Beyrut'ta genelde ucuz olan bir mağazadaki şarjlı vantilatörlerin fiyatı 1,4 milyon Lübnan lirasıydı. Bu, resmi kura göre neredeyse bin dolar (yaklaşık 8 bin 600 lira) ediyor.
Neredeyse bin dolar. İki aylık asgari ücretten fazla. Sadece lanet bir vantilatör için.
Bu vantilatörlerin şarj edilebilir pille çalışması dışında bir özelliği yok. Şu anda Beyrut'un birçok bölgesi ulusal şebekeden günde bir veya iki saat elektrik aldığı için şarjlı piller hayati önem taşıyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yani halk zifiri karanlıkta sıcaktan bunalırken yoğun talep görüyorlar. Bu vantilatörler ithal ki bu da dolar ne kadarsa onlar da o kadar demek oluyor, yani çok fazla.
Vantilatör, Dünya Bankası'na göre yakın tarihin en kötü ekonomik çöküşlerinden birinin pençesinde olan Lübnan'ın döviz krizinin şu anda ne kadar ciddi olduğuna dair sıradan bir örnek. Küresel kurum, bu krizin bilhassa sarsıcı olduğunu çünkü genellikle böyle şiddetli bir daralmanın savaş ya da çatışmadan kaynaklandığını söyleyip iktidardaki elitleri suçlayarak krizi "kasti bir bunalım" olarak niteledi.
Lübnan lirasının değeri geçen yılın başından bu yana yaklaşık yüzde 90 düştü ve düşmeye de devam ediyor: Dolar karşısında resmi kur hâlâ bin 500 lirada sabit olsa da karaborsadaki döviz kuru 17 bin liraya düştü.
Reel olarak bu, bir pervanenin yaklaşık bin dolara mal olduğu ve artık gıdanın ailelerin karşılayamayacağı kadar pahalılaştığı anlamına geliyor. (Gıda fiyatları geçen yıl dörde katlandı.)
Aslına bakılırsa, Birleşmiş Milletler çocuk ajansı bu hafta ailelerin yaklaşık yüzde 80'inin gıdası ya da gıda alacak parası olmadığına dair uyardı. Suriyeli mülteci hanelerinde bu rakam yüzde 99'u buluyor.
Bağlama yerleştirmek gerekirse, Lübnan dünyada kişi başına düşen en yüksek mülteci sayısına sahip: Sadece 6 milyon nüfusu olan ülkede tahminen 1,5 milyon Suriyeli mülteci ve on binlerce de Filistinli mülteci var. Yılın başında Dünya Gıda Programı, Lübnan ve kaderi ayrılmaz bir şekilde bu ülkeye bağlı olan komşusu Suriye için kıtlık uyarıları yapmıştı.
Ama umutsuzluğa yol açan tek şey gıda maliyeti değil. Ülke yakıt ve elektrikte de büyük sıkıntı yaşıyor. Halkın geceleri benzin istasyonlarındaki arabalarında uyuyarak istasyoda kalan atık yakıt damlalarını kapmaya çalıştığını görmek çok da nadir bir şey değil.
Beyrut'ta da ülkenin diğer bölgelerinde de haneler ana şebekeden bir saat kadar elektrik alabiliyor. Ben ülkede bile değilken geçen ay jeneratörüm için gelen fatura 1,5 milyon liraydı, yani resmi kura göre tam bin dolar (ya da karaborsaya göre 90 dolar, yaklaşık 800 TL).
Aynı zamanda ilaç ve ithal gıda da yetersiz. Çaresiz bir arkadaşım, eczanelerde bulmak imkansız olduğu için çocuklara antihistaminikler getirmemi rica etti.
Ekonomik krizin temelleri onlarca yıldır süren devamlı kötü yönetime ve yolsuzluğa dayanıyor. İşletmeleri etkileyen ve çok ihtiyaç duyulan para havalelerini engelleyen koronavirüs pandemisinin gelişiyle bu kriz daha da kötüleşti.
Daha sonra ağustosta Beyrut limanında kötü bir şekilde depolanan binlerce ton patlayıcının havaya uçması sonucu 200'den fazla kişinin ölmesi ve başkentin büyük bir bölümünün yok olması daha da fazla baskıya neden oldu.
Devlet başkanı da dahil birçok üst düzey siyasi bu tehlikeli stokla ilgili bilgi sahibiydi ama bu konuda hiçbir şey yapmadı. Hükümet kısa bir süre sonra istifa etse de iktidara gelen partiler yeni bir kabine üzerinde anlaşamadı, bu yüzden geçen yılki serbest düşüş esnasında ülke lidersiz kaldı.
Bana sıkça sorulan sorulardan biri, "Dünya neden umursasın ki?" oldu.
Çok bariz ve mühim insani nedenler dışında, Lübnan küçük ve sorunlu bir Akdeniz ülkesi olsa da muhtemelen bölgedeki istikrarın temel taşı. Son 10 yıldır Lübnan, savaşla harap olan Suriye için bir tahliye vanası oldu. Büyük çoğunluğu şu anda aşırı yoksulluk içinde yaşayan ve yaklaşmakta olan kıtlık krizinin en yakınında yer alan mültecilerin güvenli sığınaydı.
Bu iki ülkenin ekonomileri ayrılmaz bir şekilde iç içe geçmiş durumda. Milyonlarca ve hatta belki milyarlarca dolar Suriye parası, Lübnan'ın bir zamanlar daha güvenli olan, sermaye kaçışından ve şiddetli döviz sıkışıklığından korkarak felç edecek kadar sıkı kısıtlamalar uygulayan bankalarına yatırıldı ve para artık buradan çıkamıyor. Lübnan bir zamanlar Suriye'nin dış dünyaya erişimini sağlıyordu. Ama dolar krizinden sonra bu artık mümkün değil.
1975'le 1990 arasında 15 yıl süren yıkıcı bir iç savaşla perişan hale gelen Lübnan, (genellikle ağır silahlı) dini gruplar ve ancak yaşamak zorlaştığında içten içe kaynayan gerilimler arasında keskin bir şekilde bölünmüş durumda ki bu, yeni bir iç çatışma korkusunu artırıyor.
Bu, bölgeyi daha da parçalayacak ve 2006'da Lübnanlı militan grup Hizbullah'la savaşan güney komşusu İsrail'i de şüphesiz endişeli hale getirecek.
Şiddet daha şimdiden ara sıra patlak veriyor. Daha birkaç gün önce sosyal medyada Lübnan ordusunun ülkenin en fakir şehri Trablusşam'dan çekildiğini ve şehrin makineli tüfekler kuşanmış çaresiz sakinlerinin merkezde havaya ateş açarak yürüdüğünü gösteren videolar paylaşıldı. Askerler nihayetinde şehrin kontrolünü geri almış olsa bile bizzat Lübnan ordusu da ekonomik krizden mustarip. Askerler de aç kalıyor.
Asıl sormamız gereken neden umursamamız gerektiği değil, ne yapmamız gerektiği. Buna cevap vermek de zor.
Çözüm ilk bakışta bariz olmasa da dünya Lübnan'a sırtını dönmemeli. Risk çok büyük.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Ata Türkoğlu
© The Independent