişme su yüzüne çıktı.
Muhafazakârlar, din eğitiminin ihmal edildiği, Batı'nın değerlerinin eğitime hâkim kılındığı, kongreye kadınların da erkeklerle birlikte katıldığı gibi eleştirilerle Hamdullah Suphi Bey'i terlettiler.
Görüşmeler sırasında Mustafa Kemal Paşa, oturumları yönetmeye başlayarak Maarif Vekilini arkaladı.
Mustafa Kemal Paşa'nın Cepheden gelerek Kongrede yaptığı tarihî konuşmada millî bir eğitimin önemine vurgu yapmıştır. Bu milliliği "Doğu'nun ve Batı'nın etkisinden uzak" diye tanımlayarak bir uzlaşma dili kullanmayı tercih etmişti.
1921'den Hasan Âli Yücel'in 1939'da topladığı Birinci Millî Eğitim Şûrasına kadar niçin 18 yıl bir eğitim kurultayının toplanmayışını, eğitimde önemli kararların dar bir kadro tarafından alınmasını, siyasi iktidarın dayandığı sınıf temellerinin daralmış olmasına yormak gerekir.
Hasan Âli Yücel, bu tabanı genişletmeye çalışarak eğitime yeni bir soluk aldırmaya çalışmıştır. 1939'da toplanan bu kurultayın gene de delege sayısı 52'dir.
Eksik ve yanlış bilinen hususlar
1921 Maarif Kongresi'yle ilgili yanlış ve eksik bilinen bazı hususlara da değinmek yerinde olur.
Bu kongreyi bazı yayınlarda ileri sürdüğünün aksine Ankara'da kurulan Muallimler ve Muallimeler Birliği değil, Maarif Vekâleti toplamıştır.
Kongrenin 16 Temmuz'da toplandığı gibi birçok kaynakta yanlış bilgi vardır. Doğrusu 15 Temmuz'dur.
Kongrenin adı Muallimler Kongresi değil, Maarif Kongresi'dir.
Katılan delege sayısı 180 ile 250 arasında verilmektedir.
Türkiye'nin her yerinden katılım olamamıştır. Yalnız işgal altındaki bölgelerden değil, ulaşım zorluğu nedeniyle uzak yerlerden eğitimciler de gelememiştir.
Muhalifler, kongre için on bin lira harcandığını ileri sürseler de Hamdullah Suphi Bey, Bakanlık bütçesinden yalnızca iki bin lira harcadığını, iki bin liranın da bir yardımsever zenginden çıktığını anlatmıştır.
1921 Bütçesinde Maarif Vekâletine ayrılan ödenek 390.412 liradır (Yüzde 0.683)
Bu kongre ile ilgili sık tekrarlanan bir yanlış, Ankara Hükümetinin eğitime ne kadar büyük bir önem verdiğini anlatmak için, kongrenin cephede savaş sürerken toplandığıdır.
Hamdullah Suphi, o gün de bunu bir eleştiri olarak söyleyen muhaliflere, kongreden üç ay önce çağrı yaptığını anlatmaktadır. Basında kongrenin toplanacağı, bir buçuk ay önce haber olmuştur.
İkinci İnönü Zaferi'nden sonra Ankara'nın, Yunan saldırının artık kırıldığını farz ederek böyle bir girişimde bulunduğu anlaşılıyor.
Hamdullah Suphi de "Saldırı olacağını nerden bilebilirdim" diye konuşmuştur.
Meşrutiyet döneminde Kastamonu mebusu İsmail Mahir Efendi'nin Meclis'teki konuşmasında ve Etem Nejat gibi eğitimcilerin yazılarında dile getirdikleri, köy eğitiminin nasıl olması gerektiği konusundaki yazılarına benzer önergeler, Maarif Kongresinde de dile getirilmiş, ancak eğitimcilerin klasik eğitimde diretmeleri ile Türkiye'ye özgü eğitim kurumu olan Köy Enstitülerinin açılışı 1940'ı bulmuştur.
Sınıfların ve onların siyasi örgütleri olan partilerin eğitim konusunda kavgaları günümüzde de şiddetlenerek sürüyor.
İkinci Maarif Kongresi, 1921'deki Kongreyi temel aldığını belirterek bu kavganın taraflarından birinin faaliyetidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish